3. Fener – Balat Çocuk Festivali

Sinemasal Kültür Sanat Derneği, DİMES iş birliğiyle 23 Nisan’ın büyülü atmosferinde, İstanbul’un eğlencesi en bol çocuk festivaliyle binlerce çocuğu sanatla buluşturmak için gün sayıyor. Klasikleşen Fener – Balat Çocuk Festivali kapsamındaki tüm etkinlikler bu yıl da ücretsiz olarak tüm çocukları bekliyor. 2013’ten bu yana Türkiye’nin 33 farklı ilinde 48 bin çocuğun geleceğine, sanatın tüm renklerini kullanarak katkıda bulunan Sinemasal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın büyülü atmosferinde Sinema, Tiyatro, Müzik, Bi Dünya Güzellik temasıyla İstanbullu çocuklara hiç unutamayacakları güzel bir atmosfer yaşatmaya hazırlanıyor.

3. Fener – Balat Çocuk Festivali yazısına devam et

37. İstanbul Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

37. İstanbul Film Festivali Ödül Töreni 17 Nisan Salı gecesi Rahmi M. Koç Müzesi’nde yapıldı. Gecede Uluslararası ve Ulusal Altın Lale ödüllerinin yanı sıra, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması bölümünde En İyi Film, Yönetmen, Jüri Özel Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik ödülleri takdim edildi. Törende ayrıca Ulusal Belgesel, Kısa Film, İlk Film ve Fipresci ödülleri açıklandı.

37. İstanbul Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Dünyaca Ünlü Japon Yönetmen Kenji Mizoguchi’nin Dört Önemli Eseri 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Gösteriliyor

Ankara Film Festivali kapsamında ünlü Japon yönetmen Kenji Mizoguchi’nin en bilinen filmlerinden Bir Geyşa (Gionbayashi – A Geisha), Efendi Şanso (Sansho Daiyu – Sansho the Bailiff), Lanetlenmiş Aşıklar (Chikamatsu Monogatari – Crucified Lovers) ve Utanç Sokağı (Akasen Chitai – Street of Shame) adlı filmleri Büyülüfener Sineması’nda gösteriliyor. Japon sinema yönetmeni Kenji Mizoguch 1898 yılında Tokyo’da doğdu. Tokyo’da Nikkatsu Motion Picture Company’de aktör olarak çalışırken üç yıl içinde yönetmen koltuğuna oturdu. Modern ve geleneksel değerler arasındaki çatışmaya odaklanan filmleriyle 1930’larda Japon gerçekçiliğinin en önemli isimlerinden oldu.

Dünyaca Ünlü Japon Yönetmen Kenji Mizoguchi’nin Dört Önemli Eseri 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Gösteriliyor yazısına devam et

29. Ankara Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni 19 Nisan 2018 Perşembe

Türkiye’nin en köklü festivallerinden olan 29. Ankara Uluslararası Film Festivali, MEB Şura Salonu’nda yapılacak görkemli açılış töreniyle 19 Nisan’da başlıyor. 2018 yılı Onur Ödülleri’nin sahiplerini bulacağı törende Aziz Nesin Emek Ödülünü sinemamızda hem başrollerde hem de yan rollerde ortaya koyduğu oyun gücüyle sanat yaşamına pek çok film ve ödül sığdıran Menderes Samancılar’a oyuncu Tuba Ünsal, Sanat Çınarı Ödülünü çok yönlü vsanatçı Rüştü Asyalı’ya oyuncu Bennu Yıldırımlar, Kitle İletişim Ödülünü Türkiye’de akademik alanda bilimsel ve hakemli ilk sinema dergisi olan sinecine Sinema Araştırmaları Dergisi’ne yapımcı Elif Dağdeviren takdim edecek.

29. Ankara Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni 19 Nisan 2018 Perşembe yazısına devam et

38. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Sinematek

Ülkemizde sinema kültürünün gelişmesine önemli katkılarda bulunan Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl 05 – 16 Nisan 2018 tarihleri arasında 38. kez seyirciyle buluştu. 1965 – 1980 tarihleri arasında bu yöndeki çalışmalara öncülük eden Türk Sinematek Derneği’nin açtığı yolda yıllardır başarıyla ilerleyen festival, sinemaya emek verenlere sunduğu Sinema Emek Ödülünü bu yıl, Türk Sinematek Derneği’ndeki çalışmalarından bugüne film kültürünün gelişmesi için emek vermeye devam eden Kadıköy Sinematek / Sinemaevi projesinin tasarımcısı ve yöneticisi Jak Şalom’a verdi. Ödülü Jak Şalom’a festivalin eski direktörü Hülya Uçansu verdi.

Kino 2018: Alman Filmleri Türkiye’de

Goethe-Institut ve German Films’in beraber düzenledikleri Kino 2018: Alman Filmleri Türkiye’de başlıklı film gösterimleri, Ankara Büyülüfener Sineması’nda 19 – 29 Nisan tarihleri arasında Ankaralı sinemaseverlerle buluşacak. Kino 2018, dikkat çekici filmlerle ve festival konuklarıyla Ankara’da olacak. 20 Nisan akşamı programın açılışını yapacak olan Emily Atef’in yeni filmi Quiberon’da 3 Gün, 1981 yılında Stern Dergisi’nde yayımlanan efsane bir röportajın oluşum sürecini konu alıyor. Bu yıl Berlinale’nin yarışmalı bölümünde gösterilen Quiberon’da 3 Gün, ünlü oyuncu Romy Schneider’in kariyerinin son döneminden üç güne odaklanıyor.

Kino 2018: Alman Filmleri Türkiye’de yazısına devam et

Ankara Film Festivali’nde Efsane Oyuncu ve Yönetmenlerin Anısını Bulvar Loft Yaşatacak

Akfen İnşaat, Ankara’da yapımına devam ettiği Bulvar Loft projesi ile sanata da desteğini sürdürüyor. Bulvar Loft, 19 – 29 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde aramızdan ayrılan ünlü sanatçıların anılarının yaşatılacağı Anısına film seçkisinin sponsoru oldu. Büyülüfener Sineması’nda 4 filmin gösterileceği seçkide George A. Romero’nun Yaşayan Ölülerin Gecesi, Münir Özkul’un A Ay, Jeanne Moreau’nun Unutulmayan Sevgili ve Ingmar Bergman’ın Yedinci Mühür adlı kült filmleri gösterilecek.

Ankara Film Festivali’nde Efsane Oyuncu ve Yönetmenlerin Anısını Bulvar Loft Yaşatacak yazısına devam et

37. İstanbul Film Festivali Günlüğü: 17 Nisan 2018 Salı

37. İstanbul Film Festivali’nde 17 Nisan 2018 Salı günü Ulusal Yarışma bölümünde yer alan Güvercin, saat 11:00’de Atlas Sineması’nda yönetmen Banu Sıvacı’nın katılımıyla; Uluslararası Yarışma seçkisinde yer alan Görgü Kuralları, saat 11:00’de Beyoğlu Sineması’nda oyuncu Isabel Zuaa’nın katılımıyla; Sinemada İnsan Hakları Yarışması’nda yer alan Kigali’de Kuş Sesleri, saat 11:00’de Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3’de yönetmen Joanna Kos Krauze katılımıyla; Uluslararası Yarışma seçkisinde yer alan Kış Kardeşleri ise saat 13:30’da Beyoğlu Sineması’nda oyuncu Elliott Crosset Hove’un katılımıyla sinemaseverlerin karşısına gelecek.

Taksim Hold’em

Bir şey yapacağı zaman ince eleyip sık dokumayı isteyenler vardır; ıcığını cıcığını çıkarırlar her şeyin ve çileden çıkarırlar yanındakileri. İkna etmek zordur onu veya onları, ya bıktığı ya da kızdığı için isteksizce / mecburen kabul ederler yanındakiler.

Dünya yansa içinde bir tutam otları yoktur bu türlerin. Her zaman kendilerini “temiz”e çıkaracak yolu bulurlar. Ne kadar kızarsanız kızın, ne kadar tepki gösterirseniz gösterin, bir şekilde hak verir pozisyonunda bulursunuz kendinizi. Karşı çıksanız bile içten içe bilirsiniz, sizi mutlaka ikna edecektir.

Masa bir bütündür…

Taksim yakınlarında, bir evde, sevgilisi dışarıda giderek yükselen protesto eylemlerine katılmak isteyen erkek, sadece arkadaşlarıyla oynayacağı pokeri düşünmektedir. Tüm karşı çıkışlar, itirazlar onun için anlamsızdır ve herkesi masaya oturtur. Tabii ki, kendi istekleriyle…

Dört arkadaş, poker oynamak amacıyla buluşmuşlardır ama dördü de ayrı duyguların ayrı nitelikli (niteliksiz mi demeliydim) insanlarıdır. Dördü de herkes kadar bilgili (evdeki kitaplık, kütüphaneyi andıracak denli büyük), herkes kadar fikir yürütebilen, yaşama değer veren, aile kuran ve geleceğe umutla bakan insanlardır. Biri işten atılmıştır, kaygılıdır, annesinin de ev kirası üzerine kalmıştır. Biri eşi hamile olduğu için bir sevgili edinmiştir; tabii ki “erkektir, ne yapsa hakkıdır”. Biri tam bir kışkırtıcı ajan… Bir söylediğiyle sonraki birbirini tutmadığı gibi zeytinyağı gibi üste çıkmayı her seferinde başarır. Ev sahibi olanın, yukarıda da dediğimiz gibi bir tutam otu yoktur dünya yansa, arasında.

Sinemanın gücü…

Bir salonda, dört kişi arasında Türkiye’yi tartıştırmak, bunu da ilgiyi kaybettirmeden, sıkmadan izlettirmek büyük başarıdır. Michael Önder bu zoru başarmış yüz akıyla. İyi oyuncular toplamış, mekânı iyi bulmuş ve iyi çözmüş işlediği konuyu… çok başarılı bir film yapmış. Siz de denk geleceksinizdir muhakkak, birçok yönetmenle kıyaslanacaktır ister istemez. Bana kalırsa o kıyaslamalardan sıyrılacak olan Michael Önder’dir.

Poker…

Poker oyununu bilmem, hele “hold’em” türünü hiç (ilk kez karşılaştım desem inanır mısınız). Şansa dayalı olsa da stratejik bir oyun olduğunu gerek oyunla (çok başarılı oyuncular) gerekse sözlerle (“ne yaptığın değil, nasıl yaptığın önemlidir”) anlıyoruz.

Filmin, daha baştan senaryosuyla felsefesi iyi kurulmuş. İzleyici olarak, siz de katılıyorsunuz oyuna / filme…

Dışarıda protesto eylemleri sürerken salonda oyun oynayanlar üzerinden tartışmak ve tarafları görmek (tanımak aslında) çok ilginç. Sahi, hepimiz bir evde / okulda / işte, bir arada yaşamıyor muyuz? Herkesle anlaşabiliyor musunuz? Muhakkak biri/leriyle daha iyidir iletişiminiz, kafa yapınıza daha uygun biri vardır çevrenizde…

Barış içinde…

Aynı çatı altında, aynı işi yapıyorsunuz (burada oyun oynuyorsunuz) ama aynı düşünceyi paylaşmıyorsunuz, kavga da etmiyorsunuz bu arada. Kavgaya varmıyor ayrılıklarınız. Umursamıyorsunuz veya çok ilginizi çekiyor ama işte o kadar.

Tam da bu günlerde hepimizi etkileyen erken / hızlı / baskın seçim gibi… Düşüncelerimiz farklı, inançlarımız farklı, çözüm önerilerimiz farklı (bu filmi beğenip beğenmemek bile farklı) ama aynı sokağı, aynı evi, aynı sıraları, aynı yaşamı paylaşıyoruz.

Barış içinde bir arada yaşamak bu değil mi?

Taksim Hold’em, yönetmen Michael Önder, oyuncular Kenan Ece, Damla Sönmez, Emre Yetim, Berk Hakman, Nezih Cihan Aksoy, Tansu Taşanlar… 27 Nisan’dan itibaren gösterimde…

(23 Nisan 2018)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Mersin’de

16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, İstanbul, Antalya, İzmir, Trabzon ve Bodrum’un ardından, Mersin Kadın Emeği Derneği ortaklığıyla 20 – 22 Nisan’da Mersin Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde olacak. 16. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 16 film, söyleşiler ve Kadınlar Vardır forumu; 12:00, 14:00, 16:00, 18:00 seanslarında Mersin Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde. Gösterilecek filmler arasında 16 Hafta (16 Weeks), Kaygı, Annelik (Mothering), Babamın Çalıya Döndüğü Gün (The Day My Father Became a Bush), Mekanlar ve Yüzler (Visages Village), Evin Sakinleri (Villa Dwellers) ve İşe Yarar Bir Şey gibi güzel filmler var.

16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Mersin’de yazısına devam et

37. İstanbul Film Festivali Günlüğü: 16 Nisan 2018 Pazartesi

37. İstanbul Film Festivali’nde 16 Nisan 2018 Pazartesi günü Yarışma Dışı bölümünde yer alan Kuluçka 13:30’da Beyoğlu Sineması’nda yönetmen Mehmet Selçuk Bilge’nin katılımıyla; Mayınlı Bölge filmlerinden Sefil Hayat 13:30’da Cinemaximum Zorlu Center’da yönetmen Ryan Prows’un katılımıyla; Ulusal Yarışma bölümünde yer alan Sofra Sırları 16:00’da Atlas Sineması’nda yönetmen Ümit Ünal’ın katılımıyla; Bergman 100 Yaşında seçkisinden Sessizlik 16:00’da Beyoğlu Sineması’nda filmi seçen yönetmen Reha Erdem’in sunumuyla; Ulusal Yarışma’da yer alan Borç 19:00’da Atlas Sineması’nda yönetmen Vuslat Saraçoğlu katılımıyla gösterilecek.

Horoz Nuri

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Önce peşin peşin, nakit, keş, belirteyim: Sinemalarda gösterilen, yerli, yabancı, kurmaca, belgesel, her türden filmin rekor sayıda izleyici tarafından izlenmesini canı gönülden isterim. Ancak gelin şu “Tüm zamanların en çok izlenen filmi” safsatasından vazgeçin. Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti, öyle bir şey yok ve olamaz; çünkü film şirketlerinden alınarak tutulan resmi box office rakamları 1989’dan bu yana kayıt altına alınıyor. Onda dahi şöyle bir tereddüt var. Yanlış hatırlamıyorsam önceleri filmlerin hasılatları topladığı para üzerinden, “Bu film şu kadar TL hasılat yaptı, şu film bu kadar TL hasılat yaptı” deye kaydediliyordu. Bir film 5 liralık biletle, diğer film 20 liralık biletle gösterilebildiğinden bu uygulamadan vazgeçildi ve kişi adedine göre kayıt tutulmaya başlandı. “Tüm zamanların en çok izlenen filmi” diye bir şey yok yani. Bugün itibariyle “Son 29 yılın en çok izlenen filmi” veya “Son 29 yılın ilk hafta sonunda (ilk 3 gününde) en çok izlenen 4. filmi” deyebilirsiniz. Öyle deyin. (11 Ocak 2018)

Alın size bir kısa film hikâyesi: Kadıköy Selamiçeşme’de metrobüsten indim, belediyeye doğru yürüyorum. Yolcu almak için bekleyen minibüsün yanından geçerken şoför pat deye sigarasının izmaritini önüme attı. Durdum, “Aferim. Sana, teşekkür ederim.” dedim. Cevap vermesine fırsat bırakmadan “Ben de senin gibi yapıyorum. Yalnız olmadığımı gösterdin bana, sağol.” dedim, yürüdüm. Muhtemelen bir müddet sigara izmaritini kimseye göstermeden atmaya çalışacak. Gönül sokağa hiç atmamasını arzu ediyor ama bu da kârdır. (13 Ocak 2018)

İkisi de komedi filmi olduğuna göre, bendeniz de mizahi bir katkıda bulunayım. Milliyet Gazetesi’nin bugünkü Cadde ekini, ortadaki sayfasını çıkarıp açtığınızda “Arif V 216” ve “Deliha 2”nin ilanları fotoğraftaki gibi görünüyor. Her iki film de “Tüm Sinemalarda”ymış. Demek ki sinemada “İki Film Birden” dönemi geri geldi. Bol hasılatlara vesile olur inşallah. (13 Ocak 2018)

Filmler hakkında “tüm zamanların hasılat rekoru” ifadesinin gerçeği hiçbir zaman ifade edemeyeceği kanaatindeyim. Çünkü “tüm zamanların rekoru” diye bir şey yok. Misalen 80 milyonluk ülkede 8 milyon kişinin izlediği filmle, 13 milyonluk ülkede 1.300.001 kişinin izlediği filmi mukayese ettiğimizde bence 1.300.001 kişi 8 milyondan daha fazla sayılır çünkü izleyici sayısı ülke nüfusunun % 10’undan 1 fazladır. Keza “tüm zamanların hafta sonu rekoru” da olmaz. Çünkü 25-30 yıl önce filmler Cuma günleri değil Pazartesi günleri vizyona çıkardı; dolayısıyla “hafta sonu / 3 gün” gibi bir ölçü yoktu. Anlatamayabildim mi? (14 Ocak 2018)

Sanıyorum “İzmir’in Kavakları” ile “Ankara’nın Bağları” arasında bir akrabalık var. Cuma gösterime girecek olan Tony Gatlif filmi “Aman Doktor” (Djam) hakkında eleştiri yazacak olan bir arkadaşımızın, filmdeki Türkçe şarkıları sorduğu bir telefon konuşmasına şahit oldum. Konuşması bitince aklıma “İzmir’in Kavakları” geldi onu söyledim. Basın gösterimi için salona girerken de “Ankara’nın Bağları”nı hatırladım, onu söyledim. Kavaklar ile bağları peşpeşe hatırlayınca akrabalık esprisini yapayım dedim. Bu vesileyle yabancı filmlerin altyazı çevirileriyle ilgili dikkatimi çeken bir konudan bahsedeyim. Bu konuya daha çok içinde Türkçe şarkı ve türkü geçen komşu ülke filmlerinde rastlanıyor. Bu filmler ithal edilirken diyalog yazıları muhtemelen İngilizce olarak geliyor. Altyazı çevirmenleri de -yine muhtemelen- filmin içinde geçen Türkçe şarkı ve türküleri bilmediğinden veya hatırlayamadığından türkünün orijinali gibi değil de kendi çevirdiği gibi altyazı yazıyor. Seyrederken 40 yıldır bildiğiniz şarkı veya türküyü tuhaf çeviriyle izleyince sanki bir eksiklik oluyor gibime geliyor. Geçenlerde bir Azerbaycan filminde de böyle bir eksiklik veya tuhaflık hissetmiştim. İthal filmcilerimizin dikkatine sunayım dedim. (15 Ocak 2018)

Son 2-3 gündür Türk sinemasını çok bilenler sosyal medyada adeta yağdırdılar. Sinemamızın kült filmi “Sevmek Zamanı”nın yenilenmiş kopyası 15 Şubat 2018 tarihinde başlayacak 17. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde İLK DEFA gösterilecekmiş. Oysa filmin restore edilmiş kopyası -davetiyede görüldüğü üzere- 25 Şubat 2016 Perşembe günü 19:30’da -iki yıl önce- yapılan galada gösterilmişti. Neyse ki festival, filmin yenilenen kopyasının GENEL SEYİRCİ karşısına ilk kez çıkacağını belirtti de yanlış bilginin yayılmasının önüne geçti. (19 Ocak 2018)

Markette kuruyemiş reyonunun önünden geçerken Peyman paketlerinin cazibesine kapıldım, Keju ve Badem alayım dedim. Genelde bu kabil keyfe keder yiyecekleri alırken gramajları üzerinden kilo fiyatını hesaplarım, açıkta satılan kuruyemişlerle mukayese eder, öyle alırım. Keju paketlerine baktım 137 gram yazıyor, bademlere baktım 146 gram yazıyor. 100 gram olsa paket fiyatını 10’la çarpıp, 150 gram olsa 3’e bölüp 20’yle çarpıp kafadan kolaylıkla kilosunun fiyatına ulaşıyorsun. Ama gramajlar yukarıya yazdığım gibi olunca şaşırdım, telefondaki hesap makinesiyle hesaplayayım dedim. Aaa baktım, telefonu evde unutmuşum. Hesap edemeyince alamadım tabi. Sonra, memleketin bunca kafa yoracak işi yokmuş gibi kafamı bu konuya yordum. Kendi kendime “Herhalde böyle küsur gramajlı paketleme, vatandaş kilosunu hesaplamadan şak deye alsın düşüncesiyle yapılıyor.” dedim. 900 gramlık paket makarnayı 5 liraya alınca sanıyorsun ki makarnanın kilosu 5 lira, halbuki daha fazla liraya satmış oluyorlar. (Acaba Ahmet bu konuda ne düşünüyor?) (21 Ocak 2018)

“Horoz Bayram” adında bir yerli film çevirmişler, 20 Nisan’da vizyona girecekmiş. Vallahi ben Bayram, Seyran anlamam, Türk sinemasında tek Horoz vardır, o da Vahi Öz’ün canlandırdığı Horoz Nuri’dir. (21 Ocak 2018)

Yeni bir keşifte bulundum. Süt ve kahve arasında kesin bir akrabalık var; ikisi de aynı hızla taşıyor. Önce sütü taşırdım, sonra kahveyi. (Copyright © Sadi Bey) (24 Ocak 2018)

(22 Nisan 2018)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com

Güney Sudan Sinemasının İlk Filmi Ankara Film Festivali’nde

Yedi yıl önce bağımsızlığını kazanan, son BM üyesi, Günay Sudan sinemasının ilk filmi olan Kifaya’nın 29. Ankara Uluslararası Film Festivali yolculuğu aynı zamanda ülke sinemasının ilk uluslararası deneyimi olacak. 38 dakikalık Kifaya filmi ülkedeki imkansızlıklar nedeniyle 2017 yılında el kamerası ile çekilmiş. Film normal yaşam koşullarının bile insanlarına zorluklar yaşattığı Güney Sudan’da, çocuk ve yetişkin engelli bireylerin yaşadığı fiziki, sosyal ve psikolojik sıkıntıları anlatıyor. Juba Uluslararası Film Festivali’nin kurucuları olan, Kifaya filminin yönetmen, yapımcı ve oyuncuları Alex Joseph Lubajo ve Moses Mouter, festivalin daveti üzerine Ankara’ya gelmeye hazırlanıyor.

Fındık Veresiye

Fatema Khawari’in yönettiği ve Melisa Doğan, Ahmet Hamdi Bacınoğlu, Yasin Yapıcı ile Aslı Bayrak’ın oynadığı Hemşire, 11 Mayıs 2018’de Derin Film dağıtımıyla Derin Film – Bilge Kılavuz Eğitim tarafından vizyona çıkarıldı.
Birbirine ezelden sevdalı Hacer ile Mehmet, Ordu ilinin bir köyünde yaşamaktadırlar. Hacer’in babası Pala İsmail köyün fındık ağasıdır ve fakir olduğu için Mehmet’e kızını vermek istememektedir. Hacer ile Mehmet kavuşmak için çeşitli entrikalar çevirir. Buna karşın Hacer ile evlenmek isteyen Soytarı Cemil ve Mehmet ile evlenmek isteyen Cingöz Meryem çeşitli oyunlar hazırlar. Bütün olayların çözümü yörenin geçim kaynağı fındıktadır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman