Milenyum başında sinema evrenine dahil olan ve büyük ilgi gören ‘Son Durak / Final Destination’ serisi, 2011 yılında gösterime giren dördüncü devam filmi ile ömrünü tamamlamıştı. Jeffrey Reddick’in ‘X-Files’ dizisinden esinle kaleme aldığı özgün seri, kaderle başa çıkılamayacağı, planlanmış ölümlerin önüne geçilemeyeceği fikrinden yola çıkar. Korku ve dehşet sinemasının hayli popüler ‘teen slasher’ alt türüne yeni bir soluk getiren serinin … Devamı…»
Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar
Gülizar’ın Galası İstanbul’da Gerçekleştirildi
T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, TRT ve Kosova Sinematografi Merkezi’nin destekleriyle hayata geçirilen, Belkıs Bayrak’ın yönettiği ilk uzun metrajlı filmi Gülizar, dünya festivallerinde dikkat çeken gösterimlerin ardından Başka Sinema dağıtımıyla Atlas 1948 Sineması’nda düzenlenen gala ile sinemaseverlerle buluştu. Gülizar’ın galasına, yönetmen Belkıs Bayrak ve film ekibinden Ecem Uzun, Bekir Behrem, Hazel Torlak, Kürşat Üresin ile Murat Yaşar Bayrak katıldı.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Gülizar’ın Galası İstanbul’da Gerçekleştirildi yazısına devam et
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Başlıyor
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali için geri sayım başladı. Bu yıl 28 Mayıs – 04 Haziran tarihleri arasında Benzersiz Kadınlar Benzersiz Hikâyeler sloganıyla Kült Kavaklıdere Sineması’nda ve Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan festivalde Türkiye dahil 29 ülkeden, 26’sı uzun, beşi orta ve on üçü kısa metrajlı 44 film gösterilecek. Program, Her Biri Ayrı Renk, Pembesiz Mavisiz, Olay Yeri Aile, Oyunbozanlar, Hafızanın Direnişi, Yakın Plan, Kısa Olmazsa Olmaz bölümlerinden oluşuyor. Fiyatları tam 100, öğrenci 50 TL olarak belirlenen biletler 17 Mayıs günü Biletinial üzerinden ve Kült Kavaklıdere gişesinden satılacak.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Başlıyor yazısına devam et
Eskişehir Uluslararası Film Festivali 22. Kez Sinemaseverlerle Buluşuyor
Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan uluslararası tek uzun metraj film festivali olan 22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali seyircisiyle buluşuyor. Festival, bu yıl da filmlerle ilgili söyleşilerin de yer aldığı zengin bir program sunacak. Geçmiş yıllarda olduğu gibi festival, yeni filmleri ve yönetmenleri keşfetmeyi, seyircileri yaratıcı sanatçılarla buluşturmayı ve sinema sanatı üzerine düşündürmeyi hedefliyor. Festival bu yıl sinemasever seyircilerle duygusal bir ortaklık kurma vaadiyle ortaya çıkıyor. Korku, coşku, hayranlık, merak, hüzün, umut. Her yüz, bir duygu. Her duygu, sinemayla kurulan kişisel bir bağ. Ve bu bağ, festival afişlerine de yansıyor.
- Basın Bülteni
- Festival Programı
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Eskişehir Uluslararası Film Festivali 22. Kez Sinemaseverlerle Buluşuyor yazısına devam et
Urla’da Lezzet ve Sinema Buluşuyor
Bu yıl ilk kez hayata geçirilecek Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali, birbirinden değerli filmlerle izleyicilerin karşısına çıkıyor. Festival kapsamında Digesting Sustainability, Feyza’nın Mutfağı, En El Camino De Esmirna, Giovanni’s Smyrna, IGCAT Food 2024 Tanıtım Filmleri, Catalonia Tanıtım Filmleri, Mutfak (La Cocina), Sideways ve Umami filmleri buluşacak. Ayrıca bağımsız sinemacıların kendi filmlerini sergileyebileceği bir sergi ve gösterim etkinliği olan Açık Perde etkinliği düzenlenecek. 3 gün boyunca etkinliğe katılan filmlerin gösterimi yapılacak; ziyaretçiler, gastronomi ve sinemanın önde gelen isimleriyle birlikte özel filmleri izleme fırsatı bulacak.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali Başlıyor
Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan tek uluslararası uzun metraj film festivali olan 22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali başlıyor. Yapılan basın toplantısında Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel ve Festival Yönetmeni Doç. Dr. S. Serhat Serter, basın mensuplarına festival hakkında bilgiler verdi. Adıgüzel: “Festival sinema sektörünün öncü yapımlarını, Türk ve dünya sinemasında gerçekleştirilmiş önemli yapımları sinemaseverlerle buluşturan önemli bir festival.” dedi.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali Başlıyor yazısına devam et
Ünlü İsimlerden Frankfurt Türk Film Festivali’ne Destek
Avrupa’daki en uzun soluklu Türk film etkinliklerinden biri olan 25. Uluslararası Frankfurt Türk Film Festivali, 13 – 18 Haziran tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Festivalin İstanbul’da yapılan basın toplantısına ilgi yoğundu. Başarılı oyuncu Gökhan Mumcu’nun sunumu eşliğinde gerçekleşen toplantıya Toprak Sergen, Berat Efe Parlar, Ceren Aksan, Nefise Karatay, Sultan Sarohan, Kayra Zabcı, Aydın Deniz ve Didem Uğurlu katıldı.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Ünlü İsimlerden Frankfurt Türk Film Festivali’ne Destek yazısına devam et
Ölüm Bir Son mudur?
Bedensel Korku (Body Horror) türünün edebi ve entelektüel temsilcisi David Cronenberg’in geçtiğimiz yıl Altın Palmiye seçkisi dahilinde Cannes’da dünya prömiyerini yapan son çalışması ‘Kefenler / The Shrouds’ biraz geç de olsa gösterime girdi. 1979 yılından beri birlikte olduğu eşinin ölümcül hastalığı nedeniyle uzun yıllar sinemadan uzak kalmış olan usta sinemacı, kırma dokular antolojisinin bir önceki ürünü 2022 yapımı ‘Müstakbel Suçlar / Crimes of the Future’ ile yaman bir dönüş yapmış, ‘Videodrome’, ‘Varoluş / eXistenZ’ ve de cinselliğin dehlizlerinde sorular soran zamansız ve yaşsız başyapıtı, edebiyat-sinema işbirliğinin en leziz örneklerinden J.G. Ballard uyarlaması ‘Çarpışma / Crash’in yaratıcısı, beden-teknoloji etkileşiminden hareketle insanoğlunun hızlı evrim sürecini irdeleyen klasik sinemasının tutkunlarını mest etmişti.
2017 yılında hayat arkadaşını kanserden kaybeden Kanadalı yönetmenin uzun yas sürecinden ilham alarak kaleme aldığı son filminde endüstriyel video tasarımcısı iş insanı Karsh Relikh (Vincent Cassel) ile tanışıyoruz. Eşi Becca’nın (Diane Kruger) kaybının acısını üzerinden atamayan ve onunla toprağın altında beraber olmak isteyen Karsh, ‘GraveTech’ adını verdiği bir teknoloji geliştiriyor. Özel üretilmiş radyoaktif kefene sarılı beden görüntülerinin mezar taşı üzerine yerleştirilmiş ekran üzerinden izlenebildiği bir düzenektir bu. Aralarında Becca’nın da bulunduğu 9 mezar kimliği meçhul bir grup tarafından tahrip edilip bağlı olduğu sistem siber saldırıya uğradığında Karsh kendini zihninde şekillendirmeye çalıştığı uluslararası bir komplo ağının içinde bulacaktır.
Komplo teorileri sizleri yanıltmasın. Cronenberg’in diyaloglara ağırlık veren metni içindeki bu sabotaj oluşumları Hitchcock’un meşhur ‘McGuffin’lerinden farklı bir şey değil aslında. Auteur sinemacının derdi ölümün nihai bir son olmayıp, devam eden bir çözülüş ve parçalanma süreci olduğuna kafa yormak. Becca’nın çürüyen bedenini yüksek çözünürlüklü bir teknoloji ile röntgenleyen Karsh, kemiklerde oluşan yeni dokuları şüpheyle karşılıyor ve bu defa karısını ölümde de kaybetmenin paranoyasına sürükleniyor.
Cronenberg’in bir söyleşisinde belirttiği üzere, paranoya ve komplo teorileri yasla baş etmek, kontrolümüz dahilinde olmayanı zihnimize kabul ettirmek için başvurduğumuz yöntemler aslında. Usta sinemacı kendisi gibi seyirciyi de kafa karışıklığı ile imtihan ettiği bu sıra dışı son çalışmasında ölümün bir son olup olmadığını tartışmaya açarken, kendi korkuları, ölüm gibi soğuk ve kaskatı kederi ile yüzleşiyor. Cassel fiziksel görüntüsü ile yönetmenin parlak bir alter egosuna dönüşürken, sadık bestecisi Howard Shore’un filmi gizemli kefenler gibi sarmalayan tutkulu tedirgin tınıları beden deformasyonu ve çürümenin distopik atmosferine bir kez daha hizmet ediyor.
Filmin başlarında ‘daha ne kadar karanlığa gitmeye hazırsınız’ şeklinde bir soru ortaya atılıyor. 82 yaşındaki yönetmen bu karanlığı zorluyor ve alternatif düşünce biçimleri öneriyor.
(23 Mayıs 2025)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’ne Geri Sayım Başladı
Uçan Süpürge Vakfı’nın düzenlediği 28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, izleyicilerini dünyayı kadınların gözünden görmeye, onların hikâyelerine tanıklık etmeye davet ediyor. Bu yıl “Benzersiz Kadınlar, Benzersiz Hikâyeler” sloganıyla yola çıkan festival, 27 Mayıs akşamı Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde görkemli bir açılışla başlayacak. 28 Mayıs – 04 Haziran 2025 tarihleri arasında Ankara’da Kült Kavaklıdere Sineması ve Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan festivalde, 29 ülkeden 44 filmi izleyiciyle buluşturarak, sinema salonlarını kadınların hikâyeleriyle doldurmaya hazırlanıyor.
- Basın Bülteni
- Festival Programı
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’ne Geri Sayım Başladı yazısına devam et
Düzce’de Güçlü Ülke, Güçlü Sinema Vurgusu
Bu yıl ilki düzenlenen Düzce Konuralp Uluslararası Film Festivali’nin açılış töreni gerçekleştirildi. Programda konuşan Düzce Valisi Selçuk Aslan, festivalin adını kentin kültürel köklerinden aldığını belirtti. Türkiye’nin en genç ili sayılsa da Düzce’nin köklü geçmişe sahip olduğunu anlatan Vali Aslan, “Konuralp, Düzce’nin tarih sahnesine çıkışında önemli yere sahip olan ve kültürel zenginlikleriyle sanata ilham veren değer. Bizler de bu değeri sinemayla görünür kılmak istiyoruz.” dedi.
- Basın Bülteni
- Açılış Töreninden Görüntüler
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Ferhan Baran Yazıyor: Aile Karmaşık Bir Yapıdır
Dito Montiel adını 2006 yapımı ‘Hayatındaki Azizleri Keşfetme Kılavuzu / A Guide to Recognizing Your Saints’ filminden hatırlıyoruz. Yazar yönetmenin Astoria, Queens’te geçen ilk gençlik yıllarını, ailesini ve arkadaşlarını geride bırakarak içine hapsolduğu kasaba zindanından büyük şehre kaçış öyküsünü kaleme aldığı aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film, bundan 20 yıl kadar önce ilgiyle karşılanmış, bağımsız sinemanın parlak … Devamı…»
Aslı Atasoy’dan Dünyanın En Çok Kitap Kapağı Tasarlayan Sanatçısının Belgeseli
Gazeteci Aslı Atasoy, Kitabın Rüyası adını taşıyan belgeselinde dünyanın en çok kitap kapağı tasarlayan ismi sanatçı Birol Bayram’ın hikâyesini anlatıyor. Birol Bayram, 26 yılda ürettiği yaklaşık 6 bin kitap kapağı ile 63 milyon okura ulaşarak rekora imza atmış. Kitapta ayrıca sanat dünyamızdan Ahmet Ümit, Zeynep Atakan, Yekta Kopan, Mehmet Y. Yılmaz, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Sevengül Sönmez, Selçuk Altun, Tibet Sanlıman, Gamze Varım da görüşleri ile yer alıyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Ali Özgentürk’ü Kaybettik
Sinemamızın önemli yönetmen ve senaristlerinden Ali Özgentürk, 15 Mayıs 2025 Perşembe günü hayatını kaybetti. 04 Kasım 1945′de Adana’da doğan Ali Özgentürk, İstanbul Üniversitesi’nde felsefe ve sosyoloji eğitimi aldı. Kamera asistanlığı yaparak sinemaya atılan Özgentürk, Atıf Yılmaz ve Yılmaz Güney’e asistanlık yaptı. 1979 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi Hazal ile adını duyurarak birçok ödül kazandı. Ali Özgentürk ayrıca Bekçi, At, Su da Yanar, Çıplak, Yer Çekimli Aşklar, Mektup, Sır, Kalbin Zamanı, Balalayka, Yengeç Oyunu, Görünmeyen adlı filmleri yönetti. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Ben Varım
‘Stelios: Bekledim de Gelmedin / Yparho’ 50’li yıllardan başlayarak Yunan rebetiko ve pop (laïko) müziğinin efsane isimlerinden Stelios Kazantzidis’in dört başı mamur biyografisi. Türkçe adına eklenen nihavend şarkımızın filmle bir ilgisi olmadığını baştan söyleyelim. Kazantzidis aralarında Yesari Asım Arsoy’un bu klasik bestesinin de olduğu alaturka eserlerden bir albüm yapmış. Hamiyet Yüceses ve Zeki Müren’in üstadın içli yorumundan çok ekilendiği de rivayet ediliyor ama filmde ‘Çiftetelli Turkiko’ dışında bize dair herhangi bir ezgi yer almıyor.
Emektar sinemacı Yorgos Tsemberopoulos’un yönettiği film, Rum Pontus göçmeni olarak ana vatanında çileli bir çocukluk geçiren Stelios’un (Christos Mastoras) geçmişini kısaca geçtikten sonra, çalıştığı tekstil fabrikasında patronu tarafından sesi keşfedilerek müzik piyasasına adım attığı ve şöhret basamaklarını hızlıca tırmandığı yıllara ağırlık vermiş. Fedakâr annesi ve 15 yaşına kadar Atina yetimhanelerinde kalan erkek kardeşi ile kurduğu aile düzenini hiç bozmayan Stelios, hayatına giren iki kadın ile geleneksel anne evinde yaşamayı ısrarla sürdürüyor.
Hayattaki en derin tutkusu balık tutmak ve insanlardan uzakta huzurlu anlar geçirmek olan Stelios deli gibi arzuladığı kendi ailesini kuramıyor, çok istediği Pontus oğluna sahip olamıyor. Buna karşılık ülke çapında meşhur oluyor, plakları satış rekorları kırıyor. Kendisinin ve birlikte çalıştığı müzisyenlerin hakkını korumak için plak şirketleri ile kavgaya girişiyor. Kişisel girişimi 60’lı yılların Cunta yönetimince engelleniyor. Yıllar geçtikçe para kazanmak için tavernaların sarhoş müşterileri ve eğlence mafyası ile mücadele etmekten yorulup mütevazı köy evine sığınıyor.
‘Bu yabancı toprağın acıları yedi bitirdi ruhumu. Anasız, babasız, kardeşsiz bir kuş kadar yalnızım’ adlı şarkıyla kendini duyuran Stelios’un kederli hayatını düşünüldüğü üzere ucuz bir duyarlığa teslim etmemiş Yunanlı sinemacı. Buna karşılık genç adamın huzur ve mutluluğa ulaşma çabasındaki dikenli yolda düşüp kalkmasının altını çiziyor, yoksul ama mutlu olmak için çaba gösterilen yılları perdeye taşıyor. Film ülkesinde büyük bir gişe başarısı elde etmiş. Bizde pek tanınmayan Yunan halk müziğinin içli sesinin dramatik biyografisi ne denli ilgi görür bilemem. Biraz uzatılmış ve tekrara düşmüş ama başroldeki Yunan pop müziğinin tanınmış gruplarından ‘Melisses’in yakışıklı solisti Mastoras’ın kendi sesiyle yorumladığı şarkılar imdada yetişiyor. Filme özgün adını veren ‘Ben Varım’ adlı şarkıyla noktalanıyor yapım. Stelios ‘ben müzik kutusu değilim’ diyerek girdiği inzivanın sonrasında ortalığı altüst ettiği meşhur hitinde şöyle sesleniyor dinleyenlerine: ‘Ben varım ve sen var olduğun sürece ben var olacağım. Ağladığında gözlerinde olacağım, dinlediğin şarkılarda var olacağım. Ben varım, başkalarında olsan bile ben var olacağım sevincinde kederinde ve asla unutulmayacağım.’
(22 Mayıs 2025)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin Filminin Kamera Arkası Görüntüleri Paylaşıldı
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin üçlemesinin arkasındaki yaratıcı görüş sahibi yönetmen Dean DeBlois’ten, sevilen seriyi başlatan filmin çarpıcı bir canlı aksiyon yeniden uyarlaması geliyor. Kamera arkası görüntüleri paylaşılan filmde, Vikingler ve ejderhaların nesiller boyu amansız düşmanlar olduğu Berk adasında Hıçkıdık farklı bir duruş sergiliyor. Vast Şefi Stoick’in yaratıcı ama göz ardı edilen oğlu Hıçkıdık, korkulan bir Gecenin Öfkesi ejderhası olan Dişsiz ile iyi arkadaş olduğunda yüzyıllardır sürmekte olan geleneklere baş kaldırır. Aralarındaki alışılmadık özel bağ, ejderhaların gerçek doğasını ortaya çıkararak Viking toplumunun bütün temellerine karşı gelir.
- Basın Bülteni
- Kamera arkası görüntüleri için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.