Dünya Turizm Oscar’ı Golden Apple, Tarsus’un Oldu

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Tarsus, turizm alanındaki başarılarıyla dikkat çekmeye devam ediyor. Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği (FUET) tarafından verilen ve turizm alanında büyük prestije sahip olan Golden Apple (Altın Elma) Ödülü, bu yıl Tarsus’a layık görüldü. Tarsus Belediye başkanı Ali Boltaç, ödül töreninde yaptığı açıklamada, “Altın Elma Ödülü, Tarsus’un turizmdeki potansiyelini daha da güçlendirecek ve hak ettiği yere ulaşmasına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda FIJET ve TYGD’nin çalışmaları, ülkemiz turizmi başta olmak üzere Tarsus’a da kıymetli bir değer katacak.” dedi.

Dünya Turizm Oscar’ı Golden Apple, Tarsus’un Oldu yazısına devam et

Bi Umut

Gökhan Arı’nın yönettiği ve Hülya Duyar, Leon Kemstach, Celal Öztürk ile Hayat Van Eck’in oynadığı Bi Umut, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla NBU Gold A. Ş. – Rumble Medya – Dijital Sanatlar tarafından vizyona çıkarılıyor.
Gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanan Bi Umut filmi, trafik kazası sonrası felç kalan ve DNA testlerine rağmen kimliği belirlenemeyen bir çocuğa “Umut” adını vererek ona yıllarca annelik yapan Gülsüm Kabadayı’nın sınır tanımayan sevgisini konu alıyor. Kendi çocuklarıyla birlikte bu yatalak gence de bakan Gülsüm Anne, sadece Türkiye’de değil, Rusya’da da derin bir etki yarattı.

Bi Umut yazısına devam et

Uluslararası Düzce Konuralp Film Festivali’ne Yoğun Başvuru Var

15 – 18 Mayıs 2025 tarihleri arasında ilk kez gerçekleştirilecek olan Düzce Konuralp Uluslararası Film Festivali’ne Türkiye’den ve dünyadan yoğun bir katılım olduğu açıklandı. Festival Düzenleme Kurulu’nun aktardığı verilere göre Düzce Konuralp Uluslararası Film Festivali’ne bir ayda 446 adedi yurtdışından olmak üzere toplam olarak 761 kısa film başvurusu yapıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla Düzce Valiliği, Düzce Belediyesi, Düzce Üniversitesi, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğiyle 15 – 18 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan festivalin film başvuruları, 25 Şubat 2025 tarihinde başlamıştı.

Uluslararası Düzce Konuralp Film Festivali’ne Yoğun Başvuru Var yazısına devam et

Marjinal Sinema Kültür Yayında

Marjinal suçlamasını övgü olarak kabul edenlerin dergisi Marjinal Sinema Kültür e-dergisi yayına başladı. Dergi, entelektüel bilginin aşağılandığı; sorgulamanın, farklı, renkli, öteki, yabancı ve marjinal olmanın suç olduğu bu çağda bütün suçlamaları kabul ediyor ve “marjinal olmak iyidir” diyerek yayın hayatına başladı. Marjinal Sinema Kültür kapısının, başta sinema olmak üzere görsel sanatlar ve edebiyat disiplininde kendini ifade etmek isteyen her bireye açık olduğu duyuruldu. Marjinal Sinema Kültür’e yayın hayatında başarılar dileriz.

Marjinal Sinema Kültür Yayında yazısına devam et

Dı̇sney Sı̇hrı̇yle Müzı̇kal Yolculuk İstanbul’da

Disney in Concert: Around the World adlı müzikal etkinlik seyircilerini Disney’in sembolik evrenlerinde efsane bir müzikal ve görsel yolculuğa davet ediyor. Aslan Kral’ın savana sıcaklığından Karlar Kraliçesi’nin kuzey ormanlarının gizemlerine, Moana’nın yemyeşil topraklarından Pocahontas’ın vahşi nehirlerine uzanacak bu eşsiz gösteri, her yaştan seyircileri Disney dünyaları arasında bir geziye çıkaracak. Gösteri, Paris’ten özel olarak gelen bir senfoni orkestrası, şarkıcılar ve dansçılar olmak üzere toplamda 100 sanatçı eşliğinde gerçekleştirilecek.

Dı̇sney Sı̇hrı̇yle Müzı̇kal Yolculuk İstanbul’da yazısına devam et

Ahmet Levendoğlu’nu Kaybettik

Tiyatro yönetmeni, dizi ve sinema oyuncusu Ahmet Levendoğlu, 06 Nisan 2025 Pazar günü hayatını kaybetti. 1945 yılında doğan ve ilk olarak Gen-Ar Tiyatrosu’nda sahneye çıkan Ahmet Levendoğlu, The Adventures of Young Indiana Jones: Daredevils of the Desert ve Yaz Yağmuru adlı sinema filmlerinde rol aldı, ayrıca Kırık Hayatlar, Ateşten Günler, Baharın Bittiği Yer, Sağır Oda, Küçük Kadınlar, Son, Kızıl Elma, Kara Ekmek adlı TV dizilerinde oynadı. Levendoğlu’nun cenazesi, 08 Nisan 2025 Salı günü Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Atilla Dorsay’ın 50 Unutulmaz Film Bir Daha: Sinemanın Hazineleri Adlı Kitabı Remzi Kitabevi’nden Çıktı

Atillâ Dorsay’ın 50 Unutulmaz Film Bir Daha: Sinemanın Hazineleri adlı yeni kitabı Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı. Dorsay’ın sinema tarihine eğildiği, aylık Milliyet Sanat Dergisi yazılarından oluşan üçüncü cilt bu. Önceki iki kitap gibi yine birçok üstad ve de başyapıtları var: King Vidor, Orson Willes, William Wyler, John Huston, Howard Hawks, Joseph L. Mankiewicz gibi Amerikalılardan, Alfred Hitchcock, David Lean, Sir Laurence Oliver vb. İngilizlere… Henri Georges Clouzot, Agnes Varda, Jean Luc Godord gibi Fransızlara… Luchino Visconti, Federico Fellini gibi İtalyanlara ve daha birçoğuna. Hepsi sinemanın bir hazine olan geçmişine yolculuk.

Atilla Dorsay’ın 50 Unutulmaz Film Bir Daha: Sinemanın Hazineleri Adlı Kitabı Remzi Kitabevi’nden Çıktı yazısına devam et

Baldız

Hamdi Alkan’ın yönettiği ve Oya Başar, Asuman Dabak, Ayşegül Asar, Pedro Karami, Damla Arslanalp ile Emel Müftüoğlu’nun oynadığı Baldız, 18 Nisan 2025’de A90 Pictures dağıtımıyla Berton Medya tarafından vizyona çıkarılıyor.
Filmde, kız kardeşinin yabancı bir erkekle evlenmesini istemeyen bir ablanın hikâyesi anlatılıyor. Yapımcılığını Ayşegül Asar ve Berkin Kaya’nın üstlendiği filmin Senaryosu Kamuran Süner tarafından yazıldı, Görüntü Yönetmenliğini Mustafa Özlüdağ, Kurgu Yönetmenliğini Aykut Yıldırım, Uygulayıcı Yapımcılığını ise İhsan Taş üstlendi. Filmin Post Prodüksiyonunu ise London Post yaptı.

  • Basın Bülteni
  • Fragman

Baldız yazısına devam et

Çürümüş Bir Şeyler Var Bu Toplumda

Ingmar Bergman ile Liv Ullmann’ın torunu olan yönetmen Halfdan Ullmann Tøndel’in 77. Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde prömiyerini yapan ve Altın Kamera ile ödüllendirilen ilk uzun metrajı ‘Armand’ cinsellik ve gerçeklik arayışının bulanık sularında gezinen bir psikolojik dram. Film, tanınmış bir oyuncu olan Elisabeth’in (Renate Reinsve) henüz 6 yaşındaki oğlu Armand’ın devam ettiği okula apar topar çağrılması ile açılıyor. Okul tatiline kısa bir süre kala iki çocuk hakkında ortaya atılan bir suçlama karşısında okul yönetimi temkinli bir yol izleme peşindedir. Aktif ve sosyal bir çocuk olan Armand’ın yaşıtı –ve sonradan öğrendiğimize göre- kuzeni Jon ile giriştiği tartışma sapkınlığa varacak bir şiddet eylemiyle neticelenmiştir. İki çocuğun karıştığı bir skandalın dilden dile yayılarak bomba gibi patlamasından endişe eden okul yetkilileri, birbirlerine mesafeli duran Elisabeth ile saldırıya uğrayan küçüğün ebeveynleri Anders (Endre Hellestveit) ve Sarah (Ellen Dorrit Petersen) arasında bir uzlaşma sağlayarak tartışmayı sona erdirme derdindedir. Ancak erkek kardeşinin trajik ölümünden görümcesi Elisabeth’i sorumlu tutan Sarah için olay ciddiye alınması gereken bir tecavüz girişimidir. Onun muhafazakâr bakışı çerçevesinde Elisabeth açık saçık giyinir, eğlenceye düşkündür ve oğluna kötü örnek olmuştur. Her şeyden habersiz okula koşan genç kadın son derece tuhaf ve gerçeküstü bulduğu bu suçlama karşısında hem üzgün, hem de çok kızgındır. Şüphe ile arzunun, önyargı ve saplantılar ile çocukluğun kırılgan masumiyeti arasında sinsice dolandığı toplantı ve sonrasındaki gelişmeler süratle kontrolden çıkacaktır.

Norveçli yönetmen ilk gençlik yıllarında ilköğretim okullarında çeşitli sorumluluklar almış. Böylece yakından tanıdığı bir çevre ve iyi gözlemlediği ebeveyn davranışlarından hareketle yaman bir toplumsal eleştiriyi perdeye taşıyor, mikrokozmik açıdan okul sistemi ile çağdaş toplumun çürümüşlüğü arasında paralellikler kurmayı deniyor. Bu süreçte okul müdürü Jarle (Øystein Røger), stres altında endişesini dile getiremeyen öğretmen Sunna (Thea Lambrechts Vaulen) ile tartışmanın en hararetli anlarında burnunun kanamasına mani olamayan müdür yardımcısı Ajsa (Vera Veljovic-Jovanovic) toplumsal düzenin temsilcileri olarak ne yapacaklarını bilemiyorlar. Yangın alarmı bozulmuş, duvarlarının sıvaları dökülen okul, uzun koridorları, uzayıp giden merdivenleri, ürkütücü gotik mimarisiyle çürümüşlüğün metaforu olarak filmin ana karakterlerinden biri haline geliyor. Genç sinemacı Ullmann Tøndel ile görüntü yönetmeni Pål Ulvik Rokseth bu tekinsiz mekânı içten içe tararken, buz gibi İskandinavya’yı çağrıştıran soluk, donuk, cansız bir renk paletini tercih ediyor.

Büyük ebeveynlerinin izinde, yakın planları bolca kullanan yönetmen karakter odaklı bir anlatı sunarken, Joachim Trier imzalı 2021 yapımı ‘Dünyanın En Kötü İnsanı / Verdens Verste Menneske’ ile Cannes’da en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görülen Renate Reinsve muhteşem Elisabeth yorumuyla bir kez daha gönüllere yerleşiyor. Hikâye ağırlıklı olarak gerçek zamanda geçmesine rağmen, Bergman yapıtlarında olduğu gibi geçmişin acıları ve başa çıkılamayan travmalar, özlemler bir bir ortaya dökülüyor, geçmiş ile hesaplaşmaya girişiliyor. Buna karşın tipik Bergman anlatılarından farklı olarak insanlık komedisi alanı atlanmıyor. Yönetmenin Elisabeth’in yeniden doğuşu olarak nitelendirdiği fantastik dans sahnelerinde, ya da genç kadının iddiaların saçmalığı karşısında dakikalarca süren ve bir savunma eylemine dönüşen gülme krizi sekansı boyunca okulun ya da sistemin katı duvarları deliniyor, aniden bastıran sağnakla bahçeye çıkıp hep birlikte taze havayı soluyoruz.

Klostrofobik bir alanda başlayan, gerçeküstücü coşkun bir anlatıya evrilen ‘Armand’ sürpriz finalinde insan karanlığının ürkütücü gerçeği ile ters köşe yapıyor. Bu şaşırtıcı final filmin konvansiyonel olmayan yolculuğunu bir miktar zedeliyor belki ama yine de, engin bir sinema mirasını genlerinde taşıyan gencecik sinemacının deneysel arayışlarını ihtiva eden bu ilgiye değer ilk uzun metrajı tüm sinefillere hararetle öneriyorum.

(11 Nisan 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Teknoloji Romantizmi Öldürür mü?: Kabul Et veya Reddet

Teknoloji belirliyor her şeyinizi… Tek mekânda geçen soluksuz izlenen filmler vardır; bu film de öyle. Teslim olmak ya da olmamak, sorun burada düğümleniyor; ya da iki ucu sivri kazık. Hangisinden yana olacaksınız, birinden birini seçebilir misiniz, göz göre göre ölüme gidecekse… Bırakın yaşamayı dillendirilmesi bile çok zor, insanı terden, sıkıntıdan patlatır.

Başlangıçlar her zaman heyecan vericidir; ne yapacağınızı şaşırırsınız, bırakın ne giyeceğinizi bilmeyi ne yapacağınızı bile… Buna bir de teknolojinin katıldığını düşünün! Yönetmen Christopher Landon, lüks, havası yüksek, besbelli pahalı bir lokantada ilk kez buluşacak bekâr anne Violet (Meghann Fahy) ile genç fotoğrafçı Henry’yi (Brandon Sklenar), gösteriyor bize. İki genç, daha birkaç cümle etmeden, birbirlerini bile tanımadan Violet’in telefonuna gelen tehdit içerikli şantaj mesajlarıyla kâbus yaşamaya başlar.

Düşünebiliyor musunuz, yıllar sonra ilk kez biriyle buluşacaksınız, eliniz ayağınız birbirine karışmış, ne yapacağınızı bilemez bir haldeyken, doğrudan size, hem de adınızla seslenerek direktifler veren mesajlar alıyorsunuz. Küçük çocuğunuz var, evinizi telefonunuz üzerinden görüntülü kontrol edebiliyorsunuz. Sesinizi çıkarmamanız, yoksa çocuğunuzun öleceği bildiriliyor, zaten görüyorsunuz da… Yakışıklı, çekici arkadaşınıza bir şey diyemiyorsunuz; o, ilk buluşmaların heyecanından olduğunu sanıyor. Müthiş bir gerilim ve tabii iyi oyunculuk. Müziğin katkısını, görüntülerin heyecanı arttırdığını da unutmamalı…

Yapay zekâ ile birçok şey yapılabiliyor; yararlı olduğu apaçık, ama tam tersine kötü sonuçlar da doğurabilir mi? Sizin başınıza gelmesin, ama birçok kişi telefonlar veya bilgisayarlar aracılığıyla aranıp kandırılarak soyuluyor. Yönetmen Landon, soygunu daha ileri taşıyarak ölümle kalım arasındaki bir aşamaya taşıyor. Sahi, teknoloji -artık yapay zekâ- yaşamımızı belirleyecek mi? Buna nereye kadar izin vereceksiniz ya da vermeli misiniz?

Gerçekten insanın psikolojisini zorlayan, çelik gibi bir sinir gerektiren, hızlı ve mantıklı düşünmenizi isteyen gerilimin dorukta olduğu “Kabul Et veya Reddet” ile kendinizi de sınayacaksınız.

11 Nisan’dan başlayarak gösterimde…

(10 Nisan 2025)

Korkut Akın

[email protected]

İthaki Çocuk Yayınları 10 Nisan Kitapları

İthaki Çocuk Yayınları, 10 Nisan’da satışa sunacağı kitaplarını açıkladı. Joseph Kuefler’in Sarı Kepçe ile Ördek Yavrusu ve Halil Fincan’ın Yaramaz Uzaylı: Zuziba Kayboldu adlı kitapları 10 Nisan’da satışa sunulacak. Sarı Kepçe ile Ördek Yavrusu’nda, iş makineleri durmadan çalışıyor. Toprağı kazıyor, birçok şey inşa ediyorlar. Ancak inşaat alanına yolunu kaybeden bir ördek yavrusu geliyor, Turuncu Dozer’in yolunu kesiyor, Mor Mikser’in üzerine çıkıyor ve Kırmızı Vinç’in çalışmasını engelliyor. Bütün iş makineleri ondan şikâyet ederken Sarı Kepçe aynı fikirde değil. Bir müddet sonra ördek yavrusuna alışan iş makineleriyle Sarı Kepçe’yi büyük bir sürpriz bekliyor.

İthaki Çocuk Yayınları 10 Nisan Kitapları yazısına devam et

İthaki Yayınları 10 Nisan Kitapları

İthaki Yayınları, 10 Nisan’da satışa sunacağı kitaplarını açıkladı. Michael J. Sullivan’ın Ölümler Çağı, Eiichiro Oda’nın Mob Psycho 100, Paul Tremblay’ın Korku Filmi, Aldous Huxley’in Algı Kapıları: Cennet ve Cehennem ve Mustafa Nuri’nin Sarmaşığın İçinden Bir Ses Geliyor adlı kitapları 10 Nisan’da satışa sunulacak. 1993 yılının yazında, genç bir film ekibi, dört hafta boyunca Korku Filmi ismini verdikleri filmin çekimlerini yaptı. Bu rahatsız edici film kültleşti ve sinema tarihine adını yazdırdı. Blair Cadısı ve Halka gibi filmleri sevenlerin kaçırmaması gereken Korku Filmi, sayfalar ilerledikçe artan paranoyası, psikolojik gerilimi ve şaşırtıcı finaliyle okuru gerçeklik algısını sorgulamaya zorluyor.

İthaki Yayınları 10 Nisan Kitapları yazısına devam et

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali, 2025’te Dünyanın En İyi 100 Tür Filmi Festivali Arasında Yer Alarak, 2. Yılına Giriyor

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali’ne 2024’te yoğun katılımlı ilk yılın ardından, dünyanın dört bir yanından en iyi filmleri ve özel konukları öne çıkarmak için festival programı genişlemeye devam ediyor. Ayrıca KIHFF’in online bilet sistemi sayesinde Türkiye’de ve dünyada festivale fiziksel olarak katılamayan seyirciler için festival, sanal olarak da seyirci ile buluşuyor ve festival ülke ve dünya çapında gelişmeye devam ediyor. KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali, 25 – 26 Ekim 2025 tarihlerinde Mecidiyeköy Biletinial Torun Center Sinemaları’nda düzenlenecek. Festivalin fiziksel ve online biletleri ise Eylül ayında satışa çıkacak.

44. İstanbul Film Festivali Altın Lale Yarışma Filmleri

İstanbul Film Festivali’nde 43 yılın ardından yeni bir dönem başlıyor. Uzun metraj dalında önceki yılların Ulusal ve Uluslararası yarışmaları yeni düzenleme doğrultusunda yerli ve yabancı filmlerin uluslararası jüri tarafından birlikte değerlendirileceği tek bir ‘Altın Lale Yarışması’ şemsiyesi altına alınıyor. Bu yıl jüri başkanlığını 6 dalda Oscar adayı 1998 yapımı ‘Elizabeth’ ile bilinen Hint asıllı yönetmen Shekhar Kapur’un yürüteceği Altın Lale seçkisinin merakla beklenen gösterimleri ise 13 Nisan Pazar gününden itibaren başlıyor.

Ana Yarışma seçkisi bu yıl 15 filmden oluşuyor. Bunlardan 6 tanesi yerli yapım. Tolga Karaçelik’in Steve Buscemi’nin başrolünü üstlendiği ‘Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikâyesi’ dünya prömiyerini 2024 New York Tribeca Film Festivali’nde yaptı. Auteur yönetmenlerimizden Tayfun Pirselimoğlu’nun yeni filmi ‘Idea’ şehirden uzak ıssızlıkta, karanlık bir iş adamına ait boş villada bekçilik yapan Kemal’in (Tarhan Karagöz) kapağında ‘İdea’ yazan kitap ile karşılaşmasının ardından cehenneme dönen yaşamını öykülüyor. ‘Meteorlar’ belgeseliyle ödüller kazan Gürcan Keltek’in dünya prömiyerini Locarno Film Festivali’nde yapan son filmi ‘Yeni Şafak Solarken’, gerçek benliği ile temasını kaybettikçe, zihni başka bir gerçekliğin istilâsı altında kalan Akın’ın (Cem Yiğit Üzümoğlu) hikâyesi üzerinden ilerliyor. Rotterdam Film Festivali seçkisinde ilk kez görücüye çıkan yeni Pelin Esmer filmi ‘O da Bir Şey mi’, İstanbullu ünlü yönetmen Levent’in (Timuçin Esen) bir festival otelinde kat görevlisi olarak çalışan Aliye’nin (Merve Asya Özgür) çetrefilli hikâyesi üzerinden birbirinden tamamen farklı iki hayatı karşı karşıya getiriyor. Beğeniyle karşılanan 2015 yapımı ‘Nefesim

Kesilene Kadar’ın ardından uzunca bir süre sessiz kalan Emine Balcı’nın son çalışması ‘Buradayım, İyiyim’ doğum sonu depresyonu henüz geçmemiş çalışan anne Filiz’in (Bige Önal) nefes alabileceği bir dünya kurma çabası üzerine kurulu. 2012 yılında ‘Sessiz – Be Deng’ adlı çalışması ile Cannes Film Festivali’nde en iyi kısa film ödülünü kazanan Rezan Yeşilbaş’ın dünya prömiyerini Rotterdam’da yapan ilk uzun metrajı ‘Uçan Köfteci’ uçma isteği ile yanıp tutuşan seyyar köfteci Kadir’in (Nazmi Kırık) absürt hikâyesini anlatıyor. Alman yapımı ‘Histeri / Hysteria’ Türk asıllı yönetmen Mehmet Akif Büyükatalay imzasını taşıyor. ‘Oray’ ile tanıdığımız sinemacının dünya prömiyerini Berlin’de yapan ikinci uzun metrajı, göçmenlerle yabancı kültürler çatıştığında hep mevcut olan ince ve üstü kapalı ırkçılık ve ikiyüzlülüğü işliyor. İran asıllı yönetmen Alireza Khatam imzalı ‘Öldürdüğün Şeyler / The Things You Kill’ dünya prömiyerini yaptığı Sundance Bağımsız Filmler Festivali’nden Dramatik Dünya Sineması kategorisinde en iyi yönetmen ödülü ile döndü. Filmin başrollerinde Ekin Koç, Erkan Kolçak Köstendil, Hazar Ergüçlü ve Ercan Kesal gibi ülkemiz sinemasının tanınmış iyi oyuncuları yer alıyor.

Altın Lale seçkisinin diğer yabancı yapımlarına bakacak olursak. Polonyalı yönetmen Damian Kocur ikinci uzun metrajı ‘Yanardağın Altında’da (Pod Wulkanem) İspanya’ya tatile giden Ukraynalı ailenin öyküsü üzerinden turistlikten mülteciliğe geçişi, mizahı elden bırakmayan bir incelikle anlatmayı denemiş. Kohei Igarashi’nin sevmek ve kaybetmek üzerine dokunaklı keşfi, geçmişle bugün arasında gidip gelen duygu yüklü dramı ‘Super Happy Forever’ Japon auteur yönetmenler Ozu ve Kore-eda’nın minimalist yapıtlarını çağrıştırıyor. Dünya prömiyerini Altın Aslan için yarıştığı Venedik Film Festivali’nde yapan ‘Hasat / Harvest’, ‘Yunan Tuhaf Dalgası’nın simge isimlerinden Athina Rachel Tsangari’nin imzasını taşıyan trajikomik bir Western uyarlaması. Kâbuslardan fırlamış 7 gün boyunca, belirsiz bir zaman ve mekânda aniden ortadan kaybolan köyün hikâyesini anlatan yapım, ekonomik kriz zamanlarında yabancıların günah keçisi ilan

edilmesini ele alıyor. İkiz kardeşi Silvan ile birlikte yönettikleri 2021 yapımı ‘Örümcek ve Kız / Das Mädchen und die Spinne’ ile bağrımıza bastığımız İsviçreli sinemacı Ramon Zürcher’in yeni filmi ‘Bacadaki Serçe / Der Spatz im Kamin’, aile dinamiklerinin ne kadar karmaşık, aile içi huzurun ne denli kırılgan olduğunu inceleyen bir dram. Geçtiğimiz yıl Venedik’te yarışma dışı gösterilmiş olan Fabrice du Welz’in yönettiği ‘Maldoror’ 1990’larda Belçika’yı sarsan bir seri katil ve adli skandaldan esinlenmiş. Macar yönetmen Bálint Szimler’in ilk uzun metrajı ‘Ders Olsun / Fekete Pont’, ders verdiği okuldaki eski usul eğitim yöntemlerine meydan okumak isteyen genç öğretmen Juci’nin hikâyesi üzerine kurulu. Dünya prömiyerini Rotterdam’da yapan, İranlı yönetmen Sahand Kabiri’den gelen ‘Tayfa / The Crowd’ ise arkadaşları için bir veda planlayan Z kuşağından gençlerin toplumun ataerkil gerçekliği ile çatışmasını anlatıyor.

(10 Nisan 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Onu Geri Getir

Danny Philippou ile Michael Philippou’nun yönettiği ve Sally Hawkins, Billy Barratt, Sora Wong ile Jonah Wren Phillips’in oynadığı Onu Geri Getir (Bring Her Back), 01 Ağustos 2025’de TME Films dağıtımıyla Sony Pictures tarafından vizyona çıkarılıyor.
Seyirciyi hem psikolojik hem de doğaüstü bir gerilimin içine çeken Onu Geri Getir (Bring Her Back), iki kardeşin yeni koruyucu annelerinin tenha evindeki esrarengiz olayları anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Onu Geri Getir yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu