Kar Kadar Temiz…

Filmcilerin, dizicilerin de en çok kullandığı “insert” terimi (Sadi Bey, enerji nakil sistemleri teknisyeni olarak farklı bir terimle –saplama- bilir bunu) bu film için biçilmiş kaftan… Başı sonu yok, karakterleri tanımıyoruz, mekânları bilmiyoruz, nereden gelmişler nereye gidiyorlar hiçbir bilgimiz yok, niyesi ve nedeni de belli değil… Yaşamın bir yerine bir pencereden baktığımızı düşünün… Ne gördüysek o.

Sıradan bir öykü…

Genç ve gerçekten güzel üvey kızı, bir de sevgilisine âşık olunca, yaşlandığını hisseden anne, kızından kurtulmaktan başka bir şey düşünemez olur.

Anne hem mal varlığını paylaşmamak hem de sevgilisinin elden gitmemesi için üvey kızından, kız da üvey annesinin baskısından, kendisini hizmetçi gibi çalıştırmasından, olur olmaz her fırsatta kızıp aşağılamasından kurtulmak ister.

Sıradanlık biter…

Buraya kadar sıradan olan bu öykü, genç ve güzel kızın sığındığı çiftlik evinde rahat tavırları ve özgür davranışlarıyla sıra dışına çıkar. Artık özgürdür ve bedeni de dahil her şeyi istediği gibi kullanabilir. Sığındığı çiftlikteki erkekler (biri eşcinseldir) yetmez, kasabadaki baba ile oğlunu, hatta rahibi bile cinsel nesne olarak kullanır.

Cinsel özgürlük…

Evde üvey annesinin yaşattığı baskıdan nefes bile alamayan genç kız, gençliğinin hakkını vermelidir. Bu da bize, anne babaların çocuklarını baskı (tasallut daha mı güçlü düşer buraya) almaması gerektiğini, ebeveynlerin çocuklarıyla arkadaşça geçinmelerinin hem kendileri hem de gençler için daha bir anlamlı olduğunu, bütün baskı ve yasakların ters tepmesinin onulmaz yaralar açabileceğini gösterir.

Satır aralarında çok bilgi var, çok şey anlatıyor film. Belki ilk bakışta anlamsız gelse de, sonradan taşlar yerine oturuyor…

(14 Mayıs 2019)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com