Bruce Sprinsteen, 80’li yılların gençlerinin bildiği, tanıdığı, mırıldandığı, müziğine danslarla eşlik ettiği rock yıldızı. Ayrıntılı bilgimin olmamasının temelinde 12 Eylül ve öncesi yaşananlar yatıyor; başka dertlerle uğraşıp başka yollarda yürüyorduk. İnsanın içini kıpırdatan Sprinsteen müziği bizim de sevdiklerimiz arasındaydı kuşkusuz.
Aradan yıllar geçti, çok sular aktı köprülerin altından; 2025 yılına geldiğimizde beğenilerimiz gibi beklentilerimiz de değişti. Bugün, “Springsteen: Hiçlikten Kurtar Beni”, 40 yıl öncesine götürüyor bizi. O dönemin sosyal, siyasal, ekonomik, ekolojik sorunları yok filmde. Springsteen’in (Jeremy Allen White) arkadaşları, yaşamı, çevresi, neler yaptığı da yok. Sadece onun bir albüm hazırlığı, kendi içinde çatışması, en iyiyi bulma çabası var; bir de, anne babaların çocukların yaşamını nasıl gönendirdiği ya da zehir ettiğinin izleri… Yazar, yönetmen Scott Cooper, akılcı bir yöntemle, müzisyenin sadece bir albümü nasıl yazdığını, nasıl kabûl ettirdiğini, neler çektiğini, psikolojisini, kendiyle ve insanlarla kavgalarını anlatıyor, geri dönüşlerden destek alarak.

Aile bir yaşamı belirler…
Babanın alkolik, gergin ve çocuğuyla ilgilenmemesinin etkileriyle ekonomik bağımsızlığı olmadığından kocasına bağımlı annenin çocuğunu koruma çabasının bir yaşamı kurtarmaya yetmediğini görüyoruz. Zaten Springsteen de psikolojik sorunlarla boğuşuyor, depresyonlarla geziyor. Şarkılarıyla dünya çapında bir müzisyen olduktan sonra 32 yaşında babasının kucağına oturabiliyor. Bu gerçekten insanın içini acıtan, inciten bir durum. Muhakkak ki, eskiden babaların çocuklarını uluorta sevmeleri hoş karşılanmıyordu, ama her akşam içkili gelip bağırıp çağırarak çocuğunu korkutan babayı çocuğun benimsemesi de kolay değil.

Scott Cooper, izleyicinin bilinçaltına da seslenen (gökteki yeniay, merdiven basamakları, spor malzemeleri vb.) ayrıntıları çok iyi yerleştirmiş filmine. Bekâr anne ile ilişkisinin gerçek olmadığı, film için kurgulanmış bir karakter olduğu belirtiliyor, ama o kadar güzel, o kadar iyi yedirilmiş ki, ne içeriği ne de görselliği düşürüyor. Müzik zaten filmin ana teması, geçmişe dönüşlerin siyah – beyaz olması etkileyici, filmin kurgusunu çok sevdim.
Şimdi geri dönüp, benim de gençlikte dinlediğim ama altında yatanları (rock müziğin sözleri anlamlı olmak zorundadır, özellikle mesaj içerir) bilmediğim(iz)den yorumlamakta zorlandığım Springsteen şarkılarını yeniden dinleyeceğim ve inanıyorum ki, kendimden de birkaç şey bulacağım o şarkılarda.
24 Ekim’den başlayarak gösterimde…
(22 Ekim 2025)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com