32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali

Türkiye’nin en köklü film festivallerinden Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin (International Adana Golden Boll Film Festival)) bu yılki tarihleri belli oldu. Adana Büyükşehir Belediyesi ve Festival Onursal Başkanı Zeydan Karalar’ın ev sahipliğinde yapılacak festivalin 32.si, 22 – 28 Eylül 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek. Türkiye’nin en köklü film festivallerinden Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali (32. International Adana Golden Boll Film Festival), bu yıl da çok konuşulacak iddialı filmlere ev sahipliği yapacak, ulusal ve uluslararası programı ve konuklarıyla Adanalılara sinemayla dolu bir hafta yaşatacak. 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali (22 – 28 Eylül 2025, 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali (32. International Adana Golden Boll Film Festival) ile ilgili güncel gelişmeler festivalin sosyal medya hesaplarından takip edihlebiliyor.

32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali yazısına devam et

Dresden Kısa Film Festivali’nden: Tamamen Politik Seçkisi

23 – 29 Mayıs 2025 tarihleri arasında Goethe – Institut Ankara’da gerçekleşecek Engelsiz Filmler Festivali’nin bu yılki programında Dresden Kısa Film Festivali tarafından hazırlanan özel bir seçki yer alacak. Tüm film gösterimleri ve etkinliklerin görme, işitme ve ortopedik engeli olanlar için erişilebilir bir altyapıyla gerçekleşeceği etkinlik boyunca, otuzun üzerinde film gösterimine söyleşiler ve bir de fotoğraf sergisi eşlik edecek.

Dresden Kısa Film Festivali’nden: Tamamen Politik Seçkisi yazısına devam et

Büyük Heyecanla Beklenen Megan 2.0 Filminin Ana Afişi Paylaşıldı

Ana afişi paylaşılan Megan 2.0 filminde, Megan’ın arkasındaki, korku devleri, James Wan, Jason Blum ve yönetmen Gerard Johnstone, orijinal yaratıcı ekip, yapay zekâ kaosunda yepyeni bir çılgın bölümü yeniden başlatıyor. Megan, bir yapay zekâ harikası olarak, iki yıl önce kontrolden çıkıp öldürücü ve kusursuz koreografisiyle bir çılgınlığa kalkışmış ve ardından yok edilmiştir. Megan’ın yaratıcısı Gemma yüksek profilli bir yazar ve yapay zekânın hükümet denetimi konusunda savunucusudur. Bu arada, Gemma’nın yeğeni Cady, şimdi 14 yaşında, Gemma’nın aşırı korumacı kurallarına karşı isyan etmeye başlamıştır.

Büyük Heyecanla Beklenen Megan 2.0 Filminin Ana Afişi Paylaşıldı yazısına devam et

Dijital Detaylar’da Jüri Üyeleri Belli Oldu

Dijital Detaylar 5. Kültür Sanat Belgeselleri Film Festivali’nde jüri üyeleri belli oldu. Yönetmen Prof. Dr. Ceyhan Kandemir’in kurucu başkanlığını üstlendiği ve 08 – 10 Mayıs 2025 tarihlerinde yapılacak olan festivalin jüri üyeleri açıklandı. Yapılan açıklamaya göre Akademisyen Doç. Dr. Meltem Ünal Erzen, Belgesel Yönetmeni Savaş Güvezne, Akademisyen Dr. Cansu Özdenak, Yönetmen Mehmet Güleryüz, Belgesel Yönetmeni Mesut Gengeç ve Film Eleştirmeni Uğur Kıvanç Terzioğlu bu yılın en iyilerini belirlemek üzere görev aldılar.

  • Basın Bülteni
  • Tanıtım filmini izlemek için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Dijital Detaylar’da Jüri Üyeleri Belli Oldu yazısına devam et

Selim Özkurt’un Neden Senaryomu Final Draft ile Yazmalıyım? Adlı Kitabı Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık’tan Çıktı

Selim Özkurt’un Neden Senaryomu Final Draft ile Yazmalıyım? adlı yeni kitabı Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık Yayınları tarafından yayınlandı. Düz bir yazı programı veya ücretsiz web tabanlı senaryo şablonu ile yazılan senaryolar profesyonel film yapımlarında kullanılamaz. Üretime hazır hale getirmek için profesyonel bir programda yeniden yazılmaları ve karmaşık bir dönüştürme sürecinden geçmeleri gerekir. Final Draft’ta yazılan ve FDX formatında kaydedilen senaryolar profesyonel kullanıma hazırdır. Final Draft ile yazılan senaryolar dikkat çekicidir ve sunduğunuz yapımcı veya bir yarışmada okunma / değerlendirilme ihtimali daha yüksektir.

Selim Özkurt’un Neden Senaryomu Final Draft ile Yazmalıyım? Adlı Kitabı Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık’tan Çıktı yazısına devam et

Daha Dün Yirmiydi Yaşım

‘Monsieur Aznavour’ Fransa’nın simgesi bir büyük sanatçının parlak biyografisi. Göçmen bir ailenin oğlu olarak Fransa’da dünyaya gelen Mehdi Idir ve Grands Corps Malade takma adıyla bilinen Fabien Marsaud’nun birlikte yönettikleri film, Charles Aznavour’un (Tahar Rahim) başarıya ulaşmak için büyük fedakârlıklar yaptığı baş döndürücü yaşamını çocukluk yıllarından başlayarak anlatıyor. Klasik bir çizgide ilerleyen yapım, baba Aznavourian’ın mütevazı lokantasında dostları ile eğlenirken, sonradan oğlunun yeni bir düzenleme ile meşhur edeceği ‘Les Deux Guitarres’ geceye eşlik ediyor. Ailenin tehcir yıllarından Fransa’ya kapak atışına araya serpiştirilmiş siyah beyaz görüntüler tanıklık ediyor.

Vatandaşlığa entegrasyonda yaşanan sorunlara İkinci Dünya Savaşı ve uğursuz Nazi işgali eklendiğinde Ermeni cemaati diğer azınlıkların güvenliği için destek veriyor. Bu kargaşa yıllarında yirmili yaşlarını süren Aznavour’un tek hedefi ünlü bir şarkıcı olmaktır. Charles Trenet (Dimitri Michelsen) şarkılarını taklit etmekle başlıyor işe. Bu alemdeki yoldaşı piyanist şarkıcı Pierre Roche (Bastien Bouillon) ile birlikte Lille’deki dans kulübünde iki striptiz arası gösteri başına 50 Frank’a sahne alıyor. Derken bir radyo kaydı esnasında Edith Piaf ile (Marie-Julie Baup) tanışıyor. Fransız ’minik serçe’nin ona verdiği şansı iyi kullanıyor. Ülke içi turnelerin ardından herşeyin mümkün olduğunu düşündüğü Amerika’da, serçenin New York turnesine katılıyor. Piaf desteğiyle Montreal’de Fransızların rağbet ettiği ‘Quartier Latin’ kabaresinde çalışmalarını sürdürüyor.

Lakin bir Fransız sanatçının önce ülkesinde meşhur olması gerektiğinin altını çiziyor Piaf. Ama boğuk sesiyle burnundan söylediği şarkıları ile bunun pek imkân dahilinde olmadığını da ilave ediyor. Şarkılarını yazabilmek için Paris sokaklarına dönen genç adam gecesini gündüzüne katarak çalışıyor. Bu uğurda en yakınlarını, ilk eşi Micheline (Ella Pellegrini) ve küçük kızının yüzünü bile görmüyor.

Şöhret geç geliyor Aznavour’a. Piaf’ın ‘her şarkıyı yaşamış gibi yazmalısın, yaşamamış olmasan bile’ öğüdüyle günde 17 saat çalıştığı 30’lu yaşlarının ikinci yarısında hem besteleri, hem de sahne şovuyla şeytanın bacağını kıran müzisyen, bundan sonra 94 yaşına kadar sürecek olan uzun yaşamında hiç durmadan dünyanın dört bir yanında konser vermeyi sürdürecektir. Zirvedeyken bile yavaşlamayan Aznavour, tüm hedefleri gerçekleştiğinde ne yapacağını bilemez belki ama yavaşlarsa öleceğinin farkındadır.

Yönetmen ikilinin Grand Corps Malade’ın hayati rahatsızlığı üzerine yazdığı kitabından sinemaya uyarladıkları yeniden doğuş hikâyesi ‘Patients’ın (2016) ardından çekilen bu ikinci uzun metraj filmleri Aznavour’un yaşamının kilit noktalarını ustaca birbirine bağlayan yaman kurgusu, Tahar Rahim’in prostetik desteği ile kalıbına büründüğü müzisyenin şarkılarını bizzat seslendirdiği müthiş performansı ile ilgiye değer bir biopic örneği övgüsünü hak ediyor. Aznavour’un araya François Truffaut imzalı ‘Piyaniste Ateş Ediniz / Tirez sur le Pianiste’i (1960) de sıkıştırdığı çok renkli sanat yaşamında karşılaştığı Gilbert Bécaud (Lionel Cecilio), Johnny Halliday (Victor Meutelet) ya da Frank Sinatra (Rupert Wynne-James) gibi ünlü isimler kısa sahnelerinde kendilerine çok benzeyen oyuncular tarafından canlandırılmış. Keza Marie-Julie Baup’un Piaf kompozisyonu çok başarılı.

Fırtınalı yaşamı süresince dünyanın her yerinde krallar gibi karşılanmış olan ünlü sanatçının konvansiyonel yaşam öyküsü genç izleyiciyi ne kadar ilgilendirir bilemiyorum ama 60’lı 70’li yıllarda onun şarkılarıyla büyümüş biz frankofon kuşaklar için onun değeri paha biçilmezdir. ‘La Bohème’de kanımızın deli gibi aktığı gençlik yıllarımız vardır. ‘La Maman’da çoktan yitirdiğimiz annemizi hatırlar, gözlerimiz dolar. Ve bu yazıya başlık olan ‘Hier Encore’ ile hızla yitip giden gençliğimize ağıt yakarız. Bu nostaljik makaleyi dilerseniz Aznavour’un kendi yaşamının aynası olan unutulmaz eseri ‘Hier Encore’un dilimize çevrilmiş birkaç dizesiyle noktalayalım:

Daha dün yirmiydi yaşım
Zamanı okşardım, aşkla oynar gibi
Hayatla oynardım ve gece yaşardım
Zaman içinde kaçan günlere ümit bağlamadan

Daha dün yirmiydi yaşım
Harcardım zamanı, durdurdum sanarak
Hâttâ önüne geçmek için sadece koştum
Ve nefessiz kaldım
Nerede şimdi yirmi yaşım

(05 Mayıs 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Atilla Dorsay’ın Bir Kraliçeyle Dostluk ve Ayrılık Hikâyem Adlı Kitabı Profilkitap Yayınları’ndan Çıktı

Atillâ Dorsay’ın Bir Kraliçeyle Dostluk ve Ayrılık Hikâyem adlı kitabı Profilkitap Yayınları tarafından yayınlandı. Dorsay kitabının arka sayfasında şöyle yazıyor: “Türlü çirkinlikler içinde yaşayan bir toplumda onun güzelliği hayatlarımızın en güzel armağanlarından, bize verilmiş en güzel tesellilerden biridir. O bir film oyuncusu, bir aktris, toplumuyla uyum ve kendisiyle barış içinde yaşamış bir kadın değildir… O kendisine toplum tarafından verilmiş o eşsiz unvanın bir eldiven gibi uyduğu müstesna bir kadındır; o Türkan Sultan’dır. Onu sevmemek kimin haddine! O yazar ise ona hayranlığını hep sürdürecek ve bu hayranlığının nedenlerini, bir gün, bir kitapta daha iyi anlatmaya çalışacaktır.”

Atilla Dorsay’ın Bir Kraliçeyle Dostluk ve Ayrılık Hikâyem Adlı Kitabı Profilkitap Yayınları’ndan Çıktı yazısına devam et

Yılın En Dokunaklı Hikâyesi Bi Umut’tan İlk Fragman Geldi

Felçli bir Rus gence on yıl boyunca annelik yapan Gülsüm Kabadayı’nın yüreklere dokunan gerçek hayat hikâyesinden ilham alan Bi Umut’un ilk fragmanı yayımlandı. Fragman izleyenleri çok derinden etkilerken, Gülsüm Anne’nin Umut’la kurduğu sessiz ama sarsıcı bağ, büyük küçük herkesi içine çekiyor. Çekimleri Antalya’da süren Bi Umut filminden ilk görüntüler paylaşıldı. Yayımlanan fragman, doktorların ‘en fazla üç ay yaşar’ dediği, kimliği belirsiz ve ailesi bulunamayan bir Rus gencini, ‘Bi umut be doktor’ diyerek sahiplenen Kabadayı’nın ona yalnızca bir çatı değil, koşulsuz sevgiyle örülmüş bir yaşam sunmaya karar verdiği anları anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Yılın En Dokunaklı Hikâyesi Bi Umut’tan İlk Fragman Geldi yazısına devam et

Sinan Kesova’nın Ödüllü Çıkış Filmi Büyük Kuşatma, Şimdi MUBİ’de Gösterimde

Sinan Kesova’nın yönetmenliğini üstlendiği ve Arda Ekşigil ile birlikte senaryosunu da kaleme aldığı Büyük Kuşatma, geçtiğimiz yıl, 43. İstanbul Film Festivali’nde (43. Istanbul Film Festival) Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’ne layık görülmüştü. Geçmişin yüküyle içine kapanmış, unutulmaya yüz tutmuş bir karakterin iç çatışmalarını ironi ve büyük bir ustalık ile anlatan film, dram ve absürt mizah öğelerini etkileyici bir dengeyle bir araya getiriyor. Oyuncu kadrosunda Alp Öyken, Dolunay Soysert, Yiğit Sertdemir, Asiye Dinçsoy, Samal Yeslyamova, Tarık Papuççuoğlu ve Eraslan Sağlam’ın yer aldığı Büyük Kuşatma, sadece MUBI’de gösteriliyor.

Gölgedeki Yıldız, Türkçe Alt Yazılı Birinci Fragmanı Yayınlandı

Monkeypaw Productions’tan gelen Gölgedeki Yıldız filminin hikâyesi, şöhretin, gücün ve her ne pahasına olursa olsun mükemmelliğe ulaşma takıntısının iç dünyasına karanlık bir yolculuk sunuyor. Türkçe altyazılı birinci fragmanı paylaşılan film köklü bir futbol hanedanının yaşlanan baş oyun kurucusundan davet alan genç ve umut vadeden bir oyuncunun, izole bir tesiste antrenmana çağrılmasını konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Gölgedeki Yıldız, Türkçe Alt Yazılı Birinci Fragmanı Yayınlandı yazısına devam et

Valilik Özel Ödülü, Aile Temalı Filme Verilecek

Adını şehrin köklerinden alan ve bu yıl ilk defa düzenlenecek olan Düzce Konuralp Uluslararası Film Festivali’nin ayrıntıları paylaşılmaya devam ediliyor. Düzenleme Kurulu’ndan yapılan açıklamaya göre Valilik Özel Ödülü “Aile” temalı bir filme verilecek. Konu hakkında açıklamada bulunan festival Onur Kurulu Başkanı ve Düzce Valisi Selçuk Aslan şunları söyledi: “Düzce, hizmet verdiği her faaliyet kolunda ciddi başarılara imza atmış, bu başarılarını taçlandıran dinamik bir şehir. İlk defa düzenlenecek bu festival şehrimizi sanatla bir adım daha öteye taşıyacak. Sinema severleri Düzce’ye, bu coşkuya ortak olmaya davet ediyoruz. Festivalde Valilik Özel Ödülü, Aile temalı bir filme verilme kararı alınmıştır.”

Valilik Özel Ödülü, Aile Temalı Filme Verilecek yazısına devam et

3 Oscar’lı Zorba, Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali’nde İzlendi

Uluslararası Manavgat Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali’nde Yunan edebiyatının en büyük isimlerinden Nikos Kazantzakis’in dünyaca ünlü romanı Zorba’dan uyarlanan 3 Oscar ödüllü kült film Zorba’nın özel gösterimi gerçekleştirildi. Yönetmenliğini Michael Cacoyannis’in yaptığı, başrollerini Anthony Quinn, Alan Bates, Irene Papas ve Lila Kedrova’nın paylaştığı, Zorba filmi, festivalin son gününde Antik Liman Side Kültür Evi’nde dev ekrana yansıtıldı. Gösterim sonrası Hürriyet Gazetesi Yazarı Sayım Çınar moderatörlüğünde Sinema Yazarı Kerem Akça ve Yazar Mustafa İri, hayata, özgürlüğe ve tutkulara dair derinlikli bir söyleşi gerçekleştirdi.

3 Oscar’lı Zorba, Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali’nde İzlendi yazısına devam et

Sinemanın Ustaları, Side’ye Kültür, Sanat ve Lezzetin İzinde Rota Çizdi

Manavgat Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Uluslararası Manavgat Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali’nde sinema dünyasının usta isimleri Side’nin kültür, sanat ve gastronomi ile bir kent kimliğine bürünmesine bakış açısı getirdi. Festivalin ikinci gününde Apollon Tapınağı’nda kurulan sahnede gerçekleştirilen “Side’nin Yeni Anlatısı” isimli samimi söyleşide Etki Derneği kurucularından Oyuncu Güven Kıraç ve Ebru Koralı, yönetmenler Serdar Akar ve Vedat Atasoy, Manavgat Belediyesi’nin “gastrodiplomatik” bir organizasyona imza attığına vurgu yaparak Akdeniz havzasındaki göçlerin, etkileşimlerin izlerini sürdüler.

Sinemanın Ustaları, Side’ye Kültür, Sanat ve Lezzetin İzinde Rota Çizdi yazısına devam et

Asıl Suç Bu Şehrin Yoksulluğu

David Yarovesky’nin yönettiği ‘Tuzak / Locked’, 2019 Arjantin-İspanya ortak yapımı ‘4×4’ün Amerikan usulü yeniden çevirimi. ‘Saygın Vatandaş / El Ciudadano Ilustre’ ile İKSV festivalinden aşina olduğumuz Mariano Cohn’un Gastón Duprat ile birlikte yazıp yönettiği özgün yapım, Arjantin’de dikenli teller, kameralar ve elektronik alarm sistemleri ile korunan sıradan bir mahallenin görüntüsü ile açılır. Aile boyu hırsız Ciro Bermúdez (Peter Lanzani) sokağa park edilmiş lüks bir cipi soymaya kalkar. Arabanın avını bekleyen bir tuzak olduğunu anladığında iş işten geçmiştir. Dış dünya ile bağlantısı ve çıkışı olmayan bu ses geçirmez kapanda polarize camların ardında çaresiz bir tutsaktır artık. Genç adam ile araba telefonuyla iletişime geçen bu zekice kurgunun ardındaki acımasız doktor Enrique (Dady Brieva) hakkın hukukun yerlerde süründüğü bir ülkede kendi adaletini sağlamaya soyunmuştur.

Bu parlak öykünün kent yoksulluğunun önemli bir sorun olarak gündemde olduğu çağdaş Amerika uyarlamasında, beş parasız Eddie Barish (Bill Skarsgård) üretim aracı elinden alındığı için, biraz da çaresizlikten meskûn bir mahalle otoparkına bırakılmış lüks arabayı çalmaya kalkıyor. Tuzak arabanın sanibi saygın hekim William (Anthony Hopkins) kentteki suç dalgasında kaybettiği biricik kızının kişisel intikamı peşindedir. Eddie’nin hayatta kalma çabası yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir savaşa dönüşüyor. William aracın içindeki gelişmiş teknikleri kullanarak Eddie’yi yönlendirip cezalandırırken, bir köpek gibi zaman zaman ödüllendiriyor. Bu kedi-fare oyunu nereye kadar sürecektir.

‘Tuzak’ tek mekânda geçen klostrofobik gerilim türünün iyi bir örneği. Başrolünde Charles Bronson’ın yer aldığı 1974 yapımı kült yapım ‘Ölüm Arzusu / Death Wish’ esini ile yola çıkılarak, suç ve şiddetin kent yoksulluğundan kaynaklandığının altı çiziliyor. Bağımlılar, yoksullar ve çöplükte yaşayanların umursanmadığı, sorun yokmuş gibi davranıldığı, varlıklı kesimlerin koruma ağları ile kendilerini güven altına aldığı konut ve mahallelerde yaşadığı bir çağ yangınından dem vuruluyor. Özgün yapımda toplumun genel öfkesinin toplu bir linç çılgınlığını davet edişine de tanıklık ediyoruz. Ancak Yarovesky’nin Amerikan yorumu birçok yeni çevirimde olduğu gibi biraz daha yumuşatılmış. Arjantin yapımındaki keskin sınıf eleştirisi yerine finalde adrenalini hayli yüksek bir mücadele tercih edilmiş. Filmin yapımcıları arasında yer alan çağımızın en iyi aktörlerinden Skarsgård özgün yapımın serseri hırsızından daha bir masum, ayrı olduğu eşinden olma küçük kızı için fedakarlık yapmak isteyen duygusal bir baba olarak resmedilmiş. Efsane oyuncu Hopkins ise belki de Hannibal Lecter’ın ardından en acımasız rolünde, alt sınıflara tepeden bakan yaralı baba performansıyla kendisini özleyenlerin ağzına bir parmak bal çalmakla yetinmiş.

(04 Mayıs 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Dünyanın Sonuna Doğru

Joshua Oppenheimer’ın takipçilerini şaşırtan yeni çalışması ‘Son / The End’, Nobel ödüllü Amerikalı şair T. S. Eliot’un 1943 yılında yayımlanan ünlü ‘Dört Kuartet’inden bir alıntı ile açılıyor.

‘Evler sulara gömüldü / The houses are all gone under the sea
Dansçıların tümü tümü tepenin altına göçtüler / The dancers are all gone under the hill’

‘Öldürme Eylemi / The Act of Killing’ (2012) ve ardından gelen bizde de gösterilmiş ‘Sessizliğin Bakışı / The Look of Silence’ (2014) belgeselleriyle Suharto cuntasının Endonezya’da giriştiği insanlık tarihinin yüz karası katliamın dününü ve bugününü anlatan Amerikalı sinemacı, bu defa dünyanın sonuna dair ürkütücü bir öyküyü müzikalin tezat ve sahte umudu ile buluşturarak biz hayranlarına sürpriz yapıyor.

Yanıp yıkılmakta olan dünyadan uzak tam 20 senedir yeraltında eski bir tuz madeninde yaşayan 6 kişilik aile ile tanışıyoruz önce. Yitip gitmiş dünyanın enerji sektörü oligarkı baba (Michael Shannon), Bolşoy’da dansettiğini söyleyen eski balerin anne (Tilda Swinton), yirmili yaşlarındaki oğulları (George Mackay), annenin yakın arkadaşı (Bronagh Gallagher), bir doktor (Lenny James) ve bir uşaktan (Tim Mclnnerny) ibaret topluluk, tuzdan sığınağı yüzme havuzu da olan lüks bir eve dönüştürmüştür. Genç oğlan eski uygarlıktan kaçırılmış sanat eserlerinin duvarları süslediği izole mekânda büyümüş, ailesinden aldığı bilgilerle bir yandan kadim kentlerin maketlerini oluştururken, diğer yandan babasının hiç kimsenin okumayacağı anı kitabının editörlüğünü yapmaktadır. Seralarında ürettikleri bitkiler ve akvaryumlarda yetiştirdikleri deniz ürünleri ile beslenen aile, dış dünyadan gelebilecek tehdide önlem olarak, silahla atış talimi yapar, olası yangınlara karşı düzenli tatbikatları ihmal etmezler. Günün birinde madende bitiveren genç bir siyahi kız (Moses Ingram) yerleşik düzen için tehlikeli gibi dursa da, bu taze gelişme ailenin yaşamında yeni bir sayfa açacaktır.

Oppenheimer dünyanın geleceğine dair karamsar ve hüzünlü bakışına karşılık, olan biteni başta da belirttiğimiz gibi müzikalin tezat dünyası içinde sunması, çağdaş dünyanın yaklaşan yıkımı göz ardı edişinin altını çizen buruk bir metafor olarak dikkat çekiyor. Bu minvalde, madene sığınmış aile hep birlikte ‘birlikte çok güzel bir geleceğimiz var’ gibi sözleri olan şarkılar söylüyor. Yeni gelen yılı ya da bayramları coşku içinde kutlayan insanlığın içine düştüğü hazin yanılsama perdeden hepimize geçiyor. Siyahi genç kızın ‘gökyüzünü göremem, rüzgârın yağmurun kokusunu alamam, maviliğe sonsuza kadar hasretim’ yakarışıyla yükselen ezgisine balerin annenin ‘burada güvendeyiz, biz bir aileyiz’ tesellisi yetmiyor. Sanayici babanın ‘diğer şirketler daha kötüydü, bir milyar insana enerji sağladım, en azından temiz su sağlamak ya da şempanzeleri kurtarmak (?) için çalıştım’ benzeri savunmalara girişmesinin artık hiçbir yararı yoktur. Aileyi çevreleyen karanlık ürkütücü bir boşluktur yalnızca.

Amerikalı sinemacının şaşırtıcı denemesi gerçek bir tuz madeninde alan derinliğini ve renk paletini çok başarılı kullanmış olan, Andrey Zvyagintsev başyapıtlarının usta görüntü yönetmeni Mikhail Krichman’ın üstün çabası ve başta Shannon, Swinton ve Mackay olmak üzere tüm oyuncu ekibinin müzikal yeteneklerini de konuşturduğu nefis performansları ile büyülüyor. Mevsimin bu ilgiye değer sürpriz denemesi bir hafta içinde kısıtlı bir gösterim düzeni sonrasında sinemalardan kalkmış gibi duruyor. Bir yerlerde bulup izlemeye çalışın.

(03 Mayıs 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu