Korkut Akın

(Film Eleştirileri)
Eskişehir, İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema TV Bölümü mezunu, İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek lisansı yaptı, İşletme İktisadı Enstitüsü’nde de ihtisas. Yeşilçam’da reji asistanlığı ve senaryo yazarlığı ile başladı, televizyonlarda kültür … Devamı…»

*****

Nosferatu… Sinemada İzleyin, Muhakkak

Dönem filmlerinin en büyük özelliği, izleyicinin günümüzle bağlantısını kurarak kendi yaşamından izler bulmasını sağlamaktır, bana göre. Sinema bir sanatsa, bir mesajı olacaksa -ki olmalı muhakkak- bu, her zaman herkesin aynı mesajı alacağı anlamına gelmez. Ortaçağ Avrupa’sının en bilineni vampir öyküleri… Hem gerilim yaratır, hem korkutur, hem de merak uyandırır. Günün gündeminden sıyrılırsınız, yeni bir bakış açısı bulursunuz, konuşacak, daha doğrusu tartışacak bir konunuz olur. Vampir, ya da cadı veya gulyabani, bilindiği gibi hayal ürünüdür ama hem yaygınlığıyla hem de yarattığı duygularla her zaman, her yerde, her biçimde yankı bulur.

Robert Eggers’in Nosferatu’sunda, emlakçı Thomas Hutter (Nicholas Hoult), vampir bir müşteri adayı olan Kont Orlok (Bill Skarsgård) ile kader buluşması için Transilvanya’ya gider. Hutter’ın yeni gelini Ellen (Lily-Rose Depp), onun yokluğunda arkadaşları Friedrich ve Anna Harding’in (Aaron Taylor-Johnson ve Emma Corrin) bakımına bırakılır. Profesör Albin Eberhart Von Franz (Willem Dafoe) Fredrich Harding’in Thomas yokken Ellen’ı tedavi etmekle görevli profesördür. Ortaçağ karanlığı filmin hemen her anında, her alanında kendini gösteriyor. Yoksulluk taşan

sokaklardaki kalabalıkla iç içe kentsoyluların (daha doğrusu tüccarların) nasıl da mutlu yaşadığını atlamıyor film. Bu etki öylesine güçlü ki, ister istemez siz de kapılıyorsunuz filmin gizemine. Sinemada izlenmesini önermemin nedeni atmosferi o denli iyi yansıtmış ki, evde ya da bilgisayarda asla o etkiyi, o hissi bulamazsınız. Birincisi, sinemanın temel özelliklerinden, karanlık salonda yaşamdan soyutlanarak sadece beyazperdeye odaklanmanız, buna da bağlı olarak ilginizi dağıtacak hiçbir etkenin bulunmaması. Karanlığın da bir anlamı var ve Nosferatu bunu bir kez daha kanıtlıyor.

Konta ev satmak ve kontrat imzalatmak için yola çıkan Thomas, yolda bir köyde gecelemek zorunda kalır. Sonrasında gelgitler, sanrılar, beklentilerle karışık hayaller öyküyü taşıyan güç olarak gösterir kendini. Düş(ünce) öylesine büyük ve etkili güçtür ki, yaşamınızı değiştirebilir. (Bu, sadece film için değil, kendi yaşamınız için bile geçerli, denemesi bedava, kazanımı ise ölçülemeyecek denli büyük.)

Thomas genç eşine kavuşabilmek için zorlu yolları aşmaya çabalarken imgelemler ve giderek artan bir korku hissiyle boğuşan Ellen, kontrolünün çok ötesinde bir güçle karşılaşır: Vampir.

Filmin ardından duygularınızda bir değişme olursa kendinize sorun, neler değişti!

03 Ocak 2025’ten başlayarak gösterimde…

(28 Aralık 2024)

Korkut Akın

[email protected]

*****

Bir (Öz)Eleştiri: Evcilik

1955’te, ünlü “Yaz Bekarı” (The Seven Years Itch) filmi yeni bir kaygı yarattı herkeste. Marlyn Monroe ile Tom Ewell’in başrolleri paylaştığı filmi Billy Wilder çekmişti. Yanılmıyorsam, ilk “evlilikte yedinci yıl sendromu” o filmde çıkmıştı ve aradan geçen yıllara karşın hâlâ yaşıyor.

Ümit Ünal’ın, kendi senaryosundan çektiği 10’uncu filmi “Evcilik”te evliliklerinin yedinci yılında iki çifti anlatıyor: Biri kentli, iyi para kazanan ama birlikteliklerindeki duygusallık giderek zayıflayan, diğeriyse yoksul, sorunlu ama hep mutlu… Evliliklerini kurtarma (!) çabası olduğunu anladığımız bir çift Filiz (Öykü Karayel) ile Fatih Artman (Fırat) birtakım nedenlerle, aslında çok da denk geldiği gibi kimsenin olmadığı bir kıyı oteline giderler. Otelde sadece çalışan Aysun (Deniz Işın) ile Özkan (Nejat İşler) vardır. Birinin mutsuzluğu diğerinin mutluluğunu kıskanıp da “oyun” haline getirince olaylar gelişir.

Ümit Ünal’ın yakın planlarıyla izleyiciyi daha başından sarıp sarmaladığı film, hemen her orta yaştaki evli çifti ilgilendiriyor. Bir hareket lazımdır eski duygusallığı güçlendirmek için ve kentsoyluların bulabildiği sadece “oyun”dur. Ama ters teper.

Antalya’da, Altın Portakal’da “en iyi senaryo” ile “en iyi erkek” oyuncu ödülüne uzanan “Evcilik”, psikolojik bir gerilimi taşıyor aslında. …ve galiba ödül de kazanan Nejat İşler’in fevri, gergin tavrı heyecan yaratıyor: Acaba ne yapacak? Filmin diğer oyuncuları arasından sıyrılan Deniz Işın, gerçekten de umut vaat ediyor. Çok başarılı. Diğer oyuncularsa filmi değil ama yaklaşımını kaldıramamış görünümde.

27 Aralık’tan başlayarak gösterimde…

(25 Aralık 2024)

Korkut Akın

[email protected]

*****

Parthenope: Su Gibi Akıp Geçen Bir Ömür

Herkesi, her şeyi kendi bakışımızla değerlendirir ve belirleriz. Bazen yargıladığımız da olur ama biliriz ki, yaşam bizi taşıyandır ve asla umursamaz kimseyi.

Sinema, başından beri (aslına bakarsanız sanatın bütün dalları) mitolojiye dayandırır öykülerini, tabii ki ağırlıklı olarak Yunan Mitolojisine. Mitoloji, her şeyin ötesinde, bilmesek de içimize işleyen, genlerimizi oluşturandır, buna da bağlı olarak hepimiz benimseriz. Dikkat ederseniz, çizgi filmlerden, bilimkurgulara kadar beğendiğimiz tüm filmler mitolojik ögeler taşır.

Böylesi bir girişten sonra, Su Perisi (Parthenope) filminin sadece görünenle yetinmediği apaçık. Güzellik sadece güzellik midir? Ya iyilik? İnsan ilişkileri sadece bu “görünen”lerle belirleyici olabilir mi?

Usta yönetmen Paolo Sorrentino, kendisinin yazdığı senaryoyla keyifli ama bir o kadar da düşündürücü bir filmle çıkıyor bu kez de. Akdeniz ülkelerinin kendine özgü güneş, ışık, sıcaklık, yeşillik ya da insan ilişkileri her şeyiyle yansıyor beyazperdeye. Güzel mi, evet, kesinlikle. Anlaşılır mı, hayır, kesin değil. İzlenmeli mi, muhakkak. Her ne kadar uzak duruyorsa da, biraz içine girdikçe kendinizi buluyorsunuz filmin bir yerinde. Yaşam kendi yolunda geçip giderken siz (biz, hepimiz) bir yerinden katılıyorsunuz o akışa ve bir yerde ayrılıyorsunuz ister istemez. Denizin dalgalarıyla törpülediği, keskinliğini yumuşattığı çakıl taşları gibi… Hani, “mermeri oyan suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir” meselindeki gibi…

27 Aralık’tan başlayarak gösterimde…

(24 Aralık 2024)

Korkut Akın

[email protected]

*****

DİĞER YAZILARI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu