Aşk Üzerine Seçimlemeler…: Aşkın Bununla Ne İlgisi Var?

Toplumsal yaşamda kültürler belirleyici olur, ne kadar aşmaya çalışsanız da… Anne babaya saygıdan tutun, aile meclisi oluşturmaya, ekonomik bağımsızlıktan evlenmeye kadar yaşamsal birçok konu geleneksel ilişkilerle çözümlenmek istenir. Siz, istediğiniz kadar dinlemeyin, istediğiniz kadar kendi “doğru”larınızda diretin toplumsal beklentiyi kırmak kolay olmayacaktır.

Jemima Khan’ın senaryosundan Shekhar Kapur yönettiği film, bir belgesel yapımcısı Zoe (Lily James), “aralarında bir kıta” olan yan evde oturan Pakistanlı bir ailenin doktor oğlu ile çocukluktan beri arkadaştır. Pakistanlı Doktor Kâzım (Shazad Latif), geleneksel aile yapısını kıramadığı ve bunu ilk görüşte aşkı bulmak yerine daha temkinli olmayı tercih etmek gibi bir gerekçeyle kabul ettiği için görücü usulü evlenmeye kalkışır. Akla ilk bu çocukluktan beri birbirini tanıyan Zoe ile Kâzım’ın neden evlenmediği gelebilir; ancak birinin Müslüman olması ve geleneksel yapılarını değiştirmeye yanaşmamaları (öyle ki 30 yaşını aşmış olmasına karşın ailesinin yanında sigara bile içemez doktor). Ayrıca geleneklere karşı gelerek ailenin iznini almadan evlenenler dışlanır, aforoz edilir. Belgeselci Zoe, bu ilginç (ilginç çünkü, İngiltere’de doğup büyümüş, kültürlü bir doktorun geleneksel davranması herkesin ilgisini çeker) olayın belgeselini çekmeye karar verir.

Zoe’nin aklının almadığı bu “sözleşmeli aşk” için arkadaşını ikna etmekte zorlanmaz. Tabii ki olaylar beklendiği gibi gelişmeyecek, filmin ilk gösteriminde umulmadık bir tepki doğacaktır. Burada, ailelerin ister tutucu isterse çağdaş bakışa sahip olsunlar, gerek gençlere bakışı, gerekse kendilerini örnek alıp onlara bazı şeyleri dikte etmeleri, belki zorla yaptırmalarının çok da iyi sonuçlanmadığını izliyoruz.

Zoe’nin annesi Cath (Emma Thompson) de kızının üzerinde psikolojik baskısı uyguluyor, tabii, unutulmaması gereken mahalle baskısı da söz konusu… Bırakın gençler nasıl istiyorlarsa öyle yapsınlar.

İnsan aşkını kendi seçer (mi?)

Filmin zamanlaması öyle denk geldi ki… Herkesin üzerinde fikir birliğinde olduğu gibi, geçen hafta yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri belirleyiciydi. Tamam, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı, ama parlamento oluştu.

Filmdeki gibi geleneksel bir bakışla, hiçbir ayrıntıya ve düşünceye değer vermeden ‘takım tutar gibi’ aileden gelen bir yakınlıkla oy vermek de söz konusu… İnce eleyip sık dokuyarak, neyin neden ve nasıl olduğunu, kimin başaracağını belirleyerek, kendi düşünceniz doğrultusunda oy vermeniz de mümkün. Bizim ülkemizde, aynı yanlışa ben de düşüyorum; takım tutar gibi dedim, oysa takımları da tanımıyoruz, belki sahaya çıkan oyuncularını sayabiliriz, teknik çalıştırıcısının adını bilebiliriz, ama ne taktik ne kondisyon ne de stratejik atak/savunma biliriz… Takımları sadece renklerinden bildiğimiz gerçeğini siyasi partiler ve hükümet etmek konusunda da ileri sürebiliriz.

Filmde aşkı tanımak mı, karşınıza çıkmasını beklemek mi, yoksa aramak gerekliliği mi gibi çok bilinmeyenli, sadece aile büyüklerine bırakılmayacak (bırakılmaması gereken) konularda kararları kendimiz alabilmeliyiz. Tabii, konuşarak.

Keyifli bir komedi, sadece zaman geçirmek için izlenebileceği gibi ergen çocukları olan anne babaların (belki öğretmenlerin, belki komşuların, belki iş arkadaşlarının) çocuklarına yaptıkları baskıyı görebilmeleri açısından ilginç. Tabii, tutucu kalpleri yumuşatacağı kesin.

19 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(16 Mayıs 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com