Ben Eşime Güven’irim, ya Siz

Yaşamımızı belirleyen en önemli duygulardan biri kuşkusuz güven duymaktır. Ailenize güvenirsiniz, içiniz rahatlar, daha aklıselim olursunuz. Arkadaşınıza güvenirsiniz, korkularınızı yenersiniz. Çocuğunuza güvenirsiniz, umudunuz artar. Okulda öğretmene, işte ustabaşına, hastanede doktora, askerde komutana… yaşamın her anında, her alanında güven duygusu belirleyicidir insan için.

Bir kez kayboldu mu, işte o zaman kasap çengeli örneği soru işaretleri döner durur kafanızda. Doluya koyarsınız almaz, boşa koyarsınız dolmaz. Ne yapacağınızı bilemeden, belki de saldırırsınız amaçsız hedefsiz, anlamsız.

Peki, güveni ne yok eder? En önemli soru bu işte… Gizli saklı duygular öncelikle yok eder güveni. İncir çekirdeğini bile doldurmayacak şeyler gizlendikçe büyür, kale kapısından sığmaz olur. Onu tutup da geri, yerine döndürmek imkansızdır artık.

Bir kez yok olmayagörsün güven… çorap söküğü gibi birbiri ardına sıralanır da çözümsüz sorunlar yumağı olur, hayatı zindan eder insana.

Sefa Öztürk’ün yazıp yönettiği “Güven” öykü örgüsüyle müthiş güçlü bir film. Yönetmenin yalın diliyle birleşince izleyiciyi içine çeken, öyküdeki yaşamı sorgulatan, “Ben olsaydım ne yapardım?” dedirten, en azından kendine -başkasına karşı olabilmesi için mahalle baskısını göz ardı etmemek gerekir- itiraf ettiren, bu anlamda da düş/ünceleri yeniden gözden geçirten bir film olmuş. Başarılı.

“Güven” karı koca arasında olması gereken güvenin yaşamı belirleyiciliğini anlatırken seyirciye güven aşılıyor aynı zamanda. Aşılamasının ötesinde kayıtsız şartsız güveniyor izleyiciye. Çünkü ucunu açık bıraktığı soruyu en doğru seyircinin yanıtlayacağına inanıyor. Meryem ile Ali sıradan bir ailedir, hasta da olsa bir çocuklarıyla… Ferit, Meryem’in ilk göz ağrısı, kente geri dönünce bu üçlü arasında doğan güven/ilirlik ile güven/sizlik arasında (polisin bile bulamadığı katili ve) çözümü belirlemek izleyiciye kalıyor.

(07 Mart 2019)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com