D.O.Z. 30 Mayıs’ta Sinemalarda, Türkiye Çapında Reklam Kampanyası Başladı

30 Mayıs 2025 tarihinde vizyona girecek olan D.O.Z., Türkiye genelinde büyük bir reklam desteğiyle sinema salonlarında yerini almaya hazırlanıyor. Hem 16 yaş ve gençler, hem de yetişkinlerle eğlenceli bir bağ kurup hikâyesi ile seyirciyi ekranlara kilitleyecek filme özel duygusal, aynı zamanda eğlenceli müzikler yapıldı; müzik seyirciyi etkileyen önemli detaylardan biri haline geldi. Filmde, Doğu çocukluktan beri aşık olduğu Zümrüt’le evlenerek yaşadıkları semti terk etmek istemektedir fakat ekonomik sebeplerden dolayı bu mümkün görünmemektedir. Doğunun en yakın arkadaşı Gökhan’ın kısa yoldan para bulmak için büyük bir planı vardır.

İyinin ve Kötünün Ötesinde: Liliana Cavani Filmleri Sinematek / Sinema Evi’nde

Kadıköy Sinematek / Sinema Evi sezonun son programında Liliana Cavani’nin ünlü Alman üçlemesini de içeren küçük bir retrospektifine yer veriyor*. 70’li yıllarda erkek egemen İtalyan sinemasında parlak bir çıkış yapmış olan Cavani sinema aleminde 1974 yapımı ünlü ‘Gece Bekçisi / Il Portiere di Notte’ ile tanınır. Yetmişler ikinci yarısının ülkemizdeki kısır sinema ortamına bir hazine gibi düşmüş olan filmi ilk kez bugünkü Fitaş pasajının alt bölümünde yer alan görkemli Dünya Sineması’nda izlemiştim. O dönem bazı bölümleri sansürün hışmına uğramış olan yapım, sürprizlerle ilerleyen cesur öyküsü, karanlık ve gizemli atmosferiyle biz genç sinemaseverleri büyülemişti.

‘Gece Bekçisi’nin temelini, Yahudi soykırımından kurtulan Lucia (Charlotte Rampling) ile toplama kampından tanıdığı eski Nazi subayı Max (Dirk Bogarde) ile yıllar sonra karşılaştığında kurduğu ilişki oluşturur. İkilinin alışılmışın ötesindeki tutkulu beraberliğinde iyi ile kötü arasındaki çizgi belirsizleşir, işkenceci ile tutsak, suçlu ile kurban farkının silikleşir. Sadomazoşist bir cinsel gerilim ortamında insan doğası, suç, kötülük, şehvet, fiziksel ve ruhsal acı, tutsaklık ve aşık olma hakkındaki genel geçer yargılarımızı sorgulayan benzersiz bir deneyim yaşanır.

Yönetmen, Lucia’nın Max’a olan bağımlılığını yalnızca travmatik bir ilişki olarak ele almaz. Faşizmin salt bir ideoloji olmayıp, bireylerin duygusal ve cinsel dünyalarında yerini alan bir fenomen olarak bireyin iktidar arzusuyla nasıl kesiştiğinin analizine soyunur. İktidar olgusunu didiklerken, faşizmin bireysel ve toplumsal düzeyde nasıl içselleştirildiğine kafa yoran film geçmişte farklı eleştirilerin hedefi olsa da, Nazizmin cinsel psikopatolojisini konu edinen bir dekadans sinemasının, Luchino Visconti’nin ‘Lanetliler / La Caduta degli Dei’ (1969), Bob Fosse’un ‘Kabare: Elveda Berlin / Cabaret (1972), Pier Paolo Pasolini’nin ‘Salò ya da Sodom’un 120 Günü’ (1975) benzeri ünlü klasiklerin izini süren çetin bir deneme olarak sinema tarihindeki yerini almıştır.

50 yıl öncesinde genç zihnimizi derinden etkilemiş bu ünlü klasik, gencecik Rampling ile kariyerinin doruğundaki Bogarde’ın muhteşem kompozisyonları ve özellikle Lucia’nın SS subaylarının önünde yarı çıplak yarı üniformalı, 30’lu yıllarda Marlene Dietrich tarafından söylenmiş Frederick Hollander bestesi ‘Wenn Ich mir was Wünschen dürfte’ adlı melankolik şarkıyı yorumladığı ve Max’ın bu sahneyi İncil’den ‘Salome’nin öyküsü ile kutsadığı o muhteşem sekans ile hatırlanır.

Filmin Avrupalı eleştirmenlerce göklere çıkartılmasının ardından Cavani yine iddialı bir projeye soyunur. Sinematek’in programında yer alan üçlemenin ikinci filmi ‘İyinin ve Kötünün Ötesinde / Al di là del Bene e del Male’ ülkemizde gösterime girmedi. Yarım asır önce İtalyan Kültür Merkezi’nin tarihi salonunda bir avuç izleyici ile tanıma şansı bulduğumuz bu sıra dışı yapım, 1880’lerde dönemin ahlâkçı baskısına ve yeşermekte olan faşizm dalgasına karşı özgürleşme arzusuyla birbirlerine tutunan Alman filozof Friedrich Nietzsche (ünlü Bergman oyuncusu Erland Josephson), bir diğer düşünür olan yakın dostu Paul Rée (Robert Powell) ve psikanalist yazar Lou Andreas – Salome (Dominique Sanda) arasındaki üçlü birlikteliğe odaklanır. Adını Nietzche’nin kitabından alan film, referans verdiği iyi ve kötü arasındaki ikililiği, cinsellik, cinsiyet rolleri ve ilişki kurma kalıpları üzerinden sorgularken, arzu ve güç dinamiğini neşter altına yatırır.

2021 tarihli restore edilmiş kopyasından gösterilen filmde, yeni bir ahlâk inşa etmek gerek diyen Rée’ye karşılık, iffetin doğaya karşı bir suç olduğunu ileri süren ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ yazarı ‘hayatın ahlâkla ilgili olmadığını’ savunur. St. Petersburg’un soğuğundan biraz güneşli hava için Roma’ya gelmiş olan Lou Andreas – Salome de benzer fikirlerini ortaya koyar: ona göre iyi ve kötü tanımları hayata ayak uydurabilmek için vardır yalnızca. Hiçbir ideale göre yaşamak istemeyen Lou, dönemin erkek egemen sinemasında eşine pek rastlanmayan feminist baskın bir karakter olarak zihinlere kazınır. Birlikte özgürce yaşamaya karar veren üçlü, bir nikâh fotoğrafı çektirmek ister. Fotoğrafçıda dekor bir at arabasının tepesinde kırbacını iki adama sallayan Lou’nun yer aldığı bölüm tarihi belgenin bire bir canlandırıldığı kilit bir sahne olarak sinema tarihindeki yerini almıştır.

Cavani retrospektifindeki filmlerden 1969 yapımı ‘Yamyamlar’ / I Cannibali’ Sofokles’in ünlü tragedyası ‘Antigone’nin ’68 kuşağı ruhu ile zamanın İtalyası arasında parallellikler kurmayı hedefler. Ölü bedenlerle dolu kent sokakları ile açılan film, baskıcı bir tiranlığa baş kaldıran ve bu uğurda yaşamlarını yitiren kişilerin huzur içinde defnedilmesini yasaklayan düzene karşı durarak bu insanlara hak ettikleri adaleti getirmeye çalışan genç Antigone ile Tiresias’ın devrimci mücadelesini anlatır. Sokaklarda yaşanan yoğun şiddet dönemin politik ikliminin aynasıdır. Çekimler Milano’da gerçekleşse de anlatıdaki kent kurgusaldır.

Alman üçlemesinin üçüncü ayağı olan 1981 tarihli ‘Deri / La Pelle’ ise bir Curzio Malaparte uyarlamasıdır. Yazarın 1949’da yayımlanmış aynı adlı otobiyografik romanı Amerikan ordusunun İkinci Dünya Savaşı yıllarında faşist işgal altındaki Napoli’yi özgürleştirmesinin iki yüzlü yapısını gözler önüne serer. Malaparte rolünde efsanevi aktör Marcello Mastroianni’nin yer aldığı yapım, İtalyan kumandan ile göreve gelmiş genç yaştaki Amerikan askeri etrafında bir hikâye örgüsü kurar. Cavani iktidar mekanizmalarının beden üzerindeki tahakkümünü toplumsal cinsiyet, cinsellik, ırkçılık gibi temalar üzerinden aktarırken, savaşın acımasız gerçekliğini kendine özgü estetiğiyle aktarmayı sürdürür.

*Cavani filmleri 13 – 20 Haziran tarihleri arasında son kez gösterilecektir.

(31 Mayıs 2025)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Eskişehir Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni Gerçekleştirildi

22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali’nin açılış töreni gerçekleştirildi. Törene Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Görüntü Yönetmeni Erdoğan Engin, Yapımcı Leyla Özalp, Yönetmen Şerif Gören’in eşi Zeynep Gören, sevilen oyuncular Suna Selen, Serdar Orçin ve Ece Dizdar, sinemamızın önemli isimleri, akademisyenler, basın mensupları festival sponsorları, şehir protokolü, öğretim elemanları, öğrenciler ve sinemaseverler katıldı. Emek ve Onur Ödülleri takdim edildi.

Eskişehir Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni Gerçekleştirildi yazısına devam et

Ayakkabı Kutusundaki Planlar

Cannes 2025 Altın Palmiye seçkisinden ilk turfanda ürün bizde de gösterime girmiş bulunuyor. Wes Anderson’ın dini, tarihsel ya da siyasi figürlerden esinlenerek yarattığı kendine özgü sinema evreninin taze çalışması ‘Fenike Planı / The Phoenician Scheme’ kendisinden alışık olmadığımız şiddet yüklü bir sekansla açılıyor. 1950’lerde dünyanın en zenginlerinden iş insanı Anatole Zsa-zsa Corda’nın (Benicio del Toro) çift motorlu uçağı Balkanlar üzerinde seyrederken bir patlama oluyor ve çıkış kapısında oturan özel asistanının belinden yukarısı havaya uçuyor. Corda uçağı kontrol altına almaya çalışsa da bir mısır tarlasına düşmekten kurtaramıyor. İş dünyasının karanlık figürü uğradığı bu altıncı suikast teşebbüsünden kurtulmadan önce öteki dünyanın kapısını aralar gibi oluyor. Hüküm vakti beklenirken Tanrı (o da Bill Murray oluyor bu filmde) ona bir şans daha bahşediyor. Bundan sonra, kötü şöhretli oligarkın yıllardır görüşmediği rahibe olmaya hazırlanan kızı Leisl (Kate Winslet’ın gerçek hayattaki kızı Mia Threapolton) ile

buluşarak tüm varlığını insanlığın refahı (!) için kullanılmak üzere ona bırakmaya karar veriyor. Tuhaf ikili Corda’nın ölmeden önce hayata geçirmeye azmettiği filme adını veren planı hayata geçirmek için serüven dolu bir yolculuğa çıkıyor. Böylece, ülkemizden pek aşina olduğumuz ‘ayakkabı kutularında’ muhafaza edilen stratejik planlar uyarınca Orta Doğu ya da Kuzey Afrika’da konuşlanmış, ‘vah zavallı Ukrayna’m misali’ yeraltı madenleri emperyalist güçlerin ağzını sulandıran ‘Bağımsız (!) Fenike Cumhuriyeti’nde üç aşamalı ve çok büyük çaplı altyapı projesi için ihtiyaç duyulan yüklü meblağ için konsorsiyumları ve varlıklı aile yakınlarını ikna süreci başlıyor.

Anderson son dönem filmlerinde olduğu gibi çok karakterli filmlerine yeni bir örnek eklemiş. Ancak bu defa, üstadın 20. yüzyılda yaşamış Aristotle Onassis ya da Stavros Niarchos gibi ünlü milyarderlerden, biraz da Lübnanlı eşinin babası zengin iş adamı Fouad Malouf’tan esinlendiği Corda karakteri filme damgasını vuruyor. Kötü şöhretli iş insanının teklifine şüpheyle yaklaşan Liesl, hayırsız babasının nedamet girişimini biraz da annesinin esrarengiz ölümündeki sırrı öğrenebilmek için kabulleniyor ve karanlık işlerin döndüğü emperyal alemin kalbine ‘Michael Corleone’ misali dalıveriyor. Filmin diğer oyunculardan rol çalan güzel sürprizi ise genç

rahibe adayına delicesine tutulan Norveçli böcekbilimci Björn Lund’u canlandıran Michael Cera’dan geliyor. Yan eksenlerde ise Anderson evreninin eski-yeni tüm tanınmış oyuncuları arzı endam ediyor. Marsilyalı Bob’ta Mathieu Amalric, Kuzen Hilda’da Scarlett Johansson, Nubar amcada Benedict Cumberbatch, yüksek bahisli nefis basketbol atışması sekansının demiryolu baronlarında Tom Hanks ile Bryan Cranston, Prens Faruk’da Riz Ahmed, baş rahibede Hope Davis, siyah-beyaz ahiret sekanslarında F. Murray Abraham, Willem Dafoe gibi eşsiz bir ensemble bu manik hızda ilerleyen yapımda bir görünüp bir kayboluyor.

Önceki yapıtlarından farklı olarak doğrusal bir çizgi üzerinden yol alan yapım Anderson sinemasının simetrik özeni, Bruno Delbonnel’in göz kamaştıran rengarenk planları, İncil tasviri siyah-beyaz kadrajları ile göz kamaştırıyor. Alexander Desplat’nın Bach, Ravel ve ağırlıklı olarak Stravinsky ezginleri ile sarmalanmış müzik çalışması eşliğinde Anderson dünyasına dolu dizgin dalıyoruz bir kez daha.

(30 Mayıs 2025)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Engelsiz Filmler Festivali Başladı

Engelsiz Filmler Festivali, 13. yılında, 23 – 29 Mayıs 2025 tarihleri arasında Ankara’da Goethe – Institut salonlarında sinemaseverlerle buluşuyor. Engelsiz Filmler Festivali’nin programında yer alan kısa ve uzun tüm filmler sesli betimleme ve ayrıntılı altyazı ile erişebilir olarak sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Gösterimlerin ardından film ekipleriyle yapılan söyleşilerde, atölye ve ödül töreninde işaret dili tercümesi de gerçekleştiriliyor.

Korkut Akın Yazıyor: Duygu, Titizlik ve Aksiyon: Mission: Impossible – Son Hesaplaşma

Görevimiz Tehlike, sinemanın belki de en uzun süreli, en çok ilgi çeken, seyircinin beklentisini karşıladığı için de arkası gelen önemli bir serisi. “Son Hesaplaşma” da serinin 8. filmi. Tom Cruise, 60 yaşına rağmen hâlâ dinç, hâlâ hareketli, hâlâ güçlü… Bu, filmin taşıyıcısı olduğunun da kanıtı. Zaten bu, “Son Hesaplaşma” sanki tek başına Ethan filmi. Hepimizin bildiği gibi ekibini koruyan, savunan ve asla arkada bırakmayan Ethan yine … Devamı… »

İzmir Edebiyat – Sinema Buluşması III

Karşıyaka Belediyesi ve Kültürlerarası Sanat Derneği iş birliğiyle Çatı Bostanlı’da gerçekleştirilecek 3. İzmir Edebiyat ve Sinema Buluşması için geri sayım başladı. Usta edebiyatçılar Attila İlhan, Tarık Dursun K, Selim İleri, Habib Bektaş ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserlerinin sinemaya uyarlanma süreçlerine ilişkin panel, söyleşi ve film gösterimlerinin yer alacağı buluşma, 26 – 30 Mayıs günleri arasında İzmirliler ile buluşacak. Etkinlik, 26 Mayıs 2025 Pazartesi günü saat 20:00’de Çatı Bostanlı’da başlıyor. Karşıyaka Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Leyla Keskiner’in yapacağı konuşmanın ardından “Edebiyattan Sinemaya” başlıklı panel gerçekleşecek.

İzmir Edebiyat – Sinema Buluşması III yazısına devam et

İthaki Yayınları 29 Mayıs Kitapları

İthaki Yayınları, 29 Mayıs’da satışa sunacağı kitaplarını açıkladı. Naomi Alderman’ın İtaatsizlik ve Jack London’un Denizin Çağrısı adlı kitapları 29 Mayıs’da satışa sunulacak. Jack London, Amerikan edebiyatının cesur ve maceraperest ruhunu yansıtan bir yazardır. Toplumsal adaletsizlik, vahşi doğanın acımasızlığı ve insanın hayatta kalma mücadelesi gibi temaları yalın bir dille işlemiştir. Demir Ökçe ve Beyaz Diş gibi eserleriyle tanınsa da, ilk eserlerinden Denizin Çağrısı, yazarın özel edebi yeteneğini gözler önüne seren eseri sayılır. Roman, genç Joe Bronson’ın beklenmedik şekilde bir istiridye avcısı gemisine katılmasıyla başlayan soluk kesici bir macerayı anlatır.

İthaki Yayınları 29 Mayıs Kitapları yazısına devam et

Fiziksel Şakalar ve Görsel Mizah: Fenike Planı

Wes Anderson’un, Roman Coppola ile birlikte yazdığı bu son filmi “Fenike Planı” (The Phoenician Scheme) şaşırtan bir sahneyle açılıyor. Yönetmeni tanıyanlar, onun ne kadar farklı ve absürt çizgisi olduğunu bilir, ama bu hepsinin üstünde.

Benicio del Toro (Zsa-zsa Korda), bilmem kaçıncı kez [filme göre altıncı olsa da, gör(e)mediğimizin çok daha fazla olduğunu düşünüyorum] uçak kazasından kurtulur. Hemen düzeltmem gerekir, bu kaza değil bir sabotajdır. Kim, niye öldürmek ister Korda’yı? Toro’nun ifadesiz ya da poker suratlı duruşu kocaman bir soru işareti oluşturuyor izleyicinin kafasında. Bir futbol takımı kuracak kadar (madem absürt, örnekleri de öyle vermek gerekir) çocuğu vardır, biri kız. Hiçbiriyle doğru düzgün ilgisi olmamış, büyümelerine tanıklık bile etmemiştir. Mirasını Rahibe de olan kızı Liesl’e (Mia Thereapleton) bırakacaktır.

Her kaza veya suikast sonrası ölse de, tanrılar katında bir şekilde diriltilir ve yaşama döndürülür. Bu kadar absürt olunca her şey, film gerçekten komik geliyor insana. Yer yer gülseniz de merak ağır basıyor ve neler olacağını bekliyorsunuz. Özgün ve özgür bir yorum bekliyor izleyiciyi. Şaşırtıcı ama alabildiğine merak yüklü.

Hemen her sahne bilinçli olarak çok iyi donatılmış, resimler, gravürlerle bezenmiş. Simetriye uyulmuş. Film boyunca görüntünün aksamadığını kabûl etmeliyiz. Müzik ise gerçekten güzel; sadece güzel ile kalsa iyi, çarpıcı, izleyicinin içine işleyecek denli duygusal.

Korda’nın ifadesiz yüzü başlı başına komik zaten. Buna ek(lem)lenen devrimciler, suikastçılar, çocukların oyunları, ama en çok da kutularda yer alan yönergeler. Evet, Anderson, eski filmlerdeki gibi “karton” koyup (sessiz sinema döneminde, bölümler araya konan yazılarla ayrılırdı) başka bir kutuya geçiyor. Her kutu bir öncekinden daha ilginç, daha absürt, daha farklı. Bir yanıyla kişisel yozlaşma bir yanıyla da toplumsal bilinç geliştirme ile iç içe akıyor film.

Haklısınız, absürt bir filmi anlatmak da alabildiğine absürt. Ancak izlemek, o keyif almak gerekli. Yorumu da tabii ki sizlerde…

30 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(29 Mayıs 2025)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Jurassic World: Yeniden Doğuş Filminin Türkçe Dublajlı ve Alt Yazılı Yeni Fragmanı ve Afişi Yayınlandı

Yeni fragman ve afişi yayınlanan Jurassic World: Yeniden Doğuş’ta yeni bir çağ başlıyor. Bu yaz, Jurassic World üçlemesinin her bir filmin küresel gişede 1 milyar doları aşmasıyla sona ermesinden üç yıl sonra, ebedi Jurassic serisi Jurassic World: Yeniden Doğuş ile ustaca yeni bir yöne evriliyor. İkonik aksiyon yıldızı Scarlett Johansson, Emmy adayı Jonathan Bailey ve iki kez Oscar kazanan Mahershala Ali’nin başrollerini paylaştığı bu ayeni bölümde bir kurtarma ekibi, geride kalan en kötülerin en kötülerinin yaşadığı, orijinal Jurassic Park’ın araştırma tesisi olan bir adaya, Dünya üzerindeki en tehlikeli yere doğru yola çıkıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yeni fragmanı izlemek için tıklayınız: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Jurassic World: Yeniden Doğuş Filminin Türkçe Dublajlı ve Alt Yazılı Yeni Fragmanı ve Afişi Yayınlandı yazısına devam et

21. TÜRSAK Çocuk Filmleri Festivali’nde Heyecan Tüm Hızıyla Sürüyor

Sinema tutkusunu çocuklara kazandırmayı ve hayal güçlerini geliştirmeyi amaçlayan 21. TÜRSAK Çocuk Filmleri Festivali tüm coşkusuyla sürüyor. Bugün sona erecek festival, minik katılımcılara hem öğretici hem de keyifli deneyimler sunuyor. Festivalin bugünkü programında çocuklar Yaratıcı Yazarlık Atölyesi ve Oyunculuk Atölyesi etkinliklerinde buluştu. Atölye, çocukların hayal dünyalarından ilham alarak çeşitli özgün karakterler oluşturmalarıyla başladı. Her karakterin hem dış görünüşü hem de kişilik özellikleri çocuklarla birlikte tasarlandı.

Dreamworks Animation’dan Kim Demiş Kötüyüz Diye? 2 Filminin Ana Afişi ve Yeni Fragmanı Paylaşıldı

Ana afişi ve yeni fragmanı paylaşılan, DreamWorks Animation’ın Kim Demiş Kötüyüz Diye? filminin yeni bölümünde, suçlu hayvanlar çetesi üyeleri, yeni ve iyi insanlara dönüşmeye çalışırken, güven bulmakta zorlanıyorlar. Tümüyle kadınlardan oluşan bir suçlu çetesi tarafından “son bir iş” yapmaya zorlanarak emekliliklerinden çıkarılıyorlar. Aaron Blabey’in New York Times çok satanlar listesinde yer alan kitap serisinden uyarlanan filmde, ilk filmin yıldız kadrosu yeniden bir araya geliyor. Eski rollerine dönen isimler arasında Marc Maron, Sam Rockwell, Craig Robinson ve Anthony Ramos yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Dreamworks Animation’dan Kim Demiş Kötüyüz Diye? 2 Filminin Ana Afişi ve Yeni Fragmanı Paylaşıldı yazısına devam et

Rihanna’nın Yeni Şarkısı Friend Of Mine’ı İçeren Şirinler Filmi’nin Türkçe Dublajlı ve Alt Yazılı Yeni Fragmanı ve Ana Afiş Yayınlandı

Türkçe Dublajlı ve Alt Yazılı yeni fragmanı ve ana afişi yayınlanan Şirinler Filmi’nde Şirin Baba kötü büyücüler tarafından gizemli bir şekilde kaçırıldığında, Şirine Şirinleri onu kurtarmak için gerçek dünyaya bir göreve götürür. Şirinler evreni kurtarmak için kaderlerini neyin belirlediğini keşfetmelidir. Şirinler Filmi, Rihanna, James Corden, Nick Offerman, JP Karliak, Daniel Levy, Amy Sedaris, Natasha Lyonne, Sandra Oh, Octavia Spencer, Nick Kroll, Hannah Waddingham, Alex Winter, Maya Erskine, Billie Lourd, Kurt Russell, John Goodman ve Xolo Mariduena’nın da bulunduğu yıldızlarla dolu güzel bir seslendirme kadrosuna sahip.

  • Basın Bülteni
  • Yeni fragmanı izlemek için tıklayınız: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Engelsiz Filmler Festivali 2025 Başlıyor

Bu yıl onüçüncü kez gerçekleştirilecek Engelsiz Filmler Festivali, 23 – 29 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da Goethe – Institut’te sinemaseverlerle buluşacak. Tüm film gösterim ve etkinliklerin ücretsiz olarak takip edilebileceği festival; görme, işitme ve ortopedik engeli olan sinemaseverler için erişilebilir olarak düzenleniyor. Ülkemizdeki kısa film üretiminin gelişimine katkıda bulunmayı ve tüm dünyadan nitelikli örnekleri festival izleyicisi ile erişilebilir olarak buluşturmayı amaçlayan Kısa Film Yarışması’na bu yıl konu sınırlaması olmaksızın kurmaca ve animasyon türünde, süresi 20 dakikayı aşmayan 36 dünya ülkesinden 165 kısa film başvurdu.

Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali Başlıyor

“Sofradan Beyazperdeye: Yemek ve Sinemanın Buluşma Noktası” temasıyla gerçekleştirilecek olan Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali başlıyor. Katılımcıları gastronomi ve sinema odaklı birçok etkinliklerle buluşturacak festival 23 Mayıs Cuma günü Urla’da kapılarını açacak. İzleyicilere yalnızca gastronomiyi değil, sinemanın derin anlatı gücünü de sunmayı hedefleyen festivalin direktörlüğünü Gülper Ergün üstleniyor. Festival, katılımcılara ilham kaynağı olacak buluşmalar, interaktif deneyimler sunmayı hedefliyor. Urla’nın kendine özgü gastronomik zenginliklerini ve bölgeye ait tatlarını dünya çapında görünür kılmak da festivalin temel amaçları arasında yer alıyor.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu