Melez, Cuma Sinemalarda

Merakla beklenen yılın korku filmi Melez (The Crossbreed), 02 Mart Cuma günü vizyona giriyor. Gazeteci bir çift olan Amy ve John’un; Amy’nin beklenmedik hamileliği ve aldığı kürtaj kararı sonrasında değişen hayatlarını konu edinen film, İncil’de ve Musevilik’te önemli yeri olan Lilith efsanesinden yola çıkıyor. Melez filmi, Araf, Cennet ve Cehennem üçlemesi ve Kanıt dizisiyle tanınan Biray Dalkıran’ın Amerika’da çektiği ilk film.

Arapsaçı’nın Fragmanı Görücüye Çıktı

Başrollerini Hakan Meriçliler, Açelya Topaloğlu, Şinasi Yurtsever, Ayhan Taş ve Burak Satıbol’un paylaştığı iddialı komedi filmi Arapsaçı’nın merakla beklenen fragmanı görücüye çıktı. Yapımını Insignia Yapım’ın gerçekleştirdiği, yönetmenliğini Ömer Faruk Yardımcı’nın üstlendiği ve senaryosunu Ömer Faruk Yardımcı ile Ayşe Işıkmen’in kaleme aldığı Arapsaçı’nın fragmanı büyük beğeni topladı. 30 Mart’ta seyirciyle buluşacak olan Arapsaçı ezber bozan hikâyesiyle dikkat çekiyor. Başrollerini Hakan Meriçliler ve Açelya Topaloğlupaylaştığı filmin oyuncu kadrosunda ayrıca Köksal Engür, Cihan Ercan, Zeynep Kankonde gibi isimler yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

14. Uluslararası Kar Film Festivali

14. Uluslararası Kar Film Festivali, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 21 – 23 Mart 2018 tarihleri arasında Erzurum’da düzenleniyor. Film oylamalarının “on-line” olarak gerçekleştirildiği tek festival olma özelliğine sahip olan festivalin kapsamı seminer, atölye, gösterim, yarışma, söyleşi, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu sektör çalışanlarının katılacağı oturum, kokteyl, ödül töreni ve gala gecesi biçiminde özetleniyor. Son başvuru tarihi 01 Mart 2018 olarak duyurulan kısa film yarışmasında kurmaca, belgesel, animasyon, deneysel, kamu spotu ve afiş olmak üzere toplam 6 kategoride birinci, ikinci ve üçüncü olan filmler ödüllendirilecek.

14. Uluslararası Kar Film Festivali yazısına devam et

17. Boston Türk Film ve Müzik Festivali

17. Boston Türk Film ve Müzik Festivali film programı 22 Mart’ta Tayfun Pirselimoğlu’nun Yol Kenarı filmi ile başlıyor. Programdaki birçok film, Reha Erdem’in Koca Dünya adlı filmi ve Derviş Zaim’in Rüya adlı filmi de dahil olmak üzere ABD prömiyerlerini yapacak. Ayrıca Fatih Akın’ın Cannes Film Festivali’nde En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre ve En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Paramparça (Aus dem Nichts) adlı filmi de gösterilecek. Festival, Türkiye’nin 90. Akademi Ödülleri’ne aday gösterdiği, yüreklendirici bir film olan Ayla’nın gösterimi ile sona erecek. Boston Türk Festivali Belgesel ve Kısa Film Yarışması’nın ödüllü filmleri ise 01 Nisan’da gösterilecek.

17. Boston Türk Film ve Müzik Festivali yazısına devam et

Hayat, Aşk ve Kontrol

Paul Thomas Anderson’ın sekizinci filmi ‘Phantom Thread’, Amerikalı sinemacının hayranlık uyandıran son çalışması. Stanley Kubrick ve Robert Altman gibi ustaların takipçisi olan usta yaratıcı, Upton Sinclair uyarlaması ‘Kan Dökülecek / There Will Be Blood’dan sonra bir kez daha işbirliği yapıyor çağımızın en iyi oyuncularından Daniel Day-Lewis ile. Aktör son filmi olduğunu beyan ettiği yapımda 50’li yıllar Londra’sının tanınmış giysi tasarımcısı Reynolds Woodcock’a hayat veriyor. Mükemmelliyetçiliği ile tanıdığımız Woodcock, yazar/yönetmenin hayal gücünün ürünü bir kişilik. İngiliz asıllı Amerikalı modacı Charles James’den ve daha çok Christian Dior’un ustaların ustası olarak andığı İspanyol tasarımcı Cristóbal Balenciaga’dan esinlenmiş bir karakter.

Savaş sonrası İngiliz modasının merkezinde, kraliyet ailesini, film yıldızlarını, mirasyedi sosyetik hanımları kendi tarzıyla giydiren Woodcock, tanınmış moda tasarımcıları gibi kontrollü, aşırı titiz, talepkâr bir yaşam sürer. Sahip olduğu moda evi biricik yardımcısı kızkardeşi Cyril’in yönetimi ve gözetimi altındadır. Kendini tamamıyla işine (sanatına) vermiş olan Woodcock, müzmin bekar hayatı sürmektedir. Kadınlar ilham kaynağı olarak hayatına girer ve çıkarlar. Taşradaki nadir bir mola anında karşılaştığı Belçikalı garson kız Alma, alıcı bakışlarıyla orta yaşlı adamın ilgisini çeker. Genç kadın kısa sürede onun hayatında ilham perisi, gözde modeli ve sevgilisi olarak kalıcı bir yer edinir. Lakin işkolik Reynolds, titizlikle organize ettiği hayatının aşkla meşkle altüst olmasına izin vermeye hiç niyetli değildir. Buna karşın Reynolds’u seven ve ona tutkuyla bağlı olan Alma, kendine özgü alışılmadık bir yöntemle onu yola getirmeye kararlıdır.

Türkçe isim konmamış filmin özgün adı, ‘kumaşın içine gizlenmiş dikiş’ anlamına geliyor. Reynolds öylesine tutkuludur ki yaratırken, hazırladığı giysinin astarına, sahibine ithafen görünmez bir dikişle ‘bir talihsizlik yaşamayasın’ benzeri temennilerini yazdığı notlar iliştirir. Sanat ile ticaret arasındaki ezeli kavga doğrultusunda tasarımlarının ticari bir meta olarak teşhir edilmesine itiraz eder. Bir sarhoşluk anında hazırladığı kostüm ile yatağa giren kontesin üzerinden giysiyi çekip çıkardığı coşkun sahnede delice takıntısı tavan yapar.

Bir ‘Pygmalion’ hikâyesi görünümünde başlar ‘Phantom Thread’. Raymonds ürkek Cinderella’sını zengin şölen sofralarında gerçek prenseslerin görkemli dünyasına yerleştirir. Ancak bir peri masalı değildir izlediğimiz. Filmin açılış sahnesinde dile getirdiği üzere, Reynolds hayallerini gerçek kılmıştır, evet. Ancak bunun karşılığı olarak Alma ona her bir zerresini vermiştir. Ama yağma yoktur. Reynolds’un buz kesmiş kalbinin kilidini açmaya, annesinin hasretini çeken onun içindeki büyüyememiş çocuğa soluk aldırmaya niyetlidir genç kadın.

47 yaşındaki Anderson’ın kılı kırk yaran, eserinin her bir karesinin kontrolünden çıkmasına izin vermeyen bir yönetmen olduğunu biliyoruz. Bu çalışmasında görüntü yönetmenliğini de bizzat üstlenmiş. Keza ‘Method oyunculuğu’nun zirve isimlerinden Day-Lewis de aynı kumaştan bir sanatçı. İkilinin kafa kafaya verip geliştirdikleri (hatta Reynolds Woodcock adının Day-Lewis tarafından önerildiği) tasarımcı karakterinin Anderson’ın örtülü alter-ego’su olduğunu da düşünebiliriz. Ancak Amerikalı yönetmen, Reynolds denli takıntılı yaşamadığını, 12 yıldır evli olduğu aktris eşi Maya Rudolph ve dört çocuğuyla birlikte, zaman zaman kaotik hale bürünebilen bir özel hayatı olduğunun altını özellikle çiziyor.

‘Phantom Thread’ ilişkiler üzerine yaman bir deneme. Anderson deneyimlediği ve şahit olduğu benzer ikili ilişkilerden yola çıkarak, filmin iskeletini teşkil eden erkek-kadın beraberliğindeki durmadan değişen güç dengelerinin izini alışılmadık yöntemlerle tasvire girişmiş, böylelikle kariyerinin en kışkıtıcı aşk serüvenini imzalamış. Yönetmen hasta yatağında yattığı bir döneminde karısı onunla ilgilenirken filmin hikâyesi şekillenmeye başlamış zihninde. Sevgi ve ihtimama muhtaç bir halde, kendini zayıf hissettiği bir durumda hayatı ve uğraşları üzerindeki kontrolü kaybetme duygusu iyi gelmiş ona. Hasta yatağında Alma’nın ihtimamına sığınan Reynolds’un huzuru keşfetmenin tuhaf hazzı içinde oluşu gibi.

Hitchcock’un Daphne du Maurier uyarlaması Rebecca (1940) ya da 1944 yapımı George Cukor filmi ‘Işıklar Sönerken / Gaslight’ benzeri, Hollywood’un hazine değerindeki eski gotik aşk öykülerine tutkun Anderson. İsyan eden bir Rebecca hayal etmiş hep. Onun başkaldıran Rebecca’sıdır Alma. Laurence Olivier kumaşından Day-Lewis’in onu kendi yaratım evreninin bir ürünü, sofrasında ve yatağında birlikte olduğu halde yalnızca tasarımlarını taşıyan bir beden olarak görmesine itiraz edecek, üstadın hayatına girmiş diğer kadınların aksine yaratıcının boyunduruğu altına girmeyi reddedecektir.

Bir peri masalından, aşk ile mazoizmin sınırlarında gezinen hınzır bir deneyime dönüşen filminin ana karakteri olarak bir giysi yaratıcısını seçmesini, bu evrenin sinematografik çekiciliğine bağlıyor Anderson. Zarif iç mekanlar ve danteller arasında usul usul ilerleyen ve bizlere Visconti sinemasını anımsatan bir esere imza atıyor. Muazzam Day-Lewis’e Anderson’ın ilk güçlü kadın karakteri olan Lüksemburglu keşfi aktris Vicky Krieps ile ‘Rebecca’nın Mrs. Danvers’ini anımsatan bir rolde İngiliz oyuncu Lesley Manville eşlik ediyor. Jonny Greenwood’un nefis müzik çalışmasına, Schubert, Brahms, Fauré ve Debussy gibi klasik bestecilerin ölümsüz ezgileri eşlik ediyor. Brahms’ın valsinde (opus 39 si minör) İdil Biret’in usta yorumunu dinliyoruz. Her filmi ile gönüllerimizi fetheden çağımızın en önemli yaratıcılarından Paul Thomas Anderson son başyapıtını, geçtiğimiz yıl Nisan ayında kaybettiğimiz, yapıtlarından ve derin hümanizminden etkilendiğini belirttiği yakın dostu ve ustası yönetmen Jonathan Demme’e ithaf etmiş. Geniş bir perdede iyi bir ses düzeniyle izlemeyi ihmal etmeyiniz.

(08 Mart 2018)

Ferhan Baran

[email protected]

Farklı Coğrafyalardan Kadınlar Festival Baharı’nda Buluşuyor

16. Uluslararası Filmmor Kadın Filmleri Festivali basın toplantısı yapıldı. Festival Direktörü Melek Özman ve Program Koordinatörü Alin Taşçıyan’ın açıklamasında, geçen yıl ülkemizde vizyona giren 151 yerli film arasında sadece 7 tanesinin kadınlar tarafından çekilmesine dikkat çekilerek, “Kadınlar neden film çekemiyorlar?” sorusunun etraflıca tartışmaya açılacağı belirtildi. Sinema sektöründeki ayrımcılık, istismar ve tacizin Türkiye’de de konuşulması gerektiği ifade edildi.

Farklı Coğrafyalardan Kadınlar Festival Baharı’nda Buluşuyor yazısına devam et

Mahalle Ekibinin Coşkulu Ankara Çıkarması

Yapımcılığını Med Yapım ile Get Yapım’ın ortaklaşa üstlendiği Mahalle filminin aynı zamanda başrol oyuncuları olan Buğra Gülsoy, Serhat Teoman ve Emre Erkan’ın ilk durağı Ankara ODTÜ Üniversitesi oldu. Filme dair özel detayları ve de kamera arkası görüntülerin de paylaşıldığı söyleşi yoğun katılımla oldukça coşkulu geçti. Sarsıcı ve sürprizli kurgusuyla izleyenleri derinden etkileyecek olan Mahalle, 09 Mart’ta gösterime giriyor.

Mahalle Ekibinin Coşkulu Ankara Çıkarması yazısına devam et

If Filmleri Ankara ve İzmir’de

17. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 25 Şubat’ta sona eren İstanbul ayağının ardından şimdi de Ankara ve İzmir’e geliyor. Yarın (1 Mart) başlayacak ve Ankara ve İzmir’de aynı anda gerçekleşecek If İstanbul, 04 Mart’ta sona erecek. Festival kapsamında Ankara ve İzmir galasını yapacak filmler arasında; Isabelle Huppert’e Locarno’dan En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getiren, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’a modern yorum getiren Fransız komedisi Bayan Hyde (Madame Hyde); bir baba-oğul ilişkisini eşsiz ve farklı mizahıyla anlatan ve Ben Stiller’ın performansıyla hayran bıraktığı komedi filmi Brad’in Durumu: Karmaşık (Brad’s Status) bulunuyor.

If Filmleri Ankara ve İzmir’de yazısına devam et

Festival Heyecanı Yaklaşıyor, Berlin’in En İyileri 37. İstanbul Film Festivali’nde

68. Berlin Film Festivali’nde ilk defa izleyiciyle buluşan, festival takipçilerinin izleme listelerinde şimdiden yerini alan ve sinemaseverlerin merakla beklediği filmler, 37. İstanbul Film Festivali’nin programında yerini almaya başlıyor. Berlin Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen ve Wes Anderson’a En İyi Yönetmen Ödülünü getiren, çocuklarla köpeklerin kahraman olduğu, aksiyon, macera ve duygu dolu epik bir masal olan Isle of Dogs, Türkiye’de ilk kez 37. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle buluşuyor. Malgorzata Szumowska’nın son filmi Twarz (Mug), Marcelo Martinessi’nin Berlin’den 3 ödülle dönen son filmi Las Herederas da programdaki sürpriz filmler arasında yer alıyor.

Festival Heyecanı Yaklaşıyor, Berlin’in En İyileri 37. İstanbul Film Festivali’nde yazısına devam et

7. Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali

Türk Sinemasının usta yönetmeni Atıf Yılmaz anısına düzenlenen 7. Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali kapsamında düzenlenen yarışmanın başvuruları başladı. Forum Mersin tarafından 12 Mayıs 2018 tarihinde gerçekleştirilecek olan yarışma başvuruları 06 Nisan 2018 tarihine kadar devam edecek. Atıf Yılmaz Kısa Film Yarışması bu yıl tema sınırlaması olmaksızın Kurmaca, Belgesel ve Canlandırma / Animasyon türünde eserlere açık olacak. Amatör ve profesyonel olarak sinema ile ilgilenen herkese açık olan yarışmaya katılmak isteyenlerin 06 Nisan Cuma günü saat 18:00’e kadar www.atifyilmazkisafilm.com web adresinden festival başvurularını tamamlamaları gerekiyor.

7. Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali yazısına devam et

Avusturya Kültür Ofisi’nde Kadın Temalı Sessiz Film

Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, 06 Mart günü Avusturya Kültür Ofisi’nde kadınlar için oy hakkı savunucularını (Suffragette) konu alan bir sessiz film gösterilecek. Tanınmış sessiz film piyanisti Gerhard Gruber filme piyanosuyla eşlik edecek. 1988 yılından beri sessiz film piyanisti olan Gruber, bu dala duyduğu ilgiyi ilk günkü heyecanıyla koruyor. Kadınlar için oy hakkı savunucularının başlattığı hareket, 20. yüzyılın başlarında beyazperdeyi de etkisi altına almıştı.

Hadi Be Oğlum, Zirvedeki Yerini Korudu

Vizyona girdiği ilk hafta sonunda seyirci sayısında zirveye yerleşen Hadi Be Oğlum, ikinci hafta sonunda da liderliğini korumayı başardı. Interpress’in derlediği bilgilere göre, bu hafta sonu 171 bin 12 seyirci tarafından izlenen filmin on günde 575 bin seyirci sayısını geçtiği belirlendi. Dünya genelinde rekorlara imza atan Black Panther, ikinci hafta sonunda 130 bin 521 seyirci tarafından izlenerek seyirci bazında ikinci sıradaki yerini korurken, haftanın yeni filmlerinden Murat Şeker’in yönettiği yeni filmi Görevimiz Tatil, açılışını 125 bin 978 seyirciyle üçüncü sıradan gerçekleştirdi.

50. SİYAD Onur ve Emek Ödülleri Açıklandı: Duygu Sağıroğlu, Deniz Türkali ve İbrahim Enez

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD), 50. SİYAD Türkiye Sineması Ödül Töreni’nde Onur Ödülleri’nin sinemamızın emektar yönetmen – senaristlerinden Duygu Sağıroğlu ile sevilen oyuncu – şarkıcı Deniz Türkali’ye, Emek Ödülü’nün ise film afişleri ressamı İbrahim Enez’e verileceğini açıkladı. 13 Mart 2018 Salı günü sinema ve tiyatro sanatçısı Nergis Öztürk’ün sunuculuğunda gerçekleştirilecek 50. SİYAD Ödül Töreni’nde SİYAD üyelerinin oylarıyla belirlenen Türk Sineması’nda 2017’nin en iyileri açıklanacak. Törende Onur ve Emek Ödüllerinin yanı sıra 16 kategoride yılın en iyisi seçilenler sanatçılara ödülleri verilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Tanıtım Filmi

50. SİYAD Onur ve Emek Ödülleri Açıklandı: Duygu Sağıroğlu, Deniz Türkali ve İbrahim Enez yazısına devam et

İzmir’de Orta Avrupa Filmleri

Visegrad ülkeleri işbirliği ve İzmir Mimarlık Merkezi desteği ile Hezarfen Film Galeri, bu yıl 3. defa Çekya, Macaristan, Polonya ve Slovakya sinemalarına odaklanan Türkiye – Visegrad Kültür Festivali’ni gerçekleştiriyor. Festivalin bu yılki teması Beden ve Ruh, insanın iç dünyasını beden, zihin ve ruh bağlamında inceliyor. Program, sinema tarihinin geniş bir dönemine ışık tutarken, usta yönetmenlerin yapımlarını sunuyor.

İzmir’de Orta Avrupa Filmleri yazısına devam et

Andy Weir’in Yeni Romanı Artemis de Film Oluyor

Yazar Andy Weir’in 2011 yılında yayımlanan Marslı adlı bilimkurgu romanı, 2015 yılında yönetmen Ridley Scott tarafından filme uyarlanmıştı. Başrolünde Matt Damon’ın oynadığı filmin Oscar adaylığı ve bir Altın Küre ödülü de bulunuyor.

Weir’in yeni romanı Artemis’in de film hakları satıldı. 20th Century Fox‘tan reddemeyeceği bir teklif aldığını belirten Weir’a göre, bu kitabın filmi de Marslı’yı beyazperdeye taşıyan ekip tarafından çekilecek.

20th Century Fox şirketi de Marslı’nın başarısından dolayı Andy Weir’in konusu Ay’da geçen yeni romanı Artemis’in film uyarlamasını çekeceğini duyurdu. Filmin yönetmenliğini Phil Lord ile Christopher Miller yapacak. Prodüktörleri ise Marslı filminin de yapımcılarından Simon Kinberg ile Aditya Sood olacak.

Artemis, Goodreads okurlarına göre 2017’nin en iyi bilimkurgu romanı. Dilimize İthaki Yayınları tarafından kazandırılan kitabın çevirmeni Marslı’nın da çevirmeni olan Emre Aygün.

Weir, Ay’daki hayali şehri tasarlamak ve gerçekçi kılmak için haftalarca araştırma yapmış. Ayrıca kitabın ismini seçerken Yunan mitolojisindeki Güneş Tanrısı Apollo’nun kardeşi Ay Tanrıçası Artemis‘i uygun görmüş.

Bize yeni bir uzay macerası sunan Artemis, Jasmine Bashara’nın hikâyesini anlatıyor. Yirmili yaşlarında olan Jasmine, küçük kasaba hayatını terk etmek isteyen amaçsız bir genç kız. Kendisinden kısaca Jazz olarak bahsedilen bu karakter Ay’daki Artemis isimli kasabada yaşıyor. Böyle bir kasabada yaşayabilmek için ya zengin bir turist olmanız ya da bir milyoner olmanız gerekiyor. Jazz hiçbir zaman kahramanlık peşinde koşmamıştı. Tek isteği zengin olmaktı. Ek iş olarak kaçakçılık yapan Jazz’in hayatı karşısına reddedemeyeceği bir teklif çıkınca tamamen değişir.

Artemis’in ön okuması için tıklayınız.

(08 Mart 2018)

Serpil Boydak

[email protected]

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu