37. İstanbul Film Festivali’nden İzlenimler

Bir festivali daha geride bıraktık. Hızla geçen 11 gün içinde bir sinema salonundan diğerine koştuk. Kaçırdığımız bazı filmleri İKSV – Festivalscope işbirliği sayesinde online olarak festivali takip eden hafta içinde izleme fırsatı bulduk. Festival boyunca izlemiş olduğum filmlerden en çok etkilendiklerimden söz etmek istiyorum bu haftaki yazımda.

Yaz aylarında Başka Sinema programı dahilinde gösterime gireceği açıklanan Berlinale 2018’in ödüllü filmleri üzerine görüşlerimi vizyon haftalarına saklamak istedim. Kişisel ilgim nedeniyle İran ve Romanya filmlerini ilk ağızda izlemeye çalıştım. İran yapımlarından ‘Tarihsiz, İmzasız’ı talihsiz bir programlama yüzünden kaçırdım. İran sinemasından Ali Asgari imzalı ‘Kaybolma’ festivalin en iyi filmlerinden biriydi. Daha önce kısa filmleriyle Cannes, Venedik ve Sundance Film Festivalleri’nden ödüllerle dönen Asgari bu ilk uzun metrajında, uzun ve soğuk bir gece boyunca hastane hastane dolaşan çaresiz iki sevgilinin peşinde Tahran’ın dört bir yanından insan manzaralarını perdeye taşıyor, geleneksel bir toplumda kimlik arayışına çıkmış gencecik insanların mücadelesini çok etkileyici bir sinema diliyle anlatıyordu. Uluslararası Yarışma seçkisinde yer almış bir diğer İran yapımı olan ‘Ev’ hayranlık uyandırıcı bir yönetmenlik denemesiydi. Asghar Yousefinejad’ın bir ölü evinde gerçek zamanlı olarak çektiği ilk filmi, uzun planlar ve hareketli kamerayla psikolojik gerilimini hep ayakta tutuyor, tek mekânda insan denen varlığın tüm zaaflarını mizah duygusunu es geçmeden çarpıcı bir biçimde vermeyi başarıyordu.

Festivalin en yeni bölümü olan ‘Çiçek İstemez’, kahramanı güçlü kadınlar olan filmleri bir araya getirmişti. Bu bölümde, baskılara boyun eğmeyen, kendi yolunu çizen, kendi ayakları üzerinde duran muhteşem kadınların öykülerine tanıklık ettik. Locarno Film Festivali’nden en iyi ilk film ödülüyle dönen ‘Korkunç Anne’, her şeyi karşısına alıp yazma tutkusunun peşinden gitmeye karar veren ve bu sayede zincirlerini kırmayı hedefleyen elli yaşlarındaki Gürcü ev kadını Manana’nın izini takip ediyor, yönetmen Ana Urushzade imzalı yapım, absürd mizahi tonları ve özgürleşen kadın figürünü ele alışıyla seçkinin diğer yapımları arasında öne çıkıyordu. Aynı bölümde yer alan Arjantin filmi ‘Alanis’, Buenos Aires’te seks işçiliği yaparak geçimini sağlamaya çalışan çocuklu genç bir kadının mücadelesi üzerineydi. Yönetmen Anahi Berneri’nin duygusallıktan itinayla arınmış belgesele yaklaşan mesafeli gözleminden ve Alanis’i doğallıkla canlandıran Sofia Gala Castiglione’nin film boyunca gerçek oğluyla çizdiği müthiş performansından hayli etkilendik. Tunuslu deneyimli sinemacı Mehdi Ben Attia’nın son filmi ‘Erkeklere Bakmak / L’Amour Des Hommes’, erkeklerin erotik fotoğraflarını çekmeye kalkışan eğitimli bir genç kadının öyküsünden yola çıkarak ülkesindeki erkeklik, bağlılık, müstehcenlik gibi kavramlarla ince ince dalgasını geçen hoş bir filmdi. Aynı seçkide yer alan ‘Nigar’, İran sinemasında görmeye alışık olmadığımız gerilimini sonuna dek koruyan bir polisiye dram olarak dikkatimizi çekti. İran’ın tanınmış televizyon ve sinema oyuncularından Rambod Javan, varlıklı babası beklenmedik bir şekilde intihar eden Nigar’ın babasınının gizemli ölümünü araştırma öyküsünü rüyalarla gerçeğin içiçe geçtiği farklı bir sinema diliyle anlatmayı seçmişti bu üçüncü uzun metraj yönetmenlik denemesinde.

İsrail sinemasından gelen ‘İskele’ festivalin ilgiye filmlerinden bir diğeriydi. Yıllarca sorunlu çocuklara tarih ve edebiyat öğreten yönetmen Matan Yair’in, Aşer Lax isimli öğrencisinin hayatından bir kesiti, üstelik son derece yetenekli bu gence kendini oynatarak sinemaya aktardığı ilk uzun metrajlı filmi, eğitim, erkeklik ve aile kurumlarına dair keskin gözlemler içeriyordu. Aşer’in gerçek hayatta, hala babasıyla birlikte iskele kurduklarını buradan bir not olarak düşelim. Bir diğer kişisel gözde ülke sinemalarımdan Romanya Yeni Dalgası’ndan iki taze örneği daha izledik festivalde. Bunlardan ‘Charleston’, karısını talihsiz bir trafik kazasında kaybeden Alexandru’nun yas sürecini karısının aşığıyla birlikte atlatmaya çabalamasının hikayesi üzerine. Sinema yazarı ve kısa film yönetmeni olan Andrei Cretulescu’nun imzasını taşıyan film, aşk, hüzün, pişmanlık ve kader kavramlarını sıra dışı bir arkadaşlık üzerinden ele alan çok hoş bir filmdi. Heyecanla beklediğimiz ‘Pororoca’ ise son derece başarılı yönetmenlik çalışması ve kabus finali ile festivale damga vuran filmlerden biriydi. Adını Amazon nehrindeki dev gelgit dalgalarından alan film, beş buçuk yaşındaki kızlarının babasının gözü önünde kaybolmasıyla hayatları alt üst olan bir aileyi gözlemliyor. ‘Altın Çağdan Öyküler’ filmindeki epizodundan hatırladığımız yönetmen Constantin Popescu’nun üçüncü uzun metrajı, başlardaki kesintisiz 18 dakikalık park sekansı ve kesintisiz olarak yaklaşık 7 dakika süren final sekansıyla teknik kusursuzluğu yakalıyor, başroldeki Bogdan Dumitrache ise baştan sona müthiş bir fiziksel ve ruhsal değişim gösterdiği performansıyla San Sebastian Film Festivali’nde kazandığı en iyi erkek oyuncu ödülünü sonuna kadar hak ediyordu.

Festivalde gösterilen ülkemiz sineması örneklerine gelince. Ulusal Yarışma seçkisinde yer alan ve daha önce festivallere katılmış ve gösterime girmiş ‘Buğday’, ‘Körfez’ ve ‘Sofra Sırları’ filmleri hakkındaki olumlu görüşlerim daha önceki yazılarımda yer almıştı. İlk kez izlediklerimiz arasında gönlümüze yerleşen film ise ‘Halef’ oldu. Daha önce ‘Neden Tarkovski Olamıyorum’ adlı ilginç çalışmasıyla adını duyurmuş olan yönetmen Murat Düzgünoğlu’nun Melik Saraçoğlu ile ortaklaşa kaleme aldığı çok başarılı senaryo metninden yola çıkan üçüncü uzun metrajı, portakal hasadı için Adana’ya baba ocağına dönen matematik öğretmeni Mahir ile onun yıllar önce bir kaza sonucu ölen abisinin yeniden dünyaya gelmişi olduğunu iddia eden Halef’in karşılaşması üzerinden ilerliyor. Hayata rasyonel bakan Mahir’in mistisizme, mistik bakan diğerinin ise şüpheciliğe kaymasıyla rotalarını kaybeden iki kardeşin öyküsü, her şeyin başladığı yerde bitecektir. İki kardeşi canlandıran Muhammed Uzuner ile Baran Şükrü Babacan’ın etkileyici performanslarıyla yükselen bu başarılı filmden vizyona girdiğinde uzun uzun söz edeceğiz.

(25 Nisan 2018)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Kahkahalar Hiç Dinmedi, Cici Babam Çok Komik

Cici Babam filmi ekibi 16 Nisan Pazartesi akşamı Levent Cinemaximum Kanyon Sineması’nda, yakın arkadaşları ile filmi izledi. Güldür Güldür ailesinin mutfağından çıkan Cici Babam’ın özel gösteriminde, filmin yönetmeni Meltem Bozoflu Gölebeyi ve oyuncular Onur Buldu, Mahir İpek, Yasemin Conka, Onur Atilla, İrem Sak, Meltem Yılmazkaya, Derya Karadaş, Burak Topaloğlu, Alper Kul ve Uğur Bilgin, kahkaha dolu sohbetleriyle filmlerini anlattılar.

Kahkahalar Hiç Dinmedi, Cici Babam Çok Komik yazısına devam et

Selfi

Hülya Avşar’ı yönettiği, senaryosunu yazığı, mekân seçimi, ışık ve ses düzenlemesini yaptığı, el kamerasını kullandığı ve başrolünde oynadığı Selfi, 27 Nisan 2018’de CGV Mars dağıtım dağıtımıyla 10 Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Hülya Avşar’ın kendisiyle ilgili bir otobiyografik film. Avşar,  1982 yılında Bulvar Gazetesi’nin düzenlediği Kâinat Güzellik Yarışmasında birinci seçildi 1983 yılında Fikret Hakan ve Salih Güney’le oynadığı Haram adlı filmle kariyerine başladı. 2000 yılında yapılan Kral TV Video Müzik Ödülleri’nde En İyi Kadın Şarkıcı Ödülü kazanan sanatçı, daha sonra Hülya Avşar Show adlı programla sanat hayatını sürdürdü.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Selfi yazısına devam et

3. Fener – Balat Çocuk Festivali

Sinemasal Kültür Sanat Derneği, DİMES iş birliğiyle 23 Nisan’ın büyülü atmosferinde, İstanbul’un eğlencesi en bol çocuk festivaliyle binlerce çocuğu sanatla buluşturmak için gün sayıyor. Klasikleşen Fener – Balat Çocuk Festivali kapsamındaki tüm etkinlikler bu yıl da ücretsiz olarak tüm çocukları bekliyor. 2013’ten bu yana Türkiye’nin 33 farklı ilinde 48 bin çocuğun geleceğine, sanatın tüm renklerini kullanarak katkıda bulunan Sinemasal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın büyülü atmosferinde Sinema, Tiyatro, Müzik, Bi Dünya Güzellik temasıyla İstanbullu çocuklara hiç unutamayacakları güzel bir atmosfer yaşatmaya hazırlanıyor.

3. Fener – Balat Çocuk Festivali yazısına devam et

37. İstanbul Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

37. İstanbul Film Festivali Ödül Töreni 17 Nisan Salı gecesi Rahmi M. Koç Müzesi’nde yapıldı. Gecede Uluslararası ve Ulusal Altın Lale ödüllerinin yanı sıra, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması bölümünde En İyi Film, Yönetmen, Jüri Özel Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik ödülleri takdim edildi. Törende ayrıca Ulusal Belgesel, Kısa Film, İlk Film ve Fipresci ödülleri açıklandı.

37. İstanbul Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Dünyaca Ünlü Japon Yönetmen Kenji Mizoguchi’nin Dört Önemli Eseri 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Gösteriliyor

Ankara Film Festivali kapsamında ünlü Japon yönetmen Kenji Mizoguchi’nin en bilinen filmlerinden Bir Geyşa (Gionbayashi – A Geisha), Efendi Şanso (Sansho Daiyu – Sansho the Bailiff), Lanetlenmiş Aşıklar (Chikamatsu Monogatari – Crucified Lovers) ve Utanç Sokağı (Akasen Chitai – Street of Shame) adlı filmleri Büyülüfener Sineması’nda gösteriliyor. Japon sinema yönetmeni Kenji Mizoguch 1898 yılında Tokyo’da doğdu. Tokyo’da Nikkatsu Motion Picture Company’de aktör olarak çalışırken üç yıl içinde yönetmen koltuğuna oturdu. Modern ve geleneksel değerler arasındaki çatışmaya odaklanan filmleriyle 1930’larda Japon gerçekçiliğinin en önemli isimlerinden oldu.

Dünyaca Ünlü Japon Yönetmen Kenji Mizoguchi’nin Dört Önemli Eseri 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Gösteriliyor yazısına devam et

29. Ankara Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni 19 Nisan 2018 Perşembe

Türkiye’nin en köklü festivallerinden olan 29. Ankara Uluslararası Film Festivali, MEB Şura Salonu’nda yapılacak görkemli açılış töreniyle 19 Nisan’da başlıyor. 2018 yılı Onur Ödülleri’nin sahiplerini bulacağı törende Aziz Nesin Emek Ödülünü sinemamızda hem başrollerde hem de yan rollerde ortaya koyduğu oyun gücüyle sanat yaşamına pek çok film ve ödül sığdıran Menderes Samancılar’a oyuncu Tuba Ünsal, Sanat Çınarı Ödülünü çok yönlü vsanatçı Rüştü Asyalı’ya oyuncu Bennu Yıldırımlar, Kitle İletişim Ödülünü Türkiye’de akademik alanda bilimsel ve hakemli ilk sinema dergisi olan sinecine Sinema Araştırmaları Dergisi’ne yapımcı Elif Dağdeviren takdim edecek.

29. Ankara Uluslararası Film Festivali Açılış Töreni 19 Nisan 2018 Perşembe yazısına devam et

38. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Sinematek

Ülkemizde sinema kültürünün gelişmesine önemli katkılarda bulunan Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl 05 – 16 Nisan 2018 tarihleri arasında 38. kez seyirciyle buluştu. 1965 – 1980 tarihleri arasında bu yöndeki çalışmalara öncülük eden Türk Sinematek Derneği’nin açtığı yolda yıllardır başarıyla ilerleyen festival, sinemaya emek verenlere sunduğu Sinema Emek Ödülünü bu yıl, Türk Sinematek Derneği’ndeki çalışmalarından bugüne film kültürünün gelişmesi için emek vermeye devam eden Kadıköy Sinematek / Sinemaevi projesinin tasarımcısı ve yöneticisi Jak Şalom’a verdi. Ödülü Jak Şalom’a festivalin eski direktörü Hülya Uçansu verdi.

Kino 2018: Alman Filmleri Türkiye’de

Goethe-Institut ve German Films’in beraber düzenledikleri Kino 2018: Alman Filmleri Türkiye’de başlıklı film gösterimleri, Ankara Büyülüfener Sineması’nda 19 – 29 Nisan tarihleri arasında Ankaralı sinemaseverlerle buluşacak. Kino 2018, dikkat çekici filmlerle ve festival konuklarıyla Ankara’da olacak. 20 Nisan akşamı programın açılışını yapacak olan Emily Atef’in yeni filmi Quiberon’da 3 Gün, 1981 yılında Stern Dergisi’nde yayımlanan efsane bir röportajın oluşum sürecini konu alıyor. Bu yıl Berlinale’nin yarışmalı bölümünde gösterilen Quiberon’da 3 Gün, ünlü oyuncu Romy Schneider’in kariyerinin son döneminden üç güne odaklanıyor.

Kino 2018: Alman Filmleri Türkiye’de yazısına devam et

Ankara Film Festivali’nde Efsane Oyuncu ve Yönetmenlerin Anısını Bulvar Loft Yaşatacak

Akfen İnşaat, Ankara’da yapımına devam ettiği Bulvar Loft projesi ile sanata da desteğini sürdürüyor. Bulvar Loft, 19 – 29 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde aramızdan ayrılan ünlü sanatçıların anılarının yaşatılacağı Anısına film seçkisinin sponsoru oldu. Büyülüfener Sineması’nda 4 filmin gösterileceği seçkide George A. Romero’nun Yaşayan Ölülerin Gecesi, Münir Özkul’un A Ay, Jeanne Moreau’nun Unutulmayan Sevgili ve Ingmar Bergman’ın Yedinci Mühür adlı kült filmleri gösterilecek.

Ankara Film Festivali’nde Efsane Oyuncu ve Yönetmenlerin Anısını Bulvar Loft Yaşatacak yazısına devam et

37. İstanbul Film Festivali Günlüğü: 17 Nisan 2018 Salı

37. İstanbul Film Festivali’nde 17 Nisan 2018 Salı günü Ulusal Yarışma bölümünde yer alan Güvercin, saat 11:00’de Atlas Sineması’nda yönetmen Banu Sıvacı’nın katılımıyla; Uluslararası Yarışma seçkisinde yer alan Görgü Kuralları, saat 11:00’de Beyoğlu Sineması’nda oyuncu Isabel Zuaa’nın katılımıyla; Sinemada İnsan Hakları Yarışması’nda yer alan Kigali’de Kuş Sesleri, saat 11:00’de Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3’de yönetmen Joanna Kos Krauze katılımıyla; Uluslararası Yarışma seçkisinde yer alan Kış Kardeşleri ise saat 13:30’da Beyoğlu Sineması’nda oyuncu Elliott Crosset Hove’un katılımıyla sinemaseverlerin karşısına gelecek.

Taksim Hold’em

Bir şey yapacağı zaman ince eleyip sık dokumayı isteyenler vardır; ıcığını cıcığını çıkarırlar her şeyin ve çileden çıkarırlar yanındakileri. İkna etmek zordur onu veya onları, ya bıktığı ya da kızdığı için isteksizce / mecburen kabul ederler yanındakiler.

Dünya yansa içinde bir tutam otları yoktur bu türlerin. Her zaman kendilerini “temiz”e çıkaracak yolu bulurlar. Ne kadar kızarsanız kızın, ne kadar tepki gösterirseniz gösterin, bir şekilde hak verir pozisyonunda bulursunuz kendinizi. Karşı çıksanız bile içten içe bilirsiniz, sizi mutlaka ikna edecektir.

Masa bir bütündür…

Taksim yakınlarında, bir evde, sevgilisi dışarıda giderek yükselen protesto eylemlerine katılmak isteyen erkek, sadece arkadaşlarıyla oynayacağı pokeri düşünmektedir. Tüm karşı çıkışlar, itirazlar onun için anlamsızdır ve herkesi masaya oturtur. Tabii ki, kendi istekleriyle…

Dört arkadaş, poker oynamak amacıyla buluşmuşlardır ama dördü de ayrı duyguların ayrı nitelikli (niteliksiz mi demeliydim) insanlarıdır. Dördü de herkes kadar bilgili (evdeki kitaplık, kütüphaneyi andıracak denli büyük), herkes kadar fikir yürütebilen, yaşama değer veren, aile kuran ve geleceğe umutla bakan insanlardır. Biri işten atılmıştır, kaygılıdır, annesinin de ev kirası üzerine kalmıştır. Biri eşi hamile olduğu için bir sevgili edinmiştir; tabii ki “erkektir, ne yapsa hakkıdır”. Biri tam bir kışkırtıcı ajan… Bir söylediğiyle sonraki birbirini tutmadığı gibi zeytinyağı gibi üste çıkmayı her seferinde başarır. Ev sahibi olanın, yukarıda da dediğimiz gibi bir tutam otu yoktur dünya yansa, arasında.

Sinemanın gücü…

Bir salonda, dört kişi arasında Türkiye’yi tartıştırmak, bunu da ilgiyi kaybettirmeden, sıkmadan izlettirmek büyük başarıdır. Michael Önder bu zoru başarmış yüz akıyla. İyi oyuncular toplamış, mekânı iyi bulmuş ve iyi çözmüş işlediği konuyu… çok başarılı bir film yapmış. Siz de denk geleceksinizdir muhakkak, birçok yönetmenle kıyaslanacaktır ister istemez. Bana kalırsa o kıyaslamalardan sıyrılacak olan Michael Önder’dir.

Poker…

Poker oyununu bilmem, hele “hold’em” türünü hiç (ilk kez karşılaştım desem inanır mısınız). Şansa dayalı olsa da stratejik bir oyun olduğunu gerek oyunla (çok başarılı oyuncular) gerekse sözlerle (“ne yaptığın değil, nasıl yaptığın önemlidir”) anlıyoruz.

Filmin, daha baştan senaryosuyla felsefesi iyi kurulmuş. İzleyici olarak, siz de katılıyorsunuz oyuna / filme…

Dışarıda protesto eylemleri sürerken salonda oyun oynayanlar üzerinden tartışmak ve tarafları görmek (tanımak aslında) çok ilginç. Sahi, hepimiz bir evde / okulda / işte, bir arada yaşamıyor muyuz? Herkesle anlaşabiliyor musunuz? Muhakkak biri/leriyle daha iyidir iletişiminiz, kafa yapınıza daha uygun biri vardır çevrenizde…

Barış içinde…

Aynı çatı altında, aynı işi yapıyorsunuz (burada oyun oynuyorsunuz) ama aynı düşünceyi paylaşmıyorsunuz, kavga da etmiyorsunuz bu arada. Kavgaya varmıyor ayrılıklarınız. Umursamıyorsunuz veya çok ilginizi çekiyor ama işte o kadar.

Tam da bu günlerde hepimizi etkileyen erken / hızlı / baskın seçim gibi… Düşüncelerimiz farklı, inançlarımız farklı, çözüm önerilerimiz farklı (bu filmi beğenip beğenmemek bile farklı) ama aynı sokağı, aynı evi, aynı sıraları, aynı yaşamı paylaşıyoruz.

Barış içinde bir arada yaşamak bu değil mi?

Taksim Hold’em, yönetmen Michael Önder, oyuncular Kenan Ece, Damla Sönmez, Emre Yetim, Berk Hakman, Nezih Cihan Aksoy, Tansu Taşanlar… 27 Nisan’dan itibaren gösterimde…

(23 Nisan 2018)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Mersin’de

16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, İstanbul, Antalya, İzmir, Trabzon ve Bodrum’un ardından, Mersin Kadın Emeği Derneği ortaklığıyla 20 – 22 Nisan’da Mersin Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde olacak. 16. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 16 film, söyleşiler ve Kadınlar Vardır forumu; 12:00, 14:00, 16:00, 18:00 seanslarında Mersin Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde. Gösterilecek filmler arasında 16 Hafta (16 Weeks), Kaygı, Annelik (Mothering), Babamın Çalıya Döndüğü Gün (The Day My Father Became a Bush), Mekanlar ve Yüzler (Visages Village), Evin Sakinleri (Villa Dwellers) ve İşe Yarar Bir Şey gibi güzel filmler var.

16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Mersin’de yazısına devam et

37. İstanbul Film Festivali Günlüğü: 16 Nisan 2018 Pazartesi

37. İstanbul Film Festivali’nde 16 Nisan 2018 Pazartesi günü Yarışma Dışı bölümünde yer alan Kuluçka 13:30’da Beyoğlu Sineması’nda yönetmen Mehmet Selçuk Bilge’nin katılımıyla; Mayınlı Bölge filmlerinden Sefil Hayat 13:30’da Cinemaximum Zorlu Center’da yönetmen Ryan Prows’un katılımıyla; Ulusal Yarışma bölümünde yer alan Sofra Sırları 16:00’da Atlas Sineması’nda yönetmen Ümit Ünal’ın katılımıyla; Bergman 100 Yaşında seçkisinden Sessizlik 16:00’da Beyoğlu Sineması’nda filmi seçen yönetmen Reha Erdem’in sunumuyla; Ulusal Yarışma’da yer alan Borç 19:00’da Atlas Sineması’nda yönetmen Vuslat Saraçoğlu katılımıyla gösterilecek.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu