Justin Denton’un yönettiği ve Carter Shimp, Elizabeth Laidlaw, Marcelo Wright, Larry Yando ile Shaina Schrooten’in oynadığı Ruh Yiyici (Curse of the Sin Eater), 31 Ocak 2025’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Liseden terk, fakir bir tamirci olan Rick Chicago’da arkadaşının yanında ay sonunu zor getirerek yaşamaya çalışan bir gençtir. Rick zengin milyarder George Drayton’ın evinde çalışırken bulduğu birkaç bin doları çalarken yakalanır. Bunun üzerine zengin milyarderin oldukça cömert bir teklifiyle karşı karşıya kalır. Hayatının son günlerine yaklaşmış olan George bütün mirasını Rick’e bırakmaya hazırdır.
Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi Filminin Basın Toplantısı Yapıldı
Ufuk Bayraktar’ın başrolünü üstlendiği, Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi filminin basın toplantısı Renaissance İstanbul Polat Bosphorus Hotel’de gerçekleşti. Yoğun bir katılımın yaşandığı Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi filminin yönetmeni Uğur Bayraktar, sözü ilk alan isim oldu. Bayraktar, “Yazarken beni motive eden en büyük şey, Ufuk’u seven insanlar oldu. Bunun karşılığını ödeyemiyoruz. İlk filmden sonra üç buçuk yıl beklememizin sebebi bundan.” dedi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi Filminin Basın Toplantısı Yapıldı yazısına devam et
Cevabı Esen Rüzgârda Dostum: Tam Bir Bilinmez
Şarkı sözü yazarı olarak ilk ve tek Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Bob Dylan’ın biyografisi, sadece müzikseverlerin değil, şiirseverlerin de ilgisini çekecek.
Bilindiği gibi ödülünü almaya da gitmeyen Dylan, Nobel kazanacak biri olarak görülmedi, şiirleri küçümsendi ama hiç polemiğe girmedi. Bu filmden sonra yeniden tartışmaya açılacaktır, ama artık kimse onun şiirlerini tartışmıyor. Ödül ise, Nobel bile olsa çok da umurunda değil kendisinin.
James Mangold, senaryosunu Jay Cocks ve Elijah Wald ile birlikte yazdığı filmi gerçekten ritmini yitirmeden çekmiş. Bob Dylan rolünde (Timothée Chalamet) hiç rol yapmıyormuş gibi oynamış, sanki o yılların genç ama dik duruşlu Bob’u gibi… 80 yaşını aşmış Dylan’ı bir filmde anlatmak mümkün mü, pek değil. Sesi değil ama sözleri çok güçlü, çok değerli… ilişkileri de kuşkusuz. Eskilerin nevi şahsına münhasır dedikleri farklılığı gerçekten başından sonuna kendini gösteriyor. Bu kadar süreklilik ve kararlılığı bir filme sığdırmaya çalışmak, onu aslına uygun anlatmamak demekti zaten. İzleyici hem nasıl yazdığını hem nasıl söylediğini hem de (sanki filmde vurgulanmak istenen özelliği buydu) kararlılığını, düş(ünce)lerini olduğu gibi hayata geçirdiğini izliyor. Bu, önemli, çünkü bazen bu kadar soğuk ve uzak durmak sevilmemekle de iç içe girebilir. Ancak Dylan bir kalıba girmeyi reddettiği gibi, sokulamaz da… Asla.
Halk müziği efsanesi Pete Seeger (Edward Norton) ile tanışan Dylan, elektrikli çalgıları da katarak rock yapmak ve bunu tek değil orkestra ile sahnede yapmak isteyince itirazlar artar. Yakınlaştığı Joan Baez (Monica Barbaro) ile yürümek yerine Baez’e karşı Sylvie Russo’ya (Elle Fanning) yakınlaşır. Burada, kurgusal bir Suze Rotolo izini göz ardı etmemek gerekir. Seeger ile benzeşik gibi olsalar da, Dylan’ın özgün duruşu birlikte yürümelerinin önündeki engellerden biridir.
Filmin bir diğer başarısı, dönemin Amerikan siyasasını yansıtması. Bir yanda Sovyetler Birliği ile rekabet, diğer tarafta (tabii ki Sovyetlerle birlikte) Küba sorunu, Vietnam Savaşı, Uzay macerası filmin derinliğine katkı sunuyor.
Müzik zaten dorukta… Oyuncuların performansına kimse bir şey diyemez… 8 Oscar adaylığını hak eden bir film.
(04 Şubat 2025)
Korkut Akın
Cehennemin İçindeki Cehennem: Konsey
Papa ölünce kardinaller buluşur. Kardinal-Dekan Thomas Lawrence (Ralph Fiennes), papalık konseyini yönetmekle görevlendirilir. Papalık tacı için dört büyük aday vardır: Liberal Amerikalı Bellini (Stanley Tucci), ılımlı Kanadalı Tremblay (John Lithgow), muhafazakâr Nijeryalı Adeyemi (Lucian Msamati) ve gerici İtalyan Tedesco (Sergio Castellitto). Herkes kendince papalık adayı ama herkesin de bir açığı var, çünkü kendilerinin seçilmesini istiyorlar ve diğerlerini deyim yerindeyse ispiyonluyorlar. Birbirleriyle yüzleşecekler ama hiçbiri “temiz” değil, biliyorsunuz ilk taşı günahsız biri atmalı…
Bizdeki iktidar savaşlarını hatırlattı başından sonuna bu film. Bir farkla: Konsey’de oyuncular gerçekten başarılı, bizdekilerse sadece polemikçi. Konsey’de mekân tarihi ve sanki güzelleştirilmiş film ekibi tarafından, aslında giderek katı dindarlıktan uzaklaşan Hristiyanlar için çökmekte olduğu bile söyleniyor. Filmin görüntüleri, müziği, az ve yalın diyalogları gerçekten güçlü. Kardinallerin bir araya gelip de konuşmalarıyla gerilim de artıyor heyecan da…
Benim ilgimi çeken, Müslümanlarda da aynı, kadınlara söz hakkı verilmemesi. Ancak Sister Agnes (Isabella Rossellini) tüm temayüllere ve geleneğe karşı çıkarak sözünü söyleyebildi. Bu, erkek egemen anlayışlı dinlerin artık kadını kabul etmeleri gerektiğini gözler içine sokuyor.
Bir küçük tarih bilgisi… Çok yıllar önce, kendini iyi saklayan bir kadın papa seçilmiş ve ondan sonra seçilen papa, oturağı delik sandalyeye oturtularak elle kontrol edilmeye başlanmış. Anımsadığım kadarıyla çok yakın bir süre önce o geleneksel kontrolden vazgeçildi. Bu kez, seçilen kendisinin nasıl biri olduğunu söylüyor.
Filmde kimin niye, nasıl seçildiğinden öte yaşanan tartışmalarla birbirlerini dövmeye varacak denli gerilen ilişkiler önemli. Yakın bir zamanda bizde de seçimler yapılacak; tabii ki filmdeki kadar gerilimli ve sorunlu değil, ama adaylar üzerinden yürütülen tartışmalar, haklı/haksız suçla(n)malar sonucu tartışmaya çağırıyor.
(03 Şubat 2025)
Korkut Akın
Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez
James Mangold’un yönettiği ve Timothee Chalamet, Edward Norton, Elle Fanning ile Monica Barbaro’nun oynadığı Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez (A Complate Unknown), 07 Şubat 2025’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Disney Studios Türkiye tarafından vizyona çıkarılıyor.
New York, 1961. Hareketli müzik dünyasının ortasında, Minnesota’dan 19 yaşındaki bir şarkıcı, gitarı ve yeteneğiyle Amerikan müziğinin seyrini değiştirmek üzere şehre adım atar. Greenwich Village’ın efsanevi müzisyenleriyle güçlü bağlar kurarak hızla yükselen gizemli genç, sonunda tüm dünyada yankı uyandıran çığır açıcı, tartışmalı bir performansa imza atar.
- Basın Bülteni
- Web Sitesi
- Fragman: 1 / 2
- IMDb
- Korkut Akın Yazıyor
Konsey
Edward Berger’in yönettiği ve Ralph Fiennes, Stanley Tucci, John Lithgow ile Isabella Rossellini’nin oynadığı Konsey (Conclave), 07 Şubat 2025de Bir Film dağıtımıyla Fabula Films tarafından vizyona çıkarılıyor.
Kardinal Lawrence, dünyanın kadim olaylarından birini, yeni Papa’nın seçilmesi sürecini yönetmekle görevlendirilir ve burada kendisini, Kilise’nin temellerini sarsabilecek bir komplonun ortasında bulur. Vatikan içindeki siyasi rekabet ve entrikalar yoğunlaşırken Kardinal Lawrence, hayatını kaybeden Papa’nın yeni Papa seçilmeden önce mutlaka ortaya çıkarılması gereken bazı kritik sırlarla hayata gözlerini yumduğunu fark eder.
Şebnem Schaefer: Almanya’da Zorbalığa Uğradım, Türkiye’de Ötekileştirildim
Zorbalık kavramını aile ve birey ilişkileri üzerinden anlatan Bağlantı Hatası, 28 Mart’ta vizyona giriyor. Filmde sevilen oyuncu Şebnem Schaefer, lise çağındaki bir kızın annesi rolüyle izleyici karşısına çıkıyor. Almanya’da doğup büyüyen ve Türkiye’de keşfedilen Schaefer, geçmişte yaşadığı zorbalık deneyimlerini “Almanya’da zorbalığa uğradım, Türkiye’de ötekileştirildim” diyerek anlattı. Almanya’da lisedeyken modellik ve sunuculuk yapmak için öğretmenlerinden izin aldığını bunun da sınıf arkadaşlarıyla çeşitli sorunlar yarattığını söyledi. “Tabiri caizse mobbing uyguladılar. Benimle hiç konuşmamaya başladılar, arkamdan türlü türlü dedikodu yapıp güldüler.” dedi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
The Monkey, 21 Şubat’ta Sinemalarda
The Monkey, dünyada en çok okunan ve en popüler korku yazarlarından olan Stephen King’in kısa öyküsünden uyarlanan, Testere, Ruhlar Bölgesi, Aquaman and the Lost Kingdom filmlerinin ünlü yapımcısı James Wan’ın yapımını üstlendiği bir korku filmi. Korku türünün başarılı yönetmeni Osgood Perkins’in imzasını taşıyan filmin başrollerinde en son Netflix’in en çok izlenen dizilerinden olan The Gentlemen’da gördüğümüz, Divergent serisiyle tanıdığımız Emmy adayı Theo James, Elijah Wood ve Emmy ödüllü Tatiana Maslany var. ABD’de dağıtımını NEON’un üstlendiği film, Amerika ve tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de de 21 Şubat’ta gösterime giriyor.
- Basın Bülteni
- Fragmanı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Ferhan Baran Yazıyor: Burada Ölmeye Değer Bir Şey Yok
Lowell arazisinin girişindeki levhada aynen böyle yazılıdır. Sıradağlar ve orman ile çevrili ücra çiftlik evi alabildiğine büyüleyici bir vadiye açılır. Nefes kesecek kadar güzel olduğu kadar tehlikeli yerlerdir buraları. Ormanın vahşi sakinleri kadar bazen dolunayı bile beklemeden karşınıza çıkabilecek bir canavar pusuda sizi bekler. 2020 tarihli ‘Görünmez Adam / The Invisible Man’ ile beklenmedik bir çıkış yapan Avustralya asıllı yönetmen Leigh … Devamı…»
Ferhan Baran Yazıyor: Hangisi Sahte, Hangisi Gerçek
81. Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında dünya prömiyerini yapmış olan ‘Babygirl’ orta yaşlardaki bir çiftin ateşli sevişme sahnesi ile başlıyor. Film her ne kadar kadının orgazmın eşiğindeki yüzüyle açılsa da, çok geçmeden numara yaptığını anlıyoruz. Romy (Nicole Kidman) sevişme sonrası kaçtığı başka bir odada MacBook’undan açtığı porno video ile gerçek bir doyuma ulaşıyor. Parlak bir akademik kariyer … Devamı…»
Masal (Yönetmen: Nilay İslamoğlu)
Nilay İslamoğlu’nun yönettiği ve Ekin Mert Daymaz, Hakan Meriçliler, Nilay Deniz, Gözde Çığacı, Tarık Uğur Özenbaş, Cenk Acarlar ile Yasmin Albay’ın oynadığı Masal, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Onea Production tarafından vizyona çıkarılıyor.
Masal, Kıbrıs’ta otel sahibi baba ve kızın, Nehir ve Kaan’ın romantizm ve heyecan dolu hikâyesini konu alıyor.
Tete ve Masal: Rüyalar Diyarı Filmi Vizyona Girdi, Filmin Oyuncusu ve Yapımcısı Mert Turak ile Filmin Prensesi Pelin Karahan, Saba Tümer’in Program Konuğu Oluyor
Keyifli sohbetlerin değişmez ismi Saba Tümer, 27 Ocak akşamı programında yine çok özel isimleri misafir ediyor. Oyunculuğa duyduğu aşkı ve bu yolda neler yaşadığını anlatan Mert Turak özel hayatı ile ilgili daha önce hiçbir yerde paylaşmadıklarını anlatıyor. Tete ve Masal: Rüyalar Diyarı filmindeki rolünü hemen kabul ettiğini söyleyen Pelin Karahan, “Prensesi oynar mısın?” dediler, “Kim prenses olmak istemez ki?” diyerek kabul ettiğini söyledi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Uçan Köfteci
Rezan Yeşilbaş’ın yönettiği ve Nazmi Kırık, Selin Yeninci, Cahit Şahin Yalçın ile Aram Dildar’ın oynadığı Uçan Köfteci, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Rez Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Gerçek bir karakterden ilham alınarak gerçekleştirilen film, seyyar bir sokak köftecisinin “uçma” tutkusunun peşinden gitmesini konu alıyor. Karısı Azize’ye olan sevgi ve bağlılığı ise çatışmanın doruk noktasını oluşturuyor. Uçma tutkusunu, bir şekilde edindiği paramotor ile hayat geçirmek için çaba sarf eden Köfteci Kadir, rengarenk paraşütü ile gökyüzünde salınmaya hazırlanırken, üzerine çöken toplumsal karanlığa meydan okuyor.
Tepetaklak Özgürlük Hayalleri
‘The Brutalist’ Nazi zulmünden kurtulmayı başarmış Macar Yahudisi mimar László Tóth’un (Adrien Brody) Amerika serüveniyle açılıyor. Tóth (Adrien Brody) hayatını yeniden inşa etmek için yabancı bir ülkeye kapağı atma şansını elde etmiştir, ancak hayalini kurduğu ‘Amerikan Rüyası’na dahil olmak o denli kolay olacak mıdır. Oyunculuktan gelme yönetmen Brady Corbet, Tóth’un Yeni Dünya’nın simgesi ‘Özgürlük Anıtı’nı tepetaklak bir açıdan gördüğü ilk sahne vasıtasıyla bunun olanaksızlığını baştan haberliyor.
Vizyoner mimar Ellis adasındaki kontrollerin ardından Pennsylvania’ya yerleşmiş kuzeninin yanına sığınıyor. Soyadını Miller olarak değiştirmiş kuzen Attila Molnár’ın (Alessandro Nivola) mütevazı mobilya mağazasının deposuna yerleşen genç adam, evin beyaz Amerikalı hanımı Audrey’nin (Emma Laird) ırkçı müdahalesi ile çok geçmeden kendini yeniden sokakta bulacaktır. Harrison Lee Van Buren (Guy Pearce) için tasarladığı kütüphane bölgenin ileri gelen zengininin büyük ilgisine mazhar olduğunda makus talihi değişecek gibi olur. Zengin oligarkın çevresinin desteğiyle Sovyet mülteci kampına sığınmış karısı Erzsébet (Felicity Jones) ve yeğeni Zsófia’yı (Raffey Cassidy) Amerika’ya getirten László, patronunun merhum annesi anısına devasa bir enstitünün tasarım işini alır. Lakin bütün bunlar, göçmenlerin horlandığı, ırkçılığın ayyuka çıktığı dönem Amerika’sında Tóth ailesinin huzura kavuşmasının önüne set çekecektir.
Adını savaş sonrası döneme damgasını vurmuş olan ‘Brütalizm’ akımından alan yapım, araya serpiştirilmiş belgesel bölümlerin de etkisiyle gerçek bir yaşam öyküsü gibi sunulmuş olsa da vizyoner sanatçının hikâyesi, savaş sonrası yıllara damgasını vurmuş, ‘Le Corbusier, William Pereira, Moshe Safdie, Denys Lasdun, Alison & Peter Smithson ve özellikle Marcel Breuer gibi yaratıcılardan esinle, dekoratif tasarımdan ziyade yapısal unsurları vurgulayan mimari tarzın izini sürüyor. Corbet, sade ve anıtsal Brütalist yapıların göçmen deneyimini yansıttığını, kapsam ve ölçek olarak bu binaları, var olma savaşı veren tasarımcıların dışavurumu olarak gördüğünü ifade ediyor. Yönetmen filmdeki enstitünün inşasını da Tóth’un geçmişine dair travmaları ile hesaplaşmasının sembolü olarak kurgulamış.
Lol Crawley’nin usta işi görüntüleri, Daniel Blumberg’in 30 yıllık serüveni dönemin popüler müzik parçaları ile yoğurduğu müzik çalışması eşliğinde, ‘The Brutalist’in sağlam çıkış noktasından sembolik bir serüvene yol alışı baştan peşin bir heyecan uyandırıyor. Ama film yolda tökezliyor. Hikâyenin şekillendiği ilk bir saatlik bölüm, mağdur mimarın Holokost cehenneminden yeni bir geleceğe kaçışı, Tóth’un vaadler ülkesinde başına gelenler, kendisi gibi ırkçılıkla boğuşan siyahi dostu Gordon (Isaach de Bankolé) ile dayanışması Brody’nin sağlam oyunculuğu ile ustaca verilmiş. Buna karşılık ilerleyen bölümlerde filmin yoğun bir melodrama kaydığını, 3,5 saati aşan süresiyle 4 bölümlük mini dizi standardına düştüğünü görüyoruz. Vahşi kapitalizmin temsilcisi Van Buren karakteri (ve de veliahtı Harry Lee) Guy Pearce ve Joe Alwyn gibi iyi oyunculara rağmen yüzeysel kötü adam çizgileri içinde kalmış. Bu da on yıllara yayılan hikâyesinde Tóth’un hem kurtarıcısı hem de işkencecisi haline gelen Van Buren karakteri aracılığı ile patronaj sisteminin bir sanatçı ve onun vizyonu üzerindeki huzursuz ve yıkıcı etkileri üzerine yeterince derinleşmemizi engelliyor.
(02 Şubat 2025)
Ferhan Baran
SİYAD, Belgesel, Kısa ve Fantastik Film Adaylarını Açıkladı
Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) belgesel, kısa ve fantastik film kategorilerinde 2024 yılı en iyi film adaylarını açıkladı. Dernek bünyesinde oluşturulan kurullar, gerçekleştirilen yapımlar arasından yılın en iyisi olmaya aday filmleri belirledi. Belgesel sinemada beş kısa, beş uzun metraj olmak üzere 10 film iki ayrı kategoride aday gösterildi. Kısa film listesinde ise 10 film yer aldı. Giovanni Scognamillo Fantastik Film Ödülü kategorisinde ise üçü uzun, ikisi kısa metraj olmak üzere beş film aday gösterildi.
SİYAD, Belgesel, Kısa ve Fantastik Film Adaylarını Açıkladı yazısına devam et