Ahlaki Değerler Fark Ediyor mu?: Stillwater

İnsan hareketliliği arttıkça sorunlar da aynı oranda büyüyor. Savaşlar, ekonomik zorluklar, politik görüşler, eğitim veya sosyal haklar eşitsizliği nedeniyle ülke içinde veya ülkeler arası, hatta okyanus aşırı göç sorunu, bütün dünyanın en önemli ve egemen erkler tarafından önemsenmeyen sorunlar. Devletler üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmedikleri sürece insanların -hangi gerekçelerle olursa olsun, haklı- göçleri sürecektir.

Bütün bunlar yaşanırken genel olarak sanatın, özel olarak da sinemanın bu konuyu ele almaması söz konusu bile edilemez. Bir şekilde muhakkak, bir ucundan da olsa bu durumu anlatmanın fırsatını yaratırlar. İşte, Stillwater da bunlardan biri… Oklahoma’daki bir ilçe Stillwater. Matt Damon’ın oynadığı Bill Baker, sıradan (aslına bakarsanız bir dönem içkici, kavgacı ve gergin) biri. Karısı öldükten sonra, onun bu durumuna tepki olarak kızı Ally Baker, Fransa’ya okumaya gitmiş. Sevgilisini öldürdüğü için hapse mahkûm edilmiş, beş yıl önce.

Öteki

Cezaevindeki kız, katilin kendisi olmadığını, adli bir hata yapıldığını, birtakım araştırma/soruşturmaların yeterli yapılmadığını ileri sürerek yeniden mahkemeye başvuruyor. Avukatı, besbelli para kazanamayacağı bu işe bulaşmak istemiyor. Baba Baker da kendi işini kendisi yapmaya soyunuyor.

Yok, bir suç ve kaçma-kovalama filmi değil bu. Durumu saptamaya, insanların düşüncelerinin yaşamı ne denli belirleyen bir güç olduğunu anlatmaya çalışan bir film. Kendisine yardımcı olan, tiyatrocu Virginie ile kızı Maya -ki, Baker, küçük kızla gerçekten çok iyi bir ilişki kuruyor (bunda kendi kızına gerektiği kadar ilgi göstermemiş olduğunun farkına varması da önemli bir etki)- ile birlikte yaşamaya başlıyor. Virginie, barışçı, kimseyi küçümsemeyen dürüst bir kadın. Baker’ın küçümseyip aşağıladığı göçmenleri (Arap mültecileri) korumaya çalışıyor. Baker’ın kızının öldürdüğü iddia edilen sevgilisini de bir göçmen öldürmüştür zaten. Filmin düğüm noktası bu… Kim, niye öldürmüş veya neden öldürtmüş? Onda da bir “öteki”lik durumu söz konusu. Yoksa, ölüm kararını veren Ally mi? Adliyenin, polisin, sıradan insanların bakışı hep öteki(leştiri)ci, hep ayrılıkçı. Baba Baker, kızının geleceğini düşünürken yasa veya kural dinlemiyor, hak verir gibi olsanız da onun yaptığı da kendisine yapılandan farksız. Tiyatrocu Virginie, vurgulanıp altı çizilmese de tek dürüst kişi.

Sonuç niyetine…

Ally Baker lezbiyen olabilir, ama katil olduğunun (polisler kendi aralarında, bir yandan yabancı ve lezbiyen oluşu nedeniyle aşağılıyorlar da) kanıtı olamaz. Baba Baker, kızına yeterince babalık yapamamışsa da hiç tanımadığı bir kızın, hem de başka bir ülkede sorumluluğunu üstlenebiliyor. Küçük kız, “…çocuktan al haberi”. Ally Baker yaptıklarının farkına varıyor mu, dersiniz…

Yönetmen Tom McCarthy, gerçekten yalın ve bir o kadar da sakin anlatıyor… İyi bir dili var ve başarılı gerçekten de… Oyuncular: Matt Damon ile Camille Cottin ise oynamıyorlar, yaşıyorlar sanki.

Stillwater (Durgun Su), Yönetmen: Tom McCarthy… Senaryo: Tom McCarthy, Marcus Hinchey, Thomas Bidegain… Oyuncular: Matt Damon, Camille Cottin, Abigail Breslin, Lilou Siauvaud… 10 Eylül’den başlayarak gösterimde…

(08 Eylül 2021)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com