Aşkın Yüzü Filminin Genç Oyuncuları Özel Gösterimde Buluştu

TAFF Pictures ve Sky Films ortak yapımı olan, senaryosunu Ferhat Ergün’ün kaleme aldığı ve yönetmenliğini Emre Erdoğdu’nun üstlendiği Aşkın Yüzü, 06 Haziran’da sinemalarda izleyiciyle buluşuyor. Vizyon öncesinde gerçekleşen özel gösterimde genç oyuncular filmi ilk kez birlikte izledi. Gösterim öncesi Helin Kandemir, Onur Seyit Yaran, Işıknaz Özedgü, Dursun Ali Tetik ve Furkan Rıza Demirel basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Etkinlikte Helin Kandemir için doğum günü kutlaması da yapıldı.

Aşkın Yüzü Filminin Genç Oyuncuları Özel Gösterimde Buluştu yazısına devam et

28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Sona Erdi, FIPRESCI Ödülü’nü Gündüz Apollon, Gece Athena Kazandı

Uçan Süpürge Vakfı’nın düzenlediği 28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, Kült Kavaklıdere Sineması’nda gerçekleşen törenle sona erdi. Festivalin Her Biri Ayrı Renk başlıklı yarışmalı bölümünün FIPRESCI Ödülü’nü Emine Yıldırım’ın yönettiği Gündüz Apollon, Gece Athena kazandı. Programın tamamı üzerinden yapılan oylamada İzleyici Ödülü sahibi Black Box Diaries oldu. FIPRESCI Jürisi, ödülün gerekçesini “Bireysel acılarımızla toplumsal yaralarımızı, geçmişle bugünü, görünenle görünmeyeni, hayatla ölümü ustaca birbirine bağlayan bir film. Anlatıya derinlik katan oyuncu performansları kalıcı bir etki uyandırıyor,” sözleriyle açıkladı.

28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Sona Erdi, FIPRESCI Ödülü’nü Gündüz Apollon, Gece Athena Kazandı yazısına devam et

İthaki Yayınları 15 Haziran Kitapları

İthaki Yayınları, 15 Haziran’da satışa sunacağı kitaplarını açıkladı. Mizuki Tsucimura’nın Aynadaki Yalnız Şato ve Grady Hendrix’in Kurtulan Kızlar Terapi Grubu adlı kitapları 15 Haziran’da satışa sunulacak. 1970’lerde, korkunç bir katliamdan sağ kurtulan Adrienne Butler, kendisiyle aynı kaderi paylaşan beş kadını bir araya getirerek “Kurtulan Kızlar Terapi Grubu”nu kurdu. Bu kadınlar, film anlaşmaları, zengin adamlarla yaptıkları evlilikler ya da hayır işleriyle geçmişlerini unutmaya çalışıyorlardı. Biri hariç: Lynnette Tarkington. Caninin biri o daha on altı yaşındayken ailesini ve erkek arkadaşını katletmişti. Lynnette bu katilin bir gün geri döneceğine saplantılı bir şekilde inanıyordu.

İthaki Yayınları 15 Haziran Kitapları yazısına devam et

Altın Boğa Ödülleri Verildi

İstanbul Erkek Lisesi’nin 22 yıldır düzenlediği Altın Boğa Kısa Film Festivali kapsamında yapılan Kısa Film Yarışması’nın kazananların ödülleri verildi. Birincilik ödülünü, yönetmenliğini Bahar Karaca ve Irmak Güven’in yaptığı Yüzmek İçin Fazlasıyla Kirli filmi aldı. Türkiye’nin liselere yönelik ilk film festivali olma özelliğine sahip olan Altın Boğa Kısa Film Festivali, Paribu HUB’un ana sponsorluğunda bu yıl 22. kez düzenlendi. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhan Kandemir genel koordinatörlüğünde gerçekleştirilen festivale 50’si Türkiye, 200’ü ise başta İran, Amerika ve Hindistan olmak üzere yurt dışından toplam 250 film başvurusu yapıldı.

Altın Boğa Ödülleri Verildi yazısına devam et

3. İzmir Edebiyat ve Sinema Buluşması Sonuçlandı

Karşıyaka Belediyesi ve Kültürlerarası Sanat Derneği iş birliğiyle Çatı Bostanlı’da düzenlenen 3. İzmir Edebiyat ve Sinema Buluşması, 30 Mayıs 2025 Cuma akşamı “Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Korku Sinemasına” başlıklı söyleşi ve ardından Cadı filminin gösterimiyle sona erdi. Etkinlikte yazar Selim İleri anıldı ve çeşitli gösterimleri yapıldı. Cadı filminde, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş günlerinde, bir dul olan Fikriye’nin zorla evlendirildiği Naşit Nefi Efendi ve yaşadığı köşk hakkındaki Cadı söylentilerinin ardındaki gizem anlatılıyor.

Son Ritüel

David Midell’in yönettiği ve Al Pacino, Dan Stevens, Ashley Greene ile Abigail Cowen’in oynadığı Son Ritüel (The Ritual), 30 Mayıs 2025’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarıldı.
Son Ritüel (The Ritual), zor bir görevle karşı karşıya olan iki rahibin hikâyesini konu ediniyor. Birbirine zıt zorluklarla mücadele eden iki rahip ortak bir görevle karşı karşıyadır. Farklılıklarına rağmen, karanlık bir gücün ele geçirdiği genç bir kadına yardım etmek için birlikte çalışmak zorundadırlar. Birlikte yalnızca kadının hayatının değil, aynı zamanda kendi ruhsal kurtuluşlarının da tehlikede olduğu bir dizi tehlikeli şeytan çıkarma ayinine girişirler.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Son Ritüel yazısına devam et

Bir İbadet Olarak Sinema: Andrey Tarkovski Filmleri Sinematek / Sinema Evi’nde

‘Yaseminin yanında yatan bir taş
Taşın altında bir hazine
Yolda duruyor baba
Aydınlık, aydınlık bir gün
Filiz vermiş akkavak ağacı
Çiçek açmış okka gülleri
Ve körpe ıslak çimen
Bir daha olmadım, öylesine mutlu
Mümkün değil geri dönmek, anlatılamaz
Nasıl mutluluk doluydu, o cennet bahçesi’

Tarkovski sinemasının özüne ve diline çok yakışan bir üslûpla bizzat aynı adı taşıyan yönetmenin oğlunun çektiği, oğuldan babaya incelikli bir saygı duruşu özelliği taşıyan ‘Andrey Tarkovski: Bir İbadet Olarak Sinema / Andrei Tarkovsky: A Prayer’ belgeseli, usta yaratıcının şair babası Arseny Tarkovski’nin bu dizeleriyle açılıyor.

‘Sanatçı tüm hayatı boyunca çocukluğundan beslenir, çocukluğunun özellikleri sanatının doğasını belirler’ diyen yönetmenin babasının evi terk etmesinden sonra annesi ile geçen çocukluğu, savaş yılları ve sonrasının açlık ve korku ile geçen zorlu günlerini perdeye taşıyan siyah – beyaz fotoğraflar devreye giriyor. Tarkovski 1975 yapımı üçüncü uzun metrajı ‘Ayna / Zerkalo’da çocukluğu ve annesi ile bağı hakkında söylemesi gereken her şeyi söylediğinin altını çiziyor. Film boyunca yer yer kendi sesinden de duyduğumuz yönetmenin zihninde gezinirken, onun anılarından ve düşlerinden hareketle savaşlar ve katliamlar çağının gerçekliğinden sıyrılıp sadece hissederek kavrayabileceğimiz sözcükler ve imgeler yoluyla özel bir evrene konuşlanıyoruz. ‘Ayna’da doğa Tarkovski sinemasında her zaman olduğu gibi bir gizem unsurudur. Yönetmenin annesine dair en güçlü imge olarak hatırladığı sahnede, çitin üstünde sigara tüttüren kadın eşinin geri dönmesini bekliyordur.

Arseny Tarkovski evden gittiğinde henüz 3 yaşında olan sanatçı, babasıyla ilişkisi sürmesine rağmen, savaşın zorlu koşullarında piyano eğitimi aldığı müzik okulunu bitirmesine ve resim kurslarına devamını sağlayan annesi olmasa asla bir film yönetmeni olmayacağını ifade eder. Mezuniyet filmi olan ‘Silindir ve Keman / Katok i Skripka’ (1960) ‘dünyamızı aşkın olan başka dünyaya bağladıklarına inandığı’ çocukluk başroldedir. Kruşçev dönemindeki yumuşamanın da etkisiyle sinema dünyasında profesyonel kariyerine adım atan Tarkovski’nin ilk uzun metrajı ‘Ivan’ın Çocukluğu / Ivanovo Detstvo’ (1962), İkinci Dünya Savaşı’nda babasını kaybetmiş, annesi ve kız kardeşi Naziler tarafından kurşuna dizilmiş 12 yaşındaki kimsesiz Ivan’ın Kızıl Ordu için düşman hatlarında mücadelesini anlatır. Vladimir Bogomolov’un kısa öyküsünden beyazperdeye uyarlanan, bir çocuğun gözünden harbin yıkıcı yüzünü soğukkanlılıkla gözler önüne seren şiirsel filmde ‘savaşın kazananı yoktur, bir savaşı kazansak bile içinde yer aldığımız için zaten kaybetmiş sayılırız’ mesajı zihinlere kazınır.

1964 – 1966 yılları arasında çektiği ikinci uzun metrajı ‘Andrey Rublev’, 15. yüzyıl başlarının kıtlıklar ve iç çekişmeler arasında zanaatını icra etmeye çalışan ikona ressamının hayatı üzerinedir. İlk başlarda insanlığın kötülüğün aşma gücüne inanan Rublev, kanlı saldırılara tanıklık ettikten sonra insanlığa inancını yitirerek sessizlik yemini eder, konuşmayı ve resim yapmayı tamamen bırakır. Siyasi baskıların ve sansürün görece azaldığı Kruşçev döneminin ardından müdahalelerin tırmandığı Sovyetler Birliği’nde Rublev’i baskıcı bir rejimde sanatsal özgürlüğün temsili olarak sunan Tarkovski, kültürün din olmadan var olmayacağına inancında ısrarlıdır. Bir keşiş olan ve tüm varlığı ile dünyeviliğe karşı olan Rublev’in öyküsünün Hristiyan maneviyatı Sovyet makamlarını kızdırırıp, Rusya’nın mezalim tasvirleri milliyetçilerin tepkisini çekerken, film 5 yılı aşkın süreyle rafa kaldırılacaktır. Tarkovski kendisini zor günlerin beklediğini anlamıştır.

Yönetmenin 1972 yapımı bir sonraki eseri ‘Solaris / Solyaris’in Stanley Kubrick’in ünlü ‘2001: A Space Odyssey’ine (1968) bir karşılık olarak Sovyetler Birliği’nce devreye sokulduğu rivayet edilir. Stanislaw Lem’in aynı adlı romanından uyarlanan film, bütün yüzeyi bir okyanusla kaplı Solaris gezegeninde olup bitenleri inceleyen uzay istasyonu Promotheus’un Dünya ile irtibatının kopması sonucu uzay adamı Chris Kelvin’in üsse gönderilmesiyle başlar. Ancak bu bir Tarkovski yapıtıdır ve bu yolculuk kısa özetin vadettiği bir maceranın hikâyesi değildir. Kelvin içinde yüzdüğü gizemli Okyanus ile iletişim kurmaya çalışırken, üssün kendi dışındaki mürettebatı gibi benliğinin karanlık geçmişi ile yüz yüze gelir. Rüyalar ve sanrılar arasında vicdanı ve geçmişi ile yüzleşmesi insan varoluşuna dair bir yolculuğa dönüşür. Artık ‘eve dönüş’ mümkün müdür?

Tarkovski’nin bundan sonraki yolculuğu, bir göktaşından kaldığına inanılan kalıntıların bulunduğu, fizik yasalarının geçerli olmadığı, tanımlanamayan ve tekinsiz görünen bir alan olan ‘Bölge’ye olacaktır. 1979 yapımı ‘İz Sürücü / Stalker’ herkesin dileklerinin gerçekleşeceği rivayet edilen bir odaya ulaşmak için biri Yazar diğeri Profesör iki kişiye rehberlik yapmak üzere ‘Bölge’ye gidecektir. İnsanın derinliklerine, maneviyatına doğru bir yolculuğa dönüşecek olan film, Tarkovski’nin şiirsel diliyle çok katmanlı insan varoluşuna dair güçlü bir sorgulamaya dönüşür. Sanatçının anavatanında çekebildiği son filmidir bu. Bundan sonra tıpkı Solaris’in ana karakteri gibi eve dönüşü mümkün olmayan vatan hasreti ile yaşayacaktır.

Sovyetler Birliği’ndeki baskı ve sansüre dayanamayan sanatçının ülkesi dışında ilk çektiği film olan ‘Nostalji / Nostalghia’, Tarkovski’nin dehası ile tanıştığımız ilk film olması nedeniyle biz İstanbullu genç sinefiller için büyük önem taşır. 1984 yılının Nisan ayında –henüz festival adını almamış- ‘İstanbul Sinema Günleri’nde gösterilen filmin hepimizin aklını başından aldığını çok iyi hatırlıyorum. Çekimlerin yapıldığı Toskana bölgesinde geçen yapımda, 18. yüzyılda yaşamış, yurdundan uzak düşmüş Rus bestecinin izini süren bir yazarın anlam arayışını izleriz. Bestecinin izinde Rusya kırsalından Toskana’ya varan yazar melankoliye kapılarak çevresine, yurduna hatta kendisine yabancılaşır. Köylünün deli olarak adlandırdığı sokak filozofu ile tanışan yazar, adamın deli değil inançlı olduğuna, Domenico’nun insanlığın kurtuluşu için kendini feda ettiğine tanıklık eder.

Tarkovski’nin son durağı İsveç’tir. 1986 yapımı ‘Kurban / Offret’nin çekimleri sırasında son evre kanser teşhisi konmuştur. Televizyondan nükleer bir çatışmanın haberini alan son filminin ana karakteri orta yaşlı entelektüel akılcılığını bir kenara bırakarak dua etmeye başlar. Savaşın sesleri ile birlikte kıyametin yaklaştığını tasavvur eden Alexander, Tanrı ile bir anlaşmaya girişir. Dünyadaki yaşamın sona ermemesine karşılık dilinden ve dünyevi her şeyden feragat edecektir. Sanatçı kendi sonunun yakınlığının ve ‘Kurban’ın son filmi olduğunun farkındadır. Tüm olumsuz koşullara rağmen filmini ‘umut ve güvenle’ oğluna ithaf eder. Film çaresizlik ve umut arasındaki ince bir çizgide ilerlese de Tarkovski son filminin final sahnesini umuda yelken açarak kapatır. Sanatın anlamının Yaradan’a ibadet olduğunu ifade eden büyük usta ‘benim ibadetim başkalarının ibadetine dönüştüğünde, sanatım içtenlikle onların olur’ diyerek sözünü tamamlamıştır artık.

Kadıköy Sinematek / Sinema Evi’nin mevsim sonu kapanış programı çerçevesinde, sinema ve düşün tarihinin büyük yaratıcısının eşsiz külliyatını 10 – 27 Haziran tarihleri arasında beyazperdede izleme şansına erişebilirsiniz.

(06 Haziran 2025)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Engelsiz Filmler Festivali 2025’te Ödüller Sahiplerini Buldu

Puruli Kültür Sanat tarafından, herkesin kültürel yaşama katılma hakkına sahip olduğu gerçeğinden yola çıkarak ve “Bir arada film izlemek mümkün” sloganıyla on üçüncükez düzenlenen Engelsiz Filmler Festivali’nin Kısa Film Yarışması’nda ödüller, 29 Mayıs Perşembe günü Ankara’da Goethe – Institut salonunda gerçekleşen ödül töreninde sahiplerini buldu. Tören, canlı işaret dili, sesli betimleme ve İngilizce tercüme eşliğinde erişilebilir olarak gerçekleştirildi.

Engelsiz Filmler Festivali 2025’te Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali İlk Gününü Geride Bıraktı

Uçan Süpürge Vakfı’nın düzenlediği 28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, Kült Kavaklıdere Sineması ve Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde gerçekleşen film gösterimleri, paneller ve söyleşiler ile dolu yoğun bir ilk günü geride bıraktı. Film gösterimlerinin yanı sıra “Benzersiz Kadınlar Benzersiz Hikayelerini Anlatıyor” başlıklı panel gerçekleştirildi. Filmleri Cannes dahil birçok uluslararası festivalde büyük ödüller kazanan başarılı yapımcı Zeynep Atakan’ın moderatörlüğünde oyuncular Bennu Yıldırımlar, Burcu Kara, Lale Mansur ve Şenay Gürler, oyuncu – yönetmen Ece Dizdar. yönetmenler Biket İlhan, Eylem Kaftan ve Ümran Safter ile cast direktörü Harika Uygur, benzersiz hikâyelerini izleyicilerle paylaştı.

Gençlerin Gözünden Aşk: Hissetmek mi, Görmek mi?

Senaryosu Ferhat Ergün imzası taşıyan, yönetmen koltuğunda ise Emre Erdoğdu’nun oturduğu Aşkın Yüzü, 06 Haziran’da sinemalardaki yerini alıyor. Aşkın Yüzü, yolları tesadüfen kesişen iki gencin, Özgür ve Özlem’in hikâyesini konu alıyor. Yüz körlüğü nedeniyle insanları tanımakta zorlanan Özgür ile çevresi tarafından fark edilmeyen Özlem’in karşılaşması, aralarında beklenmedik bir bağ seyircileri derinden etkileyecek. Başrollerini Onur Seyit Yaran ve Helin Kandemir’in paylaştığı filmin kadrosunda Işıknaz Özedgü, Dursun Ali Tetik, Furkan Rıza Demirel, Serdar Yeğin, Didem İnselel, Muttalip Müjdeci, Gamze Topuz ve Cenk Gürpınar gibi oyuncular yer alıyor.

Edebiyat Sinema Buluşması’nın Son Gününde Cadı Filmi Gösteriliyor

Karşıyaka Belediyesi ve Kültürlerarası Sanat Derneği iş birliğiyle 26 – 30 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilen III. İzmir Edebiyat ve Sinema Buluşması, 30 Mayıs 2025 Cuma akşamı Bostanlı Çatı’daki söyleşi ve film gösterimi ile sona eriyor. Saat 20:00’de başlayacak söyleşide, araştırmacı – yazar Efdal Sevinçli, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yaşamı ve sanatına ilişkin geniş bilgiler verecek, ardından Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Cadı romanını sinemaya aktaran yönetmen Erman Bostan filmin yapım sürecini anlatacak. “Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Korku Sinemasına” başlıklı söyleşinin ardından 2024 yılı yapımı Cadı adlı filmi izlenecek.

Urfa’da Belgesel Sinema ile Buluşmak

Utanarak söylüyorum: Bu, Urfa’ya ilk gidişimdi. Yıllardır gitmek isteyip de bir türlü yolunu bulamadığım şehirlerden biriydi Urfa. Neden bugüne kadar gitmedim, neden bir fırsat çıkmadı, ben de bilmiyorum. Belki hep ertelendi, belki de bazı şehirlerin zamanı vardır. Bazen o zamanın gelmesi için bir vesile gerekir. Benim için bu vesile, Urfa Belgesel Film Festivali oldu.

Hem bir yerli turist hem bir belgesel sinemacı hem bir akademisyen hem de bir sinema yazarı olarak farklı yönlerden bakabildiğim çok katmanlı bir deneyim yaşadım.

Klasik olarak her festivalde gerçekleştirilen açılış, ilk andan itibaren farklı bir tonla başladı. Öyle protokol havasında bir açılış değildi. Yörenin müzik kültürünü yansıtan sıra gecesiyle başladı ve Urfa mutfağının zengin, sıcak eli değdi. Türkülere, danslara, acılı kebaplara, tatlılara eşlik ettik.

Festivalde toplam 20 film gösterildi. Kadın, mekân, modernleşme, kentleşme, doğa, göç, arkeoloji ve tarih gibi çok çeşitli temalar, farklı estetik biçimlerle belgesel izleyicisiyle buluştu.

Soru – cevap bölümleri ise salonları izleme alanı olmaktan çıkarıp düşünsel bir buluşma mekânına dönüştürdü. Her film bir pencere açtı; içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye bakma imkânı sundu.

Ayrıca iki değerli panel düzenlendi: “Belgesel Sinemada Hikâye Anlatıcılığı” ve “Belgesel Sinema Kültürel Miras, Sözlü Tarih ve Dijitalleşme”.

Her iki panel de oldukça verimli ve samimi bir atmosferde geçti. Ne klasik ne resmi sunumlar vardı ne de akademik mesafe. Bilgi ve deneyim gönülden aktarıldı; sorular düşünceleri tetikledi, cevaplar karşılıklı olarak tamamlandı.

Farkındalık, sorgulama, paylaşım zemini bulmak cidden özel bir durum. Yapılmış olmak için yapılan türden etkinlikler değildi yani hiçbiri.

Ben de göç temalı bir filmimle yönetmen, “hikâye anlatıcılığı” panelinde ise konuşmacı olarak yer aldım. Bilgi ve tecrübemi paylaşırken, karşımdaki bakışlardan, yorumlardan, katkılardan beslenmek bana iyi geldi.

Yalnızca konuşmadım, dinledim de; hem seyirciyi hem kendimi.

Festivalin önemli bir başka ayağı ise “BSB Belgesel Film Atölyesi”ydi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkısıyla, Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) tarafından gerçekleştirilen bu atölye herkese açıktı.

Belgesel sinemaya ilgi duyan katılımcılarla dolup taşan bu eğitim ortamı, yalnızca izleyici değil, potansiyel üreticiler de yetiştirmeyi hedefliyor.

Üretimi teşvik eden, bilgi aktaran ve merakı besleyen güçlü bir adım… Ve bir sonraki ilde yeni katılımcılarıyla buluşacak.

En güzeli de festivalin yarışmasız olmasıydı. Hiçbir film bir diğerine karşı konumlandırılmadı. Her film seyircisine ulaştı, tartışıldı, zihinlere ve kalplere dokundu. Hafızalara kaydedildi. Herkes ödülünü aldı seyircisinden.

Festivalin direktörlüğünü Harran Üniversitesi hocalarından, aynı zamanda Belgesel Sinemacılar Birliği’nin aktif bir üyesi, yapımcı – yönetmen Prof. Dr. Sedat Benek gerçekleştirdi. Öğrencileri ve destekçi kurumlarla birlikte özenle hazırlanmış, içtenliği her anında hissedilen şahane bir festival organize ettiler.

Festival süresince yapılan şehir gezileri de ayrı bir derinlik kattı deneyimime. Urfa’nın müzeleri, taş sokakları, hanları ve elbette Göbeklitepe… Sadece tarihi görmedim, tarihin içinden geçtim. Sedat Benek’in Göbeklitepe Sakinleri belgeselinin ana karakteri, Göbeklitepe arazisinin sahibi Mahmut Yıldız ile tanışmak ise harika bir tesadüf oldu. Mahmut Yıldız’a “Arazinizden tarih çıktı.” dediğimizde “Burası benim değil herkesin.” dedi.

Bu festivalin fikrinden organizasyonuna kadar her aşamasında emeği olan Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı Bahriye Kabadayı’ya ve yönetim kuruluna, Sedat Benek hocamıza, tüm sponsorlara ve en önemlisi Urfa halkına çok teşekkür ederim bu güzel buluşma için.

Belgesel Sinemacılar Birliği, farklı şehirlerde belgesel film festivalleri düzenlemeye devam edecek. İlki Urfa’da gerçekleşti.

Bakalım sırada hangi il var? Eğer sizin şehrinizde de bir belgesel festivali olsun isterseniz, BSB ile iletişime geçebilirsiniz.

Urfa’ya geç başlayan bu yolculuk, yalnızca bir şehirle tanışmak değil; belgesel sinemanın birleştirici, çoğaltıcı, hatırlatıcı gücünü yine yeniden hissetmek açısından da oldukça kıymetliydi benim için.

Ne mutlu ki geç de olsa, böyle bir vesileyle ilk kez geldim bu şehre.

Bakalım, bir daha ne zaman kısmet olacak…

(Bu yazı ilk olarak 03 Haziran 2025 tarihinde cinedergi.com’da yayınlanmıştır.)

(04 Haziran 2025)

Semra Güzel Korver

28. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali Açılış Töreniyle Başladı

Bu yıl 28. kez izleyicileriyle buluşan Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali açılış töreniyle başladı. Gecede festivalin onursal ödülleri sahiplerini buldu. SesVerSus A Capella müzik grubunun ve Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Kadın Sanatçıları’nın müzik dinletileriyle renklenen törende Hülya Darcan ve Gülşen Bubikoğlu’na Onur Ödülü, Mina Demirtaş’a Genç Cadı Ödülü, Başak Emre, Harika Uygur ve Bennu Yıldırımlar’a Bilge Olgaç Başarı Ödülleri takdim edildi.

28. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali Açılış Töreniyle Başladı yazısına devam et

Jackie Chan’in Başrolünde Olduğu Karate Kid: Efsane Dövüşçüler, Ön Gösterimini Paribu Cineverse Kanyon’da Gerçekleştirdi

Jackie Chan’in başrolünde olduğu 2025 yılının merakla beklenen dövüş filmi Karate Kid: Efsane Dövüşçüler (Karate Kid: Legends) için  Paribu Cineverse Kanyon Sineması’nda vizyon öncesi ön gösterim gerçekleştirdi. Jackie Chan, Ben Wang ve Ralph Macchio’lu usta oyuncu kadrosuyla sinemalarda gösterime girecek film, gerçekleşen ön gösterimde izleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Film, Pekin’den New York’a taşınan dövüş sanatlarına aşırı yeteneği olan genç Li Fong’un ilginç hikâyesini anlatıyor.

Jackie Chan’in Başrolünde Olduğu Karate Kid: Efsane Dövüşçüler, Ön Gösterimini Paribu Cineverse Kanyon’da Gerçekleştirdi yazısına devam et

Sivas Uluslararası Film Festivali Başladı

Bu yıl ikincisi düzenlenen Sivas Uluslararası Film Festivali, Yeşilçam’da Orhan Gencebay Film Şarkıları konseriyle başladı. Programa, Sivas Valisi Yılmaz Şimşek’in yanı sıra, Sinema Genel Müdürü Birol Güven, Güzel Sanatlar Genel Müdür Yardımcısı Enver Merallı, sanatçılar, akademisyenler ve çok sayıda sanatsever katıldı. Gecede Nilgün Kızılcı, Gencebay’ın Yeşilçam filmlerine damga vuran unutulmaz şarkılarını seslendirdi.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu