Çocuğu, hem de son sınıftayken okuldan atılan anne, rehberlik öğretmeniyle görüşmeye gider. Şimdi durun, neler konuşurlar? Kim baskın çıkmaya kalkışır? Öğretmen mi haklıdır, öğrenci mi, yoksa anne mi? Belki de hepsi birden haksızdır. Nasreddin Hoca’nın dediği gibi belki de “Sen de haklısın” demek gerekir? Geçen gün uçakta personele saldıran, “Benim kim olduğumu biliyor musunuz?”, “Param her şeyi yapmama izin verir”ci … Devamı… »
Aylık arşivler: Aralık 2024
Birbirine Tutunarak Güçlenme Hikâyesi: Bir Gün, 365 Saat
Yönetmen arkadaşım Eylem Kaftan’ın pandemi döneminde çektiği ve bugün hâlâ festival festival dolaştığı filmi Bir Gün 365 Saat filmini İstanbul Film Festivali’nin son günlerinde izleme şansı bulmuştum. Cinsel istismar, ensest, pedofili gibi konular ne yazık ki dünyanın her yerinde yaygın olmakla birlikte ülkemizde rahatça konuşulamayan, daha çok yok sayılan, üstü kapatılan durumlar. Toplum baskısı, tehdit, ölüm korkusu ve benzer nedenlerle gün yüzüne çıkamayan nice korkunç hikâyede türlü şiddete maruz kalan ya da hayatını kaybeden insanların haberleriyle dolu çevremiz aslında. Açıkçası bu konuda bize umut veren gelişmeler duymuyoruz, öğrendiğimiz her acı hikâye bizi daha da umutsuzlaştırıyor. Bu kişilerin haklarını savunacakları ortamlar olmadığını, adaletin yerini bulmadığını düşünüp daha da karanlığa çekiliyoruz.
Yönetmen öz babaları tarafından istismara uğrayan çocukların/gençlerin gerçek hayat öykülerini belgeselleştirirken, alıştığımız ve belki biraz da sıkıldığımız stilde, üst üste röportajlardan oluşan basmakalıp bir belge film çekmek istememiş. Gerçek hikâyelerini dinlediği kızların, yaşadıkları istismara hayır dedikleri ve bu yolda adım attıkları zamanları canlandırmalarını istemiş. Başta çekinen, utanan kızlar daha sonra “Biz neden utanıyoruz, bize bunu yaşatanlar utanmalı, biz utanacak bir şey yapmadık.” diye düşünerek fikir değiştirmiş ve Kaftan’ın ve ekibinin teklifini kabul etmişler.
Filmde üç genç kızın babaları tarafından uğradıkları istismarlar sonucunda kurtulmak için çareler ararken yollarının kesişmesini, birbirlerine destek oluşlarını, üçünün de annelerinin ne yazık ki kızlara destek olamamalarını ve bu kızların haklarını arayışları sonucunda sığınma ve avukat haklarını öğrenişlerini, babalarını mahkemeye verişlerini ve dava sürecinde birbirlerine yoldaşlık, kız kardeşlik edişlerini izliyoruz. Kız çocuklarını istismar ettiğini öğrenmiş ve eşinden şikayetçi olarak kızlarının yanında olmuş bir anneyle tanışıyorlar bu süreçte kızlar. Anne, kızlara kendi yaşadıklarını anlatıyor. Böyle bir şeyin gerçek olabileceğine asla inanamadığını ancak ne yazık ki eşini suçüstü yakaladığını ve hem kızlarının hem de kendisinin psikolojik tedavi sürecinde olduklarını anlatırken, diğer kızlar gözyaşlarını tutamıyorlar, elbette seyirci olarak biz de.
Ancak böylesi zor ve sert bir konuyu ele alan bu belgeselde zerre ajite edilmiş durum yok. Filmde neredeyse estetize edilmiş gibi, steril bir atmosfer var başından sonuna. Olayların gerçek oluşu boğazınıza bir yumru gibi oturuyor elbette ve duygulanıyorsunuz ama gazetenin üçüncü sayfasında okuduğunuz bir haberin yorumsuzluğuna rağmen saf gerçek nasıl canınızı acıtırsa bu belgeseli izlerken de canınızı yakan saf gerçek oluyor. Duygularınızı istismar edecek bir müzik, bir açı, bir kurgu biçimi kullanılmamış. Hatta bir sahnede iki kız taksiyle birlikte yaşayacakları eve doğru, özgürlüklerine doğru giderken radyoda Ahmet Kaya’nın “Tezgahtar Nebahat” şarkısı çalmaya başlıyor ve kızlar pencereden sarkarak avaz avaz bu şarkıyı söylemeye başlıyorlar, yüzlerinde kocaman bir gülüşle… Neşeli bir kurgu film izler gibi hissediyoruz bu ve benzeri bir-iki sahnede.
Filmin sonunda bu kızların babalarının aldıkları hapis cezalarını ve kızların artık kendi yollarını çizebilmiş olduklarını, eğitimlerini hukuk, psikoloji gibi alanlarda devam ettirdiklerini öğreniyoruz. Müthiş umut dolu bir atmosferle, mutlu yüzlerle sonlanıyor film.
Yazımın başında da belirttiğim gibi hak mücadelelerinin olumlu sonuçlanmadığı yüzlerce olayla karşı karşıya kalıyoruz ne yazık ki toplumumuzda. “Artık adalet sadece bir kadın adı” gibi cümleler kuruyoruz kendi aramızda. Seslerini duyuramayan mağdurlar, aleyhte alınmış kararlarla dolu dava dosyaları, boş yere yiten yıllar, kayıp yaşamlar, biten ömürler… Hal böyleyken Bir Gün 365 Saat belgeselinde dört adet istismar dosyasında adaletin yerini bulduğunu öğrenmiş olmak insanı şaşkın bir mutluluk hissiyle bırakıyor. Alışmadığımız bir son. Güvenin kalmadığı, umutların tükendiği bir coğrafyada tertemiz bir umut, hem de gerçek,
kurmaca bir hikâye değil. Belgeseli bu yönden kıymetli buluyorum. Her şeyden önce, işe yarar bilgiler veren bir belgesel. Kadına yönelik şiddete karşı mağduru koruyan mekanizmalar iyi işler çıkartabiliyor, öğreniyoruz ki. Mağdurların ücretsiz avukat hakları var. Sığınma evinde 6 aya kadar kalma hakları var. Belgeselde yer alan bu cesur kızlar, istismara uğrayan ama korkan, sesini çıkaramayan, belki haklarını bilmedikleri için hareket edemeyen kişiler için birer rol model olabilirler. Onlara cesaret verebilir, kimlere, nerelere başvurulabileceği ile ilgili bir çıkış kapısı rolü üstlenebilir bu film.
Bir açıdan bakıldığında, her şey bu kadar güllük gülistanlık mı, her şey bu kadar kolay mı, yoksa bu kızların yaşadıklarında şans faktörünün de payı var mı gibi sorular gelebiliyor insanın aklına. Ancak yine de başından sonuna takip edilmiş ve gerçekleri ortaya koymuş bir belgesel yapım olarak bu yönüyle sorumluluk sahibi bir film olduğunu düşünüyorum ve daha çok izlenmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Kitlelere ulaşabilmesi açısından festivallerde gösterilmesinin yanı sıra vizyona da girecek olmasına sevindim. İlgili farklı gösterim alanlarında da yer verilmesi gereken,
kıymetli bir yapım Bir Gün 365 Saat. Konuşulmayan konuları konu edinmesi, belki tartıştıracak olması açısından bile kıymetli. Reha Erdem’in filmlerinden aşina olduğumuz başarılı görüntü yönetmeni Florent Herry’nin filmin dokusuna kattığı hoşlukları da söylemeden geçmemiş olalım. Marc Collin‘in filmin anlatısının genel tonuna uyacak şekilde değişken kullandığı müzik ve Burçak Yurdakul‘un özenli kurgusu da amacına hizmet ediyor ve teknik açıdan da başarılı, farklı bir belgesel çıkıyor karşımıza. Başka Sinema ile sadece Çarşamba vizyonda. Bulduğunuz yerde izlemeniz önerisiyle…
NOT: Bu yazının aslı 15 Mayıs 2024 tarihinde MelisInema adlı blogda yayınlanmıştır.
(24 Aralık 2024)
Melis Zararsız
Şenay Gürler, Akıldan Kalbe Filmindeki Performansıyla Yüzleri Gülümsetmeye Geliyor
Özer Feyzioğlu’nun yönettiği Akıldan Kalbe filminde Şenay Gürler seyircilerin yüzünde tebessümler oluşturacak. Lale karakterini canlandıran Gürler “Ailenin kıymeti çok önemli, geriye dönüp bakınca anlıyorsun ne kadar değerli olduğunu. O yüzden bazı şeylerin değerini yaşarken bilmek gerekiyor. O anı, hep birlikte yaşayıp şenlendirmek gerekiyor. Bizim filmimiz insan ilişkilerindeki o önemli anları ve birbirimize ne kadar sıkı sıkıya bağlı olmamız gerektiğini anlatıyor.” dedi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Şenay Gürler, Akıldan Kalbe Filmindeki Performansıyla Yüzleri Gülümsetmeye Geliyor yazısına devam et
BKM Yayınları
BKM Yayınları sinema kitaplarının tanıtım bültenleri ve kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Yeni eklenenler:
Yönetmen Yılmaz Erdoğan: Sinema Benim Çocukluk Arkadaşım.
BKM Yayınları yazısına devam et
Su Perisi
Paolo Sorrentino’nun yönettiği ve Celeste Della Porta, Stefania Sandrelli, Gary Oldman, Silvio Orlando, Luisa Ranieri, Peppe Lanzetta, Isabella Ferrari ile Silvia Degrandi’nin oynadığı Su Perisi (Parthenope), 27 Aralık 2024’de Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
1950’de doğan Parthenope’un günümüze kadarki uzun yaşamı. Kahramanlıktan uzak, özgürlük için yanıp tutuşan bir hikâye. Gerçek, akıl almaz ve anlamsız aşkların şehri Napoli’de. Gençliğin umursamazlığı ile dolu kusursuz bir Capri yazı. Geçip giden zaman bambaşka duygular sunarken, Napoli, izleyenleri büyüleyecek, güldürecek ve canını yakacak.
Parthenope: Su Gibi Akıp Geçen Bir Ömür
Herkesi, her şeyi kendi bakışımızla değerlendirir ve belirleriz. Bazen yargıladığımız da olur ama biliriz ki, yaşam bizi taşıyandır ve asla umursamaz kimseyi.
Sinema, başından beri (aslına bakarsanız sanatın bütün dalları) mitolojiye dayandırır öykülerini, tabii ki ağırlıklı olarak Yunan Mitolojisine. Mitoloji, her şeyin ötesinde, bilmesek de içimize işleyen, genlerimizi oluşturandır, buna da bağlı olarak hepimiz benimseriz. Dikkat ederseniz, çizgi filmlerden, bilimkurgulara kadar beğendiğimiz tüm filmler mitolojik ögeler taşır.
Böylesi bir girişten sonra, Su Perisi (Parthenope) filminin sadece görünenle yetinmediği apaçık. Güzellik sadece güzellik midir? Ya iyilik? İnsan ilişkileri sadece bu “görünen”lerle belirleyici olabilir mi?
Usta yönetmen Paolo Sorrentino, kendisinin yazdığı senaryoyla keyifli ama bir o kadar da düşündürücü bir filmle çıkıyor bu kez de. Akdeniz ülkelerinin kendine özgü güneş, ışık, sıcaklık, yeşillik ya da insan ilişkileri her şeyiyle yansıyor beyazperdeye. Güzel mi, evet, kesinlikle. Anlaşılır mı, hayır, kesin değil. İzlenmeli mi, muhakkak. Her ne kadar uzak duruyorsa da, biraz içine girdikçe kendinizi buluyorsunuz filmin bir yerinde. Yaşam kendi yolunda geçip giderken siz (biz, hepimiz) bir yerinden katılıyorsunuz o akışa ve bir yerde ayrılıyorsunuz ister istemez. Denizin dalgalarıyla törpülediği, keskinliğini yumuşattığı çakıl taşları gibi… Hani, “mermeri oyan suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir” meselindeki gibi…
27 Aralık’tan başlayarak gösterimde…
(24 Aralık 2024)
Korkut Akın
Kumpas
Kerem Topuz’un yönettiği ve ?????, ?????, ????? ile ?????’in oynadığı Kumpas, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla KRM Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Kumpas, insan doğasının karmaşıklığını, güç ve manipülasyon temalarını ustalıkla işleyen sürükleyici bir hikâye sunuyor. Filmin yaratıcı ekibi, görsel anlatıma yaptığı sanatsal dokunuşlarla izleyicileri kendine hayran bırakmaya hazırlanıyor.
11! Bir Film Hadisesi
Bir Film tarafından bu yıl ilk kez düzenlenecek 11! Bir Film Hadisesi, 02 – 05 Ocak 2025 tarihleri arasında, yılın çok beklenen, vizyon öncesi filmlerini İstanbul, Ankara, İzmir ve Eskişehir’de seyirciyle buluşturacak. 11! Bir Film Hadisesi gösterimleri İstanbul’da Beyoğlu Atlas 1948, Nişantaşı City’s CineWam, Mecidiyeköy Biletinial Torun Center, Kadıköy Sineması ve CKM Sineması’nda, Ankara’da Kızılay Büyülüfener ve Bahçelievler Büyülüfener’de, İzmir’de Karaca Sineması ve İstinye Park Cine Renk ve Eskişehir’de Cinetime Özdilek’te yapılacak.
- Basın Bülteni
- Tanıtım Filmi
- Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Korkut Akın Yazıyor: Tarih Bize Yol Gösteriyor: Düzen (The Order)
1980’li yıllardan, tarihi suç ve gerilim filmi. Faşist bir suç örgütü olan The Order (Düzen), Yahudilere, Siyahilere, Meksikalılara, (açıkça göstermese de) kadınlara düşman ve onları yok ederek iktidarı ele geçirmek istiyor. Örgüt, hedeflers doğrultusunda birçok bombalama, banka soygunu yapınca FBI devreye girer. Ajan Terry Husk (Jude Law), yerel polis gücüyle birlikte kendilerini iyi gizleyen bu örgütü bulur. Örgütün asi lideri Bob Mathews … Devamı… »
Korkut Akın Yazıyor: Yeni Bir Süper Kahraman Doğuyor: Avcı Kraven
Çizgi roman kahramanlarını ve çizgi romandan filme uyarlanan filmleri sevenlerin kaçırmak istemeyecekleri, beğeniyle izleyecekleri bir film. Aslan ısırınca, yarı ölü haldeyken, büyükannesinin formülü gizli sihirli iksirini içiren yerli kız, ölmesine izin vermez Sergei Kravinoff’un (Aaron Taylor-Johnson), yani Kraven’in. Hatırlarsınız Revenant’ta da ayı idi Leonardo DiCaprio’yu ısıran… Genç yerli kızın Calypso (Ariana DeBose) sihirli … Devamı… »
Karantina’da Geri Sayım Başladı, Beklenen Fragman Yayında
Sinema izleyicisinin merakla beklediği Karantina filminin fragmanı sinema izleyicisi ile buluştu. Filmin hesapları yorum yağmuruna tutuldu. Beğeni ile karşılanan filmin afişi ve fragmanı “Beklediğimize değdi”, “Fragmanı böyleyse film kim bilir nasıldır?”, “10 Ocak’ı iple çekiyorum”un yanı sıra daha fazla olumlu yorum ile karşılandı. Filmin ilk fragmanını sinemalarda gösterildiğinde, filmden kısa sahneleri izlemek için sinemaseverlerin bilet aldıkları görülmüştü. Beyza Alkoç’un kitabının sinema uyarlamasında Demirhan Demircioğlu, Meltem Akçöl, Onur Bay ve Taha Baran Özbek’ten oluşan “Mahşerin dört atlısı” ile İlker Aksum ve Deniz Uğur rol alıyor.
- Basın Bülteni
- Fragmanı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Acıya Yer Yok
Dan Berk ile Robert Olsen’in yönettiği ve Jack Quaid, Amber Midthunder, Ray Nicholson ile Matt Walsh’in oynadığı Acıya Yer Yok (Novocaine), önümüzdeki aylarda UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarılıyor.
Hayallerindeki kız (Amber Midthunder) kaçırılınca, sıradan bir adam olan Nate (Jack Quaid) acıyı hissedememe yeteneğini onu geri almak için verdiği mücadelede beklenmedik bir güce dönüştürür.
Hain Filmi Görkemli Bir Gala ile İzleyiciyle Buluştu
Türk sinemasına yeni bir soluk getiren Hain filminin beklenen görkemli galası, Uniq Hall’da büyük bir katılımla gerçekleştirildi. Sinema, sanat, finans ve medya dünyasından pek çok tanınmış ismi bir araya getiren etkinlik, unutulmaz anlara sahne oldu. Yapımcılığını Fix360 Entertainment’in yaptığı, Berke Üzrek’in senaryosunu yazıp yönetmenliğini de üstlendiği ve tanınmış oyuncu kadrosuyla dikkat çeken film, gala gecesinde sinemaseverlerden tam not aldı.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Hain Filmi Görkemli Bir Gala ile İzleyiciyle Buluştu yazısına devam et
Looney Tunes: Dünyayı Kurtarma Operasyonu
Peter Browngardt’nin yönettiği ve Eric Bauza, Candi Milo, Peter MacNicol, Carlos Alazraqui, Kimberly Brooks ile Peter Brownqardt’nin oynadığı Looney Tunes: Dünyayı Kurtarma Operasyonu (The Day the Earth Blew Up: A Looney Tunes Movie), 24 Ocak 2025’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Babalarından kalan evlerini kurtarmak için iş arayan Daffy Duck ve Porky Pig’in şansı bir türlü yaver gitmez. Son çare olarak bir sakız fabrikasında işe girdiklerinde Daffy, dünyanın bir uzaylının hain planlarına karşı tehlikede olduğunu fark eder. Peki dünyayı kurtarmak için hangi cesur kahramanların görevlendirilmiştir?
Hande Soral Sinema Seyircilerinin Kalbine Dokunacak
Yönetmen koltuğunda Özer Feyzioğlu’nun oturduğu Akıldan Kalbe 20 Aralık’ta vizyona giriyor. Duygusal sahneleriyle iz bırakacak filmde Kerem Alışık ve Hande Soral baba-kız olarak seyircilerin karşısında olacak. Kerem Alışık’ın ters köşe bir karakter olan Sadık’a hayat vereceği filmde Hande Soral yaşadıklarına rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyen ve duygularının sesini dinleyen kızı Defne’yi canlandıracak. İkilinin baba-kız performansı yüreklere dokunacak.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Hande Soral Sinema Seyircilerinin Kalbine Dokunacak yazısına devam et