Mamma Mia! -Yeniden Başlıyoruz-

Amasız fakatsız, art niyetsiz ve önyargısız olmak dünyanın en güzel yaşamı demektir. “Yüreğinin götürdüğü yere gitmek”tir ki, herkesin istediği, ancak yerine getiremediği bir düştür.

Peki, ne etkiler insanı da, o güzelliği yaşayamaz? Toplumsal baskılar, örf, adet, gelenek görenek, ileriye yönelik kaygılar, iş ve eş bulma mücadelesi, ardından gelen aş savaşımı… Hepsi birden engel olarak çıkar insanın karşısına, masallardaki aşılmaz dağlar gibi.

İşte, bu devam ve başlangıç (ilginçtir, hem devam hem başlangıçtır, 10 yıl önceki filmi unutmayanlar için) filmi, Abba’nın insanın içine işleyen müzikleriyle biz izleyicileri sarıp sarmalıyor yine.

Yüreğine devlet olma

Okulun mezuniyet gününden -When i kissed the teacher, müthiştir ve okul yöneticilerini şaşkınlığa sürüklerken biz izleyicileri de filmin içine taşıyor daha başlangıçta- sonra Donna, sırılsıklam aşık olur karşısına çıkan gençlere. Ege Denizinin o canlılığını yaşatan adalarından birinde kızını doğurur. Muhtemel biyolojik babalarının ve dünyanın en zenginlerinin de yer alacağı bir oteli annesi adına açmak kızının yapmak istedikleridir: Fırtınalarla sınanmış bir açılış olacaktır…

Müziklerle büyüyen bir hayat

Abba’nın hayatın her anına her alanına uyan -tabii, film için yeniden düzenlendiği gibi bazı sözleri de değiştirilmiş, ister istemez- şarkıları zaten hemen herkesin belleğinde ve daha ilk tınısıyla siz de oturduğunuz koltuğa sığmıyorsunuz.

Tam bir seyirlik Mamma Mia! “Düşlerinde özgür dünya” olan insanların keyifle, heyecanla ve umutla izleyeceği bir film.

Kıssadan hisse…

Düşlerinizde kurduğunuz o barış ve aşk dolu dünyayı gerçekleştirmek için hiçbir eksiğimiz yok aslında. Amasız fakatsız, önyargısız ve art niyetsiz olmak yetecektir. Sadece sen, ben, o değil, siz, biz, onlar… hepimiz istemeliyiz. Bırakırsak yanlışları ve yanılgıları, başarırız.

Ege’nin o güzelim adalarından doğallık fışkırıyor. Elinizi uzatsanız tutabileceğiniz kadar yakın karşı kıyılarında ise beton yığınları yükseliyor. Nasıl da üzücü değil mi? Film boyunca hep onu düşündüm: Neden biz bu kadar düşmanız doğaya? Neden boğuyoruz betona?

Türkiye’nin tanıtımı için böylesi bir film tasarımı, böylesi bir projesi neden yok? Kıyılarımızı betondan temizlesek, doğal haline getirsek ve böyle yaşam dolu, cıvıl cıvıl filmler yapsak -sadece filmle sınırlamamak gerek; dinletiden tiyatroya, heykelden resme, dansa kadar bütün sanat dallarında-, o umutlarımızı bağladığımız turizm gelişmez mi? Geç kalınıyor, bir an önce hayata geçirilmeli bu projeler… Dar bakışlı paracı zihniyet her geçen gün bitiriyor o güzellikleri…

Mamma Mia!

(21 Temmuz 2018)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com