Gecenin Kıyısı, 14 Mart’ta Sinemalarda

Türker Süer’in yazıp yönettiği, başrollerini Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman’ın paylaştığı Gecenin Kıyısı, 14 Mart 2025 Cuma günü vizyona giriyor. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan ve Adana Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney Jüri Özel Ödülü, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ve En İyi Kurgu Ödülü’nü, Ankara Film Festivali’nde de En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü kazanan film, 15 Temmuz gecesinde geçiyor ve babalarının trajik ölümü sonrası yolları ayrı düşmüş iki subay kardeşin çatışmasını işliyor. Görüntü yönetmenliğini Matteo Cocco’nun üstlendiği 2024 yılı yapımı filmin kurgusu ise Rainer Nigrelli tarafından gerçekleştirdi.

Balkondaki Kadınlar

Noemie Merlant’ın yönettiği ve Souheila Yacoub, Sanda Codreanu, Noemie Merlant ile Lucas Bravo’nun oynadığı Balkondaki Kadınlar (Les Femmes Au Balcon – The Balconettes), 14 Mart 2025’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarılıyor.
Filmde cinsiyetçilik ve cinsel şiddet konuları işlenirken komedi, korku ve fanteziyle birleştiriliyor. Acımasız sıcak hava dalgası Marsilya’yı kasıp kavurmakta, sıcaktan bunalan cıvıl cıvıl üç kadın ev arkadaşı, balkonlarından komşularını gözetleyip her şeye karışmaktadır. Bu neşeli saatler, bol içkili, bol fantezili bir gecenin ilerleyen saatlerinde kanlı bir olaylar silsilesiyle sona erer.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Balkondaki Kadınlar yazısına devam et

İthaki Yayınları 13 Mart Kitapları

İthaki Yayınları, 13 Mart’ta satışa sunacağı kitaplarını açıkladı. Ava Reid’in Kurt ve Orman, Elizabeth Hand’ın Wylding Malikânesi ve Q Hayaşida’nın Dorohedoro 2 adlı kitapları 13 Mart’ta satışa sunulacak. Wylding Malikânesi, korku edebiyatının yıldızlarından Elizabeth Hand’in İngiltere kırsalındaki pastoralliği ve rahatsız edici bir geçmişin sır dolu izlerini birleştirdiği, sürükleyici bir roman. Müzik grubu Windhollow Faire, ikinci albümlerini hazırlamak üzere Wylding Malikânesi’ne kapanır. Güneşin en parlak olduğu günlerde bile tuhaf seslerin ve gölgelerin dolaştığı bu ev, grup üyeleri için yaratıcı bir coşku kaynağıdır. Ev zamanla ilham verici olduğu kadar çok tekinsiz bir yer hâline gelir.

İthaki Yayınları 13 Mart Kitapları yazısına devam et

Radyo Filmleri Haftası

1995 yılında “Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo” mottosu ile yayına başlayan Apaçık Radyo’nun 30. yılını kutlama etkinlikleri kapsamında düzenlenen Radyo Filmleri Haftası 17 – 24 Mart 2025 tarihleri arasında IBB Beyoğlu Sineması’nda düzenleniyor. Sinefil programının yapımcı ve sunucuları Melis Behlil ve Yeşim Burul’un küratörlüğünde oluşturulan seçkide, Antoni Muntadas’ın On Translation: Açık Radyo – Mitler ve Klişeler belgeselinin yanı sıra, Do the Right Thing’in New York’undan Good Morning, Vietnam’ın Saigon’una uzanan zamanlar, yerler ve türler arasında gezinen ama yolu her zaman radyodan geçen filmler yer alıyor.

Radyo Filmleri Haftası yazısına devam et

Ayı Kardeşler: Kahraman Takımı 14 Mart’ta Vizyonda

200 milyon ABD dolarını aşarak serinin en yüksek hasılatını yapan Ayı Kardeşler: Kahraman Takımı (Boonie Bears: Guardian Code) eğlenceli ve macera dolu hikâyesiyle beyazperdede. Film, 06 – 12 yaş çocukların ebeveynleriyle birlikte keyifle izleyecekleri bir animasyon. Briar ve Bramble’in eğitici hikâyelerinin beyazperdeye yansıdığı filmde iki sevimli kahramanın, gizemli koşullarda geçen çocuklukları ve yıllar sonra karşılaştıkları yaşlı bir dişi ayının ortaya çıkmasıyla yaşadıkları konu alınıyor. Ayı kardeşlerin gerçeğin peşinde yaşadıkları maceraları, çevre bilinci ve heyecanlı sahnelerle, doğa temalı görüntüler eşliğinde izleyiciye aktarılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Encore Sinema: Yüzüklerin Efendisi, Yüzük Kardeşliği

Sevdiği bir filmi yeniden izlemeyi kim istemez? Sevdiği şarkıyı dinlemekten, sevdiği resme bakmaktan, sevdiği kitabı yeniden okumaktan kaçınır mı insan?

Koşullar birçok sanat yapıtını yeniden karşımıza çıkarmıyor ne yazık ki. Buna da bağlı olarak anılarımızda kaldığı (zaman içerisinde ayrıntılarının unutulmaya yüz tutması da cabası) kadarıyla özlemle anıyoruz. Şimdi, o eski sevdiğimiz filmleri yeniden, hem de yüksek kaliteli görüntüsü, sesi ve kalitesiyle, beyazperde farkıyla ayrıntılarını kaçırmadan, görüntünün görkemini yaşayarak yeniden izleme şansını yakalıyoruz. Encore Sinema, son yılların klasikleşmiş, unutulmaz filmlerini izleme deneyimi sunuyor. İlk film: “Yüzüklerin Efendisi, Yüzük Kardeşliği”… Program, Mart ayı boyunca romanı da çok satan, çok sevilen ve hâlâ da çok okunan “Yüzüklerin Efendisi”nin diğer iki filmini

de içeriyor. Arkasından Nisan ayında “Inception”, “Tenet”, “Yıldızlararası” (Interstaller)… Mayıs’ta “Örümcek Adam”lar, Haziran’da “Matrix”ler, Temmuz’da Dan Brown’ın “Da Vinci Şifresi” (The Da Vinci Code), “Melekler ve Şeytanlar” (Angels & Demons) ile “Cehennem”i (Inferno)… Ağustos’ta “Batman” dizisi… Eylül’de de “Hobbit” dizisi sırayla gösterime girecek. Böylelikle, platformlarda görece küçük ekranda ayrıntıları kaçırma pahasına izlemekten; ayrıca internette, kaçak izlenen, dolayısıyla da film izleme keyfini kaçıran (tabii, kaçak olması nedeniyle telif hırsızlığına da yol açan demeyi unutmamak gerekir) kötü kopyalardan kurtulmak mümkün olacak.

Bilindiği gibi, konserde “bis” dediğimiz, “son bir kez daha” anlamına gelen uygulamayı sinemada “encore” olarak adlandırıyoruz. Sinemanın keyfini yaşayan (ve tabii yaşatan) izleyici, TME Films uygulaması “Encore Sinema” ile mutluluğu bir kez daha yaşayacak. Umarız, bu uygulama süreklilik kazanır.

Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği, 14 Mart’tan başlayarak gösterimde…

(13 Mart 2025)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Elmaslar

Ferzan Özpetek’in yönettiği ve Stefano Accorsi, Luca Barbarossa, Sara Bosi ile Loredana Cannata’nın oynadığı Elmaslar (Diamanti), 18 Nisan 2025’de A90 Pictures dağıtımıyla Depo Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Kadın dayanışmasının gücünü ve kardeşliğin önemini anlatan Elmaslar (Diamanti), 1970’li yılların Roma’sında, iki kız kardeşin yönettiği, sağlam ve feminen, prestijli bir Canova terzihanesinde çalışmaktaki kadınların hayatlarını ve aralarındaki güçlü bağı anlatıyor. Film, birbirini dinleyen, bakışlarla anlaşan, el ele tutuşarak zorlukların üstesinden gelen kadınların kardeşlik, dostluk ve birliktelik duygusunu derinlemesine perdeye aktarıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Trailer
  • IMDb

Elmaslar yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Paylaşırım Kalbinin Kederini

Tahran ile Winnipeg arasında hayali bir yerdeyiz. Negin (Rojina Esmaeili) ile Nazgol (Saba Vahedyousefi) buzun içinde kalmış bir banknotu donduğu yerden çıkarmak için uğraş vermektedir. Bu parayla sınıf arkadaşları Omid’e (Sobhan Javadi) bir hindinin çalıp götürdüğü gözlüğünün yerine yenisini almak isterler. Bu esnada yardım istedikleri Massoud (Pirouz Nemati) soğuğun da etkisiyle kafaları hayli bulanmış turist kafilesini Winnipeg’in … Devamı…»

22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali

Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan tek uluslararası uzun metraj film festivali olan Eskişehir Uluslararası Film Festivali, bu yıl 23 – 31 Mayıs 2025 tarihlerinde 22. kez sinemaseverlerle buluşacak. Festival kapsamında 27 – 28 Mayıs tarihlerinde ScreenFest Film Festivali Sempozyumu yapılacak. Sempozyum, sinema dünyasının akademisyen ve uzmanlarını bir araya getirerek, önemli tartışmalara zemin hazırlayacak. Festivalde ayrıca, kısa süre önce hayatını kaybeden Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Savaş’ın anısına en iyi sinema kitap ve makalelerinin ödüllendirildiği Sinema Kültürüne Katkı Yarışması düzenlenecek.

22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Zifiri Karanlıkta Mucize

Gerçek bir olaydan yola çıkan ‘Son Bir Nefes / Last Breath’ izleyiciyi okyanusun zifiri karanlık acımasız derinliklerinde soluksuz bırakan bir hayatta kalma hikâyesini anlatıyor. 18 Eylül 2012’de yaşanmış olayı konu alan 2019 yapımı belgeseli daha önce izlemiştik. Belgeselin yaratıcılarından Alex Parkinson yönetiminde çekilmiş, tanınmış oyuncuların gerçek kişileri canlandırdığı, aynı adı taşıyan uzun metraj kurgu çalışması ile olağanüstü mücadelenin … Devamı…»

Gastronomi ve Sinema, Uluslararası Urla Gastronomi ve Film Festivali’nde Buluşuyor

Bu sene ilk kez gerçekleştirilecek olan Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali dopdolu programıyla katılımcıların karşısına çıkıyor. “Sofradan Beyaz Perdeye: Yemek ve Sinemanın Buluşma Noktası” temasıyla yapılacak festival kapsamında sinema ve gastronomi öğrencilerine yönelik Masterclass etkinlikleri düzenlenecek.  Gastronomiyle ilgili hikâyeleri sinema perdesine taşımanın gücüne inanarak yola çıkan festival, söyleşi, workshoplar, film gösterimleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapacak. Konuşmacılar arasında Nazan Kesal, Fadik Sevin Atasoy, Zeynep Atakan, Serkan Anavatan, Tayfun Pirselimoğlu, Erkan Avcı ve Serkan Çakır yer alıyor.

Beyoğlu’nda Bir İlk Daha: 1. Kadın ve Sanat Şenliği Başladı

Beyoğlu Belediyesi tarafından düzenlenen 1. Kadın ve Sanat Şenliği, yoğun katılımla başladı. Her yıl farklı bir temayla gerçekleştirilecek olan şenliğin bu yılki odağı sinema oldu. İBB Beyoğlu Sineması’nda düzenlenen açılış programında “Directed By Women Türkiye” Özel Gösterim Seçkisi izleyicilerle buluştu. Kadın yönetmenlerin imzasını taşıyan kısa filmler büyük beğeni topladı. Şenlik, atölyeler, söyleşiler ve film gösterimleriyle sanatseverlere dopdolu bir program sunacak. Yönetmenlerden senaristlere, konusunda uzman olan pek çok kadın sanatçı, deneyimlerini paylaşmak için bir araya gelecek.

Beyoğlu’nda Bir İlk Daha: 1. Kadın ve Sanat Şenliği Başladı yazısına devam et

Ölmek Nasıl Bir Duygu

Hayatta kalabilmek ve geçinebilmek için defalarca ölmek zorunda kalan Mickey Barnes (Robert Pattinson) sürekli bu soruya maruz kalıyor. Bu ne biçim iştir dediğinizi duyuyor ve hemen hikâyeye geçiyorum. 2054’lerin kaotik dünyasında kankası Timo (Steven Yeun) ile makaroncu dükkânı açmak için tefeciden borçlanan Mickey, iş yürümeyince zor duruma düşer. Alacağını pek de dert etmeyen, buna karşılık geri ödeme tarihini geçirenlerin dehşetengiz katlinin video görüntüsünü izlemekten keyif alan Darius Blank’in elinden nasıl kurtulacaktır şimdi. Dünyayı haddinden fazla sömürmüş olan küresel güçlerin gözünü uzayın boşluğundaki gezegenlere diktiği pek uzak olmayan bir gelecekte, bahtsız Mickey çareyi hızlıca bir uzay keşif ekibine sızmakta bulur. Eski siyasetçi Kenneth Marshall’ın (Mark Ruffalo) dünya düzeninde varolan bir dolu etik kaygı ve dinsel tantanayı bertaraf etmek üzere yola çıktığı bakir gezegenleri kolonileştirme sürecinde, çeşitli deneylerde kobay olarak kullanılmak üzere sözleşme imzalar. Başta zikrettiğimiz üzere artık geçinebilmek için mütemadiyen ölmeye razı olacak, her ölümün ardından tıpkı basım kopyası üretilerek yeniden hayata dönecektir.

Edward Ashton’ın ‘Mickey 17’ adlı aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanan Bong Joon Ho imzalı yapım işte böylesine ilginç bir serüveni konu alıyor. Şirketin tanımlamasıyla ‘harcanabilir’ olmayı kabul etmiş ve 4 küsur yıl boyunca o gezegenden bu gezegene eşek gibi çalıştırılıp yıpratılmış Mickey’nin karla kaplı Niflheim gezegeninde düştüğü buzul çukurunda açılıyor film. Mağaranın sakinleri olan ‘Alien’ misali yaratıklar tarafından bir an önce yutulmayı beklerken, laboratuvar ortamında klonlanarak yeniden doğacağının tuhaf kaygısı bakışlarında sezilmektedir. Ekibe katılırken beden taraması yapılmış, anıları boşluk olmayacak biçimde bir hard disk’e yüklenmiştir gerçi, lakin bundan önceki ölümlerinde akıllara zarar miktarda radyasyona maruz kalan cildi feci şekilde yanmış, bir deney sırasında gözlerini kaybetmiş, bıçaklanmış ve türlü acılı biçimde yaşama veda etmiş olduğundan bu defa acısız bir ölüm arzusundadır. Kahramanımız, yaratıklar onu midelerine atmak yerine düştüğü çukurdan kurtarıp hayata döndürdüğü için, yeniden basıla basıla etinin yenmez hale gelmiş olduğuna hayıflanırken, ortadan kalktığı düşünülerek Mickey 18 adıyla yeniden üretildiğinde işler hayli karışacaktır.

2019 yılında ‘Parazit / Gisaengchung’ ile sinema alemini sallayan, Cannes’da Altın Palmiye’nin ardından bir Uzakdoğu yapımı olarak en iyi film, yönetmen, özgün senaryo ve uluslararası yapım gibi 4 önemli dalda Oscar ödülünü kucaklayan Bong Joon Ho, sinemasının temel motiflerini barındıran Ashton metninin senaryo uyarlamasını, hepimizin aşı testlerinin kobayı haline geldiğimiz pandemi döneminde tamamlamış. ‘Kar Küreyici / Snowpiercer’ (2013) ile 2017 yapımı ‘Okja’nın yeni ve ilginç bir karışımı olan ‘Mickey 17’ sinemacının vahşi kapitalizm eleştirisini bir kez daha perdeye taşıyor. İşçi haklarının, sendikanın, emekliliğin lafının geçmediği karanlık bir yakın gelecekte insan hayatını en ucuz meta olarak resmediyor. ‘Kar Küreyicisi’nin sınıflar arası uçurum teması, aynı trende arka vagonlara atılmışların lüks kategorideki zenginlerin arzularına hizmet edişinden doğan sistem eleştirisi burada da sürüyor.

Kibirli, iğrenç ve komik diktatör tiplemesi içinse aklımıza ilk anda Trump figürü düşüyor. Ruffalo’nun abartılı konuşma tarzı ve duruşu bunu hissettiriyorsa da yönetmen taze ABD başkanını tek örnek olarak almadığını, Kuzey Koreli Kim Jong-un’dan başlayarak gelmiş geçmiş ve günümüzde bolca rastladığımız dikta heveslilerinden ilham aldığını ifade ediyor. Marshall’ın baskın karısı Yfla (Toni Collette) ile olan Macbeth’ler tarzı ilişkisini Çavuşesku benzeri karı-koca dikta sevdalılarından esinle çizdiğini ekliyor. Mickey’nin Marshall ve şirketi ile trajikomik çatışması, çürümekte olan gezegenimize alternatif uzayda yeni yaşam alanları için kolları sıvamış Jeff Bezons ya da Elon Musk benzeri figürler öncülüğünde uzayı kolonileştirme ideallerini de akla getiriyor kuşkusuz.

Brad Pitt’in ortağı olduğu Plan B’nin yapımcıları arasında olduğu bu distopik bilim kurgu Koreli yönetmenin Hollywood sisteminden beslenen en pahalı yapımı olmuş. Keskin bir devrimci tavrı yok kuşkusuz ancak çağımızın giderek otoriterleşen dünyası üzerine hayli çoşkulu bir taşlama olarak ilgiyi hak ediyor. Biri içe dönük iken diğerine öngörülemez bir asilik kattığı çifte performansı ile günümüzün en iyi aktörlerinden biri olarak çok takdir ettiğim Pattinson yine döktürmüş. Trump motifli dikta heveslisinde Ruffalo, sos düşkünü dominant eşinde Collette çok iyiler. Spielberg’ün değişmez yoldaşı usta Darius Khondji’nin görüntüleri, Londra Senfoni Orkestrası’nın yorumladığı temadan temaya evrilen Jung Jae-il imzalı müzik çalışması da birinci sınıf.

(12 Mart 2025)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Günün Gündemini Yakalayan Film: Gecenin Kıyısında

Sinemacı gündemi yakaladığında, inanın ki, hem izleyicinin beğenisini kazanır hem de gerçekten başarılı olur. 15 Temmuz darbesi, ne kadar darbedir, ne kadar manipülasyondur tartışılır. Kimin kazandığı ya da kaybettiği de, ancak bir ülkenin ve yurttaşlarının yaşamını değiştirdiği kesin bir gerçektir.

Türker Süer, hem ilginç, ilginç olduğu kadar önemli ve bir o kadar da gerekli bir film yapmış hem de filmin tartışılmasını sağlamış. Kazandığı ödüller kanıtı…

Babalarının yolundan giderek asker olan iki kardeş, askerliğin temelinde yatan emir komuta zincirinin gerekliliğiyle astın üste itaatini ilke edinmiştir. Ancak büyük kardeş, hâlâ üsteğmenken, küçük kardeş itaatkârlığıyla yüzbaşılığa yükselmiştir. Abi Kenan (Berk Hakman), emre itaatsizliği firarla doruğa çıkarırken, onu mahkemeye götürme görevi kardeş Sinan’a (Ahmet Rıfat Şungar) verilmiştir. Onlar yoldayken 15 Temmuz darbesi yapılır. Yol üstü bir garnizona girerler, ama acaba darbecilerin hâkimiyetindeki bir yer midir? Tabii ki, sorgulanacaklardır ve acaba kim darbecilerin safına geçecek, hangisi direnecektir?

Çarpıcı bir planla açılan filmin temposu sonuna kadar düşmüyor. İzleyici, sürekli yol ayrımında neye karar vereceğini sorguluyor. Oyuncuların da görüntüler gibi başarılı olduğunu söylemeliyim. Filmin en çarpıcı yanı, “erkek egemen ülkede, erkek egemen askerlikle erkek egemen bakışın hayatı ne denli zorladığı”dır. General, hem kadını aşağılıyor (tam da 08 Mart haftasında, alabildiğine itici kuşkusuz) hem de mahiyetindeki subayı. Bir an, “ne yapıyorsun” ya da “kimseyi aşağılamaya hakkınız yok” diye itiraz etmek geçti içimden. Hoş, Sinan’ın eşi, benim içimden geçenleri, birebir değilse de dillendirdi de rahatladım.

Kuvvetler ayrılığının hiçe sayıldığı, Anayasanın bile rafa kaldırıldığı, parlamentonun bir öneminin kalmadığı bir dönemde, askeri veya benmerkezci vesayet her zaman etkin olmak isteyecektir. Üsteğmen Kenan gibi itiraz edebilen, Yüzbaşı Sinan gibi sonradan fark eden subaylar hukukun ve demokrasinin koruyucu gücü olacaktır.

14 Mart’tan başlayarak gösterimde…

(11 Mart 2025)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Bağımsız Hikâyeler: 08 Mart Seçkisi

Beyoğlu Atlas 1948 Sineması ve Institut Français Türkiye, 08 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak için çok özel bir program hazırladılar. 05 – 09 Mart 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek programda, Alice Guy’in uzun ve kısa metraj filmlerinden oluşan bir seçki de sinemaseverler ile buluşacak. Sinemanın öncülerinden olan Alice Guy, Dünya’nin ilk kadın yönetmeni olarak da tanınıyor. Etkinlikte ayrıca sinemamızın geçen yılın bol ödüllü filmi Mukadderat, önceki yıllardan Kar ve Ayı ile Zuhal adlı filmleri de sinemaseverlere sunulacak. Etkinliğin son gününde ise Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Atölyesi yapılacak.

Bağımsız Hikâyeler: 08 Mart Seçkisi yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu