Yok Artık! -2-

“Işık artı zaman eşittir sinema” tanımı, sinemanın hayatın içinde olduğunun, hayatın içinden hikâyeler anlattığının kanıtıdır da bir anlamda. Bazen, özellikle Yeşilçam filmlerinde çıkar karşımıza ve “tesadüfün iğne deliği” diyebileceğimiz rastlantılar belirleyici olur. Hayatta asla karşılaşmayacağımızı düşündüğümüz şeylerle karşılaşabilir ve şaşkınlığa düşebiliriz.

Öykü olmalı…

“Yok Artık”ı izlemedim ama bir taksi şoförünün anlattığı öykülerden oluştuğunu biliyorum. Bu kez, bir başka dedikoducu (buradaki dedikodu, kötü ve olumsuz anlamda değil, konuşulan ve konuşmayı seven anlamında) alanda, berberdeyiz. Her gün onlarca birbirini tanımayan insanla bir araya gelen berber, doğal olarak müşterisini rahatlatmayı da amaçlayarak olur olmaz konularda görüş bildirir. Hepimiz denk gelmişizdir… Ya karşı çıkar tartışırız ya da destekleyip olumlu görüş bildiririz. Bir anlamda terapidir yaşanan. Bir anlamda rahatlamaktır yaşamın bütün gerginliği karşısında… Zaten hafifliyorsunuzdur tıraş olurken, saçınız kesilirken. Bir film, illa da bir öykü anlatmak zorunda mıdır? Sadece bir konu/olay/husus üzerinde yorum yapmadan, mesaj vermeden, tavsiyelerde bulunmadan, tahrik etmeden duramaz mı? Bence durur, durması da gerekir. “Yok Artık! -2-“ bunu başarıyor.

Senaryonun gücü…

Serkan Altuniğne, incelikle bir manevra ile sarkan komedi filmlerinde çıkış yolunu bulmuş. Kısa skeçlerle hem izleyiciyi bezdirmiyor hem de çok oyuncuyla ve değişik mekânlarla filmi renklendirmeye fırsat tanıyor. Yönetmen Caner Özyurtlu da bu malzemeyi yoğurmayı başarmış.

Komedi filmlerinin en büyük sıkıntısı, giderek güldürmekten uzaklaşan tekrarlar, biteviye sürdürülen lâf cambazlıklarına dayalı mizah bana göre. Argonun katkısını da unutmamalı… Tabii ki küfür, hayatın içinde yer alıyor, kadın erkek kimsenin dilinden düşmüyor. Tabii ki cinsiyetçi küfürlere karşı çıkmak gerekiyor. Filmlerde çok sık ve yerli yersiz edilen küfürler hoş olmadığı gibi anlamlarını da yitiriyor. “Yok Artık! -2-“ bu sorunu skeçlerle aşmış. Berber Adnan’ın tik haline gelen aynı oyunu bozsa da bu güzelliği keyifle izlenen, güldüren bir film.

(06 Ekim 2016)

Korkut Akın