40. İstanbul Film Festivali’nden İzlenimler 2: Genç Ustalar ve Belgesel Film Kuşağı

İKSV festivallerinin ilgiyle izlenenler ‘Genç Ustalar’ bölümünde bugüne kadar 4 ilginç film gösterildi. Maltalı sinemacı Alex Camilleri’nin yazıp yönettiği ve kurgusunu yaptığı ‘Luzzu’, adını yöreye özgü geleneksel ahşap balıkçı teknesinden alıyor. Jesmark, büyük büyük dedesinin kullandığı, gözü gibi baktığı aile yadigarı teknesiyle balığa çıkmakta, çekirdek ailesini geçindirmeye çalışmaktadır. Ancak küçük bebeğinin büyüme sorunu nedeniyle artan ihtiyaçları, onu kaçak avcılıkla ve rüşvetle yöreyi ele geçirmiş balık tüccarlarının emrinde çalışmaya zorlayacaktır. Zaman değişmiştir. Öte yandan, balıkçı filolarını azaltarak balıkçıları diğer sektörlere kaydırmayı amaçlayan AB finansmanı dayatılmaktadır.

‘Luzzu’, hüzünlü bir kayboluşun hikâyesi. İlk uzun metrajında yönetmen Camilleri, Visconti’nin ünlü ‘Yer Sarsılıyor / La Terra Trema’sını hatırlatan bir gerçekçilik penceresinden bakıyor. Malta’nın turistik güzellikleri umurunda değil. Amatör oyuncular kullanmış. Filmin bir diğer mucizesi, ana karakteri canlandıran gerçek bir balıkçının, Jesmark Scicluna’nın şaşırtıcı derecede başarılı performansı. 2021 Sundance jürisi ona en iyi oyuncu ödülünü vermekte tereddüt etmemiş. Yılın en ilgiye değer yapımlarından biri ‘Luzzu’.

‘Aşktan Sonra / After Love’, Pakistan asıllı İngiliz sinemacı Aleem Khan’ın 2020 yılı Cannes Film Festivali’nin ‘Eleştirmenler Haftası’ seçkisine dahil olmuş ilk uzun metrajı. Hikâye, İngiltere’nin güney kıyısında Pakistanlı denizci eşiyle huzurlu evliliğini sürdüren, İslam dinini kabul etmiş İngiliz kadının, kocasının ani ölümünün ardından, Fransa’nın karşı kıyısında onun ikinci bir ailesi olduğunu keşfetmesi üzerinden ilerliyor. Ve aynı kaybı yaşayan iki kadın aracılığıyla yas, kimlik ve kültür çatışması kavramlarını büyük bir incelikle ele alıyor. Temiz anlatılmış duygu yüklü bu ilk filmin en büyük kozu ise, geçtiğimiz Selanik şenliğinde en iyi kadın oyuncu seçilmiş, daha önce çeşitli filmlerde yan rollerde izlediğimiz İngiliz oyuncu Joanna Scanlan’ın olağanüstü performansı.

Litvanya yapımı ‘Tufan Olmayacak / Tvano Nebus’un açılış sekansında, karla kaplı sıradağlar üzerinden salınan dron, dağın içinden yükselmiş izlenimi veren ıssız bir kulübenin içine dalıyor. İçerdeki Japon adam doğrudan kameraya bakarak şunu dile getiriyor: ‘Savaşı kaybetmiştik, herkes biliyordu. Ama yine de attılar bombayı!’. 40. İstanbul Film Festivali’nin ‘Genç Sinemacılar’ kuşağında yer alan film böylesine etkileyici bir sekansla açılıyor. Venedik’te Uluslararası Eleştirmenler Haftası Bölümü’nde dünya prömiyerini yapan filmin Ermeni asıllı yönetmeni Marat Sargsyan lineer bir anlatımı tercih etmemiş, Savaşın vahşetini, uluslararası çıkarlara hizmet eden kirli yüzünü küçük tablolar halinde gözler önüne sermeyi denemiş. Farklı ülkelerde yıllarca danışman olarak görev yapan, savaşlar çıkaran bir albayın, kendi ülkesinde bir iç savaş patlak verince, ister istemez taraf seçip eyleme geçmesi üzerinden ilerleyen süreçte, ana karaktere belli bir mesafe ile yaklaşmış. Asıl derdi savaş denen cinnetin absürdünü yakalamak, insan ruhunun kötücüllüğü üzerine metafizik tartışmalara dalmak olmuş. Sargsyan ilk filminde farklı anlatım teknikleri denemiş, bir nevi daha büyük filmlerin hazırlık çalışmasına girişmiş. Kendisini takip etmekte yarar var.

Fransız Yeni Dalgası tadında, kare ekran, siyah beyaz bir film izlemeye ne dersiniz. Dünya prömiyerini geçtiğimiz Ocak ayında Sundance’te yapan ‘Gezegen / El Planeta’, tam da böyle bir çalışmaydı. Film boyunca, İspanya’nın kuzey sahilindeki Gijon kentinin bulutu, yağmuru eksik olmayan yaz günlerinde beş parasız bir ana kızın peşinde, şehir sakinlerinin günlük hayatına tanıklık ettik. Performans, yerleştirme, video art alanlarındaki işleriyle tanınan yönetmen Amalia Ulman, senaryosunu yazıp yapımcılığını üstlendiği ilk uzun metrajında, öz annesiyle birlikte ana karaktere hayat veriyor. Başına buyruk, tasasız gibi görünen, ancak ekonomik krizin pençesinde tedirgin hayatlar süren bir anne kızın ve de bir kentin gündelik yaşamından küçük bir kesit izledik. Genç kadın yönetmenin yeni projeleri merakla beklenmeye değer.

İstanbul Film Festivali Belgesel Kuşağı’nın etkileyici filmlerinden ‘Aalto’, 20. yüzyıla damgasını vurmuş Finlandiyalı dahi mimar Alvar Aalto’nun sanatına ve özel hayatına dair çok iyi bir çalışma. 1920’li 1930’lu yılların radikal sanatçısının, kendisi gibi mimar eşi Aino Alta ile yaşamını, ikisi arasındaki özel mektupları, fotoğraf ve 8mm’lik filmleri izleyiciyle paylaşıyor yapım. İskandinav tarzı ile klasik mimarinin binlerce yıllık hümanist geleneği arasında bağ kuran müthiş ikilinin, modern mimariyi insanileştirme çabalarına adım adım tanıklık ediyoruz. Bugün dünyanın farklı ülkelerinde yükselen mimarlık sanatının ikonik örneklerini tanıma fırsatımız oluyor. Bu değerli belgeseli özellikle mimar dostlarıma önermek isterim.

Devlet, toplum düzenini koruma konusunda tekele ve meşruluğa sahiptir. Ama bu durum şiddeti de meşru kılar mı? David Dufresne imzalı ‘Şiddet Tekeli’ bu sorudan yola çıkarak, Kasım 2018 ila Şubat 2020 arasında yaşanan Sarı Yelekliler hareketi üzerinden Fransız demokrasisini neşter altına yatırıyor, Fransa’da göz yumulan polis şiddetini eleştiriyor. Bunu yaparken de Fransa özelinde dünyanın farklı ülkelerinin demokrasi uygulamalarını tartışmaya açıyor. Fransa örneği tüm dünyada ve ülkemizde yaşananlara bir ayna tutuyor. Filmin özgün adı ‘Un Pays Qui Se Tient Sage’, ‘Uslu Duran Memleket’ anlamına geliyor. Filmin bu alaycı ismi, bizzat polislerin paylaştığı bir video görüntüsünden kaynaklanmış. Varoş bölgesinden kalabalık bir grup genç, elleri başlarının üzerinde ve dizleri üzerinde 3,5 saat şiddete maruz bırakılırken ‘öğrenci dediğin işte böyle uslu durur’ şeklinde gevrek gevrek gülen polis memurunun inanılmaz hazzını yansıtan bir sahne bu. Polis ile göstericilerin karşı karşıya gelişlerinin video kayıtları bu filmin temelini oluşturuyor. Tarihçiler, avukatlar, akademisyenler, BM raportörü, bir gazeteci, emniyet sendikası temsilcileri, şiddet mağdurlarıyla yapılan görüşmeler de filmin sözel tarafında yer alıyor. Nefes nefese izlenen, yaman bir tanıklık dokümanı bu.

Bu yıl şaşırtıcı belgeseller izlemeyi sürdürüyoruz. ‘Köstebek Ajan / El Agente Topo’, Şilili kadın yönetmen Maite Alberdi imzasını taşıyor. Daha önceleri bir özel dedektifin asistanlığını yapmış olan Alberdi, Santiago’daki San Fransisco huzurevinde olan biteni, yaşlıların suistimal edilip edilmediğini gözlemlemek üzere, bir casus filmi yapmak üzere yola çıkmış. 80’lerinde ama çok dinç Sergio Chamy ile anlaşmış. Yaşlı adam, huzurevinin yeni sakini olarak aralarına karışacak ve tesisi gözlemleyerek rapor edecektir. Ancak bu gizli araştırmada yaşlıların asıl sorununun yalnızlık olduğunu, çoğunun evlatlarınca aranmadığı ve kaderlerine terkedildiğine tanık olacaktır. Yaşlılığın o dayanılmaz düşkünlüğü ve yalnızlığının içimize işleyen burukluğunu, şefkat ve dostluğa dair dokunaklı anlar ile dengeliyor ve belgesel ufkumuzu açıyor bu güzel film.

‘Dünyanın En Güzel Oğlanı / The Most Beautiful Boy in the World’ yürekleri burkan bir film. Luchino Visconti ve ‘Venedik’te Ölüm’ü bilenler afişteki fotoğraftan Björg Andrésen’i hemen tanıyacaktır. 2021 Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan belgesel çalışma, çocuk yaşta aniden gelen şöhretin yıkıcı etkileri üzerinden ilerliyor. 1971’de Visconti’nin seçmelerden bulup çıkardığı 16 yaşındaki Björn, bir anda tüm dünyanın ilgi objesi haline geliyor, annesi, babası ve yanında güvenebileceği, ona rehberlik edecek kimse olmadığı için, kullanılıp bir kenara atılmış mendil misali oradan oraya savruluyor. Babasının kim olduğunu bilmeyen, kendisini ve kız kardeşini 11 yaşında bırakıp giden ve bir ormanlık arazide cesedi bulunan annesinin kaybı ile baş edemeyen delikanlı, tanrısal güzelliğine hayran geniş kitlelerin elinde, onun hislerinin hesaba katılmadığı bir ortamda bocalayacak, ilerleyen yıllarda, Avrupalı paralı erkeklerin elden ele gezdirdiği bir seks objesine dönüşecektir. Bir aile kurma umudu yine trajik bir kayıpla noktalanan ve bugün 66 yaşında olan Björg, ‘benim hayatım baştan yanlıştı’ diyecektir. Thomas Mann’in eseri ölümsüzdür. Filmde kullanılan Mahler’in müziği de. Ancak bu trajik belgeseli izledikten sonra Visconti’nin filmini bir daha aynı duygularla izleyemeyeceğiniz kesin.

İstanbul Film Festivali seçkisinde yer almış, Şubat ayı içinde çevrimiçi olarak gerçekleştirilen 71. Berlin Film Festivali’nden Jüri Ödülü ile dönen ‘Mr. Bachmann ve Sınıfı / Herr Bachmann und seine Klasse’ tam 3,5 saat uzunluğunda bir nehir belgesel. Almanya’nın orta bölgesinde yer alan Stadtallendorf kasabasındaki Georg Büchner Okulu’nda öğretmenlik yapan 65 yaşındaki Dieter Bachmann’ın ders verdiği 6b sınıfında, kökenleri farklı, 12 – 14 yaşlarında öğrenciler var. Türk, Bulgar, İtalyan, Rus, Romanya, Fas vb. kökenli ailelerin, yabancı bir kültürde desteğe ihtiyacı olan çocuklarına yalnızca bilgi aktarmakla kalmayan, tüm zayıflıkları ve güçlü yanlarıyla onları hayata hazırlayan, tabuları olmayan ve öğrencilerini önyargısız harekete geçiren idealist bir eğitimci Herr Bachmann. İnsanın kendine verdiği değeri, Pisagor teoreminden daha önemli olduğunun bilincinde, onlara hikâyelerle, şarkılarla becerilerini, güzelliklerini ve onurlarını geliştirme fırsatı veren bir aydın kişi. Yönetmen Maria Speth, ana karakteri ve öğrencileriyle bir eğitim yılı boyunca birlikte olmuş ve bu eşsiz deneyimi tablolar halinde kayda almış. Sınıfın Türkiye kökenli öğrencileri ve öğretmenleri olması, bizim yakın tarihimizle yüzleşmemiz, 50’li yıllar Türkiyeli işçilerin Almanya’ya gidişi üzerine bir arşiv kaydı, 70’li yılların iç savaş ortamı ve gezi direnişi üzerine sohbetler filmi bizler için daha da ilginç kılan özellikler. Yalnızca günümüz Almanya toplumuna değil, gözlemlediği bu küçük gruptan hareketle geleceğin toplumuna da ayna tutan bir çalışma bu.

(20 Haziran 2021)

Ferhan Baran

[email protected]

SALT’ın Bu Son Şansımız mı? Gösterimlerinde 14 – 20 Haziran Filmi: Dumanlı Kasaba

SALT’ın, iklim değişikliğinin insana ve dünyaya etkilerine dikkati çekme amaçlı Bu Son Şansımız mı? adlı gösterim programının 2021 seçkisi, Güney Afrika, Norveç, Fransa, Kanada, Bolivya ve Balkanlardan on belgesel filmi bir araya getiriyor. Program, 26 Nisan 2021 Pazartesi günü saltonline.org adresinde başladı. Ekinlikte 14 – 20 Haziran 2021  tarihleri arasında Dumanlı Kasaba (Yao Wang Fan Xing) adlı belgesel film gösterilecek.

SALT’ın Bu Son Şansımız mı? Gösterimlerinde 14 – 20 Haziran Filmi: Dumanlı Kasaba yazısına devam et

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Bugün Sona Eriyor

24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, son gösterimlerin ardından bu yıl için izleyicilere veda ediyor. Bugün festivalde Kız Çocukları İsterse Olur bölümünde yer alan Rocca Dünyayı Değiştiriyor (Rocca Changes the World) filminin dublajlı gösterimi 12:00’de, Kaouther Ben Hania’nın Avrupa’ya gidebilmek için derisinin sanat eserine dönüşmesine razı gelen Suriyeli mülteci Sam Ali’nin hikâyesini anlattığı Derisini Satan Adam (The Man Who Sold His Skin) 15:00’de, Nisan Dağ’ın senaryosunu yazıp yönettiği, özgün müziğiyle de öne çıkan Bir Nefes Daha ise 18:00’de gösterilecek. Her üç filmin gösterimi de Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılacak.

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Bugün Sona Eriyor yazısına devam et

Yavuz: Adaletin Kılıcı’ndan İlk Teaser Yayında

Yavuz Sultan Selim’in hayatı, Türk sinema tarihinin en büyük projesi ve Yavuz: Adaletin Kılıcı adıyla beyazperdeye geliyor. Yapımcılığını CY Medya – Halit Arabacı’nın üstlendiği, ilk Türk – İslam halifesi ve 9. Osmanlı padişahı 1. Selim’in hayatını anlatacak olan filmin cast çalışmasına başlandı. Türk ve yabancı oyuncuların yer alacağı filmin çekimleri 2022 yılında Fas’taki Atlas Stüdyoları’nda yapılacak. Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderini, hatta doğrudan dünya tarihini değiştiren seçimlerini, iç hesaplaşmalarını ve başarılarını perdeye getirecek olan filmin çekimlerini biri Türk, diğeri yabancı iki yönetmen birlikte yapacak.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

40. İstanbul Film Festivali, Sinema Salonları ve Çevrimiçi Gösterimleriyle Devam Ediyor

40. İstanbul Film Festivali, 18 Haziran – 04 Temmuz arasında yeniden sinema salonlarında izleyicilerle buluşuyor, gösterimler ayrıca çevrimiçinde de sürüyor. Uluslararası Yarışma gösterimleri Atlas 1948 Sineması ve Kadıköy Sineması’nda gerçekleşecek. Aralarında Uluslararası Yarışma ve Gala bölümü filmlerinin de yer aldığı 16 uzun ve 6 kısa metrajlı film, filmonline.iksv.org üzerinde erişime açılacak ve izlenebilecek.

40. İstanbul Film Festivali, Sinema Salonları ve Çevrimiçi Gösterimleriyle Devam Ediyor yazısına devam et

Korkusuz ve Feminist Bakan Kundurama’da

Kundura Sinema’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da bugün, İsveçli feminist politikacı Margot Wallström’ün peşinde iktidar koridorlarında yolculuğa çıkaran Feminist Bakan (The Feminister) adlı belgesel gösterime giriyor. Viktor Nordenskiöld’ün yönettiği film; Suudi Arabistan, İsrail, Kuzey Kore gibi kadın hakları konusunda iddialı olmayan ülkelerle oturduğu zorlu anlaşmalarla tartışmalar yaratmış ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne girebilmek için yürüttüğü kampanya ile erkek politikacıları rahatsız etmiş Nordenskiöld’ü dört yıl boyunca yakından izliyor ve onun inancını yitirmeden nasıl korkusuzca yürüdüğünün samimi bir portresini perdeye getiriyor.

Korkusuz ve Feminist Bakan Kundurama’da yazısına devam et

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, FIPRESCI Ödülü Açıklandı

T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen 24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde FIPRESCI Ödülü dün akşam son seans öncesinde açıklandı. Her Biri Ayrı Renk bölümünde yer alan 12 film arasından Boyd Van Hoeij, Rüdiger Suchsland ve Esin Küçüktepepınar’dan oluşan FIPRESCI jürisi, Samaher Alqadi’nin yönettiği Benim Bedenim (As I Want) filmini ödüle layık gördü.

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, FIPRESCI Ödülü Açıklandı yazısına devam et

18. Geleceğin Sineması’nda Finale Kalan 10 İsim Belli Oldu

Sinema öğrencilerinin nitelikli kısa filmler yapabilmeleri için gerekli maddi ve ayni imkanları yaratabilmek adına TÜRSAK Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı’nın danışmanlığı ve işbirliğiyle bu yıl 18. kez düzenlenen Geleceğin Sineması Yarışması’nda destek almaya hak kazanan isimler açıklandı. Senaryolarını kısa filme çekme hayalleri kuran 10 ismin projesi, 03 Haziran Perşembe günü gerçekleştirilen ana jüri toplantısının ardından belli oldu.

18. Geleceğin Sineması’nda Finale Kalan 10 İsim Belli Oldu yazısına devam et

20th Century Studios’dan Shawn Levy İmzalı Gerçek Kahraman Filmine Ait Yeni Fragman ve Posterler Yayınlandı

Kadrosunda Ryan Reynolds, Jodie Comer, Joe Keery, Lil rel Howery, Utkarsh Ambudkar ve Taika Waititi’nin yer aldığı, yönetmen koltuğunda Shawn Levy’nin oturduğu epik macera komedisi Gerçek Kahraman filminden yeni fragman ve posterler yayınlandı. Gerçek Kahraman, 13 Ağustos 2021 Cuma gününden itibaren itibaren sinemalarımızda gösterime giriyor. Gerçek Kahraman aslında video oyununun içinde bir arka plan oyuncusu olduğunu keşfeden banka memuru Guy’ın kendi hikâyesinin kahramanı olmaya karar vermesini anlatıyor. Film, Matt Lieberman ile Zak Penn’in senaryosundan ve Lieberman’ın hikayesinden perdeye aktarıldı.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

20th Century Studios’dan Shawn Levy İmzalı Gerçek Kahraman Filmine Ait Yeni Fragman ve Posterler Yayınlandı yazısına devam et

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Sona Yaklaşıyor

24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali fiziki gösterimlerin 4. gününü geride bıraktı. Festivalde dün, günün ilk yarısında izleyicilerle buluşan filmler, Berlin Film Festivali’nde ana yarışma bölümünde yer alan Khalil Joreige ve Joana Hadjithomas’ın Hatıra Kutusu (Memory Box), bu yıl Uçan Süpürge’de Onur Ödülü alan Zuhal Olcay’ın başrolde oynadığı Gizli Yüz ve Emerald Fennell’ın yönettiği Yetenekli Genç Kadın (Promising Young Woman) oldu.

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Sona Yaklaşıyor yazısına devam et

Hâdimü-l Haremeyn Yavuz: Zamanın İskender’i

?????’nin yönettiği ve ?????, ?????, ????? ile ?????’in oynadığı Hâdimü-l Haremeyn Yavuz: Zamanın İskender’i, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla CY Medya tarafından vizyona çıkarılıyor.
İlk Türk İslam halifesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 9. padişahı Yavuz Sultan Selim’in (1. Selim) hayatı. Film, Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderini, hatta doğrudan dünya tarihini değiştiren seçimlerini, iç hesaplaşmalarını ve başarılarını konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Teaser

Hâdimü-l Haremeyn Yavuz: Zamanın İskender’i yazısına devam et

Space Jam: Yeni Efsane Filminden Yeni Fragman ve Afiş Yayınlandı

Hoş geldiniz, burası Space Jam! NBA şampiyonu ve global ikon LeBron James, efsanevi Tune elemanı Bugs Bunny ile animasyon / canlı – aksiyon Space Jam: Yeni Efsane (Space Jam: A New Legacy) filminde epik bir maceraya atılıyor. Yönetmenliğini Malcolm D. Lee’nin üstlendiği filmin yenilikçi yapım ekibinde Ryan Coogler ve Maverick Carter yer alıyorlar. Bazı ebeveynlerin çocuklarıyla bağ kurmak için ne kadar ileri gidebileceklerini açığa çıkaran bu dönüşümsel yolculuk iki dünyanın manik bir karışımı. Yeni afişi ve fragmanı yayınlanan filmin Türkiye’deki her yaştan Space Jam fanı, Space Jam: Yeni Efsane temasını taşıyan çok çeşitli ürünlere de ulaşabilecekler.

  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

12 Punto TRT Senaryo Günleri İçin Geri Sayım Başladı

Türkiye’nin en büyük senaryo geliştirme ve ortak yapım platformu 12 Punto Senaryo Günleri, bu yıl da dünya sinemasından usta isimleri, proje sahipleri ve izleyicilerle ortak platformda buluşturacak. Sosyal mesafe kurallarına dikkat edilerek düzenlenecek etkinlik bu yıl dünyanın değişik coğrafyalarından sinema profesyonellerini ağırlayacak. Türkiye, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Bosna Hersek, Makedonya, Avustralya ve ABD’den sinemacılar 3. 12 Punto Senaryo Günleri’nde buluşacak.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Sosyal medyada bir sinema yazarı arkadaş sormuş: “Aklınızda kalan en şiirsel film ismi nedir?” Cevap verdim: “Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok / Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku.” Her ikisi de yerli yapım olan bu filmlerin adlarını peşpeşe yazdığımda sanki birbirlerini tamamlar gibi oldu. Benzer şiirsel bir isimle çekilecek üçüncü film beklentisine girdim. Yapılırsa, bu filmleri pekala sinemamızın “Şiirsel film üçlemesi” diye adlandırabiliriz. Şimdiden not düşeyim. (07 Mart 2021)

Bugün TV.den aldığım feyzler:* Skiper diyor ki “Alibeyköy Barajı yüreklere su serpti.” (Tohum serpecek değil, tabi ki su serpecek adı üstünde: Baraj). Günün ikinci feyzini de yarışan bir genç kızdan aldım. “‘Romeo ile Jülyet’in konusu hangi şehirde geçer?” sorusuna verdiği cevabın başında “Ben koyu bir DT hayranıyım, bu soruyu bilmem lazım.” dedikten sonra DT’nin Devlet Tiyatrosu olduğunu açıkladı. 70 yaşıma geldim, kendimi bildim bileli Devlet Tiyatrosu’na da gitsem, Şehir Tiyatrosu’na da gitsem, özel tiyatrolara da gitsem hayranlık belirtirken “Sinemaya hayranım, Tiyatroya hayranım” şeklinde belirtirim. “Romeo ile Jülyet”ten bahsederken de “Koyu bir Shakespeare hayranıyım” derim. Demek ki Z kuşağı ile aramızda bir hayli fark oluşmuş. (30 Ocak 2021)

Bir gazetenin market alışverişlerinde incelikler önerisi üzerine: Bu akıl bana çok geldi biraz da size vereyim: Pazarın bu başından girin, zeytin, peynir tezgâhlarından tadımlık alın, arada yanınızda götürdüğünüz ekmeği yiyin, kahvaltı bedavaya gelir. Esnaf yan bakarsa “İyiymiş, dönüşte alacağım.” deyin. Gülmeyin, yıllar önce bir arkadaş aralara elma, armut, erik ekleyerek böyle yapıyordu. (Ekmeği ben ilave ettim) Biz ona yüzsüz derdik. Yine bu arkadaş lokantaya gurup olarak gittiğimizde, yemek yer, “Arkadaşlar verecek” der, para vermeden çıkar giderdi. Keza bazen esnaf lokantası kalabalık olduğunda en pahalı yemekleri yer, kasaya geldiğinde “Az kuru, az pilav” der, öyle çıkardı. Tam bu günlerin adamıymış kulakları çınlasın veya Allah rahmet eylesin. (07 Şubat 2021)

Kellik güzel bir şey Ahmedim takma kafana. İnsanlar arasında hiç bir ayırım yapmıyor, zengine de fakire de, güzele de çirkine de, uzuna da kısaya da, inceye de kalına da, siyaha da, beyaza da uğrayabiliyor. Pandemi gibi netekim. (19 Şubat 2021)

TV.deki sanatçı, halk şairi Ruhsati’den alınan türkünün o dokunaklı “Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor” mısraını söylerken 102 yaşında dünyaya veda eden ünlü oyuncu Kirk Douglas’ı hatırladım, duygulandım, gözlerim yaşardı. Benzer türkülerimiz boşuna bugünlere kadar ulaşmamış. Halk ozanı deyip geçmemeli, evrensel sözleriyle bir Amerikalıyı hatırlatıp bir Türkiyeliye gözyaşı döktürebiliyor. Sevenlerin seni unutmadı, huzurla uyu Spartacus. (23 Şubat 2021)

Herhangi bir olay karşısında, yeri geldiğinde “… halet-i ruhiye içindeyim…” şeklinde bir ifade kullanılır. Hanımlara bir diyeceğim yok da, erkek milletinin “…halet-i ruhi içindeyim…” demesi gerekmez mi? Gerekçesini de isimlere bağlayayım bari: Nuri, Nuriye, Bahri, Bahriye, Fahri, Fahriye, Ruhi, Ruhiye, o bakımdan yani. (25 Şubat 2021)

Mekânı cennet olsun Fikret Hakan, dünyanın en zor mesleğinin madencilik, ikincisinin ise oyunculuk olduğunu söylerdi. Az önceki söylemiyle İsmail Küçükkaya iki mesleğin de üzerine çıktı; dünyanın en zor mesleğinin elinde hazır metin olmadan 3 saat canlı yayın yapmak olduğunu açıkladı. Katılıyorum. Çok haklı. Hakikaten öyledir. Daha zor bir meslek olamaz. Allah kolaylık versin. (26 Şubat 2021)

Eski Türkiye’nin ünlü anonim türküsü, “Erzurum’a ısmarladım kazanı, kazanı; ben sevirem hem okuru, yazanı, yazanı.” diyerek sazın tellerini titretirken; yeni Türkiye’nin Profesörü, “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır.” diyor. Hadi buyurun bakalım. (02 Mart 2021)

Kasadaki kız, “Caaart” diye diş fırçası paketi üzerinden bir şey kopardı. “O ne?” dedim, “Alarm.” diye cevap verdi. Bir an hırsızlık zanlısıymışım gibi hissettim. Mesela 65+6 yaşında biri olarak eski Türkiye’de böyle bir şey yaşamamıştım. (Çünkü o zamanlar, yani 2002 öncesi 52- yaşındaydım.) (03 Mart 2021)

Selami Naleyküm adlı çakma bir şarkıcı varmış, duydunuz mu? Ben şahsen duymadım, ama edindiğim bilgilere göre Selami Şahin’i taklit ediyormuş. (03 Mart 2021)

Sokağa çıkma yasağını ihlal edene ceza yazılması, parası olana yasak yok manasına da geliyor. Netekim bastır parayı seyreyle cümle alemi. (05 Mart 2021)

Sadi Bey’in Beyazperde Yazıları:
*Ama ben kesinliği, mantığı ve dengeyi reddediyorum.
*Bana ilham, cezalandırılmış bedenden ve bu görmüş geçirmiş gözlerden gelir.
*Bağış, yoksulluğu ya erteler ya da eskisinden beter eder.
(Trans Halindeki Ülke-Terra em Transe, Yön: Glauber Rocha.) (07 Mart 2021)

Eski Türkiye’nin şehir hatları vapurları tepelerinde martı çığlıkları duyduklarında hızlarını onlara göre ayarlarmış bugün onu keşfettim. Karaköy’den aldığım 6 simidin 4’ünü boğazın ortasına kadar martılara ikram ettim, sonra hızları vapurun hızına yetişemeyince geride kaldılar. 2 simidi dönüşte ikram edeceğim. (13 Mart 2021)

(17 Haziran 2021)

Sadi Çilingir

[email protected]

21. Uluslararası Frankfurt Türk Filmleri Festivali, 25 Ekim’de Başlıyor

Geçtiğimiz yıl pandemiden dolayı ertelenen Uluslararası Frankfurt Türk Filmleri Festivali, kısıtlamaların devam etmesi nedeniyle yeniden erteleme kararı aldı. Türkiye proje ortağı olarak destek veren FİLM-SAN Vakfı işbirliği ile 20 – 25 Haziran 2021 tarihinde gerçekleşmesi planlanan 21. Uluslararası Frankfurt Türk Filmleri Festivali, Covid-19 salgını kapsamında alınan önlemlerden dolayı 25 – 30 Ekim 2021 tarihleri arasında Frankfurt’ta gerçekleşecek. 2020 ve 2021 yıllarının tüm ödüllerinin sahiplerine takdim edileceği festival, Türk ve Alman jüri üyelerinin yanı sıra Türk, Alman ve Avrupa sinemasının önde gelen tanınmış isimlerini bir araya getirecek.

21. Uluslararası Frankfurt Türk Filmleri Festivali, 25 Ekim’de Başlıyor yazısına devam et