Büyük Gözaltı: Dalloway

Teknoloji geliştikçe bizi kendisine daha çok bağlıyor. Bağımlılığımız öyle bir hal alıyor ki, o sarmaldan kurtulmak mümkün olamıyor.

Film, dingin, kumsala sevişircesine gelen dalgalar ve sesiyle açılır. Meğer bu, yapay zekâ ile oluşturulan, huzurlu ve konforlu uyunması için yapılan bir düzenlemeymiş. Her şey hazır, her şey yerinde, her şey olağanüstü. Çay, kahve, su, banyo ısısı… akla gelen her şeyi Dalloway (yapay zekâ tarafından oluşturulmuş yardımcı) çözümler. Çalışması gerekileni uyarır, randevularını düzenler ve benzeri… Clarissa (Cécile de France) işte böyle bir konutta misafir edilir -ki, eskisi gibi yazsın ve okurlarına ulaşsın. Her şey çok ince düşünülmüş, her türlü imkân sağlanmış, ihtiyaçları giderilmektedir. Clarissa’nın yardımcısı, Dalloway, dedikleri yapılmayınca önceleri sakin uyumluyken, giderek daha sert ve sinirli bir hâl alır.

Tam da; beyaz saçlı, kafasında uzun bir fötr şapka bulunan ve parmağını gözümüze sokacak denli uzatan, gergin bakışlı papyonlu “Sam Amca Bizi Gözetliyor” durumu. Her adımınız görüntüleniyor, sağlığınız kontrol altında, ateşiniz her sabah ölçülüyor, yapay zekâ yardımcınız her şeyi yapıyor. Size (burada Clarissa’ya) kalan sadece yazmak… “Biri Bizi Gözetliyor Evi”nden farkı, çalışmanız gerekliliği… Belli bir süre içerisinde kitabınızı (müzisyen, ressam, heykeltıraş, mimar artık hangi alandaysanız o alanda kuşkusuz işinizi) bitirmek zorundasınız, mücbir sebepler olmadıkça.

Hemen baştan söylemeliyim: Çok değil, beş, bilemediniz on yıl içerisinde bunlar olabilecek denli hızlı gelişiyor bu yapay zekâlı yaşam. Şimdiden hazır olmak için, kendinizi ve ailenizi, belki de çocuklarınızı da hazırlamanız için izlenmesi gereken bir film Dalloway. En azından neyle yüz yüze geleceğinizin farkında olmanız için.

Geniş ve ferah bir daireniz var, istediğiniz önünüzde istemediğiniz de sırada (ya isterseniz diye). Kim istemez böyle bir yaşamı. Zaten kendi işinizi yapmanız isteniyor; hiç bilmediğiniz, anlamadığınız ya da size uzak bir şey değil yapacağınız, yazınızı yazın, müziğinizi besteleyin, resminizi tamamlayın o kadar.

Bugün yapay zekânın olumsuzluğundan, özellikle sanat alanında kopyalamalardan, tembelleştirmelerden, yinelikleri önleyeceğinden kaygılanılıyor. Dahası, birçok mesleğin yerini alacağı ifade ediliyor. Oysa insan olmadan yapay zekâ, tek başına yeni bir şey üretemez. Ona ne yüklenmişse onu sürdürür, akıl yürütmesi pek de mümkün değildir. Zaman bunu da gösterecek. Tam da burada, yapay zekâya karşı durmak, tepki duymak da doğru değil, birçok şeyi kolaylaştıracak, birçok şeyi aşmamızı sağlayacak.

Yaratıcı düşünce, yani insan, bazı sınırlanmalara, kısıtlamalara, tırnak içinde de olsa baskılara gelmiyor; hemen itiraz ediyor. Dalloway’de, zaten yaratıcı insanlar toplanmış bir araya… sürekli gözaltında bulunmak, her adımınızın izlenmesi, neyi nasıl ve niye yapacağınızın dikte edilmesi doğal olarak itirazları da getiriyor beraberinde. Kim olsa itiraz eder.

Yönetmen Yann Gozlan’ın senaryosuna da katıldığı, görüntüleri pırıl pırıl, sesi tertemiz, müziği uygun, oyuncuları başarılı filmini izleyenler; “Biz bunun böyle olacağını biliyorduk” diyecekler zamanı geldiğinde.

24 Ekim’den başlayarak gösterimde…

(21 Ekim 2025)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Kâfîrun, 17 Ekim’de Beyazperdede

Gerçek bir hikâyeden esinlenen korku filmi Kâfîrun, 17 Ekim’de vizyona giriyor. Türk korku sinemasında inanç, lanet ve psikolojik çöküş temalarını işleyen film, izleyiciyi karanlık bir evin içinde geçen tüyler ürpertici bir hikâyeye davet ediyor. Kâfîrun’un yönetmen koltuğunda Rotin Engin Tutuş otururken, başrolleri Ejder Özkarslıgil, Ceren Şule ve Nazan Bayazıt paylaşırken, Şükran Çağman, Esila Cömert, Nihat Yılmaz, Pınar Demiral, Ömer Faruk Çalışkan, Selin Mercan gibi başarılı oyuncular canlandırıyor. Başrol oyuncularından Nazan Bayazıt “Ben de korku – gerilim düşkünü bir izleyiciyim. Korku filmi fanatiklerinin kaçırmaması gereken bir yapıma imza attık.” dedi.

Kâfîrun, 17 Ekim’de Beyazperdede yazısına devam et