12. Kayseri Altın Çınar Film Festivali Başvuruları Başladı

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı destekleriyle, Erciyes Üniversitesi ve Anadolu Sinemacılar Derneği iş birliğinde düzenlenen 12. Kayseri Film Festivali 26 – 28 Kasım 2024 tarihlerinde gerçekleştirilecek. Ulusal Kısa Film Yarışması ve Ulusal Belgesel Film Yarışması ile genç sinemacıları desteklemeyi amaçlayan, ulusalda ise sinema sanatı ve sanatçılarına destek olmayı hedefleyen festivalde jüri, yarışmaya kabul edilen filmler arasından En İyi Kısa Film Ödülü ve En İyi Belgesel Film Ödülü ile Kısa ve Belgesel Film Jüri Özel Ödülleri’ni belirleyecek. Yarışma filmleri 18 Kasım 2024′de duyurulacak.

Aksiyon, Dram ve Fantastik Türlerini Birleştiren Hain Filmi Afişi Yayınlandı

Satranç oyununu andıran senaryosuyla Hain, Türkiye’de ve dünyada kendini ‘seçilmiş’ sayan iktidar sahiplerinin entrikalarla dolu dünyasını ele alıyor. Gücü elinde tutan bu grubun sarsılmaz sanılan düzeni, kadın kahramanlar tarafından yerle bir edilirken intikam dolu hikâye sinemanın büyüsüyle perdeye geliyor. 13 Aralık Cuma günü vizyona girecek filmin afişi yayınlandı. Afişteki karakter konumlandırmaları, renk tonları ve görsel detaylar, izleyiciye filmin hikayesi ve temasına dair ipuçları sunuyor. Birçok filmin afişine de imza atan Volkan Topkaya tarafından tasarlanan görseldeki frekansı düşük renk tercihleri, seyirciyi filmdeki puslu evrene yakınlaştırıyor.

Ferhan Baran Yazıyor: Gerçek Bir Hikâye, Gerçeküstü Bir Mücadele

İyi ki yapılmış dediğiniz filmler vardır. ‘Bir Cumhuriyet Şarkısı’ işte böyle yapımlardan. İş Bankası’nın desteği ve BKM ekibinin yaratıcı katkıları ile kotarılan, Yağız Alp Akaydın’ın yönetmenlik koltuğuna oturduğu film, ilk Türk Operası ‘Özsoy’un 26 günde yaratılış ve sahnelenme sürecini anlatıyor. Genç Cumhuriyet türlü imkansızlıklarla mücadele ederek kısa bir zaman dilimi içerisinde büyük inkılâpları gerçekleştirmiş, kültür devrimi … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Biz Venom’uz

Marvel Sinematik Evreni’nin (kısaca MCU) esrarengiz ve karmaşık olduğu kadar en eğlenceli serilerinden ‘Venom: Zehirli Öfke’nin üçlemeyi tamamlayan son epizodu dünya sinemaları ile birlikte bizde de gösterimini sürdürüyor. ‘Venom: Son Dans / Venom: The Last Dance’ araştırmacı gazeteci Eddie Brock’un (Tom Hardy) ikinci filmde başına gelenlerin ardından kaçtığı Meksika’dan açılıyor. Aynı bedende birlikte soluk aldığı uzaylı Venom ile iyice kanka olmuş olan Brock, şehir … Devamı…»

Korkut Akın Yazıyor: Aşk mı, Kalp Kırıklığı mı? Anora

İki anne, kuaförde konuşuyorlarmış. Biri, kızının üniversite okuduğunu, yüksek mühendis olduğunu ama iş bulamadığı için özel sekreterlik yaparak hayatını ancak kazandığını, diğeri de kendi kızının aynı işi yaptığını, ama üniversite okumak yerine fahişelikte karar kıldığını söylemiş. Anora, filmde Ani (Mikey Madison), seks işçiliğiyle yaşamını sürdüren genç bir kadındır. Çalıştığı yere gelen Rus oligarkın yeniyetme oğlu Ivan Zhakarov, filmde … Devamı… »

14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin Programı Açıklandı

22 – 28 Kasım tarihlerinde izleyicilerle buluşacak olan 14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin yarışma filmleri ve jürileri, beş farklı bölümde gösterilecek filmleri, Akademik Program ve VisionIST etkinlikleri basın toplantısıyla açıklandı. Festival başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, direktörü Prof. Dr. Bengi Semerci, programlar direktörü Alin Taşçıyan ve kısa metraj film koordinatörü Nil Kural’ın açıkladığı programda gösterimler, paneller ve sinemacılarla buluşmalar var.

14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin Programı Açıklandı yazısına devam et

Unutma İkisi de Sensin

Jane Fonda’nın 80’li yıllarda yaptığına benzer bir aerobik programının yıldızı, eskinin Oscarlı oyuncusu Elisabeth Sparkle (Demi Moore) ilerleyen yaşı nedeniyle tam da 50. doğum gününde işine son verildiğinde dünyası başına yıkılır. Ona kendini özel hissettiren geniş hayran kitlesini yitirdiğinde Beverly Canyon’daki lüks sığınağının yapayalnızlığından başka bir şey kalmamıştır elinde. Fransız yazar yönetmen Coralie Fargeat’ın 77. Cannes Film Festivali’nde sansasyon yaratan ikinci uzun metrajına adını veren ‘Madde’ ya da ‘Cevher / The Substance’, ‘daha iyi bir versiyonunuzu hayal ettiniz mi hiç? daha genç, daha diri, daha seksi bir siz istiyorsanız bu yeni ürünü denemelisiniz’ benzeri bir slogan paketiyle tam bu noktada hayatına girer.

Tek bir iğne DNA’sını harekete geçirecek, yeni bir hücresel bölünme başlatarak kendi bedeni içinden daha genç ve pürüzsüz yeni bir versiyonun ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bedeni yırtılarak ‘Alien’ misali vücudundan çıkan Sue (Margaret Qually), Elisabeth (ya da Lizzie)’nin 23 yaşındaki versiyonu olarak onun şov dünyasındaki yerini alır. Ancak unutulmaması gereken şey ana kaynağın Lizzie, tek kuralın ise paylaşmak olduğudur. Telefondaki sesin yönlendirmesi ile metruk bir adresten temin edilen sıvı ve beraberindeki kitlerin yedişer gün arayla değişimli olarak iki beden arasında dengeli bir biçimde kullanılma zorunluluğu vardır. Yoksa herhangi bir gecikme vahim sonuçlara yol açabilecek, bir tarafın fazladan kullandığını diğer taraf kaybedecek ve bu kaybın geri dönüşü olmayacaktır.

‘Cevher’ erkek egemen şov dünyasını, şöhret kültürünü ve kadınların sektörde var olabilmek için uymak zorunda oldukları klişe güzellik standartlarını topa tutarcasına eleştiriyor. Eril dünyayı temsil eden küstah ve mide bulandırıcı televizyon yapımcısının (Dennis Quaid) #Me Too hareketini başlatan skandalların ana aktörü Harvey Weinstein ile aynı adı taşıması bu açıdan anlamlı. Film bununla da kalmıyor. Çağdaş tüketim toplumunda yapayalnızlığı gözlerimizin içine sokarken, kuşaklararası kadim çatışmayı ve rekabetin karanlık yollara sürüklediği ezeli ebedi ana-kız ilişkisini didikliyor. Tüm bunları yaparken, Cronenberg, Carpenter, Lynch ya da Haneke gibi ustalardan aldığı esini saklamayan Forgeat, Kubrick tarzı kırmızı ve beyazın egemen olduğu geniş açılı stilize görsel dünyasını ustaca kuruyor.

Fargeat öfkesini şiddet yüklü, seyri çok da kolay olmayan bir kan deryasında açığa çıkarmayı seviyor. Western esintili gerilim türüne feminist bir yorum getirdiği 2017 yapımı ‘İntikam / Revenge’ adlı ilk uzun metrajında, işleri bittiğinde kendisini hunharca yok etmeye çalışan patriyarkal düzenin temsilcisi 3 erkek arkadaşı şiddetin doruğa çıktığı vahşi bir kovalamacanın ardından nasıl telef ettiğini izlemiştik. ‘Cevher’in uyuşmaz ikilisinin kaçınılmaz sonunu yine gözü pek ve cüretkâr bir kan ve dehşet denizinde noktalamış. En iyi senaryo ödülü ile döndüğü Cannes’daki prömiyerinde smokinli beyler ve şık tuvaletli hanımların perdeden nerdeyse üzerlerine sıçramış olan kan tufanı konusunda hassas izleyiciyi uyarmış olayım. Buna karşılık, Demi Moore’un yıllar sonra kendi personasını ti’ye aldığı yılın en cesur ve özgün filmi ile karşı karşıya olduğumuzun altını çizmek isterim.

(08 Kasım 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Endonezya Yapımı Korku Filmi Sijjin, Ön Gösterim Yaptı

Hadrah Daeng Ratu’nun yönettiği, senaryosunu Lele Laila ve Ersan Özer’in yazdığı, Ibrahim Risyad, Anggika Bolsterli ve Messi Gusti’nin oynadığı Sijjin filmi vizyon öncesi 31 Ekim 2024 Perşembe günü 60 farklı Paribu Cineverse Sineması lokasyonunda ön gösterim yaptı. Gösterimler izleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Sijjin, yaptıkları büyü sonucu hayatı kararan bir kadın ve ailesinin hikâyesini anlatıyor. Genç bir kadın, kara büyü kullanarak kuzeninin karısını tehdit eder. Büyü sadece kadının değil ailesinin hayatını da karanlık bir çıkmaza sürükler.

Korkut Akın Yazıyor: İlklerin Filmi: Aysel, Bataklı Damın Kızı

101. yılını kutladığımız Cumhuriyet’in kazanımlarından biri de sanatın kültürün öne çıkarılmasıydı. Her ne kadar siyasal iktidarlar eliyle yasak ve sansürler uygulansa da, sanatın yaygınlaşması önlenemedi. “Aysel, Bataklı Damın Kızı”, 1934 yılında çekilmiş. İsveçli yazar Selma Lagerlöf’ün öyküsünden Mümtaz Osman mahlasıyla (demek o zaman da varmış yasak ve sansür) Nâzım Hikmet’in uyarladığı, Muhsin … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Tercih Sizin Olmalı: Yandaki Oda

Önüne geçilemeyecek, bir başka deyişle engellenemeyecek tek şey ölümdür. İnsanların kendilerini öldürmeleri (intihar) pek makbûl bir şey değil, dini açıdan da arzulanmıyor; ancak zorunlu durumlarda (hastalık, engellilik vb.) insanların bilinçli olarak kabûl edip onayladığı ötanazi kimi ülkelerde yasal bir uygulama. Bizde de var, ama sadece sokak hayvanları için… Onayını alamadığınız için sadece yasal dışı değil, aynı zamanda insanlık … Devamı… »

Ölmek Zamanı

Pedro Almodóvar’ın Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan ile dönen son filmi ‘Yandaki Oda / The Room Next Door’ ölme kararı üzerine bir deneme. Son kitabı ‘Ani Ölümler Hakkında’(On Sudden Deaths) ‘ölümü daha iyi anlayıp kabullenmek’ için yazdığını ifade eden Ingrid (Julianne Moore) New York’un anıt kitabevlerinden Rizzoli’deki imza gününde karşılaştığı eski dostundan ortak arkadaşları Martha’nın (Tilda Swinton) çağın belalı hastalığına yakalandığını öğrenir. Rahim kanserinin üçüncü evresindedir Martha. Gençlik yıllarında aynı dergide çalışmış, birçok şeyi hatta aynı adamı paylaşmış olan iki eski dost yıllar sonra hastane odasında buluşur. Öfori ve depresyon arasında gidip geldiğini söyleyen Martha, hastalığı ile yüzleşme ve kabullenme sürecinde ‘henüz partiyi terketmeye hazır olmadığını’ ifade eder. Ancak ilk kemoterapi sürecinin ardından karaciğer ve kemiklerdeki metastaz haberi herşeyi değiştirir. Birkaç ay, belki de bir yıl daha dayanılmaz acılar ve sanrılar içinde hastalığın onu yiyip bitirmesine izin vermeyecek, internet aracılığı ile ulaştığı bir hap yardımıyla kendisinin ifadesiyle ‘haysiyetli’ bir

ölümün zamanını bizzat kendisi tayin edecektir. Herkes mücadele etmesini istiyordur, bu savaşı vermek için eğitildiğini o da bilir ama kanser son noktayı koymadan, o kendisini haklayacaktır. Ötanazi düşüncesini başka arkadaşlarına da açmış ancak hiç biri bu süreçte yanında olmak istememiştir. Aynı teklifi kendi korkuları ile boğuşmaya, trajedinin içinde yaşama alanları bulmaya çalışan eski dostuna ilettiğinde tüm tedirginliği içinde şaşkındır Ingrid. Martha’nın talebi ölüm hapını aldığında yan odada birinin olmasıdır. Eski savaş muhabiri pek çok savaş görmüştür ama bu başka bir savaştır ve bu savaşta yalnız başına ölmek istemez.

Ingrid teklifi kabul ettiğinde Woodstock yakınlarında bir aylığına kiralanan, şehre iki saat uzaklıktaki orman evine taşınırlar. Huzur ve sessizliğin hakim olduğu, iki mevsimin yaşandığı bir iklimde eski günlerden, adrenalin bağımlısı Martha’nın annelik yapamadığı ve şimdilerde nadiren görüştüğü kızından, iki entelektüel kadının ortak edebiyat aşkından, Faulkner’den, Hemingway’den konuşurlar. Roger Lewis’in yakınlarda çıkan Elizabeth Taylor ile Richard Burton’ın tutkulu beraberliğini konu edinmiş ‘Erotic

Vagrancy’ hakkında sohbet eder, müzik dinler, sinema tarihinin ölümsüz klasiklerini izlerler. Kemoterapili kafasıyla muhakeme yeteneğinin azaldığını, müzik olarak artık sadece kuşların sesini duymayı istediğini, en sevdiği yazarlardan eski tadı alamadığını, boşluğa doğru sürüklenen zihni ile konsantrasyon duygusunu kaybettiğini dile getirir Martha. Vakit geldiğinde her ikisinin de favori yazarı James Joyce’un sinemaya da uyarlanan uzun öyküsü ‘Ölüler / The Dead’in finalinde olduğu gibi kar yağacaktır güçsüzce, tüm yaşayanların ve ölülerin üzerine.

75 yaşındaki Almodóvar dört yıl önce yine Tilda Swinton ile çektiği Jean Cocteau’nun ‘La Voix Humaine’ uyarlaması 30 dakikalık küçük sinema mücevheri ‘İnsan Sesi / The Human Voice’ ve yine kısa western denemesi ‘Strange Way of Life’ın ardından İngilizce dilinde çektiği bu ilk uzun metrajında kendine özgü dünyasını yabancı bir diyarda görkemli bir biçimde inşa etmiş. Amerikalı yazar Sigrid Nunez’in ‘What Are You Going Through’ adlı romanından yola çıkan film, yüksek sanatın, edebiyatın, resmin, müziğin yüceldiği, modernist yapım tasarımında kırmızıdan yeşile parlak renklerin hüküm sürdüğü coşkulu Almodovaryen evrenine

evrilirken üstadın değişmez bestecisi Alberto Iglesias müzik çalışması ile bir kez daha ustalığını konuşturmuş. ‘Persona’ ikilisini hatırlatan Swinton ile Moore’un karşılıklı performansları göz kamaştırıyor. İspanyol sinemacı John Turturro’nun hayat verdiği karakteri ise bir nevi alter ego’su olarak kullanmış İspanyol sinemacı. ‘İnsanların doğru şeyi yapacağına inancımı yitirdim’ diyor Damian. Her zamankinden fazla karbondioksit salınımından, dünya ekosisteminin çöküşünden, aşırı sağın yükselmesi ile neoliberal çılgınlığın kafa kafaya gidişinden yakınıyor. Kar sessizce yaşayanların ve ölülerin üzerine yağarken.

(07 Kasım 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Dayı: Bir Adamın Hikâyesi 2

Uğur Bayraktar’ın yönettiği ve Ufuk Bayraktar, Ergül Miray Şahin, Reha Özcan ile Cem Özer’in oynadığı Dayı: Bir Adamın Hikâyesi 2, 07 Şubat 2025’de TME Films dağıtımıyla Diopter Film – Ubay Film Yapım – Net Sanat tarafından vizyona çıkarılıyor.
?????.

  • Basın Bülteni
  • Instagram
  • Teaser
  • IMDb

Dayı: Bir Adamın Hikâyesi 2 yazısına devam et

Heretic / Sapkın Filmi Oyuncularından Samimi Açıklamalar

Başrollerde Hugh Grant, Chloe East ve Sophie Thatcher’in yer aldığı, iki misyoner genç kadının, bir adamı dönüştürme çabasının tehlikeli bir hale gelişini konu alan Sapkın (Heretic) filmi yakında seyirciyle buluşuyor. Romantik komedilerin aranan ismi Grant ilk defa bu kadar kötücül bir karaktere bürünüyor ve şöyle diyor: “Mr. Reed çok eğlenceli olduğunu düşünüyor. Her şey bir oyun gibi gelişiyor ve eğlenceli gözüktüğü için filmin iki kat korkutucu olacağını düşünüyorum.”

Gülizar Başarısını Ödüllerle Taçlandırdı

T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, TRT, Kosova Sinematografi Merkezi desteğiyle çekilen, Türkiye – Kosova ortak yapımı olan Gülizar filmi, 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 3 ödül birden; Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü, En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü ve Cahide Sonku En İyi Kostüm Tasarımcısı Ödülü kazandı. Gülizar, 12. Boğaziçi Film Festivali’nde de iki ödüle layık görüldü. Festivalde En İyi Senaryo ve FİYAB En İyi Yapımcı ödüllerini kazanan Gülizar’ın yeni afişi de yayınlandı. Çekimleri 2022 Eylül – Ekim aylarında Taraklı (Sakarya) ve Prizen’de (Kosova) yapılan filmin afişinde Ersin İleri imzası bulunuyor.

Belkıs Bayrak – Meltem Cumbul

Nuriye Bilici – Belkıs Bayrak

Mehmet Bahadır Er – Halil Kardaş – Murat Bayrak

Dünyanın Filmi Ankara Film Festivali’nde

07 Kasım Perşembe günü başlayacak 35. Ankara Film Festivali’nin Dünya Sineması programı, Cannes’dan Berlin’e, dünya festivallerinin 2024 programlarından filmleri Ankara’da ilk kez seyirciyle buluşturacak. Bölümün Festivallerden seçkisinde, David Cronenberg’in son filmi Kefenler (The Shrouds), Mohammad Rasoulof’un Cannes’da iki ödül aldığı Kutsal İncirin Tohumu (The Seed of the Sacred Fig) ve Christophe Honore’nin komedisi Marcello Mio’nun da aralarında olduğu 6 film yer alıyor. Goethe Institut ile German Films’in destek verdiği Kino 2024 seçkisinde, Berlin Film Festivali gözdelerinden Dirsek (Elbow), Ölmek (Dying) ve Shahid adlı filmler gösterilecek.

Dünyanın Filmi Ankara Film Festivali’nde yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu