Levent Onan’ın yönettiği ve Uğur Yücel, Mehmet Özgür, Hülya Avşar, Ali Düşenkalkar, Alma Terziç, Atilla Şendil, Bilge Şen, Bilgin Hasdemir, Burak Can, Burak Küntay, Derya Alabora, Derya Baykal, Elif Çakmak, Elif İskender ile Goncagül Sunar’ın oynadığı Aşkın Dünkü Çocukları, 31 Ocak 2025’de TME Films dağıtımıyla CineGenna Pictures tarafından vizyona çıkarılıyor.
Karadeniz’in en büyüleyici şehirlerinden biri olan Ünye’den San Francisco’ya uzanan Aşkın Dünkü Çocukları, 70’li yıllardan günümüze taşan buruk bir aşk hikâyesine odaklanıyor.
Çakallar’ın Yeni Filmine Sürpriz Konuk
Yapımını SugarWorkz – TAFF Pictures’ın üstlendiği, yönetmenliğini Murat Şeker’in yaptığı Çakallarla Dans 7 Cuma günü sinema salonlarındaki yerini alıyor. Türk sinema tarihinin en uzun soluklu serilerinden biri olan ve 2010 yapımı ilk filmden bu yana gişe rekorlarına imza atan Çakallarla Dans, yedinci filminde yine çok güldürecek. Serinin son filmindeki bir diğer sürpriz ise gazeteci Murat Ağırel. Ağırel, bu kez haberci kimliğinin yanı sıra oyuncu olarak Çakallarla Dans 7 ile sevenlerinin karşısına çıkacak.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Bir Günün Hikâyesi
81. Venedik Film Festivali’nin ‘Orrizonti’ (Ufuklar) seçkisinden prestijli bir jüri özel ödülü ile dönen ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ hayli düşük bütçesine kıyasla şenliğin yankı yapan yapımlarından biriydi. Bunda ilk filmini çeken Murat Fıratoğlu’nun ne yaptığını bilen sade ve dingin üslûbunun büyük katkısı vardı kuşkusuz.
Film, sıcak bir yaz günü domateslerin tuzlanarak kızgın güneş altında kurumaya bırakıldığı bir düzlükte açılıyor. Kadın erkek işçilerin çalıştıkları alanı bir gelincik tarlası özeniyle kadrajına alıyor Fıratoğlu. Lakin kamera emekçilere yaklaştığında gerilim ve huzursuzluğu hissediyoruz. Yaklaşık iki haftadır yövmiyesini alamayan mevsimlik işçilerden Eyüp’ün malum sabrı taşmıştır. Gelecek hayali ile göç ettiği kıyı kenti İzmir’de aradığını bulamadığı gibi vadesi yaklaşan borcunu ödeyemezse soluğu belki de cezaevinde alacaktır. İşvereni Hemme ile giriştiği ağız dalaşında sert bir küfür yiyince hiddetlenir ama yanındakiler tarafından zaptedilir. Ancak anasına söven patronundan intikam almaya kararlıdır.
Eyüp’ün yüklükteki yorganların arasından aldığı tabanca ile Hemme’yi öldürmeyi planladığı uzun sıcak günde geçiyor film. Külüstür aracı ile Siverek merkezine doğru yola çıkan Eyüp, tekleyen motorunu uçsuz bucaksız kuru otlar arasında abide gibi
yükselen koca çınarın altına bırakarak yoluna devam ediyor. Açılıştaki Yılmaz Güney sineması izlenimi yerini Abbas Kiarostami ya da çağdaş ustamız Nuri Bilge Ceylan esinli karelere bırakıyor. Uzun planlar ve kısa kesmeler eşliğinde zamanın akışını, ovanın sessizliğini duyumsuyoruz.
Şehre yaklaştığında bir şeylerin Eyüp’ü fikrinden caydırmasını istiyoruz. Kıraç topraklarda meyve ve hayranı olduğu gülleri yetiştirmeye çalışan dostunun ısrarlı sohbeti ona Ege’nin serin meltemini hatırlatıyor. O sıcakta kocaman karpuzu taşımaya gücü yetmeyen yaşlı dedenin yardımına koşuyor daha sonra. Öğle sıcağında siestaya dalmış bakkalın açık televizyonunda dönen ‘Heidi’ animasyonu ile çocukluk yıllarına dönüyor genç adam.
Camiye koşturan arkadaşının yerine baktığı kırtasiye dükkanında ilkokuldan beri görmediği kız arkadaşı ile idealist sınıf öğretmeninin onlara ezberlettiği Cahit Sıtkı Tarancı’dan ‘Haydi Abbas Vakit Tamam’ dizelerini okuyorlar. Sürprizlerle dolu Siverek sokaklarında yaşamın şiiri ile bütünleşiyor Eyüp. Öyle ki çarşıda karşılaştığı müteahhitlikten palazlanmış dayı oğlunun zenginlik gösterisine bile sabırla katlanıyor. Gün bitimine doğru yeni bir Eyüp vardır karşımızda.
Hukuk mezunu olup asıl mesleği avukatlık olan Fıratoğlu, Eyüp rolünü bizzat üstlenmiş. Yan rollerin önemli bölümünde de kendisi gibi amatör aile fertlerini oynatmış. Baştaki davul zurnalı girişi finaldeki düğün halayına ustaca bağlayan genç yönetmen, Adana ve Ankara’dan en iyi film ödülleriyle dönen ilk denemesinde sağlam bir sinemacı kumaşına sahip olduğunu kanıtlıyor. Yeni çalışmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.
(10 Aralık 2024)
Ferhan Baran
Çakallarla Dans 7 Fragmanı 20 Milyondan Fazla İzlendi
Murat Şeker’in yönettiği Çakallarla Dans 7 Cuma günü vizyona girmeden önce sosyal medyada büyük ilgi görüyor. Çakallarla Dans’ın 7. filminin fragmanı 20 milyondan fazla kez izlendi. Sinemalara neşe getirecek olan film Cuma günü itibariyle gösterime giriyor. Dünya çapında bir güzellik yarışmasının organizasyonunu üstlenecek olan Çakallar’ın ekibi ‘Dişi Çakallar’ın eklenmesiyle genişliyor. Çakallarla Dans 7 içinden çıkılması zor fakat eğlenceli yeni macerasıyla sinema salonlarına imzasını atacak. Filmin oyuncu kadrosunda Şevket Çoruh, Timur Acar, Murat Akkoyunlu, Didem Balçın, Toygan Avanoğlu, Diren Polatoğulları, Rojda Demirer, Doğukan Polat, Hakan Bilgin ve Ceyhun Yılmaz yer alıyor.
- Basın Bülteni
- Fragmanı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Hep Otuz Üç Yaşında
Murat Pay’ın yönettiği ve Hüseyin Soysalan, Birhan Tut, Kübra Tüzgün ile Mehmet Beyazıt Uzgaş’ın oynadığı Hep Otuz Üç Yaşında, 13 Aralık 2024’de A90 Pictures dağıtımıyla Fikrigün Film – Film Code Production tarafından vizyona çıkarılıyor.
Hep Otuz Üç Yaşında, İslam kültür ve medeniyetin 15 asırlık serüvenine ilişkin İslâm coğrafyasında telif edilmiş ve tamamlanmış ilk ansiklopediyi konu ediniyor. Hikâye iki kurmaca karakter Niyaz ve Ekmel üzerinden anlatılıyor. Niyaz, İlahiyat Fakültesi’ni yeni bitirmiş genç bir akademisyen, Ekmel, üniversitede altmışlı yaşlarda bir hocadır. Yolları Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde kesişir.
Yeniden Başlamak
Kemal Yıldız’ın yönettiği ve Eşref Ziya, Öykü Çelik, Batuhan Ekşi, Ali Buhara Mete, Mehmet Ali Tuncer, Halil Necipoğlu, Nazan Diper, Osman Alkaş, Muzaffer Yöntem, Ahmet Yenilmez, Burak Alp Yenilmez, Kimya Gökçe, Zekeriya Akman Duru, Mualla Sargut ile Görkem Birsen’in oynadığı Yeniden Başlamak, 27 Aralık 2024’de A90 Pictures dağıtımıyla Marmara Film Yapım tarafından vizyona çıkarılıyor.
Hafıza kaybı yaşamakta olan gizemli bir adam, onu kurtaran sokak dövüşçüsü ve meraklı bir gazeteci, onun kayıp geçmişini yeniden geri kazanmasına yardım etmek için bir araya gelirler. Bu süreçte, kendi hayatlarını da çok derinden değiştirecek bağlar keşfederler.
Emilia Perez
Jacques Audiard’ın yönettiği ve Zoe Saldana, Karla Sofia Gascon, Selena Gomez ile Adriana Paz’ın oynadığı Emilia Perez, 07 Aralık 2024’de Chantier Films dağıtımıyla MUBI tarafından vizyona çıkarılıyor.
Rita, oldukça kabiliyetli ancak hak ettiği değeri görmeyen bir avukattır. Adaleti sağlamaktan çok, suçluları aklamakta uzmanlaşmış büyük bir firmada yeteneklerini boşa harcamaktadır. Bir gün karşısına beklenmedik bir fırsat çıkar. Rita’dan, korkulan mafya lideri Manitas’a sonsuza dek ortadan kaybolması için yardım etmesi istenir. Manitas’ın yıllardır gizlice üzerinde çalıştığı bir planı vardır: her zaman hayalini kurduğu kadına dönüşmek.
Çakallarla Dans Serisi Yıllar İçerisinde Değişen Ekonomik Durumu Gözler Önüne Seriyor
Yapımını SugarWorkz – TAFF Pictures’ın üstlendiği, yönetmenliğini Murat Şeker’in yaptığı Çakallarla Dans 7, 06 Aralık’ta sinema salonlarındaki yerini alacak. Türk sinema tarihinin en uzun soluklu serilerinden biri olan ve 2010 yapımı ilk filmden bu yana gişe rekorlarına imza atan Çakallarla Dans, yedinci filminde yine çok güldürecek. İlk filmden beri kendilerini ‘Çakallar ile dans etmek’ için türlü maceraların içerisinde bulan ekip farkında olmadan Türkiye ekonomisinin geldiği noktaya da bir bakış atıyor. Filmler içerisinde geçen fiyat algısının hızlı değişimi dikkat çekiyor.
- Basın Bülteni
- Çakallarla Dans'ın 14 Yıllık Serüveni: Zamlarla Dans
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Korkut Akın Yazıyor: Anılar Bir Lâhzada Oluşmaz, Bir Ömür Alır: Bir Aliye Rona Vardı
Her şeyin yeni başladığı yıllarda, başka bir hayat da başlıyordu; Cumhuriyet kurulmuş, ekonomi, eğitim, sağlık, barınma, beslenme yeniden yol alıyordu. İşte o dönemde bir Rahmi Bey vardı, eşraftan. Başarılı, çapkın, çok evli ve çok çocuklu. Bir ayağı İstanbul’daysa bir ayağı Suriye’de, bir bakmışsınız bir kasabada, bir bakmışsınız Samsun’da, belki Ankara’da, belki Eskişehir’de. Demiryolcuydu Rahmi Bey. Çocuklarının arasından Avni ve Aliye … Devamı… »
Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri
Filmin adından anlaşıldığına göre Hemme (veya herkes) her gün yaşıyor bunu. Ekonomik sorunlar, hayat pahalılığı, evsizlik, sağlık sorunları, eğitimin yerlerde sürünmesiyle birlikte buna bir de borçluluk eklenince herkes her gün bir kez daha ölüyor (ya da öldürülüyor mu demeliyim). Doluya koyuyorsunuz almıyor, boşa koyuyorsunuz dolmuyor ve hepsi birden hiçbir işe yaramıyor, bir yaraya merhem olmuyor.
Eyüp, bankanın başlatacağı icrayı en azından bir süre daha geciktirmek için Urfa’da domates kurutma işinde çalışır. Belli bir birikim, deneyim ve yetenek gerektirmeyen ama o “sarı sıcak”ta, güneşin altında biteviye çalışmak gerekir. Parası ödenmedikçe sıkıntısı artan Eyüp, sonunda kavga eder ve sorumlu olan kişiyi (Hemme) öldürmek için köye, silahını almaya gider.
Film bundan sonra başlıyor…
Murat Fıratoğlu’nun yazıp yapıp yönettiği, ödüller kazanan ve üzerinde çokça durulan filmi “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”, çaresizliği, çözümsüzlüğü, ama en çok da “hayır” demeyi beceremeyen birinin en küçük bir kıvılcımla parlayıp bir şey yap(a)madan sönmesini anlatıyor.
Yalın ve sakin bir film olarak nitelenebilecek “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”, ayrıntısız ve ağırlıklı genel plan sekanslarıyla “ilk film” sakıncalarını da taşıyor yanında. Oyunculuklar, tamam, önemli değil, ama izleyici biraz da oyun istiyor. Yönetmen, oyunculara mizansen vermemiş, kendisi de zaten oynamaktan uzak. Madem öyle, nasıl oldu da o kadar ödül aldı diye sorulabilir. 1970’lerde “kilim mi filim mi” denirdi, yerel motiflerin ilgi çekmesiyle doğru orantılı, özellikle Avrupa’ya giden ve ilgi çeken filmler için. “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” de öyle… Filme giremedik, dışarıdan izledik.
Orhan Kemal, “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanının kahramanını, arkadaşı temizleyecek kadar iyi yürekli ama en ufak bir söz uğruna biri öldürecek kadar gözü kara olarak çizmişti… Murat Fıratoğlu da kendisinin oynadığı Eyüp’te bu tanımı geçiriyor beyazperdeye. Sıkıntılı olmasına, zamanının darlığına rağmen yolda gördüğü herkesin çağrısına “hayır” demeyi bilmediği için yavaş yavaş hırsı geçince ve hasmıyla birlikte el ele halaya bile durur.
Bizim bir günümüz…
Anadolu’nun birçok yerleşiminde yaşam yavaş akar, insanın sinirlerini gerecek kadar sakindir insanlar, zamanlarının ‘boşa’ geçtiğini düşünmezler, yeter ki rahatları bozulmasın. Zaten yakıcı güneşin altında insan, ister istemez gevşiyor, hareket edecek takati kalmıyor… Yakıcı sıcağın ezdiği insanların yavaşlığında izliyoruz filmi, benim gibi yerinde duramayanlar da var salonda ve derin nefes alıp vermeler çoğalıyor, ama merak dorukta: Ne olacak?
“Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” bizim bir günümüz zaten; kim yaşananlara, yoksulluğa, yolsuzluğa, açlığa, parasızlığa karşı çaresiz değil. Biz de her gün ölüyoruz Hemme gibi.
13 Aralık’tan başlayarak gösterimde…
(06 Aralık 2024)
Korkut Akın
Kendimi Sevmek İstiyorum
77. Cannes Film Festivali’nin ses getiren filmlerinden ‘Emilia Pérez’ Jacques Audiard imzasını taşıyor. Fransız sinemasının deneyimli yönetmeni, suçtan narkotik gerilime, melodramdan pembe diziye uzanan faklı türleri aynı potada birleştirdiği hikâyesini bu kez cesur ve sıra dışı bir müzikal polisiyenin hizmetine sunmuş.
Film, çalıştığı hukuk firmasında adaletten çok varlıklı suçluları aklamaya hizmet eden yetenekli avukat Rita’nın çaresiz bakışıyla açılıyor. Suç, yolsuzluk ve şiddetin esir almış olduğu bir iklimde nefes almakta zorlanan genç kadının aradığı kurtuluş hiç beklenmedik bir yerden geliyor. Siyasi bağlantılarını sağlama almış Meksika’nın en güçlü uyuşturucu kartellerinden birinin lideri olan Manistas Del Monte, ondan yıllardır hazırlıklarını sürdürdüğü planını gizlice gerçekleştirmesine yardımcı olmasını istemektedir. Manitas’ın tehdit ile karışık yardım isteğini kabul eden Rita, cinsiyet değiştirme operasyonu için ona kimsenin erişemeyeceği bir yerde yetkin bir cerrah bulur, bunun karşılığında yüklü miktarda bir para alır. Tıkır tıkır işleyen plan sonrasında uyuşturucu baronu sırra kadem basar, karısı ve iki çocuğu da İsviçre’de güvenli yeni bir hayata başlar. Ancak herşeyi silip atarak geçmişi geride bırakmak kolay değildir. Dört yılın ardından çocuklarının özlemine dayanamayan Manitas, yeni adıyla Emilia Pérez, ailesini geri getirmek ve Mexico City’de yeni bir düzen kurmak için yine Rita’nın yardımını ister, lakin geçmişin günahları ile yüzleşmek o kadar da kolay olmayacaktır.
Beyaz bir Avrupalı olarak farklı dünyalardan marjinal yaşamların anlatıcısı olan Audiard, vahşi kapitalizmin çağdaş suç imparatorlukları ile olan ilişkisi üzerine çok önemli şeyler söyleyen Cannes’dan büyük jüri ödüllü 2009 yapımı ‘Yeraltı Peygamberi / Un Prophète’de 19 yaşındaki Arap delikanlının acımasız hapishane koşullarında büyüme ve güç kazanma öyküsünü anlatmış, Cannes’dan Altın Palmiyeli 2015 yapımı ‘Deephan’da bir sitenin kapıcılığını yapan Sri Lankalı eski Tamil gerillasının ülkesindeki iç savaş gerilimini Paris banliyösüne taşımıştı. Kanadalı yazar Craig Davidson’un öyküsünden yola çıktığı 2012 yapımı ‘Pas ve Kemik / De Rouille et d’Os’ta, geçmişin yaralarının üzerine sünger çekmeye, hayata tutunmaya çalışan iki kayıp ruhun hikâyesi çerçevesinde, toplum dışında kalmış, sınırlarda yaşayan figürleri gündeme getirmiş olan sinemacı, bir diğer Kanadalı yazar Patrick deWitt’in aynı adlı romanından çektiği, dünya prömiyerini yaptığı Venedik’ten en iyi yönetmen ödülü ile dönmüş olduğu 2018 tarihli ‘Sisters Biraderler / The Sisters Brothers’ ile bu kez Western’e el atmış, farklı karakterde iki kardeşin tekinsiz öyküsü vasıtasıyla varolmanın karanlığı ve aydınlığı üzerine kafa yormuştu.
72 yaşındaki üretken sinemacının durmak bilmeyen koşusu, farklı kültürler aracılığı ile insan doğasını irdeleme arzusu sürüyor. Bu kez Fransız yazar Boris Razon’un 2018’de yayımlanmış çok parçalı romanı ‘Écoute / Dinle’nin bir bölümünden yola çıkarak çektiği Emilia Pérez’in Mexico City’de geçen çizgi dışı öyküsünü bilmediği bir dilde İspanyolca konuşan oyuncularla çekmiş. Audiard bununla da kalmamış, uzun zamandır içinde ukde olarak kalmış müzikal çekme arzusunu marjinal öykünün hizmetine vermiş.
Bob Fosse başyapıtı ‘Cabaret’, ‘Les Parapluies de Cherbourg’ ya da ‘Hair’ gibi tarihi ve politik arka plana sahip müzikalleri sevdiğini ifade eden sinemacı, cinayet, vahşet ve toplu katliamlar ortamında hukukun işlemediği kayıp giden Meksika fonu üzerinden yükselen bir cinsel özgürlük çığlığını duyurmak istemiş. Adaletin satışa çıktığı yozlaşmış bir toplumda mutsuzluğunu ve çaresizliğini yaşayan Rita’nın yolu dilediği biçimde yaşamayı arzulayan, benliği ile onu bir gölge gibi takip eden canavar kişiliği arasında bocalayan, hissettiği gerçeği ile yaşamak ve kendini sevmek isteyen Manitas ile kesişiyor. Arzular, tutkular, özgürlük hayalleri müzikallerde pek rast gelmediğimiz cesurlukta şarkı sözleri ve danslarla dile geliyor.
Film Cannes’dan çok rastlanmadık bir biçimde iki ödülle birden döndü. Üçüncülük anlamına gelen Jüri Ödülü ve de filmin 4 kadın performansına toplu olarak takdim edilen ‘en iyi kadın oyuncu’ ödülüyle birlikte. Rita’da Zoë Saldaña, Manitas’ın karısı Jessi’de Selena Gomez, Eliza’nın kaçamak sevgilisi Epifania’da Adriana Paz, Jessi’nin aşığı Gustavo’da Édgar Ramírez’i ilgiyle izliyoruz. Ancak filmin asıl yıldızının hem Manitas hem de Emilia’yı canlandıran trans oyuncu Karla Sofía Gascón olduğunun altını çizmeliyim. Besteci Clément Ducol ve şarkıcı Camille Dalmais’nin akılda kalıcı şarkıları, Belçikalı koreograf Damien Jalet’nin hazırlamış olduğu dans sekansları birinci sınıf. Paul Guilhaume’un ışıklandırma efektleri ile bezenmiş 35 mm’lik görüntü çalışması da öyle. Audiard’ın nicedir düşlediği Almodovar hissiyatındaki çağdaş operasını kaçırmamanızı, tüm görkemi ve renkliliğinin tadına varabilmek için mümkünse geniş perdede izlemenizi öneririm.
(06 Aralık 2024)
NOT: Bu yazı yayına girdiği sırada, ‘Emilia Pérez’ 07 Aralık 2024 akşamı İsviçre’nin Lucerne (Luzern) kentinde gerçekleşen 37. Avrupa Sinema Ödülleri töreninde En İyi Film, Yönetmen ve Senaryo (Jacques Audiard), Kadın Oyuncu (Karla Sofía Gascón), Kurgu (Juliette Welfling) dallarında toplam 5 ödül kazanarak geceye damgasını vurmuştur.
(08 Aralık 2024)
Ferhan Baran
Rıza Oylum’dan İran’da Sinema Öğrencilerine Üç Konferans
İran Sineması kitabının yazarı Rıza Oylum, İran’da sinema eğitimi veren İran Gençler Sinema Derneği’nin (IYCS) Tebriz ve Hamedan şubelerinde ve Tahran’daki Pars Üniversitesi’nde Türkiye ve İran sinemasının etkileşimlerini konu alan bir dizi konferans verdi. Festivallerde hangi filmlerin ödül aldığı ve ödül alan filmlerin özelliklerine de değinen Rıza Oylum’a İranlı sinema öğrencileri ortak yapım ve Türkiye’de film çekme üstüne sorular sordular.
Rıza Oylum’dan İran’da Sinema Öğrencilerine Üç Konferans yazısına devam et
Yunanistan Sineması Günleri 2024
Yunanistan’dan EMEIS Kültür Kolektifi ile Türkiye’den istos film ve istos yayın’ın ortaklığında üçüncüsü düzenlenen Yunanistan Sineması Günleri, 03 – 08 Aralık 2024 tarihlerinde Pera Müzesi’nde gerçekleşecek. Bu yıl etkinliğin açılışı Pantelis Voulgaris’in 9 Numaralı Forma (Η Φανελα Με Το 9 – The Striker Wıth Number 9) adlı filmi ile yapılacak. Menis Koumandareas’ın aynı adlı romanından uyarlanan ve yetenekli ancak hırsıyla kendi kendini yok eden futbolcu Vasilis (Bill) Seretis’in hikâyesini anlatan 9 Numaralı Forma, futbol dünyasının görkemli görüntüsünün ardındaki yozlaşmış mekanizmayı da gözler önüne seriyor.
İthaki Yayınları 05 Aralık Kitapları
İthaki Yayınları, 05 Aralık’ta dağıtacağı kitaplarını açıkladı. Nnedi Okorafor’un büyülü kaleminden çıkan Akata Cadı, dostluk, cesaret ve kendini keşfetme temalarıyla örülü, Afrika’nın zengin kültürel dokusundan ilham alan fantastik bir macera sunuyor. Yazar, Akata Savaşçı’sında Sunny ve arkadaşlarının tehlikelerle dolu hikâyesine devam ediyor. Nnedi Okorafor’un büyüleyici “Nsibidi Yazıtları” serisinin üçüncü kitabı Akada Kadın ise kültür, mitoloji ve destansı macerayı cesur bir kadın kahramanın gözünden sunuyor. Ünlü yazar Ursula K. Le Guin şöyle diyor: “Nnedi Okorafor’un eserlerinin bir sayfasında, sıradan fantastik destanların koca ciltlerinden daha fazla hayal gücü var.”
Hayat İleriye Bakarak İlerler
Unutulmaz ‘Mary and Max’in yönetmeni Adam Elliott uzun bir aranın ardından binbir emekle kotardığı yeni filmi ‘Bir Salyangozun Anıları / Memoir of a Snail’ ile sinema salonlarını şenlendiriyor. Avustralyalı dahi sinemacının bilgisayar mamullerine yüz vermeden, stop-motion tekniği yoluyla el emeği büyüleyici görsellerini sinema sanatının hizmetine sunduğu son animasyonu, Elliot’un önceki çalışmaları gibi yetişkin izleyici için yapılmış yılın ufuk açıcı deneyimlerinden biri olarak ilginizi bekliyor.
Film, Grace Pudel’in ağzından geriye dönüşlerle onun hayat hikâyesi etrafında şekilleniyor. Ancak öykü yalnızca onun öyküsünü anlatmakla kalmıyor, başta ikiz kardeşi Gilbert olmak üzere Grace’in hayatına giren ve yaşam çizgisinde ona yön verenlerin serüvenine de ortak ediyor izleyiciyi. Pudel ikizleri doğumda annelerini kaybederek hayata bir adım geriden başlıyor. Grace’in tavşan dudak problemi küçük kızın küçük yaşlardan başlayarak akran zorbalığına maruz kalmasına neden oluyor. Bu noktada, şen şakrak baba ve yaşamı dolduran diğer aile bireylerinin güvenli ortamına sığınan Grace ile Gilbert, babanın
erken kaybıyla ülkenin iki ayrı ucunda oturan koruyucu ailelere teslim ediliyor. Nüdist bir çiftin evinde yalnız ve sevgisiz kalan Grace annesinden miras porselen salyangoz koleksiyonuna sarılıyor. Erkek kardeşi ile birlikte kurduğu canlı salyangoz ailesi misali kabuğuna çekilmiş, sevgili kitaplarıyla birlikte inziva bir hayat süren Grace ergenlik yaşlarına eriştiğinde karşısına çıkan görmüş geçirmiş Pinky’den kabuğunu kırma ve hayata katılma konusunda önemli dersler alacaktır. Kızkardeşi kadar şanslı olmayan Gilbert ise, yerleştirildiği aşırı tutucu Hristiyan ailenin baskıcı evreninde gerçek duygularını ortaya dökmekte zorlanacaktır.
Elliott bir kez daha kendisinin ve dostlarının yaşamlarından buruk anılar ve travmaları eşsiz metaforlar üzerinden aktarmayı seçmiş. Grace bir kavanozda beslediği gözde salyangozuna, hayatının büyük bölümünü psikolojik sorunlar ile geçirmiş ve genç yaşta intihar etmiş Amerikalı şair ve yazar Sylvia Plath’ın adını veriyor örneğin. Doğuştan ötekiler evreninde kaybolmuş genç kızın obje istifçiliği Elliot’un gerçek annesine bir ithaf. Grace’in tavşan dudak problemini yine yakın bir dostunun travmasından izler taşıyor.
Paris’te sokak performansçısı olmayı hayal eden Gilbert’ın baskıcı bir ortamda eşcinselliğini gizleme çabası ve sinema yapma tutkusu yönetmenin kendi yaşamından süzülüp gelmiş. Feleğin çemberinden geçmiş, kuzey ışıklarını görmüş, Fidel Castro ile pinpon oynamış, farklı bir sürü işin üstesinden gelmiş Pinky karakteri Grace’in ilham kaynağı oluyor. Onun dostluğu genç kıza kaybettiklerini unutturuyor. Ona Sylvia’yı azat ederek, yaşamın renklerine ve güzelliklerine açılma zamanının geldiğini hatırlatıyor.
Pinky’nin ağzından dökülen Kierkegaard’ın ‘yaşam geriye doğru bakarak anlaşılabilir, ancak yaşamak için ileriye bakmalıyız’ deyişinden yola çıkmış olan Avustralyalı sinemacı yalnızca Grace’e değil hepimize eşsiz bir yaşam dersi sunuyor. Hayatın sarp yollarında salyangozlar misali geriye doğru değil, geçtiğimiz yoldan bir kez daha geçmeden ileri doğru yürümemizi öğütlüyor. Gri-bej-kahverengi patikalardan gökkuşağının rengarenkliğine ulaşma çabasının yaşamanın amacı olduğunu hatırlatıyor.
Bu güzel ve benzersiz filmin elle emekle yaratılmış ve çok kısa bir süre içinde içimizden birileri olarak benimsediğimiz karakterlerini başarı ile seslendiren Avustralyalı sanatçılar arasında, Grace’de Sarah Snook, Pinky’de eşsiz Jacki Weaver, Gilbert Pudel’de ‘The Power of the Dog’un yükselen genç ismi Kodi Smit-McPhee’in adlarını ayrıca anmak isterim. Gilbert’ın koruyucu ailesinden bağnaz Denise Floyd’un ise bizzat Adam Elliott tarafından seslendirildiğini son bir not olarak düşelim.
(05 Aralık 2024)
Ferhan Baran