Vladimir Sakov’un yönettiği ve Yuliya Khlynina, Lidiya Chistyakova Ionova, Fedor Bondarchuk ile Elena Shulman’ın seslendirdiğ Cesur Yaga ve Sihirli Dünya (Yaga i Kniga Zaklinaniy – Baba Yaga), 11 Nisan 2025’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarıldı.
Kızıl saçlı cadı Yaga, Mucit bir kedi ve neşeli keklerle birlikte, bataklıktaki bir kulübede yaşamaktadır. Gerçekten sihir yapmayı öğrenmek için, yıllar önce kötü büyücü Belladonna tarafından kendisinden çalınan büyüler kitabından yoksundur. Prenses Sineglazka kulübenin eşiğinde göründüğünde, kader aniden Yaga’ya yeminli suçludan intikam alma şansı verir.
Ferhan Baran Yazıyor: Paylaşırım Kalbinin Kederini
Tahran ile Winnipeg arasında hayali bir yerdeyiz. Negin (Rojina Esmaeili) ile Nazgol (Saba Vahedyousefi) buzun içinde kalmış bir banknotu donduğu yerden çıkarmak için uğraş vermektedir. Bu parayla sınıf arkadaşları Omid’e (Sobhan Javadi) bir hindinin çalıp götürdüğü gözlüğünün yerine yenisini almak isterler. Bu esnada yardım istedikleri Massoud (Pirouz Nemati) soğuğun da etkisiyle kafaları hayli bulanmış turist kafilesini Winnipeg’in … Devamı…»
22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali
Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan tek uluslararası uzun metraj film festivali olan Eskişehir Uluslararası Film Festivali, bu yıl 23 – 31 Mayıs 2025 tarihlerinde 22. kez sinemaseverlerle buluşacak. Festival kapsamında 27 – 28 Mayıs tarihlerinde ScreenFest Film Festivali Sempozyumu yapılacak. Sempozyum, sinema dünyasının akademisyen ve uzmanlarını bir araya getirerek, önemli tartışmalara zemin hazırlayacak. Festivalde ayrıca, kısa süre önce hayatını kaybeden Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Savaş’ın anısına en iyi sinema kitap ve makalelerinin ödüllendirildiği Sinema Kültürüne Katkı Yarışması düzenlenecek.
Ferhan Baran Yazıyor: Zifiri Karanlıkta Mucize
Gerçek bir olaydan yola çıkan ‘Son Bir Nefes / Last Breath’ izleyiciyi okyanusun zifiri karanlık acımasız derinliklerinde soluksuz bırakan bir hayatta kalma hikâyesini anlatıyor. 18 Eylül 2012’de yaşanmış olayı konu alan 2019 yapımı belgeseli daha önce izlemiştik. Belgeselin yaratıcılarından Alex Parkinson yönetiminde çekilmiş, tanınmış oyuncuların gerçek kişileri canlandırdığı, aynı adı taşıyan uzun metraj kurgu çalışması ile olağanüstü mücadelenin … Devamı…»
Gastronomi ve Sinema, Uluslararası Urla Gastronomi ve Film Festivali’nde Buluşuyor
Bu sene ilk kez gerçekleştirilecek olan Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali dopdolu programıyla katılımcıların karşısına çıkıyor. “Sofradan Beyaz Perdeye: Yemek ve Sinemanın Buluşma Noktası” temasıyla yapılacak festival kapsamında sinema ve gastronomi öğrencilerine yönelik Masterclass etkinlikleri düzenlenecek. Gastronomiyle ilgili hikâyeleri sinema perdesine taşımanın gücüne inanarak yola çıkan festival, söyleşi, workshoplar, film gösterimleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapacak. Konuşmacılar arasında Nazan Kesal, Fadik Sevin Atasoy, Zeynep Atakan, Serkan Anavatan, Tayfun Pirselimoğlu, Erkan Avcı ve Serkan Çakır yer alıyor.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Beyoğlu’nda Bir İlk Daha: 1. Kadın ve Sanat Şenliği Başladı
Beyoğlu Belediyesi tarafından düzenlenen 1. Kadın ve Sanat Şenliği, yoğun katılımla başladı. Her yıl farklı bir temayla gerçekleştirilecek olan şenliğin bu yılki odağı sinema oldu. İBB Beyoğlu Sineması’nda düzenlenen açılış programında “Directed By Women Türkiye” Özel Gösterim Seçkisi izleyicilerle buluştu. Kadın yönetmenlerin imzasını taşıyan kısa filmler büyük beğeni topladı. Şenlik, atölyeler, söyleşiler ve film gösterimleriyle sanatseverlere dopdolu bir program sunacak. Yönetmenlerden senaristlere, konusunda uzman olan pek çok kadın sanatçı, deneyimlerini paylaşmak için bir araya gelecek.
Beyoğlu’nda Bir İlk Daha: 1. Kadın ve Sanat Şenliği Başladı yazısına devam et
Ölmek Nasıl Bir Duygu
Hayatta kalabilmek ve geçinebilmek için defalarca ölmek zorunda kalan Mickey Barnes (Robert Pattinson) sürekli bu soruya maruz kalıyor. Bu ne biçim iştir dediğinizi duyuyor ve hemen hikâyeye geçiyorum. 2054’lerin kaotik dünyasında kankası Timo (Steven Yeun) ile makaroncu dükkânı açmak için tefeciden borçlanan Mickey, iş yürümeyince zor duruma düşer. Alacağını pek de dert etmeyen, buna karşılık geri ödeme tarihini geçirenlerin dehşetengiz katlinin video görüntüsünü izlemekten keyif alan Darius Blank’in elinden nasıl kurtulacaktır şimdi. Dünyayı haddinden fazla sömürmüş olan küresel güçlerin gözünü uzayın boşluğundaki gezegenlere diktiği pek uzak olmayan bir gelecekte, bahtsız Mickey çareyi hızlıca bir uzay keşif ekibine sızmakta bulur. Eski siyasetçi Kenneth Marshall’ın (Mark Ruffalo) dünya düzeninde varolan bir dolu etik kaygı ve dinsel tantanayı bertaraf etmek üzere yola çıktığı bakir gezegenleri kolonileştirme sürecinde, çeşitli deneylerde kobay olarak kullanılmak üzere sözleşme imzalar. Başta zikrettiğimiz üzere artık geçinebilmek için mütemadiyen ölmeye razı olacak, her ölümün ardından tıpkı basım kopyası üretilerek yeniden hayata dönecektir.
Edward Ashton’ın ‘Mickey 17’ adlı aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanan Bong Joon Ho imzalı yapım işte böylesine ilginç bir serüveni konu alıyor. Şirketin tanımlamasıyla ‘harcanabilir’ olmayı kabul etmiş ve 4 küsur yıl boyunca o gezegenden bu gezegene eşek gibi çalıştırılıp yıpratılmış Mickey’nin karla kaplı Niflheim gezegeninde düştüğü buzul çukurunda açılıyor film. Mağaranın sakinleri olan ‘Alien’ misali yaratıklar tarafından bir an önce yutulmayı beklerken, laboratuvar ortamında klonlanarak yeniden doğacağının tuhaf kaygısı bakışlarında sezilmektedir. Ekibe katılırken beden taraması yapılmış, anıları boşluk olmayacak biçimde bir hard disk’e yüklenmiştir gerçi, lakin bundan önceki ölümlerinde akıllara zarar miktarda radyasyona maruz kalan cildi feci şekilde yanmış, bir deney sırasında gözlerini kaybetmiş, bıçaklanmış ve türlü acılı biçimde yaşama veda etmiş olduğundan bu defa acısız bir ölüm arzusundadır. Kahramanımız, yaratıklar onu midelerine atmak yerine düştüğü çukurdan kurtarıp hayata döndürdüğü için, yeniden basıla basıla etinin yenmez hale gelmiş olduğuna hayıflanırken, ortadan kalktığı düşünülerek Mickey 18 adıyla yeniden üretildiğinde işler hayli karışacaktır.
2019 yılında ‘Parazit / Gisaengchung’ ile sinema alemini sallayan, Cannes’da Altın Palmiye’nin ardından bir Uzakdoğu yapımı olarak en iyi film, yönetmen, özgün senaryo ve uluslararası yapım gibi 4 önemli dalda Oscar ödülünü kucaklayan Bong Joon Ho, sinemasının temel motiflerini barındıran Ashton metninin senaryo uyarlamasını, hepimizin aşı testlerinin kobayı haline geldiğimiz pandemi döneminde tamamlamış. ‘Kar Küreyici / Snowpiercer’ (2013) ile 2017 yapımı ‘Okja’nın yeni ve ilginç bir karışımı olan ‘Mickey 17’ sinemacının vahşi kapitalizm eleştirisini bir kez daha perdeye taşıyor. İşçi haklarının, sendikanın, emekliliğin lafının geçmediği karanlık bir yakın gelecekte insan hayatını en ucuz meta olarak resmediyor. ‘Kar Küreyicisi’nin sınıflar arası uçurum teması, aynı trende arka vagonlara atılmışların lüks kategorideki zenginlerin arzularına hizmet edişinden doğan sistem eleştirisi burada da sürüyor.
Kibirli, iğrenç ve komik diktatör tiplemesi içinse aklımıza ilk anda Trump figürü düşüyor. Ruffalo’nun abartılı konuşma tarzı ve duruşu bunu hissettiriyorsa da yönetmen taze ABD başkanını tek örnek olarak almadığını, Kuzey Koreli Kim Jong-un’dan başlayarak gelmiş geçmiş ve günümüzde bolca rastladığımız dikta heveslilerinden ilham aldığını ifade ediyor. Marshall’ın baskın karısı Yfla (Toni Collette) ile olan Macbeth’ler tarzı ilişkisini Çavuşesku benzeri karı-koca dikta sevdalılarından esinle çizdiğini ekliyor. Mickey’nin Marshall ve şirketi ile trajikomik çatışması, çürümekte olan gezegenimize alternatif uzayda yeni yaşam alanları için kolları sıvamış Jeff Bezons ya da Elon Musk benzeri figürler öncülüğünde uzayı kolonileştirme ideallerini de akla getiriyor kuşkusuz.
Brad Pitt’in ortağı olduğu Plan B’nin yapımcıları arasında olduğu bu distopik bilim kurgu Koreli yönetmenin Hollywood sisteminden beslenen en pahalı yapımı olmuş. Keskin bir devrimci tavrı yok kuşkusuz ancak çağımızın giderek otoriterleşen dünyası üzerine hayli çoşkulu bir taşlama olarak ilgiyi hak ediyor. Biri içe dönük iken diğerine öngörülemez bir asilik kattığı çifte performansı ile günümüzün en iyi aktörlerinden biri olarak çok takdir ettiğim Pattinson yine döktürmüş. Trump motifli dikta heveslisinde Ruffalo, sos düşkünü dominant eşinde Collette çok iyiler. Spielberg’ün değişmez yoldaşı usta Darius Khondji’nin görüntüleri, Londra Senfoni Orkestrası’nın yorumladığı temadan temaya evrilen Jung Jae-il imzalı müzik çalışması da birinci sınıf.
(12 Mart 2025)
Ferhan Baran
Günün Gündemini Yakalayan Film: Gecenin Kıyısında
Sinemacı gündemi yakaladığında, inanın ki, hem izleyicinin beğenisini kazanır hem de gerçekten başarılı olur. 15 Temmuz darbesi, ne kadar darbedir, ne kadar manipülasyondur tartışılır. Kimin kazandığı ya da kaybettiği de, ancak bir ülkenin ve yurttaşlarının yaşamını değiştirdiği kesin bir gerçektir.
Türker Süer, hem ilginç, ilginç olduğu kadar önemli ve bir o kadar da gerekli bir film yapmış hem de filmin tartışılmasını sağlamış. Kazandığı ödüller kanıtı…
Babalarının yolundan giderek asker olan iki kardeş, askerliğin temelinde yatan emir komuta zincirinin gerekliliğiyle astın üste itaatini ilke edinmiştir. Ancak büyük kardeş, hâlâ üsteğmenken, küçük kardeş itaatkârlığıyla yüzbaşılığa yükselmiştir. Abi Kenan (Berk Hakman), emre itaatsizliği firarla doruğa çıkarırken, onu mahkemeye götürme görevi kardeş Sinan’a (Ahmet Rıfat Şungar) verilmiştir. Onlar yoldayken 15 Temmuz darbesi yapılır. Yol üstü bir garnizona girerler, ama acaba darbecilerin hâkimiyetindeki bir yer midir? Tabii ki, sorgulanacaklardır ve acaba kim darbecilerin safına geçecek, hangisi direnecektir?
Çarpıcı bir planla açılan filmin temposu sonuna kadar düşmüyor. İzleyici, sürekli yol ayrımında neye karar vereceğini sorguluyor. Oyuncuların da görüntüler gibi başarılı olduğunu söylemeliyim. Filmin en çarpıcı yanı, “erkek egemen ülkede, erkek egemen askerlikle erkek egemen bakışın hayatı ne denli zorladığı”dır. General, hem kadını aşağılıyor (tam da 08 Mart haftasında, alabildiğine itici kuşkusuz) hem de mahiyetindeki subayı. Bir an, “ne yapıyorsun” ya da “kimseyi aşağılamaya hakkınız yok” diye itiraz etmek geçti içimden. Hoş, Sinan’ın eşi, benim içimden geçenleri, birebir değilse de dillendirdi de rahatladım.
Kuvvetler ayrılığının hiçe sayıldığı, Anayasanın bile rafa kaldırıldığı, parlamentonun bir öneminin kalmadığı bir dönemde, askeri veya benmerkezci vesayet her zaman etkin olmak isteyecektir. Üsteğmen Kenan gibi itiraz edebilen, Yüzbaşı Sinan gibi sonradan fark eden subaylar hukukun ve demokrasinin koruyucu gücü olacaktır.
14 Mart’tan başlayarak gösterimde…
(11 Mart 2025)
Korkut Akın
Bağımsız Hikâyeler: 08 Mart Seçkisi
Beyoğlu Atlas 1948 Sineması ve Institut Français Türkiye, 08 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak için çok özel bir program hazırladılar. 05 – 09 Mart 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek programda, Alice Guy’in uzun ve kısa metraj filmlerinden oluşan bir seçki de sinemaseverler ile buluşacak. Sinemanın öncülerinden olan Alice Guy, Dünya’nin ilk kadın yönetmeni olarak da tanınıyor. Etkinlikte ayrıca sinemamızın geçen yılın bol ödüllü filmi Mukadderat, önceki yıllardan Kar ve Ayı ile Zuhal adlı filmleri de sinemaseverlere sunulacak. Etkinliğin son gününde ise Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Atölyesi yapılacak.
Terrifier 2
Damien Leone’nin yönettiği ve Lauren LaVera, David Howard Thornton, Elliott Fullam ile Sarah Voigt’in oynadığı Terrifier 2: Special Edition: Özel Bölüm, 21 Mart 2025’de A90 Pictures dağıtımıyla BG Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Korku sinemasının acımasız palyaçosu Art The Clown geri dönüyor. Bu özel versiyon, yalnızca Terrifier 2’nin en kanlı sahnelerini değil, Terrifier 3’ten çarpıcı ön izlemeleri ve Art’ın daha önce hiç görülmemiş özel sahnelerini içeriyor. Şiddetin ve korkunun sınırlarını zorlayan bu özel sürüm Terrifier evrenine daha derinlemesine dalmak isteyen sinemaseverler 04için hazırlanmış benzersiz bir deneyim sunuyor.
Bukalemun
Wade F. Jackson’un yönettiği ve Laird Akeo, Debbie Bernstein, Christoph Pieczynski, Dafne Rotolo, John Anthony Wylliams, P. K. Simone, Will Turner Sanders, Helena St-Laurent ile Xavier Reyes’in oynadığı Bukalemun (Persona), 14 Mart 2025’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Genç ve çok da yakışıklı bir adam, tanıştığı baştan çıkarıcı, tehlikeli bir kadın tarafından birden fazla kimliğe bürünmesi için ikna edilir. Kadının yalanlarla örülü suç ağının içine çekilen genç adam bir sonraki kurban olmamak için parçası olduğu ve bulaştığı komplonun iç yüzünü ortaya çıkarmalı, hayatta kalmalıdır.
Exorcism Chronicles: Başlangıç
Kim Dong Chul’un yönettiği ve Nam Doh Hyeong, Choi Han, Kim Yeonwoo ile Chung Yuchung’in seslendirdiği animasyon film Exorcism Chronicles: Başlangıç (Toemalog), 04 Nisan 2025’de CGV Mars Dağıtım tarafından vizyona çıkarıldı.
Peder Park, doğaüstü kötülüklere inanmayı reddeden bir kilise adına düzenlediği şeytan çıkarma ayinlerinin ardından aforoz edilen bir doktorken, rahip olmaya karar verir. Bir gün, gizli büyülerle uğraşan eski dostu bir tapınak keşişi ondan yardım ister. Görevi, saf ama olağanüstü güçlere sahip bir çocuğu şeytani bir efendiden korumaktır. Peder, bu mücadelede kendi geçmişiyle de yüzleşmek zorunda kalacaktır.
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, bu yıl 27 Mayıs – 04 Haziran 2025 tarihleri düzenlenecek. Festival kapsamında sinemadaki kadın emeğini görünür kılmak ve kadın sinemacıları yeni üretimlerine teşvik etmek amacıyla kadın sinema emekçileri ödüllendiriliyor. Bu yıl genel teması “Daha Fazlası, Daha Azı Değil” olan festivalde Onur Ödülü oyuncular Hülya Darcan ve Gülşen Bubikoğlu’na, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri oyuncu Bennu Yıldırımlar, cast direktörü Harika Uygur ile yapımcı ve festival yönetmeni Başak Emre’ye, Genç Cadı Ödülü ise oyuncu Mina Demirtaş’a 27 Mayıs 2025 akşamı düzenlenecek açılış töreninde takdim edilecek.
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali yazısına devam et
Şahit
Nader Saeivar’ın yönettiği ve Maryam Boubani, Nader Naderpour, Abbas Imani, Farid Eshaghi ile Hana Kamkar’ın oynadığı Şahit (Shahed – The Witness), 04 Nisan 2025’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Şahit, arkadaşının, kocası tarafından katledilmesine şahit olan bir kadının hikâyesini konu ediyor. Tarlan, arkadaşı Rana’nın üst düzey bir devlet memuru olan kocası tarafından nasıl öldürüldüğüne tanık olur. Polis olayı ciddi bir şekilde soruşturmayı reddedince Tarlan riskli bir karar verir ve kamuoyunu bilgilendirmek ister. Ancak bu kararla sadece ailesini değil aynı zamanda kendi hayatını da tehlikeye atmış olur.
Üç Harfliler: Fal Filminden Fragman Yayınlandı
Yapımını TME Films ve Muhteşem Film’in üstlendiği, senaryosu ve yönetmenliği Mert Uzunmehmet’e ait olan 28 Mart 2025 Cuma günü gösterime girecek olan Üç Harfliler: Fal filminin fragmanı internet ortamında yayına verildi. Korku ve gerilim tutkunlarının merakla beklediği, falcı Müzeyyen’in gerçek hikâyesinden uyarlanan Üç Harfliler: Fal, sinema salonlarında tüyler ürpertici bir atmosfer yaşatacak. Seyircileri en derin korkularıyla yüzleştirmeye hazırlanan filmin kadrosunda Alara Eriç, Ecem Ustaoğlu, Nisa Arslan, Nazan Beyazıt, Adem Tosun, Reyhan İlhan, Oğuzhan Mengubeti, Hicran Çalı, Önem Pişkin, Yaren Bozkuş yer alıyor.
- Basın Bülteni
- Fragmanı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.