Gerçek Politiktir: Gerçek Ötesi

Yapay zekâ ile yapılan ilk uzun metraj belgesel film izleyici ile buluşuyor. Bu, önemli ve bir o kadar da kıymetli bir adım. Birçok insan için hâlâ çok uzak, hâlâ inanılmaz gelen yapay zekâ ile çok şey yapılabilir, ancak her seferinde muhakkak bir insan olması gerekir yanında. Çünkü “gerçek”i bilen ya da belirleyen sadece insandır. Alkan Avcıoğlu, senaryosunu (yapay zekâ girince işin içine, yazanın da adı yapay oluyor ister istemez) Vikki Bardot ile birlikte yazmış, Ömer Can Acıoğlu görüntü çalışmalarında destek ve yardımcı olmuş.

Film öyle hızlı ki, yetişmek için gerçekten gözünüzü bile kırpmaktan kaçınıyorsunuz. Avcıoğlu, haklı, her şey hızlı günümüzde, zaten yetişmek çok güç, bir de yavaş olursa izleyici hepten gecikir. Öte yandan müziğinin tekdüzeliği izlenmeyi zorlaştırsa da, özellikle genç izleyiciler için uygun (birlikte izlediğimiz genç arkadaşlar hiç yakınmadı).

Adından da anlaşılacağı gibi film, aslında “gerçeklik” peşinde. Peki, gerçek, gerçekten de gerçek mi? Neye göre, kime göre? Zamana ve zemine göre gerçek de değişir mi? Dilerseniz farklı soralım: Değişsin mi? Gerçek olmayan, aslında hedef kitlesini ikna edebiliyor, kendini kabul ettirebiliyorsa işlevini yerine getirmiş demektir. Hem sahi, gerçek dediğimiz illa ki “gerçek” olmak zorunda değil ki!

“Gerçek Ötesi”, dün ile bugünü, bugün ile yarını; zaman ile zemini tartıştırmayı hedefliyor. Hepimiz, Körfez Savaşı sırasında bütün insanların içini acıtan o petrole bulanmış karabatak görüntüsünün gerçek olmadığını biliyoruz. Peki, o görüntü gerçek (burada hakiki, sahi, somut, real ve daha birçok sözcüğü sıralayabiliriz) olmadığı halde etkilemedi mi hepimizi? Sahte olan bu denli etkileyici olabiliyorsa, o, gerçekten de daha gerçektir. Bilmiyorum, film, belki daha farklı bir mesaj veriyordur, ama politik bir gerçekliğe (aman dikkat! buradaki “politik” siyasal anlamında değil, sadece politika yol, yöntem, anlayış anlamındadır) dikkat çektiği açık.

Alkan Avcıoğlu’nun bu meşakkatli ve uzun uğraş gerektiren belgeseli, gerçek ve gerçek ötesini yapay zekâ ile aktarılıyor. Sinemacılar, “gözün gördüğü renkleri görmüyor, siyah tam siyah olmuyor” diye elektronik kameraya itiraz ediyordu; ancak bir süre sonra hepsi elektronik kamera ile film çekmeye başladı. Aradan 40 yıl geçti, artık yapay zekâ ile çok daha yetkin, çok daha katmanlı, çok daha anlamlı filmler izlemeye başlıyoruz. Gücünü de gerek görüntülerinden, gerek anlatımından gerekse dilinden alıyor. Dijital sanatın yepyeni ve alabildiğine geniş pencereler açıyor yaşama. Buna da bağlı olarak bu yolun ilk (ve gerçekten başarılı) örneğini izlemek; gelecek için “sahte” ama insanları ikna edebilen çarpıcı görüntülerin önemini kavramak için bir fırsat sunuyor.

(07 Temmuz 2025)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Altın Yunus’a Doğru İlk Adım: Boğaziçi Film Festivali Yarışmaları İçin Başvurular Başladı

07 – 14 Kasım 2025 tarihleri arasında düzenlenecek olan 13. Boğaziçi Film Festivali  yarışma bölümleri için başvuru süreci başladı. Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından gerçekleştirilen ve son başvuru tarihi 01 Ekim 2025 olan festival bu yıl Artistik Direktörlüğünü Enes Erbay’ın üstlendiği organizasyonla, İstanbul’u bir hafta boyunca sinemanın en güzel örnekleriyle buluşturacak. 13. yılında da 4 kategoride başvuruların kabul edileceği festivalde, Ulusal Uzun Metraj, Uluslararası Uzun Metraj, Kısa Film ve Ulusal Belgesel Film Yarışmaları yapılacak.

Altın Yunus’a Doğru İlk Adım: Boğaziçi Film Festivali Yarışmaları İçin Başvurular Başladı yazısına devam et

Dinozorun Dişleri / Jurassic World: Yeniden Doğuş

Steven Spielberg’in Michael Crichton’un eserinden sinema evrenine taşıdığı ‘Jurassic Park’ın ateşi sönmüyor. Aradan geçen 32 yıl boyunca gösterime giren ve büyük ilgiyle karşılanan 6 filmin ardından artık marka haline gelmiş seri ‘Jurassic World’ kulvarında yeni bir atağa kalkıyor. Uzun soluklu serinin ilk filminin senaristi David Koepp tarafından kaleme alınan ‘Jurassic World: Yeniden Doğuş / Jurassic Word: Rebirth’ projesinin yönetmenliği, geçtiğimiz mevsimin ‘insanlığın yapay zekâ ile imtihanını sorgulayan’ ve ilginç felsefesi ile geçtiğimiz mevsimin en ilgiye değer bilim-kurgularından biri olarak dikkat çeken ‘Yaratıcı / The Creator’da imzası olan Gareth Edwards’a teslim edilmiş.

‘Jurassic World: Hakimiyet / Jurassic World: Dominion’dan 3 yıl sonra vizyona giren bu son macera, tıbbi amaçla dinozorların izini süren ilaç firmasının devreye girmesi ile tetikleniyor. 32 yıllık süreçte gezegenin ekolojisine, kırılgan iklim şartlarına ve türlü hastalıklara yenik düşmüş olan son dinozorlar sirk hayvanı misali kent merkezlerinde sergilenirken hayatta kalan diğerleri, bir zamanlar melezleştirme deneylerinin yapıldığı, ancak 17 yıl önce ihmal sonucu bir facia yaşanmasının ardından bilim insanlarının terk ettiği, dinozorların bir zamanlar gelişip çoğaldığı bol oksijene haiz tropikal bölgelerde varlıklarını sürdürmektedir. Kara, deniz ve havada yaşayan devasa canlılardan alınacak DNA örneklerinin kalp hastalıklarını tedavi edici özelliği keşfedildiğinde, donanımlı bir ekip Ekvator bölgesindeki metruk Saint Hubert adasına doğru yola çıkar.

Deniz yoluyla başlayan bu serüvende ekibi toparlamakla görevli ilaç şirketinin temsilcisi Martin Krebs (Rupert Friend) öncelikle daha önce özel harekat biriminde görev almış paralı asker Zora Bennett (Scarlet Johansson) ile anlaşır. Yüksek bir meblağ karşılığında bu gizli görevi kabul eden Zora yanına daha önce birlikte çalıştığı ‘insanları ve malları olmamaları yere götürmekte usta’ kaptan Duncan Kinkaid (Mahershala Ali) ile el sıkışır. Ekibe bir de bilim adamı gerekmektedir. Dinozorları kendi ortamlarında incelemek için bu kanun dışı sefere çıkmayı kabul eden Dr. Hery Loomis (Jonathan Bailey) ile birlikte ana kadro tamamlanır.

Süresi iki saati aşan filmin su dinozoru Mosasaurus’tan kan ve doku örneklerinin alınması için savaş verildiği deniz macerasından oluşan ilk bölümünden özellikle büyük keyif aldığımın altını çizeyim. Spielberg’in 50 yıl öncesindeki ünlü ‘Denizin Dişleri / Jaws’ klasiğinden esinler taşıyan bu bölümde, New York’tan Atlantik Okyanusu’na maceraya gelmiş bir baba, iki kızı ve büyük kızın erkek arkadaşından ibaret İspanyol kökenli aile küçük tekneleri alabora olunca gizli harekat ekibi ile kader birliği yapıyor. Adrenalin kat sayısının zirve yaptığı bu bölümde filmin müziklerini yapan Oscarlı Fransız asıllı besteci Alexandre Desplat’nın ‘Jaws’ın John Williams imzalı müzik çalışmasının ana temasına öykünmesi nostaljik bir hoşluk olmuş.

Sağ kalabilenlerin karaya çıktığı tekinsiz adada ise ekibi daha büyük tehlikeler beklemektedir. Otçul kara dinozorlarından (Titanozaurus) nümune alındığı barışçıl bölüm görkemli Jurassic senfoninin andante bölümünü oluşturuyor denebilir. Ardından gelen molto vivace final bölümü ise adada yaratılmış mutant ucubeler ile para hırsından gözü dönmüş insanoğlu arasında geçen şiddet dozu yüksek mücadeleye sahne olacaktır.

Dünya sinemaları ile aynı hafta sonu bizde de gösterime giren film, serinin Spielberg’in yönettiği ilk iki bölümünden sonra en iyi açılış başarısına ulaşmış. Bu da yeniden doğuşun yolunun açık olduğunu gösteriyor. Özel efekt uzmanlığından yetişme başarılı yönetmeni ve albenili oyuncu kadrosuyla iyi kotarılmış bu yaz eğlenceliğinin serinin takipçilerini hayal kırıklığına uğratmayacağını söyleyebilirim.

(07 Temmuz 2025)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Ben İyi Biri Olmadan Önce Filmi Özel Gösterimle İzleyiciyle Buluşuyor

Oyun yazarı, şair, tiyatro ve sinema oyuncusu Şerafettin Kaya’nın yazıp yönettiği Ben İyi Biri Olmadan Önce filmi, 05 Temmuz 2025 Cumartesi günü Beyoğlu Atlas Sineması’nda yapılacak özel gösterimle izleyiciyle buluşuyor. Uluslararası Paris Play Film Festivali’nde En İyi Sinema Filmi ödülüne layık görülen Ben İyi Biri Olmadan Önce filmi dünya genelinde birçok festivalde özel gösterimlerle izleyicinin beğenisini kazandı. Şimdi ise Türkiye’de ilk kez büyük perdede seyirciyle buluşuyor. Balat sokaklarında geçen ve zaman zaman gerçeklik ile içsel hesaplaşmalar arasında gidip gelen hikâye, seyirciyi sıradan bir film deneyiminin ötesine taşıyor.

Gerçek Ötesi

Alkan Avcıoğlu’nun yönettiği belgesel film Gerçek Ötesi (Post Truth), 11 Temmuz 2025’de Başka Sinema dağıtımıyla Spongeworthy Studio tarafından vizyona çıkarıldı.
Yapay zekâ ile üretilen ilk uzun metrajlı belgesel film olan Gerçek Ötesi, gerçek dünya hakkında sahte bir film. Onlarca yıla yayılan bir anlatı ile hakikat ve gerçeklik kavramlarının değerini yitirdiği bir dünyaya nasıl dönüştüğümüzü inceliyor. Teknolojiyle kurduğumuz ilişkiyi sorgularken, izleyiciyi kendi gerçeklik algısını yeniden düşünmeye davet ediyor. Enformasyon bombardımanı altında yaşadığımız, artık gerçeğin kopyalarının hüküm sürdüğü bir çağı kendi üslûbuyla belgeliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Gerçek Ötesi yazısına devam et

Dünya Kötü Bir Yer / Şişli Kız

Avrupa sinemasının genç auteur sinemacılarından Magnus von Horn’un geçtiğimiz yıl Cannes’da dünya prömiyerini yapan üçüncü uzun metrajı ‘Şişli Kız* / Pigen Med Nålen’ 2025 – 2026 sinema mevsimine damgasını vuran önemli filmlerden.

Birinci Dünya Savaşı’nın ağır yoksulluğunu yaşayan Danimarka’nın kasvetli Kopenhag’ını mekân alan yapım, kocasını cepheye göndermiş fabrika işçisi Karoline’in (Vic Carmen Sonne) hayatta kalma mücadelesi ile açılır. Savaşın bitiminde kocasının eve dönüşünden umudunu kesen genç kadın, çalıştığı tekstil fabrikası sahibi Jørgen (Joachim Fjelstrup) ile aşk yaşamaya başlıyor. Cepheden yüzü parçalanmış halde dönen kocasını daha iyi bir gelecek umuduyla geri çeviriyor, ancak hamile kaldığında sevdiği adam ve barones annesi tarafından kapı dışarı ediliyor. İşinden de olan Karoline umutsuz bir halde bebeğinden kurtulmaya çalışırken, yolu bir kadınlar hamamında orta yaşlardaki Dagmar (Trine Dyrholm) ile kesişiyor. İstenmeyen çocukları varlıklı ailelere evlatlık olarak veren Dagmar’ın şekerci dükkanına sığınan genç kadını bu süreçte hem insanlığını hem de ahlaki değerlerini zorlayacak karanlık bir sınav beklemektedir.

Sinema tahsilini Polonya’nın anlı şanlı Łódź Sinema Okulu’nda tamamlayan İsveç asıllı yönetmen, ilk uzun metrajından başlayarak kuzey insanının derin yalnızlığını beyazperdeye taşır. 2015 yapımı ‘Bundan Sonra / Efterskalv’, çocuk yaşta işlediği cinayet nedeniyle iki yıl ıslahevinde kaldıktan sonra topluma karışmaya çalışan ancak çevresi tarafından dışlanarak yalnızlığa mahkum edilen genç delikanlının (Ulrik Munther) umarsız sevgi arayışını gri ve mavinin soğuk tonlarını kullanarak resmeder. İkinci memleketi Polonya’da Leh dilinde çektiği 2020 yapımı ‘Ter / Sweat’de sosyal medya fenomeni Sylwia’nın (Magdalena Koleśnik) parlak pembe dünyasındaki üç gününün peşine düşer. Kadınlara fitness önerileri vererek şöhreti yakalayan genç kadın, yüzbinlerce takipçisi olmasına ve çevresi ona sadık hayranlarıyla dolup taşmasına rağmen gerçek anlamda bir mahremiyetin özlemi içindedir. Kendi yalnızlığıyla yüzleşip hayatını sorgulamaya başladığında yaşadığı hayatın ruhsuzluğu onu derinden sarsacaktır.

Bizde İstanbul Film Festivali programlarında yer almış ilk iki uzun metrajının ardından Cannes’da Altın Palmiye ana seçkisine kabûl edilen ‘Şişli Kız’da yoksulluğun ve kasvetin resmini çizerken siyah-beyaz bir sinematografiyi tercih ediyor genç sinemacı. Bir drama olarak başlayan film kuzeyin korkunç masallarından fırlamış bir korku seyirliğinin sınırlarını zorlarken dünyanın kötü bir yer olduğunu vurguluyor, ancak tüm karamsarlığına karşın yine de finalde bir umut ışığını esirgemiyor seyirciden.

Von Horn bir söyleşinde başından beri seyircinin beklentileriyle köşe kapmaca oynayan bir dehşet öyküsü anlatmak istediğini ifade ediyor. Bu minvalde, Karoline’in maskenin ardındaki yüzünü ucubeler sirkinde sergileyerek hayatta kalmaya çalışan kocasının öyküsü, dönemin gerçekten yaşamış seri katili Dagmar Overbye’ın dehşetengiz hikâyesine karışırken, ‘Ter’de birlikte çalışmış olduğu Polonya asıllı görüntü yönetmeni Michal Dymek’in kamerasından yüzyıl öncesi Kopenhag’ının bakımsız arka sokakları, kirli pis iç mekânlar sessiz yılların korku klasiklerinde ustaca kullanılmış dışavurumcu bir sinema estetiği ile perdeye yansıyor. Dönemin 2/3 akademi oranı ile çekilen yapımda Lumière kardeşlerin sinema tarihinin ilk filmi olarak kabul gören ‘fabrikadan çıkan işçiler’ sekansı yeni baştan yaratılmak suretiyle yedinci sanatın doğuş yıllarına bir selam da çakılıyor. Vic Carmen Sonne ve Dagmar rolüyle Avrupa sinema ödülünü kazanmış olan Trine Drylhom’un benzersiz performanslarıyla yükselen filmin dehşet ve tedirginlik eşiği ise Frederikke Hoffmeier’in atonal müzik çalışmasıyla zirve yapıyor.

*Bu yıl yabancı film Oscar adayları arasında ilk 5 yapım arasına giren ‘Şişli Kız’ halen MUBI’de gösterilmektedir. Özel gösterimlerle yeniden beyazperdede izleme imkânı yaratılması en büyük dileğimiz.

(06 Temmuz 2025)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Ölüme Koşan Adam

Edgar Wright’in yönettiği ve Glen Powell, Josh Brolin, Michael Cera ile Colman Domingo’nun oynadığı Ölüme Koşan Adam (The Running Man), 07 Kasım 2025’de UIP Filmcilik dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
The Running Man Televizyonun en çok izlenen programdır —yarışmacıların, yani Koşucular’ın, profesyonel suikastçılardan 30 gün boyunca kaçmaya çalıştığı ölümcül bir yarışma. Her hareketin kan susamış bir izleyici kitlesine yayınlandığı bu oyunda, her geçen gün nakit ödül de artar. Hasta kızını kurtarmak için çaresiz kalan işçi sınıfından Ben Richards, programın karizmatik ama acımasız yapımcısı Dan Killian’ın ikna etmesiyle son çare olarak bu oyuna katılır.

  • Basın Bülteni
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Ölüme Koşan Adam yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Kolonyal Seyahat Günlüğü / Büyük Yolculuk

‘Edward (Gonçalo Waddington) nişanlısı Molly’yi (Crista Alfaiate) 7 yıl görmemişti. Yüzünü hatırlamaya çalıştı ama beceremedi’. Miguel Gomes’in dünya prömiyerini yaptığı 77. Cannes Film Festivali’nden en iyi yönetmen ödülü ile dönmüş olan son çalışması ‘Büyük Yolculuk / Grand Tour’* dış sesin bu cümlesiyle açılıyor. Birinci Dünya Savaşının bitimine yakın Burma’da devlet memuru görevinde bulunan Edward uzatmalı … Devamı…»

İthaki Yayınları 03 Temmuz Kitapları

İthaki Yayınları, 03 Temmuz’da satışa sunacağı kitaplarını açıkladı. Costanza Casati’nin Klytaimestra, Emma Cline’ın Misafir, One’ın Mob Psycho 100 (3. Cilt) ve Mehmet Yaşın’ın Sarı Kehribar adlı kitapları 03 Temmuz’da satışa sunulacak. Costanza Catati’nin Klytaimestra’sı, en korkulan kadın figürlerinden biri olan Klytaimnestra’yı merkezine alan çarpıcı bir roman: “Bir kralın kızı olarak doğdum ama bir zorbayla evlendirildim. Tanrıları yatıştırmak adına çocuğumu kurban ederken kocamın yanında çaresizce durdum. Uzun zaman önce başkalarının hiç kavrayamadığı bir gerçeği kavradım: GÜÇ BANA VERİLMİYORSA, ONU KENDİ ELLERİMLE ALACAĞIM.”

İthaki Yayınları 03 Temmuz Kitapları yazısına devam et

Tavşan İmparatorluğu

Seyfettin_Tokmak’ın yönettiği ve Alpay Kaya, Sermet Yeşil, Kubilay Tunçer, Perla Palamutçuoğulları ile Emrullah Çakay’ın oynadığı Tavşan İmparatorluğu (Empire of the Rabbits), önümüzdeki aylarda A90 Pictures dağıtımıyla Yaman Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Kırsal bir köyde yaşayan ve tavşan avcılığıyla geçimini sağlayan Beko, engelli çocukların ailelerine verilen devlet desteğini öğrenince, 12 yaşındaki oğlu Musa’yı engelli gibi davranmaya ve özel bir okula gitmeye zorlar. Okulda yaşıtı olan Nergis’le bağ kuran Musa, hayâl gücüyle ördüğü iç dünyasında,  çocuksu isyanının ve özgürlüğünün ilk adımlarını atmaya başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Tavşan İmparatorluğu yazısına devam et

Gelenek Görenek

Hasan Doğan’ın yönettiği ve Bülent Emrah Parlak, Didem Balçın, Bahar Şahin ile Mekin Sezer’in oynadığı Gelenek Görenek, 18 Temmuz 2025’de A90 Pictures dağıtımıyla Juli Yapım tarafından vizyona çıkarılıyor.
Zarife ve Metin gelenek göreneklerine bağlı olan köylerinde birbirlerine kavuşma yollarını ararken Metin’in aklına, bütün dengeleri değiştirecek ‘Dezmal (Yazma) Kaçırma’ geleneği gelir. Metin, Zarife’nin yazmasını kaçırmak isterken, Zarife’nin ablasının yazmasını kaçırır. Şimdi Metin, Zarife ile değil ablası ile evlenmek zorundadır. Metin sevdiği kızın ablası ile evlenmemek içinkarşı olduğu gelenekleri değiştirmeyi kafasına koymuştur.

  • Basın Bülteni
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Gelenek Görenek yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Chaplin Dehasının Zirvesi / Altına Hücum

Sinema tarihine yön vermiş önemli klasiklerden ‘Altına Hücum / The Gold Rush’ 100. Yaşını kutluyor. Charlie Chaplin imzalı 1925 yapımı film, efsanevi sinema adamının ‘Yumurcak / The Kid’in ardından uzun metraja yöneldiği, gülünç ile trajiğin incelikli buluşmasının toplumsal bir metinle desteklendiği ölümsüz bir başyapıttır. Açılış kartonetinde beliren ‘Bir Dramatik Güldürü’ yazısı Chaplin’in niyetini açıklar. Film 19. yüzyıl sonlarında Alaska … Devamı…»

F1: The Movie, Özel Ön Gösterimi, Mercedes – Benz, IWC Schaffhausen ve ELLE Türkiye Ev Sahipliğinde Gerçekleştirildi

Mercedes – Benz, IWC Schaffhausen ve ELLE Türkiye iş birliği ile F1: The Movie filminin Türkiye’deki özel ön gösterimini İstanbul Soho House’ta düzenledi. İş ve sanat dünyasından seçkin isimlerin katıldığı gecede etkinlik alanında Mercedes – AMG’nin ikonik modellerinden Mercedes – AMG GT 43 ve Mercedes – AMG GT 63 4MATIC+ PRO araçlar; IWC Schaffhausen’in Pilot’s Watch Chronograph 41 APXGP,  modelleri tanıtıldı. Mercedes – AMG, tüm zamanların en heyecan verici yarış filmlerinden biri olan yeni F1 Filmi’nin başlangıcı için dünyada yalnızca 52 adet olarak özel üretilen AMG GT APXGP Edition’ı, AMG heyecanını F1 Filmi ile harmanlayarak sunuyor.

F1: The Movie, Özel Ön Gösterimi, Mercedes – Benz, IWC Schaffhausen ve ELLE Türkiye Ev Sahipliğinde Gerçekleştirildi yazısına devam et

Cinema Jazireh’nin Basın Özel Gösterimi 02 Temmuz’da Gerçekleşiyor

İlk filmi Toz ile dikkatleri üzerine çeken Gözde Kural’ın ikinci uzun metrajlı filmi Cinema Jazireh’nin özel gösterimi 02 Temmuz’da gerçekleşiyor. Dünyanın en önemli film festivalleri arasında yer alan Karlovy Vary’nin Ana Yarışma bölümüne bu yıl Türkiye’den seçilen tek yapım olan film, Taliban zulmü altındaki Afganistan’da, Leyla’nın kayıp oğlunu bulmak için erkek kılığına girerek çıktığı tehlikeli yolculuğu anlatıyor. Kadın olmanın coğrafyadan bağımsız olarak nasıl benzer mücadeleler içerdiğini gözler önüne seren, baskının, korkunun, kimliğin ve aidiyetin yeniden tanımlandığı Cinema Jazireh’nin başrolünü İran sinemasının parlayan yeni yıldızı Fereshteh Hosseini üstleniyor.

Superman

James Gunn’un yönettiği ve David Corenswet, Rachel Brosnahan, Nicholas Hoult ile Edi Gathegi’nin oynadığı Superman, 11 Temmuz 2025’de TME Films dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Guardians of the Galaxy ve The Suicide Squad filmleriyle süper kahraman sinemasına damga vuran yönetmen James Gunn, efsanenin en büyüğünü, Superman’ı ele alıyor. Bir süredir Metropolis’te bir süper kahraman olarak aktif olarak insanlara yardım eden Superman, aynı zamanda Daily Planet Gazetesi’nde muhabir Clark Kent adlı insan alter egosu kisvesi altında çalışmaktadır.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Superman yazısına devam et