Disney ve Pixar’dan Işıkyılı Filminin Yeni Resmi Fragmanı ve Afişi Yayınlandı

Disney ve Pixar’ın 17 Haziran 2022 tarihinde vizyona girecek Işıkyılı adlı animasyon filmi için paylaşılan yeni resmi fragman yayınlandı. Filmde Chris Evans, Buzz Işıkyılı karakterini seslendiriyor. Chris Evans bu deneyimini şu kelimeler ile dile getiriyor; “Herkes ‘bir hayalin gerçekleşmesi’ ifadesini çok fazla kullanıyor ancak hayatım boyunca bu sözü hiç bu kadar içten kullanmamıştım. Beni tanıyan herkes animasyon filmlerine olan sevgimin çok derin olduğunu bilir. Pixar ailesinin bir parçası olacağıma ve hikâye anlatış biçimleri kimseye benzemeyen gerçekten muhteşem sanatçılarla çalıştığıma inanamıyorum.”

  • Basın Bülteni
  • Yeni fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Almodovar’ın Son Filmi Paralel Anneler, İKSV Galaları’nda

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından gerçekleştirilen İKSV Galaları’nda Pedro Almodovar’ın yönettiği Paralel Anneler, vizyona girmeden önce 22 Şubat Salı günü 21:30’da Nişantaşı City’s Cinewam’da gösterilecek. Paralel Anneler, doğum için hastaneye gelen iki hamile kadını, orta yaşlı, pişmanlık duymayan Janis ile korkularını aşamayan, pişmanlık dolu gencecik Ana’yı izliyor. Hastanede tanışan bu iki özel kadın doğumu beklerken koridorda birbirleriyle çok şey paylaşır. Bu zaman diliminde paylaştıkları birkaç kelime, şans eseri gelişen ve karmaşıklaşan hayatlarını kesin bir şekilde değiştirecek, ikisi arasında çok özel ve yakın bir bağ oluşturacaktır.

Almodovar’ın Son Filmi Paralel Anneler, İKSV Galaları’nda yazısına devam et

Roland Emmerich’in Son Bilim Kurgu Filmi Moonfall, Kaspersky Korumasını Dünyanın Dışına Taşıdı

Küresel siber güvenlik şirketi Kaspersky, Moonfall filminin kahramanlarını dünyayı kurtarmak için yaptıkları yolculukta koruyarak çok önemli bir rol oynuyor. Film, gizemli bir gücün Ay’ı yörüngesinden çıkararak dünyayla çarpışma rotasına fırlattığı ve tüm yaşamı tehlikeye attığı heyecan verici bir hikâyeye odaklanıyor. Moonfall’un kahramanları, dünyayı kurtarma görevine çıkıyor ve yolculuklarında onları koruyan Kaspersky sistemleri, temel işlevlerin de çot güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlıyor.

Bir Pazarlık Miyazaki Seçkisi, 20 Şubat’ta Atlas 1948 Sineması’nda

Atlas 1948 Sineması, yenilenen dijital alt yapısı ile film festivalleri, galalar, ülke sinemaları, vizyon filmlerinin yanı sıra çok özel film seçkileriyle de ziyaretçilerini sanatla buluşturmaya devam ediyor. Atlas 1948 Sineması’nda animasyonun en büyük ustalarından Hayao Miyazaki’nin en sevilen 3 animesiyle 20 Şubat 2022 Pazar günü büyülü bir dünya yaşanacak. Hayao Miyazaki’nin fantastik dünyasının Atlas 1948 Sineması’nın tarihi atmosferiyle buluşacağı seçkide Yürüyen Şato (Howl’s Moving Castle), Komşum Totoro (My Neighbour Totoro) ve Prenses Mononoke (Mononoke Hime) adlı filmler sinemaseverleri bir süre oldukça keyifli bir yolculuğa çıkaracak.

Bir Pazarlık Miyazaki Seçkisi, 20 Şubat’ta Atlas 1948 Sineması’nda yazısına devam et

Sadece Bir Gece’nin Vizyon Tarihi Belli Oldu

Başrollerinde Tuba Ünsal ve Cemal Hünal’ın yer aldığı, farklı ve iddialı hikâyesiyle adından söz ettirecek olan Sadece Bir Gece filmi 25 Şubat’ta vizyona giriyor. Yönetmenliğini Sinan Biçici’nin, üstlendiği filmin güçlü oyuncu kadrosunda ayrıca Gürgen Öz, Jerji Benveniste, Duygu Şen Benveniste, Bengi İdil Uras ve Anıl Altınöz gibi isimler yer alıyor. Aşkı, sadakati ve güveni, evli bir çiftin vermek zorunda oldukları zor bir karar üzerinden sorgulatan film, “Bir aşkın en zor sınavı nedir?” sorusuna yanıt arıyor. Film afişi, James Bond, Kill Bill gibi filmlerin afişlerini tasarlayan ünlü tasarımcı Emrah Yücel, afiş fotoğrafları ise ödüllü fotoğrafçı Mustafa Seven imzası taşıyor.

Sinema & Psikiyatri Seminerleri Şubat 2022 Programı

Sinema & Psikiyatri Seminerleri yeni sezonda Sinemanın Hayat Bilgisi Dersleri başlığı ile devam ediyor. Koordinatörlüğünü Prof. Dr. M. Emin Önder’in yaptığı seminer dizisi Kasım 2021 – Haziran 2022 döneminde Akbank Sanat YouTube kanalında yayınlanacak. Seminer serisinin üçüncüsü 16 Şubat Çarşamba günü Sinemanın Hayat Bilgisi Dersleri: Kibir başlığı altında Sonsuz İhtiras (To Die For) filmi üzerinden yapılacak.

Sinema & Psikiyatri Seminerleri Şubat 2022 Programı yazısına devam et

Hayır

Jordan Peele’in yönettiği ve Daniel Kaluuya, Keke Palmer, Steven Yeun ile Michael Wincott’un oynadığı Hayır (Nope), 19 Ağustos 2022’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Akademi ödüllü yönetmen Jordan Peele, Kapan ve Biz filmleriyle modern korkuyu bozup yeniden tanımladı. Şimdi de yaz filmi, California’nın iç kesimlerindeki tenha bir kanyonda esrarengiz ve ürpertici bir keşfi anlattığı epik korku Hayır filmini popüler bir kâbusla yeniden canlandırıyor. Film, Peele ile Akademi ödüllü Daniel Kaluuya’yı tekrar bir araya getiriyor. Ekibe ayrıca Keke Palmer ve Akademi adayı Steven Yeun da katılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Hayır yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: İnsan İnsanın Kurdudur

Amerikan yazını ve Hollywood sinemasının gözde türü ‘kara film’ (ya da Fransızca aslıyla ‘film noir’) iki dünya savaşı ve büyük bunalım ile şaftı kaymış insanlığın içinde bulunduğu derin çürümüşlük halini yansıtır. İnsan ruhunun kapkaranlık dehlizlerinde dolaşmayı seven Guillermo del Toro’nun türle buluştuğu son filmi ‘Kâbus Sokağı / Nightmare Alley’yi çok başarılı bulduğumu baştan belirtmek isterim. Dünyanın tüm kötülüklerini bir ayna misali … Devamı… »

Ferhan Baran Yazıyor: Sessiz Çığlık

78. Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan ödüyle dönen Audrey Diwan imzalı ‘Kürtaj / L’Evénement’ çağdaş sinemanın yükselen kadın filmlerinin son başarılı halkası. Fransız kadın yönetmen, 1940 doğumlu yazar Annie Ernaux’nun yarı özyaşamsal aynı adlı romanından yola çıkmış. 60’lı yılların başlarında Fransız taşrasında (hikâye Angoulême’de geçiyor) edebiyat eğitimi alan 23 yaşındaki Anne beklenmedik hamileliğini … Devamı… »

Kendine Ait Bir Ada

Virginia Woolf’un manifesto metni ‘Kendine Ait Bir Oda’, yazın dünyasından yola çıkarak kadınların neden erkekler kadar yaratıcı olamadığını tartışır. Ve şöyle seslenir kadınlara: ‘Para kazanın, kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!’

Hayatın gündelik akışı üzerine kırılgan yaklaşımı ile tanıyıp sevdiğimiz Mia Hansen-Løve imzasını taşıyan ‘Bergman Adası / Bergman Island’ birlikteliklerini sürdüren ikisi de yönetmen çiftin hikâyesi üzerine serbest vezin bir çalışma. Parisli kadın sinemacının kendisinden 15 yaş büyük olan Fransız sineması auteur’lerinden Olivier Assayas ile 2016’da noktalanmış uzun bir birliktelikleri ve bu ilişkiden dünyaya gelmiş bir kızları olduğunu biliyoruz. Kendisi hikâyenin tümüyle özyaşamsal olmadığını ifade ediyor bir söyleşisinde. Ancak belki de özyaşamsalı da aşıyor film ve bir kadın sanatçının geçmişini ve geleceğini sorguladığı yaratım egzersizine dönüşüyor.

Amerikalı yönetmen çiftin, yedinci sanatın efsanevi yaratıcılarından Ingmar Begman’ın 89 yaşında ölümüne kadar yaşamının tam 46 yılını geçirdiği Baltık Denizi üzerindeki Fårö adasına gelişleri ile başlıyor her şey. Çiftin daha fazla tanınan bireyi Tony (Tim Roth) son filminin gösterimi için adada konuşlanmış bulunan Bergman topluluğunun daveti için adaya indiklerinde onları yörenin sakin ve kusursuz sadeliği karşılıyor. Gösterimler, konferanslar, bisiklet gezintileri ve Bergman safari turuyla geçen saatler dışında çiftin amacı yeni filmlerinin senaryosu üzerine kafa yormaktır. Bergman’ın ‘Bir Evlilikten Sahneler’i çektiği döşekte yatar çiftimiz ancak yazmak için ayrı mekânlarda çalışırlar. Yazmakta zorlanan Chris (Vicky Krieps) her bir köşenin Bergman’ın olağanüstü kültürel mirası ile çevrildiği bir ortamda, yöre sakini genç sinema öğrencisi ile birlikte adanın öteki yüzünü keşfe çıktığında, geçmişi, bugünü ve geleceğini mercek altına yatıracak, gerçek ile kurgu arasındaki çizgi giderek bulanıklaşırken yönetmen çift birbirinden uzaklaşmaya başlayacaktır.

Filme baskın bir karakter olarak damgasını vuran Bergman’ın adası, ikonik yönetmenin yaşayan anıları ile doludur. Oraları 1961’de ‘Aynanın İçinden’i çekerken keşfettiğini ve ilk görüşte doğasına aşık olduğunu, Lauter’deki evini, ada sakinleri ile arasındaki gizlilik anlaşmasını öğreniriz. Düzenli olarak 35 mm film izlediği küçük projeksiyon odasını, oturduğu koltuğu, müze olarak korunmuş evini, kişisel eşyalarını tanırız. Özel hayatına gelince, 5 kez evlilik yaptığını ve bu birlikteliklerinden ilgisiz kaldığı 9 çocuğun dünyaya geldiğini öğreniriz. Chris çok sevdiği sanatçının özel yaşamında sanatında olduğu denli acımasız olduğu gerçeği ile yüzleştiğinde, ona 42 yaşında 25 film çekmiş olduğu, yanı sıra bir sürü oyun sahneye koyduğu, çocuk bezi değiştirirken bunları başaramayacağı hatırlatılır.

İlk bir saatlik bölümü Bergman üzerine yoğun referanslar barındıran film, sanıldığı gibi efsanevi yaratıcı üzerine bir çalışma değil. Bergman’ı yücelten ya da yapmadıkları için eleştiren bir film hiç değil. Bergman Chris için bir teselli kaynağı, bir nevi sığınak olarak kalmaya devam edecek, ancak tanıklıkları onun kendisini keşfetmesine yol açacaktır.

Filmin ikinci bölümü Chris’in yazmakta olduğu senaryo üzerinden gelişiyor. Yirmili yaşlarının sonlarındaki yönetmen Amy (Mia Wasikowska), bir arkadaşının düğünü için geldiği Fårö‘de yıllar önce yollarını ayırdığı ilk gençlik aşkı Joseph (Anders Danielsen Lie) ile karşılaşır. Birbirlerine olan tutkularının ateşi sönmemiştir. Ama ‘hayat böyledir işte’, bir şeylerin zamanı geçmiştir ve yeni hayatları yeniden birlikte olmaları için engellerle doludur. Hikayesine bir son aramaktadır Chris. Bu arayış aslında kendi geleceğini de belirleyecektir. Fårö artık onun adası olmuştur.

‘Bergman Adası’ bir kadının, bir kadın sanatçının yaratım süreci üzerine benzersiz bir deneyim. Hayat ile kurgunun iç içe geçtiği filmde Chris yönetmenin alter ego’sudur. Bergman’ı ürkütücü bir referans olarak bellemiş Amy ise Chris’in anılarından beslenmiş alter ego’su olarak beliriyor. Hikayeye noktayı ise kendine ait köşesinde yaşamını gözden geçiren Hansen-Løve koyacaktır. Bu güzelim uğraş ise Kuzeyli lirik bir ezgiyle ‘Vem kan segla’ ile son buluyor. Şöyle diyor İsveç halk şarkısının sözleri:

‘Kim rüzgar olmadan denizlere açılabilir
Kim küreği olmadan kürek çekebilir
Kim sevgilisine hoşça kal diyebilir gözyaşı dökmeden
Ben rüzgar olmadan denizlere açılabilirim
Ben küreğim olmadan kürek çekebilirim
Ama sevgilime hoşça kal diyemem ağlamadan’

(13 Şubat 2022)

Ferhan Baran

[email protected]

Nursel Köse: Zaaflı Roller Daha Zevkli

Dayı Şov bu hafta iki başarılı oyuncuyu, Nursel Köse ve Büşra Pekin’i ağırladı. Bu hafta vizyona giren DilberAy filminde başrolü oynayan Pekin, rolüne hazırlanırken neler yaşadığını anlattı, “Amerika’dan gerekli malzemeler gelmeyince role kilo alarak hazırlandım.” dedi. Kötü kadın rollerinde görmeye alışkın olduğumuz usta oyuncu Köse ise, “Türkiye’de ilk defa iyi kadın rolünde oynadım. Melek gibi birini oynamaya bayılmıyorum zaten. Zaaflı roller daha zevkli.” dedi.

Hercule Poirot Bond Misali

İlk gençlik yıllarımda tanıştığım Agatha Christie romanlarının bende büyük hatırası vardır. Cinayetler kraliçesinin eksantrik dedektifi Hercule Poirot’nun gri hücrelerinin desteğiyle çözdüğü nice karmaşık vak’ayı defalarca okumuşumdur. Polisiye yazını ikonunun kült eserleri şimdilerde genç yaşında parlak Shakespeare yorumcusu olarak ünlenmiş kuşakdaşım Kenneth Branagh’ın radarına girmiş bulunuyor. Poirot’yu bizzat canlandıran üstadımız 2017 yapımı ‘Doğu Ekspresinde Cinayet / Murder on the Orient Express’in ardından seriyi ‘Nil’de Ölüm / Death on the Nile’ ile devam ettiriyor.

Branagh usulü ‘Doğu Ekspresi’ benim gibi Christie hayranlarını memnun eden, Sidney Lumet’nin yönettiği 1974 çevrimine taze kan aşılayan bir filmdi. Christie uyarlamalarının geleneği olarak yerleşmiş sinema dünyasının farklı kuşaklardan yıldızlarını bir kez daha aynı mekânda buluşturmuş olan yapım, beyninin gri hücreleri ile hareket eden dingin Poirot karakterine Bond misali bir canlılık bağışlıyor, CGI desteğiyle aksiyon kalıplarını zorluyor ve öyküyü kapalı tren mekânının dışına taşıyarak seyrine doyum olmaz bir kar operasına imza atıyordu.

Tarihi Mısır’ı ve onun görkemli yapılarını fon alan yeni filmde olan bitenler ağırlıklı olarak Nil nehrinde süzülen, romanda olduğu gibi adını bir Mısır tapınağından almış lüks yolcu taşıtı ‘Karnak’ta geçiyor. Ancak film 20 küsur yıl öncesinden, Birinci Dünya Savaşı’nın Belçika siperlerinden başlıyor. Genç asker Poirot dahiyane fikri ile bölüğünü mutlak bir felâketten kurtarıyor ancak beklenmedik bir patlama sonucu yüzünün iki yanı fena halde parçalanıyor. Üstadın yaralı yüzünü örten özenle baktığı bıyıklarının doğuş hikâyesini böyle anlatıyor Branagh. Bununla yetinmiyor ve Bond’un belki de en güzel epizodu olan ‘Skyfall’da olduğu gibi ana karakterin geçmişini kurcalıyor, onun geçmişte ve bugündeki duygusal dünyasının kapılarını aralayarak, soğuk donuk kendini beğenmiş kibirli beyin adamını kanlı canlı bir insan olarak sunmayı deniyor.

Branagh öykünün diğer karakterleri ile de büyük ölçüde oynuyor. Öncelikle Christie uyarlamalarının dev yıldızlar resmigeçidine son veriyor. Günümüz popüler sinemasının bazı tanınmış oyuncularını kullanmış ama genel olarak karaktere uyum sağlayan çok tanınmasa da olur kişilerden oluşturmuş oyuncu topluluğunu. ‘Doğu Ekspresi’nde öyküye kattığı aklı bir karış havada Bouc (Tom Bateman) karakteri, bu kez oğluna düşkün annesi (Annette Bening) ile birlikte öyküye eklemlenmiş. Özgün yaşını başını almış Barbara Cartlandvari roman yazarı Salome Ottobourne, filme çok yakışan blues parçalarını yorumlayan siyahi caz şarkıcısına (Sophie Okonedo) dönüştürülmüş. Başında Che Guevara kasketiyle gezinen ve 1978 tarihli John Guillermin uyarlamasında Jon Finch’in canlandırdığı komünist genç tiplemesi, bu defa aynı ilkeleri savunan vaftiz annesi Mrs. Van Schuyler karakterine (Jennifer Saunders) yedirilmiş. Christie’nin yakınından geçmeyeceği bir gizli eşcinsel aşk öyküye eklenmiş.

Yeni versiyon ‘Nil’de Ölüm’, bilgisayar desteğine de başvurmak suretiyle eski Mısır’dan turistik görünümleri beyazperdeye taşıyor. Ancak bundan önemlisi eski usül mekân kullanımını çağdaş seyir zevki ve anlayışı ile buluşturmayı deniyor. Poirot karakterinin bir Bond misali sunulmasının yanı sıra, yeni evli güzeller güzeli zengin kız Linnet Ridgeway (İsrail’li ‘Wonder Woman’ Gal Gadot) ile yakışıklı kocası Simon Doyle’un (skandallarıyla gündemde olan Armie Hammer) Ebu Simbel tapınağındaki cinsel oynaşmaları ya da aynı Doyle ile zengin bir yaşam için yüzüstü bırakacağı intikam peşindeki Jacqueline de Bellefort’un (Emma Mackey) Asvan’daki lüks oteldeki hayli erotik danslarına Christie ne derdi bilemem ama Branagh’ın dokunuşları filmin seyir zevkini arttırmış, öykünün çoklu cinayetler trafiğine halel getirmemiş. Branagh’ın ağırlıklı olarak tek mekâna geçen öyküye, dönemin (1937’ler) ruhuna uygun ekspresyonist bir yaklaşımla farklı kamera açılarını denemeyi sürdürmesi gayet yerinde. 1978 tarihli uyarlamada efsanevi Nino Rota’nın, R. Strauss’dan esinlendiğini düşündüğüm ‘Also sprach Zarathustra’ çağrışımlı müziği kullanılmıştı. Yeni versiyon, Patrick Doyle’un lirik ve etkileyici müzik çalışmasıyla yol alıyor. Poirot bir yerde ‘Ah aşk! Hiç güvenli değilsin’ sözlerini sarf eder. Aşkın ölümcül beklentilerini baştan sona filmin hücrelerine başarıyla yerleştirmiş olan Kenneth Branagh’a izleyici olarak güvenimiz sonsuz. Yeni Poirot uyarlamalarını heyecanla bekliyoruz.

(12 Şubat 2022)

Ferhan Baran

[email protected]

Korkut Akın Yazıyor: Ay Yörüngeden Çıkarsa… Moonfall

Georges Méliès 1902’de, sinemanın daha ilk yıllarında Ay’a Seyahat filmini yaptığında, Ay’a gidilebileceği düşünülmüyordu bile. Méliès, o zamanın olanaklarını sonuna dek kullanarak görsel efektlerle süslediği filmiyle herkesi mest etti. Hâlâ da adı anılan bir film yaptı. Aradan, abartırsak bin yıl (milenyum yani), abartmazsak yüzyıl (tamı tamına yüz yirmi yıl) geçtikten sonra, Roland Emmerich, bu kez Ay’ın içine girip oradaki mekanik … Devamı… »

2. Aizanoi Kısa Film Festivali

T. C. Kütahya Valiliği himayelerinde, ASİFSAD – Aizanoi Sinema ve Fotoğraf Sanatı Derneği tarafından düzenlenecek, Kütahya’nın ve Türkiye’de antik kentte ilk film festivali olma özelliğini taşıyan Aizanoi Kısa Film Festivali’nin ikincisi bu sene 02 – 04 Haziran 2022 tarihlerinde gerçekleşecek. Dünyada ayakta kalan iki Zeus Tapınağı’ndan biri olan Aizanoi Zeus Tapınağı’nda düzenlenen festivale film başvuruları başladı. Başvurular FilmFreeway web sayfası üzerinden alınıyor ve 15 Mayıs 2022 tarihine kadar devam edecek. Geçen sene ilk olmasına rağmen, 3 bin 112 film başvurusuyla isminden ulusal medyada sıkça söz ettiren festivale bu sene uluslararası katılım olacak. Uluslararası alanda gerçekleşen festival, Kültürel Miras, Çevre Bilinci ve İklim Krizi ile Spor ve Sağlık kategorilerinden oluşacak.

2. Aizanoi Kısa Film Festivali yazısına devam et