Steven Spielberg’in Michael Crichton’un eserinden sinema evrenine taşıdığı ‘Jurassic Park’ın ateşi sönmüyor. Aradan geçen 32 yıl boyunca gösterime giren ve büyük ilgiyle karşılanan 6 filmin ardından artık marka haline gelmiş seri ‘Jurassic World’ kulvarında yeni bir atağa kalkıyor. Uzun soluklu serinin ilk filminin senaristi David Koepp tarafından kaleme alınan ‘Jurassic World: Yeniden Doğuş / Jurassic Word: Rebirth’ projesinin yönetmenliği, geçtiğimiz mevsimin ‘insanlığın yapay zekâ ile imtihanını sorgulayan’ ve ilginç felsefesi ile geçtiğimiz mevsimin en ilgiye değer bilim-kurgularından biri olarak dikkat çeken ‘Yaratıcı / The Creator’da imzası olan Gareth Edwards’a teslim edilmiş.
‘Jurassic World: Hakimiyet / Jurassic World: Dominion’dan 3 yıl sonra vizyona giren bu son macera, tıbbi amaçla dinozorların izini süren ilaç firmasının devreye girmesi ile tetikleniyor. 32 yıllık süreçte gezegenin ekolojisine, kırılgan iklim şartlarına ve türlü hastalıklara yenik düşmüş olan son dinozorlar sirk hayvanı misali kent merkezlerinde sergilenirken hayatta kalan diğerleri, bir zamanlar melezleştirme deneylerinin yapıldığı, ancak 17 yıl önce ihmal sonucu bir facia yaşanmasının ardından bilim insanlarının terk ettiği, dinozorların bir zamanlar gelişip çoğaldığı bol oksijene haiz tropikal bölgelerde varlıklarını sürdürmektedir. Kara, deniz ve havada yaşayan devasa canlılardan alınacak DNA örneklerinin kalp hastalıklarını tedavi edici özelliği keşfedildiğinde, donanımlı bir ekip Ekvator bölgesindeki metruk Saint Hubert adasına doğru yola çıkar.
Deniz yoluyla başlayan bu serüvende ekibi toparlamakla görevli ilaç şirketinin temsilcisi Martin Krebs (Rupert Friend) öncelikle daha önce özel harekat biriminde görev almış paralı asker Zora Bennett (Scarlet Johansson) ile anlaşır. Yüksek bir meblağ karşılığında bu gizli görevi kabul eden Zora yanına daha önce birlikte çalıştığı ‘insanları ve malları olmamaları yere götürmekte usta’ kaptan Duncan Kinkaid (Mahershala Ali) ile el sıkışır. Ekibe bir de bilim adamı gerekmektedir. Dinozorları kendi ortamlarında incelemek için bu kanun dışı sefere çıkmayı kabul eden Dr. Hery Loomis (Jonathan Bailey) ile birlikte ana kadro tamamlanır.
Süresi iki saati aşan filmin su dinozoru Mosasaurus’tan kan ve doku örneklerinin alınması için savaş verildiği deniz macerasından oluşan ilk bölümünden özellikle büyük keyif aldığımın altını çizeyim. Spielberg’in 50 yıl öncesindeki ünlü ‘Denizin Dişleri / Jaws’ klasiğinden esinler taşıyan bu bölümde, New York’tan Atlantik Okyanusu’na maceraya gelmiş bir baba, iki kızı ve büyük kızın erkek arkadaşından ibaret İspanyol kökenli aile küçük tekneleri alabora olunca gizli harekat ekibi ile kader birliği yapıyor. Adrenalin kat sayısının zirve yaptığı bu bölümde filmin müziklerini yapan Oscarlı Fransız asıllı besteci Alexandre Desplat’nın ‘Jaws’ın John Williams imzalı müzik çalışmasının ana temasına öykünmesi nostaljik bir hoşluk olmuş.
Sağ kalabilenlerin karaya çıktığı tekinsiz adada ise ekibi daha büyük tehlikeler beklemektedir. Otçul kara dinozorlarından (Titanozaurus) nümune alındığı barışçıl bölüm görkemli Jurassic senfoninin andante bölümünü oluşturuyor denebilir. Ardından gelen molto vivace final bölümü ise adada yaratılmış mutant ucubeler ile para hırsından gözü dönmüş insanoğlu arasında geçen şiddet dozu yüksek mücadeleye sahne olacaktır.
Dünya sinemaları ile aynı hafta sonu bizde de gösterime giren film, serinin Spielberg’in yönettiği ilk iki bölümünden sonra en iyi açılış başarısına ulaşmış. Bu da yeniden doğuşun yolunun açık olduğunu gösteriyor. Özel efekt uzmanlığından yetişme başarılı yönetmeni ve albenili oyuncu kadrosuyla iyi kotarılmış bu yaz eğlenceliğinin serinin takipçilerini hayal kırıklığına uğratmayacağını söyleyebilirim.
(07 Temmuz 2025)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com




