Tanrının Yarattıkları: Hepimiz İçin Açılan Bir Pencere

Kim bizi nasıl bilirse onun için öyleyiz! Kaderci herkesin çok kolay kabûl ettiği bir duygu bu. Oysa kimse dışarıdan bilinen kadar değildir, derinde, daha derinde farklı duygu, düşünce veya gizemi vardır. O gizemi “kör parmağım kör gözüne” yaklaşımıyla göze sokarsanız, kimse kabûl etmez, itiraz eder. Sonra ne mi olur; izleyin…

God’s Creatures (Tanrının Yarattıkları), sürekli bulutlu ve rüzgârlı İrlanda kıyılarındaki küçük bir balıkçı köyüne götürüyor bizi. Hemen herkes balıkla ilgili bir işte çalışıyor; kimi balık tutarken, ağırlıkla kadınlar balık işleme fabrikasında çalışıyor. İnanılmaz bir şey; herkes fosur fosur sigara içiyor. Çözümsüzlüğün göstergesi…

Aileen (Emily Watson), Avusturalya’ya gitmiş oğlu Brian’ın (Paul Mescal) habersiz dönüşüyle çok mutlu olur. İçten içe umduğu şeydir, oğlunun geri dönmesi, o nedenle de istiridye ruhsatı için yıllar boyu ücret ödemiştir. Brian, neden gitmiştir, kimse bilmiyor, sormuyor da. İma bile edilmiyor. Ama bir şey var… Babası ile anlaşamıyor. Büyük olasılıkla geleneksel baba oğul çekişmesi, çözümsüz çelişki. Bir gün, eski arkadaşı Sarah (Aisling Francioisi), polise Brian’ın kendisini taciz ettiğini bildirir. Anne Aileen, doğal olarak oğlunu korumak için yalan söyler.

Hayatın gerçeği…

Bir ay ancak kaldı, belki de görüp göreceğimiz en önemli seçim arifesindeyiz. Aileen de benzer bir seçimle yüz yüze… Bizimki biraz daha zor, çünkü sadece kendimiz, çocuklarımız veya ailemiz değil tarımıyla, sanayisiyle, ormanı ve deresiyle, ekonomisi ve sosyal yapısıyla, insanı hatta tüm canlılarıyla hepimizi ilgilendiriyor. İlk filmlerini çeken Saela Davis ile Anna Rose Holmer, dramatik yapıyı o denli güçlü kurmuş ki kendinizle özdeşleştiriyorsunuz ister istemez. Sahi, bizim ülkemizin de en büyük sorunlarından biri taciz ve tecavüz. Sadece anneye (aileye) değil devlet görevlilerine bile kabûl ettiremiyorsunuz (İstanbul Sözleşmesi, bu durumu hiç değilse görünür kılacak).

Kara bulutların insanın ruhunu daraltması yaşamın da bir yansıması aslında. Bir de istiridyede mantar oluşumu var… Toplumun çürümüşlüğünü, sorunların çözümsüzlüğünü gösteren. Karamsar atmosferi olmasına ve alabildiğine yavaş akmasına karşın, film hayatın gerçeğini gözler önüne serdiği için… güçlü oyuncularının, kararlı kamera görüntülerinin kusursuz montajının (kurgusunun) da unutulmaması gerekir… izlenmeli. Birçok ödül adaylığıyla, adından uzun süre söz ettireceğini de belirtmeliyim.

21 Nisan’dan başlayarak gösterimde…

(13 Nisan 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com