Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

Ferhan Baran Yazıyor: Buz Gibi Yataklar

Robert Eggers’in Alman dışavurumculuğunun sinemadaki önemli temsilcilerinden Friedrich Wilhelm Murnau’nun 1922 yapımı sessiz klasiği ‘Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi – Eine Symphonie des Grauens’e el atmasını uzun zamandır bekliyorduk. Bram Stoker’ın ünlü ‘Dracula’ mitinden yola çıkmış özgün metni henüz 17 yaşındayken sahnelemiş olan genç sinemacı, sağlam bir bütçe ve göz alıcı bir oyuncu kadrosu ile ne zamandır … Devamı…»

Korkut Akın Yazıyor: Cehennem Deliği: Böyle Küçük Şeyler

İzlediğiniz filmi sorarlar: “Beğendin mi?” Kimi zaman verilebilecek bir cevap yoktur bu soruya. Beğenmişsinizdir, ama bir şeyler sizi rahatsız etmiştir. Beğenmemişsinizdir, ama o kadar çok şey yaşadıklarınızla örtüşmüştür ki… Film, beğenip beğenmemenizin ötesinde duygular yüklemiştir ve nefesiniz kesilecek gibi olmuşsunuzdur. Claire Keegan, çok okunan, etkileyici romanından Enda Walsh ile senaryosunu yazdığı “Small Things … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: İki Kadın İki Film: Kutsal İncirin Tohumu ve Maria

Erkek egemen yapı yıllar, yüzyıllar boyu kadını hep ikinci sınıf olarak görmüş, küçümsemiş ama başarısından da hep gurur duymuş. Bu hafta (denk geldi, aynı gün izledik) iki ayrı kadını, iki ayrı dünyayı, iki ayrı ruhu karşılaştırabilme olanağı bulduk. İlki Kutsal İncirin Tohumu (The Seed Of The Sacred Fig), yönetmen Muhammed Resulof’un belgeselmiş izlenimi verecek denli güçlü, ama kurgu; öyle ki oyuncularından yapımcılarına … Devamı… »

İstinye Üniversitesi Mezunu Maisam Kaanan’ın Sacred Hole Filmi Uluslararası Festivallerde

İstinye Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu Filistinli Maisam Kaanan’ın Sacred Hole adlı filmi, Birleşik Krallık’taki First-Time Filmmaker Sessions London, Barbados Independent Film Festival, Metropolis Film Festival, Milan Film Festival’de ve İstanbul 12. Uluslararası İpek Yolu Film Festivali Resmi Seçkisi gösteriminde yer aldı. Filistinli yönetmen Maisam Kaanan, filminin yapım sürecini ve aldığı geri bildirimleri açıkladı. Yönetmen Maisam Kaanan, filmin yaratım süresini şöyle anlattı: “Ana hedefim, döneme ilişkin önemli sorular sorabilen ve kritik meseleleri ele alabilen belgesel dışı bir hikâye sunmaktı.” dedi.

Ferhan Baran Yazıyor: 2024’den Benim Seçtiklerim

Bir seneyi daha birlikte tamamladık. 2024 yılı içinde izlediklerim arasından seçtiğim 10 filmlik geleneksel en iyiler listemi bir kez daha siz okurlarımla paylaşmak istedim. (Listede yer alan filmler üzerine sadibey.com’da yayına giren yazılarımın tamamına, parantez içinde belirtilen başlık ve tarihlerden ulaşabilirsiniz.) 1- Zavallılar / Poor Things: Çağımızın en önemli sinemacılarından Yorgos Lanthimos’un Venedik Film Festivali Altın Aslan … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Geriye Kalan Yalnızca Bir İroni

Gençlik ve güzellik üzerine doyumsuz filmleriyle tanıyıp sevdiğimiz Paolo Sorrentino’nun 77. Cannes Film Festivali ana seçkisinde yer almış son opusu ‘Su Perisi / Parthenope’ ile bu yılı sonlandırıp yeni bir seneye merhaba diyoruz. Bir önceki filmi ‘Tanrının Eli / E Stata la Mano di Dio’ ile doğup büyüdüğü topraklara görkemli bir dönüş yapmış olan İtalyan sinemacı, açılış sahnesinden başlayarak bir kez daha Napoli kentine saygı duruşunda … Devamı…»

Korkut Akın Yazıyor: Nosferatu… Sinemada İzleyin, Muhakkak

Dönem filmlerinin en büyük özelliği, izleyicinin günümüzle bağlantısını kurarak kendi yaşamından izler bulmasını sağlamaktır, bana göre. Sinema bir sanatsa, bir mesajı olacaksa -ki olmalı muhakkak- bu, her zaman herkesin aynı mesajı alacağı anlamına gelmez. Ortaçağ Avrupa’sının en bilineni vampir öyküleri… Hem gerilim yaratır, hem korkutur, hem de merak uyandırır. Günün gündeminden sıyrılırsınız, yeni bir bakış açısı … Devamı… »

İthaki Yayınları 09 Ocak 2025 Kitapları

İthaki Yayınları, 09 Ocak’ta satışa sunacağı kitaplarını açıkladı. Tüm dünyada sansasyon yaratan Dorohedoro Serisi şimdi Türkçede; yayınlanan ilk kitabın adı: Dorohedoro 1. Cuniçiro Tanizaki, Gündüz Şeytanları’nda cinayet, röntgencilik ve Tokyo’nun yeraltı suç dünyasına dair heyecanlı bir hikâye anlatıyor. Emir Güney’in dilimize çevirdiği Karambol: Premier Lig’in Taktiksel Tarihi, Futbolun nasıl geliştiğini ayrıntılı bir şekilde ele alan ve şimdiye kadar yazılmış en eğlenceli, bilgi dolu, zengin futbol kitaplarından biri. Mesut Barış Övün’ün, Neyse ki Günler Uzadı adlı hikâye kitabıyla ise günlük hayatın sıradan ve derin izleri keşfediliyor.

İthaki Yayınları 09 Ocak 2025 Kitapları yazısına devam et

Efsanevi Geleceğe Dönüş Filmi Senfoni Orkestrası Eşliğinde Sahnede

Gişe rekorları kıran kült film Geleceğe Dönüş” (Back to the Future), Piu Entertainment’ın Movies in Concert etkinlikleri kapsamında 40. yılını dev bir orkestra eşliğinde sinema perdesinde kutlayacak. Sinema ve orkestranın muhteşem buluşmasıyla izleyenleri zamanda büyülü bir yolculuğa davet eden gösterim, sinemaseverlerin ve müzik tutkunlarının geçmiş, gelecek ve bugünü bir araya getirecek. Efsanevi yolculuk, Alan Silvestri’nin unutulmaz müzikleri ve sinemanın kusursuz uyumu ile canlı orkestra eşliğinde tekrar hayat bulacak. 21 Şubat’ta Volkswagen Arena’da ve 23 Şubat’ta ATO Congresium’da gerçekleşecek canlı orkestra eşliğindeki gösterim orijinal dilde, Türkçe altyazılı olarak yapılacak.

Cem Gelinoğlu’nun Tur Rehberi Filmi 01 Ocak’ta Sinemalarda

Cem Gelinoğlu imzalı Tur Rehberi, 01 Ocak’ta sinemalara geliyor. Yeni yılın ilk gününde seyircilerin yüzünü güldürmeye hazırlanıyor. İnsanları en iyi tanıma yönteminin ‘birlikte tura çıkmak’ olduğunu gösterecek olan film eşi benzeri olmayan bir seyahati beyazperdeye aktaracak. Hakan Algül’ün yönettiği Tur Rehberi bilinen tüm rehberleri unutturacak. Cem Gelinoğlu’nun hayat verdiği Ercüment karakteri seyircileri eğlenceli bir tura çıkartırken yolda başına gelenler hem güldürecek hem de umut verecek. Filmin başrollerinde Cem Gelinoğlu ile birlikte Eda Akalın, Engin Türkoğlu ve çocuk oyuncu Melisa Duru Ünal oynuyor.

The Monkey

Osgood Perkins’in yönettiği ve Theo James, Elijah Wood, Osgood Perkins ile Tatiana Maslany’nin oynadığı The Monkey, 21 Şubat 2025’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
İkiz kardeşler Hal ve Bill, küçük yaşta, çocukluklarında karşılaştıkları lanetli bir oyuncak maymunun hiç peşlerini bırakmadığını keşfederler. Bu oyuncak maymun, onu eline geçiren her kişiye dehşet ve ölüm getirirken, kardeşler hem geçmişlerinin bilinmeyen karanlık sırlarıyla, hem de bu uğursuz mirasla mutlaka yüzleşmek zorundadır. Yıllar sonra tekrar bir araya geldiklerinde, masum bir çocuğun hayatını kurtarmak için bu lâneti durdurmaya çalışırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

The Monkey yazısına devam et

Kutsal Damacana 5: Zombi, 17 Ocak’ta Sinemalarda

Türk sinemasının en komik serilerinden biri olarak kabul edilen ve merakla beklenen Kutsal Damacana 5: Zombi filminin afişi görücüye çıktı. Başarılı komedyen Şafak Sezer’in ‘Papaz Fikret’ karakterini canlandırdığı efsane serinin yeni filmi Kutsal Damacana 5: Zombi’in çekimlerinde toplam 2000 kişi zombi makyajıyla hazırlandı. Sete özel olarak getirilen makyaj ekibi filmin bir sahnesi için bir günde tam 300 oyuncuyu zombiye çevirdi. 17 Ocak 2025′de vizyona girmeye hazırlanan filminde, Fikret, Asım ve Artin, ezeli düşmanları İblis’in kurduğu yeni bir oyunla mücadele edecek. Ekip bu kez İblis’in dünyaya yaydığı virüsle oluşturduğu zombi ordusuyla savaşacak.

  • Basın Bülteni
  • Teaserı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Buz Gibi Yataklar

Robert Eggers’in Alman dışavurumculuğunun sinemadaki önemli temsilcilerinden Friedrich Wilhelm Murnau’nun 1922 yapımı sessiz klasiği ‘Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi – Eine Symphonie des Grauens’e el atmasını uzun zamandır bekliyorduk. Bram Stoker’ın ünlü ‘Dracula’ mitinden yola çıkmış özgün metni henüz 17 yaşındayken sahnelemiş olan genç sinemacı, sağlam bir bütçe ve göz alıcı bir oyuncu kadrosu ile ne zamandır hayalini kurduğu projesini hayata geçirmiş.

Werner Herzog’un 1979 yapımı denemesinin ardından ‘Nosferatu’nun bu şimdilik üçüncü çevirimi, zifiri karanlık beyazperdede yavaş yavaş ortaya çıkan siluetler ile açılıyor. Sinemacı gözlerimizi karanlığa alıştırmak istemiş, hatta yerinde deyimle ‘karanlığın kendisini görmemizi’ arzu etmiş. Buz gibi yatağından fırlamış güzel Ellen (Lily Rose-Depp) rüyalarına dalan koruyucu meleğine seslenmektedir: ‘çağrımı duy, herşeyi yık, gel bana’. Sonsuz karanlıktan uyanan varlığın silueti özgün klasik anlatıdan farklı olarak duvarlara yansımıyor ama tül perde üzerine düşen gölgesi genç kadının arzularını şaha kaldırmaya yetiyor. Baba baskısı altında cinselliği ile tanışamamış olan Ellen, yakışıklı kocası Thomas’ı (Nicholas Hoult) bulduğunda herşeyin düzeleceğini ummuş ancak balayı dönemi çok kısa sürmüştür. ‘Gündüz Güzeli’ Séverine misali bedensel arzularının gizini süren genç kadının yolu, Karpat dağlarındaki tekinsiz malikanesinden Almanya’nın Wisburg kentine doğru cehennemi bir yolculuğa çıkan vampir Orlok (Bill Skarsgård) ya da nam-ı diğer kont Drakula ile kesişecektir.

Eggers açılıştan başlayarak özgün metni kadın karakter ve cinsel dürtüleri üzerinden yorumlamayı seçiyor, eril düzenin baskısı altında yaşayan Viktorya çağı kadınlarının cinsel özgürlük çığlıkları üzerinden ilerliyor. Genç kadın bulutlar arasından sıyrılan ay ışığının karanlığı bir nebze yırttığı gecelerde ona hükmeden gücün Tanrı olmadığının farkındadır. Vücudunda süründüğünü hissettiği, rüyalarına esir alan arzuları ‘o benim utancım’ olarak adlandırsa da çok geçmeden bunun kendi doğası olduğunu ve tabiatın açlığını temsil ettiğini idrak ediyor. Buna paralel olarak, Eggers vampir kontu çürümüşlük izleri taşıyan bedenine karşın, tüm çıplaklık ve eril cinselliği ile bıyıklı maço bir Doğu Avrupalı olarak resmediyor. Sinemacının ilk filminden beri kader yoldaşlığı yaptığı dahi görüntü yönetmeni Jarin Blaschke’nin dönemin koyu kasvetini görselleştirme çabası bir kez daha parmak ısırtıyor. ‘Cadı / The Witch’in baskıcı gri tonları, ‘Deniz Feneri / The Lighthouse’un klostrofobik siyah-beyaz atmosferi aşılıyor; ‘Kuzeyli / The Northman’in kasvet ve kıyametinin çıtası daha da yükselerek karanlığın saf ilkelliği has sinemanın görsel mükemmelliği ile buluşuyor.

Bunca övgünün ardından bir başyapıt çıkmıyor ama. Eggers’in ilk bölümde kurduğu dünya ve bedenin tutkularını eşelediği ilginç başlangıç, gereksiz yere uzatılmış ikinci bölümde ‘Şeytan /The Exorcist’ sularına çark eden Hollywoodvari bir vampir avcısı öyküsüne meylediyor. Ellen önce bir nevi yetişkin Regan’a, ışığa kavuştuğumuz final sahnesinde ise kendi doğasının kurbanına dönüşürken, patriyarkal düzen derin bir oh çekmiş oluyor.

(04 Ocak 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Cehennem Deliği: Böyle Küçük Şeyler

İzlediğiniz filmi sorarlar: “Beğendin mi?” Kimi zaman verilebilecek bir cevap yoktur bu soruya. Beğenmişsinizdir, ama bir şeyler sizi rahatsız etmiştir. Beğenmemişsinizdir, ama o kadar çok şey yaşadıklarınızla örtüşmüştür ki… Film, beğenip beğenmemenizin ötesinde duygular yüklemiştir ve nefesiniz kesilecek gibi olmuşsunuzdur.

Claire Keegan, çok okunan, etkileyici romanından Enda Walsh ile senaryosunu yazdığı “Small Things Like These”i yönetmen Tim Mialants çekmiş. Film, aslında İrlanda’da, 1980, hatta 1990’larda da hâlâ yaşayan Magdelene Çamaşırhaneleri’nin duygusunu yansıtıyor.

Küçük ve tutucu bir kasabada, eşi ve beş kızıyla, diğerlerinden ekonomik olarak çok daha iyi koşullarda kömürcülük yapan Bill Furlong (Cillian Murphy), son zamanlarda epey dalgındır. İstemediğini haykıra haykıra ağlayarak söyleyen küçük bir kızın manastıra zorla sokulduğunu görmüştür. Kasabada yaşananların duyulmaması pek mümkün değildir, ama kimse de bu konuyu dillendirmeye yanaş(a)maz.

İlginç bir film “Böyle Küçük Şeyler”, bir yargıda bulunmuyor, konuyla ilgili kimsenin yorumuna da yer vermediği gibi doğrudan bir mesaj da vermiyor.

İzleyici ne anladıysa o…

Bir kere, baştan filmin içine çekiliyorsunuz… Tam Noel zamanıdır, insanlar yeni bir yılın başlangıcından önce Christmas’ta, birbirlerine yeni armağan almak ya da gelecek armağanları ummaktayken, seyirci araya girer ve hiç karışmadan, sormadan yaşananları izler. Kış günlerinin kısa ve karanlık günlerinde her şey ürperticidir. Mialants, bilinçli olarak izleyiciye “röntgencilik” yaptırır, amacı düşünmesini sağlamak ve kimsenin söyleyemediği toplumsal gerçekliklerin fark edilmesidir.

Başlığa “Cehennem Deliği” sözünü kasıtlı olarak çıkarttım, çünkü yaşananlar hepimizin içinden çıkamadığı gerçekten önemli sorunlara değiniyor. Benzer durumları bizim ülkemizde de haberlerde izliyorsunuz, oradaki gibi burada da egemen erk böylesi adil olmayan, hukuksuzluklardan yararlanmayı tercih

ediyor. Çocuk gelin dediğimiz, erken evlendirilen (ya da filmdeki gibi tecavüz sonucu eve sokulmayan) kızların doğurdukları çocukların ruhlarını nasıl etkilediğini ve çıkan sonuçlara katlanmanın mümkün olmadığını günü birlik davranan iktidarların düşünmesini kimse beklemiyor.

Tim Mialants, yalın bir dil tutturmuş, hiçbir şey söylemeden çok şey anlatıyor. Cillian Murphy (Bill Furlong) ve anne rolündeki Eileen Walsh (Eileen Furlog), tabii rahibe rolündeki Emily Watson (Sr. Mary) gerçekten başarılı… Tüm bunların ışığında film inanılmaz etkileyici ve sadece kendi yaşamınızı değil, tüm insanlığın (savaşları da katmalı içine) geleceğini seriyor gözler önüne.

02 Ocak 2025’ten başlayarak gösterimde…

(04 Ocak 2025)

Korkut Akın

[email protected]

Vampir Filmlerinin Atası Kabul Edilen Nosferatu’nun Yeni Versiyonu, Paribu Cineverse Akasya’daki IMAX Ön Gösteriminde Yoğun İlgiyle Karşılaştı

Vizyonun merakla beklenen filmlerinden Nosferatu, korku filmi tutkunlarının beğenisini kazanmaya hazırlanıyor. Senarist ve yönetmenliğini Robert Eggers’in üstlendiği, Bill Skarsgård, Nicholas Hoult, Lily Rose Depp ve Aaron Taylor Johnson gibi isimlerin oyuncu kadrosunda yer aldığı, vampir filmlerinin ilk örneği kabûl edilen 1922 tarihli erken dönem sinema korku klasiği filmin yeniden çevrimi Nosferatu’nun vizyon öncesi Paribu Cineverse Akasya’daki IMAX ön gösterimi seyircinin yoğun ilgisiyle karşılaştı.