Tarih Tekerrür Eder mi?: Masum

Tarihin tekrarlandığını söyleriz ve inanırız da… Ancak tekerrür eden tarih değil olaylardır ve çoğunlukla da bir şeyleri değiştirmek (o olayların içindeki) insanların elindedir. Bir şeylerin iyi gitmesini isteriz, bir şeyler iyiye gittikçe sevinir, heyecanlanırız. Hep öyle gitmese de bu bir umuttur ve kimse umudu üzmek istemez.

Tiyatrocu annesi Sylvie (Anouk Grinberg) cezaevindeki çalışması sırasında âşık olduğu Michel (Roschdy Zem) ile evlenmesini engelleyemeyen oğul Abel’in (Louis Garrel), şartlı tahliye edilen Michel’i takip eder. Sevgilisi, Clémence (Noémie Merlant) ile birlikte hiç beklenmeyen bir olaya karışır.

Keyfini çıkarın

Garrel, kendi yaşamından, hatta annesinden yola çıkarak oluşturduğu senaryoda, bir mesaj vermek niyetinde değil; sadece gözlemlemenizi istiyor. Çünkü yaşam ne sizin istediğiniz gibi akıyor ne de durdurma şansına sahipsiniz. Araya çomak sokmak mümkünse de, bu her zaman olmuyor. Abel, annesinin son birkaç yıl içinde bu dördüncü evliliği ve benzer bir sonuçla karşılaşmamak için alabildiğine temkinli.

Yer yer polisiye, yer yer macera, yer yer aşk ve benzer türlerle bezenmiş film, seçim sürecinde tüyleri diken diken olmuş, tedirgin olan bizler için gerçekten rahatlatıcı… Biraz uzaktan bakınca, değişimi de istediği için kendi yaşamımızla bağlantı kurmanız da olası, ama zorlamanıza gerek yok.

Oyun içinde oyun…

Michel, Abel ile Clémence’e oyunculuk dersi verir. Gerçek bir yönetmen gibidir. (İzlerken, Yol filminin kamera arkası görüntülerinde Yılmaz Güney’in, tepki de çeken sert tavırları geldi aklıma. Şimdi hak verenler çıkacaktır, buradaki oyunu görünce.) Soygunculuk öyle kolay yapılabilen bir şey değildir; yola çıkmışsanız, ‘ben oynamıyorum’ diyemezsiniz; hele de cürmünüz (suç ortağınız) sevgilinizse hiç.

Michel, güler yüzlü ama gözünü budaktan sakınmayacak denli kararlı biri… Sabıkalı olsa da seviyorsunuz. Bir mobilya mağazasında hamallık yapıyor görünse de aklı başka yerde, ama iyi niyetliliği su götürmez.

Clémence ise uçarı, önünü ardını düşünmeyen, ama duruma göre davranmayı da başaran bir kadın. Kaynanasının kaderini mi paylaşıyor ne!

Sylvie oğlunu sevse de on yılı aşkın dulluğundan kurtulmanın tek yolunun evlenmekten geçtiğini düşünmekten başka bir şey yapmıyor. Sylvie‘ye, onca insan niye boşanıyor diye sormak gerekir, ama içindeki o çocuksu heyecana hak vermekten de geri duramıyorsunuz.

Abel, öykünün, ama asıl filmin ana kahramanı, hem başından geçenler hem de yönetmenliğiyle… Küçük bir işte, belki de yeteneklerinin altında kokmaz bulaşmaz bir işte çalışıyor. Karısı yeni ölmüş… Annesi tek tutunacak dalı… Biraz korumacı, biraz kaygılı, her şeyden şüphe ediyor… Sevgilisiyle aralarındaki iletişimsizlikse daha da kötü… aşar mı dersiniz?

Masumiyet nedir?

Yalan söylemek en büyük ihanettir. Filmin bu savsöze dayandığını söyleyebiliriz. Yalan söylemediği için masumiyetini teslim edebiliriz. Eğlendirici, keyifli, daha da önemlisi derin anlamlar da yüklenebilen bir film Masum, rahat izlenen.

12 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(09 Mayıs 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com