Bildiğin Gibi Değil ile Ainbo: Amazon’da Büyük Macera’nın Gösterimleri ve Vuslat Saraçoğlu Söyleşisiyle, 4. Sinemada Film Festivali Başladı

4. Sinemada Film Festivali, 12 Temmuz Cuma akşamı Büyükada Taş Mektep’te Vuslat Saraçoğlu’nun, babalarının ölümü sonrası bir araya gelen üç kardeşin hikâyesini anlatan ödüllü filmi Bildiğin Gibi Değil’in gösterimi ve Saraçoğlu söyleşisi, Heybeliada Pazar Meydanı’nda ise macera dolu animasyon filmi Ainbo: Amazon’da Büyük Macera’nın gösterimiyle başladı. Festival, film gösterimleri, söyleşiler ve atölye çalışmalarıyla 21 Temmuz’a kadar sürecek.

Bildiğin Gibi Değil ile Ainbo: Amazon’da Büyük Macera’nın Gösterimleri ve Vuslat Saraçoğlu Söyleşisiyle, 4. Sinemada Film Festivali Başladı yazısına devam et

Scarlett Johansson, Fly Me to the Moon Fotoğraf Çekiminde Messika Mücevherleri ve Asil Duruşuyla Büyüledi

Aktris Scarlett Johansson, Madrid’de Matadero Müzesi’nde Fly Me to the Moon: Beni Ay’a Uçur (Fly me to the Moon) filmi için gerçekleştirilen fotoğraf çekimine Messika mücevherleriyle katıldı. Sanatçı So Move pırlanta küpeleri ve Fiery yüzüğü ile muhteşem görünüyordu. NASA’nın tarihi aya inişinin riskli zemininde geçen komedi filminde, NASA’nın kamuoyundaki imajını düzeltmek için getirilen pazarlamacı Kelly Jones, fırlatma direktörü Cole Davis’in zaten zor olan görevini alt üst eder. İşler sarpa sarınca, görevin çok önemli olduğunu düşünen Başkan, Jones’a destek olarak sahte bir aya iniş düzenlemesi için talimat verir ve geri sayım gerçekten başlar.

Scarlett Johansson, Fly Me to the Moon Fotoğraf Çekiminde Messika Mücevherleri ve Asil Duruşuyla Büyüledi yazısına devam et

Tarikat

Jordan Scott’un yönettiği ve Eric Bana, Sadie Sink, Sylvia Hoeks ile Jonas Dassler’in oynadığı Tarikat (Berlin Nobody – A Sacrifice), 19 Temmuz 2024’de Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Amerikalı sosyal psikolog Ben Monroe, toplumu rahatsız edici olaylarla bağlantılı yerel bir tarikatın karıştığı korkunç bir olayı araştırmaktadır. Ben Monroe, kendini tamamen işine kaptırırken asi genç kızı Mazzy, kendisini şehrin yeraltı parti sahnesiyle tanıştıran gizemli bir yerel çocukla arkadaş olur. İkisinin de dünyaları tehlikeli bir kavşağa doğru giderken Ben Monroe kızını kurtarmak için hızla zamana karşı yarışmak zorundadır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Şafak Sökerken

Saverio Costanzo’nun yönettiği ve Lily James, Rebecca Antonaci, Joe Keery ile Rachel Sennott’un oynadığı Şafak Sökerken (Finalmente l’Alba – Finally Dawn), 19 Temmuz 2024’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Şafak Sökerken 1950’lerin Napoli’sinde geçiyor ve nişanlanmak üzere olan genç bir kadının hayatını keşfetmesini konu alıyor. Filmde, ünlü Cinecittà Stüdyoları’nda oyuncu seçmelerine katılmak üzere yola çıkan genç kadının yaşadığı unutulmaz bir gece ve kendisini keşfetmesinin hikâyesi anlatılıyor. Genç kadının oyunculuk denemesine katılarak başlayan serüveni, onun hayatında unutulmayacak izler bırakıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Körü Körüne İtaat Yaşamı Bitirir: Tarikat

İslamiyet, eğer son peygamberin Muhammet olduğunu söylemese, zaten çok olan din sayısı belki de insan sayısı kadar artacak. Buna rağmen insanların inanışlarını kendilerine yontan, adına tarikat dediğimiz topluluklar var. Kimi Mesih diye kimi de ahir zaman peygamberi diye yine de taraftar toplamaya çalışıyor.

İşin en kötüsünü A Sacrifice (Tarikat) filmi aktarıyor. Çevreci bir kamuflajla ve tabii ki çevreciliği kötü göstererek nasıl insanlık düşmanlığı yapıldığını anlatıyor. Büyük olasılıkla uluslararası sermayenin gizli örgütlerinin desteklediği, alabildiğine soyut ve bir o kadar da zayıf bir film Tarikat.

Eşinden ayrılıp çalışmalarını Berlin’de sürdüren Ben, yaşanan grup intiharlarıyla ilgili çalışma sürdürürken yanına, kızı Mazzy gelir. Genç ve güzel kız hedeftedir artık. Ebeveyn ayrılığı en çok çocukları etkiler, buna bağlı olarak da bunalım ergenlikle birlikte daha da yoğunlaşır.

Tarikat benzeri yapılanmalar en gizli, en kurumsal örgütlerden bile daha sıkı çalışır ve insanları etkisi altına alır. Tarikatlardan çıkmak kolay değildir, denilenin yapılmaması ise hiç… Lider Hilma, sakin ama bir o kadar da gizemli ve korkutucu biridir. Yakın ve sıcak davranıyorsa da amacının pek de hayırlı olmadığı yüzünden, gözünden anlaşılmaktadır.

İnsanlar, inançlarını bile isteye geliştirmezlerse hurafelerle dolar ve yanlışa sürüklenir; değil mi ki, tuvalete gitmek günahtır dense birçok insan çatlayarak ölür. Tam da bu nedenle tarikatlar müritlerini istedikleri gibi parmaklarının ucunda oynatır ve cinayet bile işletebilir.

Küresel ısıtma nedeniyle kuraklık kadar seller de yaşanıyor. Orman yangınlarıysa Sibirya’da bile görülüyor, bizde Karadeniz bölgesinde olduğu gibi… Çevreci olmak ve geleceğimizi, buna da bağlı olarak yaşamımızı korumak demektir. Oysa bu “Tarikat” çevreci görünüm altında insan yaşamını hedef alıyor ve kötülük yapıyor. Ancak filmi bırakın bir yana, çevre koruyucu olmak için elinizden ne geliyorsa yapın, hatta daha da fazlasını…

19 Temmuz’dan başlayarak gösterimde…

(18 Temmuz 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Perdeden Yansıyanlar, Perdeye Yansıyanlar: Şafak Sökerken

Sinema eskiden öğretir ve eğitirdi, ama artık sadece eğlendiriyor. Nerede kaldı eski filmler! Şimdi artık “hayal perdesi” umut dağıtmıyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın son günleridir; faşistlerin ne denli kötü, haksız ve işkenceci, katil olduğunu gösteren duygusal bir anın içinde buluyoruz kendimizi. Hepimiz, bunun devamını beklerken, bunun perdeden yansıyan bir film olduğunu anlıyoruz…

Savaş sonrası İtalya’da kendi halinde bir ailenin iki genç kızı da sinema izlemeyi ve bir o kadar da perdede görünmeyi hayal eder (tabii ki perdeye yansıyan aktris ve aktörleri beğeniyor, gazetelerden takip ederek kendilerini onların yerine koyuyordur). Bir gün bir çapkın (!) kendisini yetkili olarak tanıtarak gençleri figüranlığa çağırır. Asıl amacı kızlarla tanışmak, gününü gün etmektir. Anneyi ikna etmek güçtür, annenin de babayı ikna edebilmesi epey zorlu olur. Sonunda istediklerini elde eden kızlar seçmelere katılırlar. Mısır’da geçen tarihi bir film çekiliyordur ve kızlar, hizmetkârlardan birileri olacaklardır. Biri seçmeleri kazanır, ama evlenmek üzere olan (ancak evleneceği genci hiç sevmeyen) kaybeder. Kardeşini ararken, “Firavun Kadın Merneith”i canlandıran ünlü başrol oyuncusu Josephine Esperanto (Lily James) ile karşılaşır. Bundan sonra ne aile vardır artık ne de kardeş… film Mimosa’ya (Rebecca Antonaci) odaklanır.

Sinema sektörü, dışarıdan görüldüğü kadar kolay ve sıradan işlerin döndüğü bir dünya değildir. Karşılıksız ve bir o kadar platonik aşklar, sürekli partiler, eğlenceler, uyuşturucu kullanımı, seks sıradandır. Bir yanda emeklerinin karşılığını alamayan emekçiler, diğer tarafta ünlü olan güzel ve yakışıklılıkları nedeniyle el üstünde tutulanlar. Bu hali doğrudan Türkiye’ye benziyor; sinemadan da öte gündelik yaşama baktığınızda yoksullukla boğuşanlarla zevk-i sefa içinde yaşayanlar…

Esperanto (adı ilginç, bir zamanlar ortak dil olarak yerleştirilmeye çalışılmıştı, güzel Lily James’in herkesin sevgilisi olduğunu işaret ediyor sanki) Mimosa’yı bir yanıyla yüceltiyor, ama duru güzelliği ve yalınlığıyla (inanılmaz bir dans sahnesi izledik) sevgililerini kapacağı kaygısına kapılıyor. Tabii, hemen aşağılaması gerekir, gözünü kırpmadan yapıyor da.

Sinemada (tiyatroda da) “sus”ları oynamak zordur; genç kız öyle güzel susuyor ki, herkes hayran kalıyor. Esperanto aşağılayacağım derken açığa düşüyor. Burasını sadece filmdeki parti ve eğlence gecesi olarak görmemek gerekir; aslında yaşam içerisinde haksız ve hudutsuz aşağılanan emekçilerin haklı dik duruşu aynı zamanda. Münir Özkul’un, 1975 yılı yapımı “Bizim Aile” filmindeki o ünlü “Yaşar Usta” tiradı gibi… Kuşkusuz Özkul konuşuyordu, oyunu da şimdi gözlerinizin önünden geçiyor… “Şafak Sökerken”deki Mimosa’nın sessiz tiradı (!) gözlerinden yanaklarına süzülen o yaşlarla hiç de unutulur gibi değil. Kendisini aşağılamaya çalışan (aslında makyaj güzeli) Esperanto bile gözyaşlarını tutamıyor.

Bir de aslan var… Filmin finaline damgasını vuran. Mimosa, sirkten kaçan aslanla karşılaşır ve “Benim, bu gece sabaha kadar yaşadıklarım karşısında sen bir hiçsin.” dercesine bakar.

19 Temmuz’dan başlayarak gösterimde…

(17 Temmuz 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Enasar: Sirayet-i Cin

Enes Hakan Tokyay’ın yönettiği ve Gökhan Güneş, Zeynep Ece Çekim, Fidan Özen ile Yağmur Bircan’ın oynadığı Enasar: Sirayet-i Cin, 02 Ağustos 2024’de A90 Pictures dağıtımıyla Media Yapım tarafından vizyona çıkarılıyor.
Askerlik döneminde kendisine bulaşan musallattan bir muska yardımı ile kurtulmuş olan Kenan, insanlardan uzak bir yerde inzivaya çekilir. Kenan’ın en yakın arkadaşları olan Metin ve Burak bir eğlence mekânında yeni tanıştıkları kızları küçük bir kaçamak yapmak için Kenan’ın gözlerden uzak evine getirirler. Ancak eğlenceli başlayan partileri Enasar’ın ortaya çıkması ile içinden çıkılmaz korkunç bir hal alır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2 / 3 / 4
  • IMDb

Büyük Heyecanla Beklenen Gladyatör II Filminin Karakter Afişleri ve Türkçe Dublajlı, Türkçe Alt Yazılı Birinci Fragmanı Paylaşıldı

Yönetmenliğini Ridley Scott’un üstlendiği ve başrolünde Russell Crowe’un oynadığı 2000 yılı yapımı ünlü Gladyatör (Gladiator) filminin büyük heyecanla beklenen ikincisi, Gladyatör II (Gladiator II) filminin karakter afişleri ve Türkçe birinci fragmanı, Altyazılı ve Dublajlı olmak üzere internet ortamında paylaşıldı ve yayına verildi. Yönetmenliğini yine Ridley Scott’un üstlendiği yeni filmin başrollerini Paul Mescal, Pedro Pascal, Connie Nielsen, Denzel Washington, Joseph Quinn ve Fred Hechinger paylaşıyor. Gladyatör II, Kasım 2024 tarihinde dünya sinemalarıyla birlikte UIP Filmcilik dağıtımıyla sinemalarımızda da gösterilmeye başlanacak.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Büyük Heyecanla Beklenen Gladyatör II Filminin Karakter Afişleri ve Türkçe Dublajlı, Türkçe Alt Yazılı Birinci Fragmanı Paylaşıldı yazısına devam et

Fly Me to the Moon: Beni Ay’a Uçur’un Yönetmeni Greg Berlanti: Aya Fırlatılmanın Nasıl Bir His Olduğunu Deneyimledik

Scarlett Johansson ve Channing Tatum’un baş rollerinde oynadığı komedi Fly Me to the Moon: Beni Ay’a Uçur vizyon için gün sayıyor. Merakla beklenen filmin gösterimi öncesi yönetmen Greg Berlanti filme nasıl hazırlandıklarını anlattı. Yönetmen Greg Berlanti’nin kamera arkasındaki önemli iş birlikçileri arasında ünlü görüntü yönetmeni Dariusz Wolski, yapım tasarımcısı Shane Valentino, Berlanti’nin uzun süredir kurguculuğunu üstlenen Harry Jierjian yer alıyor.

Büyükada ve Heybeliada’da Film Gösterimleri, Söyleşiler ve Atölyelerle 4. Sinemada Film Festivali, 12 Temmuz’da Başlıyor

Son yılların öne çıkan yapımlarının gösterimlerinin, film ekipleriyle ve önemli sinemacılarla söyleşilerin ve gençlere yönelik atölye çalışmasının yer aldığı renkli programıyla 4. Sinemada Film Festivali başlıyor. Festivalin ilk gününde, 12 Temmuz 2024 Cuma akşamı saat 20:45’te Büyükada Taş Mektep’te yönetmenliğini Vuslat Saraçoğlu’nun üstlendiği, babalarının ölümü sonrası bir araya gelen üç kardeşin hikâyesini anlatan ödüllü filmi Bildiğin Gibi Değil’nin gösterimi ve devamında Vuslat Saraçoğlu’nun söyleşisi, Heybeliada Pazar Meydanı’nda ise macera dolu yabancı animasyon filmi Ainbo: Amazon’da Büyük Macera’nın (Ainbo: Spirit of the Amazon) gösterimi gerçekleşecek.

Canavar Tükürüp Atmadan

Yönetmen Ti West ile aktris Mia Goth’un işbirliği sürüyor. 2022 yılında art arda çektikleri ‘X’ ve ‘Pearl’ ile son dönemin ilginç üçlemesini başlatan çılgın ikilinin seriyi tamamlayan son filmleri ‘MaXXXine’ sinemalarımızda yerini almış bulunuyor. 1980 doğumlu West korku filmleri evreninde ilgi görmüş filmleri ile biliniyor. Belli ki Tarantino misali kasetlerin kral olduğu dönemin video dükkanlarında tüm zamanların korku ve gerilim külliyatını yalayıp yutmuş. Hitchcock korku sinemasına ve de özellikle ‘Sapık / Psycho’ya olan tutkusu filmlerinin dokusuna sızmış. Üçlemenin ilk filmi ‘X’te yönetmen ve oyuncular dahil 6 kişiyi geçmeyen ekibin porno film çekmek için seçtikleri salaş çiftlik kulübesini izleyen gözler, Bates Motel’e tepeden bakan tekinsiz evin sahibesini anımsatır. Derin Amerika’nın Texas kırsalında olan bitenler yaşlı kadının yarım kalmış arzularını tetikler ve ortalık 70’li yılların kült klasiği ‘Texas Chainsaw Massacre’dan geri kalmayan bir kan gölüne dönüşür.

West’in yetmişli yılların estetiği ile yoğurduğu filmi ilgi görünce, yaratıcı yeni yönetmenlere arka çıkan A24 yapımcılığında ikinci film çekilir. Bir ‘ön hikâye’ olan ‘Pearl’, ilk filmde genç insanları acımasızca katleden -ve makyaj harikasıyla bizzat Goth tarafından canlandırılan- yaşlı kadının ilk gençlik yıllarının öyküsüdür. Birinci Dünya Savaşı yıllarında küçük yaşta evlendirilmiş, cephedeki kocasını bekleyen küçük Pearl delice dans tutkusu ve özgürce yaşama özlemleri elinden alınınca çevresindeki herkesi birer birer yok eder. 50’li yılların Technicolor estetiğini, Douglas Sirk misali canlı doymuş renkleri kullanır bu defa West. Kurtlanmış domuzun servis edildiği ölüm ziyafeti ile sonlanan yapıt kuşkusuz üçlemenin de en yaratıcı örneğidir.

West ile Goth’un fazla beklemeden kotardıkları ve üçlemeyi tamamlayan çalışması ‘MaXXXine’ adındaki üç X’ten anlaşılacağı gibi, yetmişlerde porno yıldızlığına başlayan, Texas’taki çiftlik evinden sağ kurtulmayı başaran Maxine Minx’in seksenli yıllarda yıldız olma hayalleri üzerine kuruludur. Porno evreninde ünlenmiş Maxine’in ufak ufak sinema dünyasına girme arzusuyla seçmelere katıldığı bölüm ile açılıyor film. Din adamı babasının kulağına küpe olmuş sözüyle ‘hak ettiği hayatı yaşama’ peşindedir o. Küçük çaplı bir korku filmi içindir seçmeler ancak bu onun için bir başlangıçtır yalnızca. Lakin yıldız olmak o kadar kolay mıdır. Hollywood ikonlarından Bette Davis’in ön jenerikte yer alan ‘bu meslekte canavar olana kadar yıldız olamazsın’ özdeyişi boşuna söylenmemiştir. 32 yaşındadır ve canavarın karnına kadar gelmiştir. Adımlarını çok dikkatle atmalıdır yoksa canavar onu tükürecek ve belki de bir daha istemeyecektir.

Hollywood düzenini canavarın dişlilerine benzeten West’in filmi ilerledikçe Hollywood eleştirisinden üstadın pek sevdiği bol kanlı korku filmlerine hızla kayıyor. Bu defa 80’li yılların estetiğini benimseyen West, dönemin yükselen şarkıları eşliğinde kafa kol ayırmaya devam ediyor. ‘Footlose’ ile ilk çıkışını yapan ancak daha sonra belli ölçüde tutmuş gençlik filmlerinde yer almasına karşın bir türlü yıldızlık mertebesine erişememiş yaşlı Kevin Bacon, West’in ilginç metaforuyla, ağzında çirkin altın dişleri canavarın çöp tenekesini boylamaktan kurtulamıyor.

West’in kör parmağım gözüne Hitchcock saplantısı bu filmde de sürüyor. Stüdyonun arazisinde muhafaza edilen ürkünç Bates evi dekorunda kaçıp kovalamaca, Janet Leigh’nin öldürüldüğü ünlü duş sahnesi ya da Goth’un bir Hitchcock sarışınına dönüştüğü bölümler hep bu tutkunun gemlenemeyen tezahürleri olarak sıralanıyor. Ti West sineması farklı sinema estetikleri arasında sörf yapan, kimi zaman yaratıcı bölümler de içeren ama –Pearl’ü bir yana ayırdığımızda– genelde ‘teen slasher’, ‘gore’, ‘giallo’ coşkunluğunu pek zapt edemeyen seyri kolay olmayan bir sinema. Yalnızca türün meraklılarına önerebilirim.

(14 Temmuz 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Hortumun İçine Dalmak

Hortumlar ABD güneyinin orta bölümünde yer alan eyaletlerin korkulu rüyasıdır. Her yıl meydana gelen yüzlerce vakada kasabalar, evler hasar görür, insanlar hayatını kaybeder. Hortumları önceden tahmin eden uyarı sistemlerinde yıllar geçtikçe büyük ilerlemeler kaydedilse de afeti oluşma sürecinde durdurabilecek bir yöntem henüz bulunmamıştır. Dünya sinemalarıyla birlikte bizde de gösterimi süren ‘Kasırgalar / Twisters’ın idealist bilim insanı Kate Cooper’ın (Daisy Edgar-Jones) lise yıllarında geliştirdiği düzenek işte bunu başarmayı hedefliyor. Beş yıl önceki çalışmaları sırasında beklediğinden çok daha şiddetli bir hortumda üç yakın arkadaşını yitiren ve kendisi kaza eseri kurtulan genç kadın doğup büyüdüğü Oklahoma topraklarını terk etmiş, hortum tehlikesinin yaşanmadığı New York’a göç etmiştir. Eski meslektaşı Javi’nin (Anthony Ramos) ısrarı sonucu yalnızca gözlem yapmak üzere kısa süreliğine doğup büyüdüğü topraklara dönüş yapan genç kadın yaşamı tehdit eden şeytani doğa harikasının dizginlerini eline alarak can ve mal kurtarmaya girişirken, Arkansas hamurundan gelme, biraz hoyrat fazla neşeli hortum kovboyu Tyler Owens (Glen Powell) bu süreçte onun yakın dostu, sevdiceği olacaktır.

1996 yılında büyük hasılat getirmiş ‘Kasırga / Twister’ın devam filmi olarak lanse edilen yapımın 28 yıl önceki filmle, konu benzerliği dışında, bir bağlantısı bulunmuyor. Karakterlerin tümü yeni, yalnızca 96’da üretilmiş sinyal alıcı Dorothy beşinci kuşak yeni modeli ile arzı endam ediyor. Çok daha gelişmiş radar sistemi ile çalışan Dorothy’ye ‘Oz Büyücüsü / The Wizard of Oz’dan esinle ‘Teneke Adam’, ‘Korkuluk’ ve ‘Aslan’ isimleri verilmiş vericiler destek veriyor.

İlk film ayrılma aşamasındaki iki meteorolog Dr. Jo (Helen Hunt) ve Bill Harding (Bill Paxton) arasındaki küllenmemiş aşkı da işleyen, Oscar adayı olmuş kusursuz görsel efektleri ile ilgi ile izlenen bir filmdi. Yeni filmin ana karakteri İngiliz Edgar-Jones 1997’de ‘Benden Bu Kadar / As Soon as It Gets’ ile ilk Oscar’ını kazanacak olan Hunt denli ışıldamıyor gerçi, ancak geçtiğimiz haftalarda ‘Hit Man’ ile dikkatimizi çekmiş olan Powell yükselen karizmasıyla yıldızlık merdivenini tırmanmayı sürdürüyor.

Filmin Kore asıllı yönetmeni Lee Isaac Chung’u yabancı topraklarda kök salmak isteyen kendi ailesinin öyküsünü anlattığı 2020 yapımı incelikli ‘Minari’den hatırlıyoruz. O da filmdeki Tyler Owens gibi Arkansas’ta çiftçilik yapan ailesinin yanında yetişmiş, bölgenin korkulu rüyası hortum afeti ile küçük yaşlarda tanışmış. Steven Spielberg’in yürütücü yapımcılığını yaptığı film gelişmiş özel efektleri, özellikle final sekansındaki başarısıyla izlenmeyi hak ediyor. Siyah – Beyaz klasik ‘Frankenstein’ın oynadığı kasabanın eski usul sinema salonunda geçen son bölüm kasırganın azizliği ile kâbus odasına dönüşüveriyor. ‘Bu sinema gelecek olana dayanıklı değil’ repliğini işitiyoruz. Kate hortumun dinamiklerini bozmak suretiyle felâketi durdurabilmeyi denerken bizler de kafamızda bu tarz gösterişli yapımların tehdit altındaki sinema salonlarını yok olmaktan kurtarıp kurtaramayacağı metaforunu inşa ediyoruz.

(13 Temmuz 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Çılgın Hırsız 4 Filmi, McDonald’s Sponsorluğunda İzleyiciyle Buluştu

Çılgın Hırsız 4 filminin ön gösterimi McDonald’s Türkiye’nin sponsorluğunda Levent Cinetime Özdilekpark Sineması’nda gerçekleştirildi. Eğlence dolu anlara sahne olan galada, minikler ve aileleri filmi izleyerek keyifli vakit geçirdi. Bugün itibariyle tüm Türkiye’de vizyona giren, yönetmenliğini Patrick Delage ve Chris Renaud’un üstlendiği Çılgın Hırsız 4 filmi galada büyük beğeni topladı. McDonald’s Türkiye, Çılgın Hırsız 4 filmiyle Happy Meal menülerine yeni, özel ve güzel bir heyecan katıyor. Filmin gösterime girmesiyle birlikte Minyonlar’a özel hazırlanan Muzlu Sundae, McDonald’s restoranlarında satışa sunulmaya başlandı.

Çılgın Hırsız 4 Filmi, McDonald’s Sponsorluğunda İzleyiciyle Buluştu yazısına devam et

Afraid: Sizi Dinliyor Filminin İlk Fragmanı Yayınlandı

Gerilim filmi severlerin izlemekten keyif alacağı Afraid: Sizi Dinliyor’un ilk fragmanı ve posteri yayınlandı. Başrollerinde John Cho ve Katherine Waterston’ın yer aldığı filmde, Curtis ve ailesi devrim niteliğindeki yeni bir ev cihazını test etmek üzere seçilir: AIA adlı dijital aile asistanı. Ünite ve tüm sensörleri ve kameraları evlerine kurulduğunda akıllı evi bir sonraki seviyeye taşıyan AIA, her şeyi yapabilecek gibi görünüyor. Ailenin davranışlarını öğrenen ve ihtiyaçlarını tahmin edebilen AIA, hiçbir şeyin ve hiç kimsenin ailesinin yoluna çıkmadığından emin olabilir. Chris Weitz’in yönettiği Afraid: Sizi Dinliyor, 30 Ağustos’ta vizyonda olacak.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Burak Çevik’in Yeni Filmi Hiçbir Şey Yerinde Değil, Uluslararası Prömiyerini Karlovy Vary’de Yaptı

İlk üç filmi, Tuzdan Kaide, Aidiyet ve Unutma Biçimleri ile Berlinale programlarında yer alan Burak Çevik’in, Türkiye’nin 1970’lerde yaşadığı şiddet ortamından esinlenerek çektiği yeni filmi Hiçbir Şey Yerinde Değil, uluslararası prömiyerini 58. Karlovy Vary Film Festivali’nin Proxima Yarışması’nda gerçekleştirdi. İlk üç filmiyle üst üste Berlin Film Festivali’nde yer alan yönetmen yapımcı Burak Çevik, geleneksel film yapma yöntemlerini alaşağı eden denemeleriyle tanınıyor.

Burak Çevik’in Yeni Filmi Hiçbir Şey Yerinde Değil, Uluslararası Prömiyerini Karlovy Vary’de Yaptı yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu