Maide Teyze Spor Salonunda: Sportif Maide

Ezgi Mola’nın canlandırdığı yeni fenomen Maide Teyze’nin spor salonundaki halleri sinemaseverleri çok güldürecek. Caner Özyurtlu’nun yönettiği, senaryosunu Ezgi Mola’nın hikâyesinden Serkan Altuniğne ve Çağdaş Dinç’in yazdığı Maide’nin Altın Günü, 08 Aralık’ta vizyona giriyor. Ezgi Mola’nın başrolünde yer aldığı film, altın günlerinin şaşaalı ismi Maide teyze ile yeğeni Yağmur’un, kayıp bir gerdanlığı bulmak için çıktıkları macerayı konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Görüntüler için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

VIII. İtalyan Sinemasıyla Buluşma

İtalyan Kültür Merkezi ve İtalya’nın tarihi film arşivi Istituto Luce Cinecittà işbirliğinde yapılan İtalyan Sinemasıyla Buluşma etkinliği 24 – 30 Kasım 2017 tarihleri arasında 8. kez perdelerini açıyor. Tümü uluslararası festivallerde başarılar elde etmiş 2017 yapımı filmler, İstanbullu seyirciye günümüz İtalyan sinemasını keşfetmek için benzeriz fırsat sunuyor. İtalyan Sinemasıyla Buluşma programının geneline bakıldığında, İtalyan sinemasının bir ekol yapan ve modern sinema tarihini yaratmış olan benzersiz ve hatasız bir karaktere sahip olduğunu görürüz.

VIII. İtalyan Sinemasıyla Buluşma yazısına devam et

Scrabble, Sidney Lift-Off Film Festivali 2017’de Seyirci ile Buluştu

Bağımsız sinemanın son yıllardaki en dikkat çekici festivallerinden biri olan ve Paris, Londra, Amsterdam, Tokyo, Los Angeles, Vancouver, New York gibi dünyanın en önemli 10 farklı şehirlerinde düzenlenen Lift-Off festivaller serisinin 20 – 22 Kasım 2017 tarihleri arasında düzenlenen Sidney ayağında Merve Gezen’in yönettiği film Scrabble seyirciyle buluştu. Gezen, “Filmimizin Sidney’de de seyirciyle buluşmuş olması bizi çok mutlu etti.” diye konuştu.

Bir Dünya Film 23. Gezici Festival’de: Dünya Sineması 2017

Ankara Sinema Derneği’nin düzenlediği Gezici Festival’in Dünya Sineması bölümünde, bu yıl yine, çeşitli uluslararası festivallerde izleyici karşısına çıkan ve ses getiren en yeni ve güzel filmler, üç kentteki sinema seyircisi için özenle seçildi. Meksika’dan Çin’e, Saraybosna’dan ABD’ye, İran’dan Fransa’ya ve Filistin’e kadar dünyanın farklı ülkelerinden, çeşitli hikâyeleri beyazperdeye taşıyan, kurmaca veya belgesel sekiz film, Dünya Sineması 2017 Bölümü’nde izleyicilerle buluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Tanıtım Filmi
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Bir Dünya Film 23. Gezici Festival’de: Dünya Sineması 2017 yazısına devam et

Gizem Ertürk Yazıyor: Dersu Yavuz Altun: Türkiye Uyduruk Komedi / Mavra Sineması Mezarlığına Dönüştü

2008 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi Münferit ile sinemamıza taze bir soluk getiren Dersu Yavuz Altun, 9 yıllık uzun bir aranın ardından Ayaz ile geri döndü. / Münferit’in üzerinden 9 yıl geçti, oldukça uzun bir süre… Sinemaya neden bu kadar ara verdiniz? / Ayaz gibi senaryoları olan yönetmenlerin yapımcı bulması çok zor. Bu bütçeyi bir araya getirmek zaman aldı. Tiyatroyla ilgili yapmamız gereken bir sürü işte arka arkaya gelince ara … Devamı… »

Daha İyi Bir Dünya İçin

Ülkemiz sinemasından heyecan verici bir keşif olarak parlıyor ‘Körfez’. Genç sinemacı Emre Yeksan’ın dünya prömiyerini 74. Venedik Film Festivali’nin ‘Eleştirmenler Haftası’ seçkisinde yer almış ilk uzun metrajı bu hafta gösterime giriyor. Film, otuzlu yaşlardaki Selim’in sona ermiş bir evlilik sonrasında İstanbul’dan İzmir’e dönüşüyle başlıyor. Genç adam baba ocağında eski hayatının izleriyle karşılaşırken, körfezde meydana gelen bir tanker kazası hayatı derinden sarsıyor, olayın ardından insanlar akın akın şehri terk ederken Selim geride kalanlarla birlikte bambaşka bir dünyanın hayallerini kurmaya başlıyor.

‘Körfez’ otobiyografik özellikler taşıyor. Yazar Ahmet Büke ile ortaklaşa kaleme aldığı hikâyede Selim’in yaşadıklarının, kişisel yolculuğu ile paralelliğini vurguluyor Yeksan. Ailesinin yanına dönüş yaptığı, hayatın akışında bir nebze kaybolduğu ve arayış içinde olduğu yıllarına, çocukluk döneminde İzmir Körfezi’nden yayılan pis kokuların hatırası eşlik ediyor.

Kokuların anıları güçlü bir biçimde tetiklediğinin altını çizen yönetmen, ‘pis koku aniden ve çok daha beter biçimde yeniden hayatımıza geri dönse ne olurdu’ sorusundan hareketle hikâyesini oluşturmuş. Kokuyu ya da genel olarak kirlenmeyi, bozulmayı bir kent, hatta ülke boyutlarının ötesine giderek evrensel bir problem olarak sunmayı hedefliyor. Bunu yaparken distopik bir geleceği gerçekçi bir gündelik akış içinde anlatmayı seçiyor. İklim değişiklikleri, ekolojik felâketler ve kıtlık sorununun tehlikeli bir biçimde kendisini hissettirdiği günümüzde değişen hayatlarımızın erozyona uğramasını, sessiz sakin bir üslûpla aktarıyor.

‘Doğanın farklı biçimlerde alarm vermeye başladığı çağımızda, yakın gelecekte bizi bekleyen felâketlerden endişe duymamak mümkün değil’ diyor sinemacı bir söyleşisinde. ‘Körfez’in hikâyesinde geçmişe duyulan özlemle geleceğe dair böylesi bir endişeyi harmanlayarak, içinde bulunduğumuz durumun ne kadar komik ve saçma olduğunu da vurgulayıp, umuda doğru bir ihtimalin varlığına işaret etmek istediğini’ söylüyor. Bir ayı aşkın bir süre içinde İzmir’i sokak sokak arşınlayan filminde, bir belgeselci üslubuyla insan portreleri çiziyor. Selim’in ailesi, çocukluk arkadaşları, eski sevgilisi ve çevresindeki insanlarla iletişimi çerçevesinde içsel arayışını, çok sevdiğimiz Güney Koreli yönetmen Hong Sang-Soo’nun minimalizmine benzer bir sinema anlayışıyla gün be gün beyazperdeye taşıyor. Karanlık bir yakın geleceği çizer ve bir arada var olmanın yöntemlerini ararken son derece sakin ve umut dolu. Çevre ve insan gözlemleri ile ana karakteri Selim’i canlandıran Ulaş Tuna Astepe’nin dingin yorumu bir o kadar etkileyici. Türkiye prömiyerini yaptığı 24. Adana Film Festivali’nden aldığı ‘Jüri Özel Ödülü’ ve 54. Ulusal Yarışma’daki en iyi senaryo ödülünü hak ediyor ‘Körfez’.

(30 Kasım 2017)

Ferhan Baran

[email protected]

Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali Yayınları

Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali Yayınları sinema kitaplarının tanıtım bültenleri ve kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Yeni eklenenler:
23. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali (Katalog)
20. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali (Katalog).
Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali Yayınları yazısına devam et

Sadi Çilingir Yazıyor: Amerikan Sapığı

Sinemaya hep “Yedinci Sanat” denir ya, haddim olmayarak bendeniz bundan böyle “Sekizinci Sanat” unvanını verdim kendimce. Sinema sekizinci olarak “yabancı dil öğretme sanatı”dır. Bir örnekle şuracıkta hemen açıklayıvereyim: Markette yanaştığım dondurma tezgâhının başında iki hanım konuşuyor, yakın olduğum için mecburen kulak misafiri oldum. Bir ara birisi “Velvet ne demek acaba?” diye yanındakine sorunca, benim kafa hemen süratle … Devamı… »

20. Randevu İstanbul Film Festivali’nde Kaçırılmaması Gerekenler

Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından düzenlenen 20. Randevu İstanbul Film Festivali bu yıl 01 – 07 Aralık tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Her yıl farklı bir ülkenin sinemasını mercek altına alan festival, bu yıl ‘Çin Sineması’na odaklanmış. ‘Çin’e bak Dünyayı Gör’ adlı bu bölüm kapsamında konuk ülke sinemasındaki film üretim çeşitliliğini yansıtmayı hedefleyen 10 filmden oluşan bir seçki, film ekiplerinin katılımıyla izleyici ile buluşacak.

Festivalin ‘Özel Gösterimler’ bölümünde bir avuç ilginç yapım İstanbul izleyicisine ilk kez sunuluyor. Ülkemiz sinemasından yeni yönetmenleri müjdeleyen bir diğer bölümde, Ceylan Özçelik imzalı ‘Kaygı’, Özgür Sevimli’nin ulusal festivallerde yarışmış ilk uzun metrajı ‘Murtaza’ izlenebilir. Festivale geçen yıl dahil edilen ‘Gastonomi Randevusu’ bölümünde ise bu yıl dünya gastronomi gündeminin nabzını tutan 7 yapım gösteriliyor.

Kısa ve uzun metrajlı 60 civarı filmin gösterileceği festival programından seçtiğimiz beş filmlik ‘kaçırılmaması gereken filmler’ listemiz ise şu yapımlardan oluşuyor.

1- Yakınlık / Tesnota:

Dünya prömiyerini yaptığı 70. Cannes Film Festivali’nin ‘Belirli Bakış Bakış’ bölümünde hayranlıkla karşılanan ve FIPRESCI (Eleştirmenler Birliği) ödülünü kazanan yapım gencecik bir yönetmenin ilk filmi. 1991 doğumlu Kantemir Balagov, içine kapalı bir toplumu perdeye yansıtmakta gösterdiği incelik ve anlatım yeteneğiyle deneyimli yönetmenlere taş çıkartıyor. Büyük usta Alexander Sokurov’un öğrencisi olan Balagov’un Kuzey Kafkasya’da kendi kasabası Nalchik’de çektiği film, bir adam kaçırma olayı çerçevesinde Yahudi ve Müslüman Çerkes toplulukları arasında büyüyen gerilim üzerinden gelişiyor.

2- Hayat İşte / Life and Nothing More:

San Sebastian Film Festivali’nde FIPRESCI ödülüne layık görülen yapım, İspanyol yönetmen Antonio Méndez Esparza’nın ikinci uzun metrajı. Güney Florida’da üç çocuğuyla birlikte yaşam savaşı veren genç bir kadının hikâyesi çerçevesinde şekillenen film, siyahi toplumun ırkçılık ve yoksulluk ile mücadelesini anlatıyor. Bressonvari sessiz ve minimalist bir bir anlatımla dikkatleri çeken filmin etkileyici sinematografisi ‘Sieranevada’nın Romanyalı usta görüntü yönetmeni Barbu Balasoiu’nun imzasını taşıyor.

3- İyi Günler / Have A Nice Day

Bağımsız Çin sinemasının önde gelen isimlerinden Liu Jian kasırga gibi bir neo-noir ile karşımızda. 68. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan Çin yapımı ilk animasyon olan “İyi Günler”, ironik ve eleştirel bir suç öyküsü. Peşine düşülen para dolu çanta aracılığıyla ülkedeki toplumsal çelişkilere dokunarak rengârenk bir yelpazeden insan portreleri sunuyor. .

4- Melekler Beyaz Giyer / Angels Wear White

Küçük bir sahil kasabasında cinsel tacize uğrayan iki kız öğrenci ve işini kaybetmemek için sessiz kalmayı tercih resepsiyonist görgü tanığı. Çinli kadın yönetmen Vivian Qu’nun sarsıcı neo-noir draması, ataerkil düzenin ezdiği kadın karakterlerin karmaşık bakış açılarına eğilmiş.

5- Kuyu

Sinemamızın tartışmasız büyük ustası Metin Erksan imzalı 1968 yapımı eşsiz klasiklerimizden biri. Yapımcısı Necip Sarıcı’ya takdim edilecek ‘Onur Ödülü’ şerefine programda yer alan filmi tertemiz kopyasından beyazperdede izleme fırsatı kaçırılmamalı.

Ülkemizden genç sinemacıların ürünlerinin yer aldığı ‘Geleceğin Sinemacıları’ ve Çin yapımı 22 kısa filmin sunulacağı ‘Çin’den İnsan Manzaraları’ bölümlerinin de yer aldığı festivalde filmler Zincirlikuyu Zorlu Cinemaximum (Salon 12) ve Karaköy Salt Galata’da gösteriliyor. Tüm sinemaseverlere iyi seyirler, heyecan verici keşifler şimdiden.

(28 Kasım 2017)

Ferhan Baran

[email protected]

The Crossbreed’e İlk Ödül

Biray Dalkıran’ın Amerika’daki ilk filmi The Crossbreed geçtiğimiz ay Bağımsız Korku Filmleri Ödülleri’ne (Independent Horror Movie Awards) davet edilmiş, En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Müzik ve En İyi Dönüş olmak üzere 5 ayrı dalda aday gösterilmişti. Ödüller iki ayda bir düzenleniyor ve 20 farklı kategoride ödül veriliyor. The Crossbreed’in başrol oyuncusu Angela Durazo, etkinlikte En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

Mutluluk Zamanı İstanbul Özel Gösterimine Sevgi Seli

Başrollerini Barış Arduç, Elçin Sangu ve Cengiz Bozkurt’un rol aldığı Mutluluk Zamanı’nın önceki gün gerçekleşen İstanbul özel gösterimine seyirciler yoğun katılım gösterdi. Filmin Türkiye turnesinin son ayağı Cinemaximum Hilltown’da gerçekleştirildi. Yoğun katılımın olduğu gösterimin öncesi seyirciyle bir araya gelen Elçin Sangu, Barış Arduç, Cengiz Bozkurt ve yönetmen Şenol Sönmez müthiş bir enerji ile karşılandıklarını belirterek seyircilerine teşekkür ettiler.

Mutluluk Zamanı İstanbul Özel Gösterimine Sevgi Seli yazısına devam et

Filmmor – Uçan Süpürge Daveti: Bize Her Gün Festival, Olacaksa Birlikte Olsun

Türkiye’nin iki kadın filmleri festivali Filmmor ve Uçan Süpürge, “dayanışmaya geldi”, sloganı ile basın toplantısı yapıyor. Filmmor ve Uçan Süpüre, Mart’tan Mayıs’a, -baharı ve hayatı- festival yapalım diye yola çıktı. Kadınlar, “1 tane az, iki de yetmez, kadınlara 9 festival olsun… Bize her gün festival, olacaksa birlikte olsun.” diyor. 24 Kasım Cuma günü 13:00’de kadın filmleri festivalleri, kadın sinemacı ve örgütlerinin katılımı ile basın toplantısı yapılıyor.

Kardeşim Benim 2’de Laz Kızı Didem

TAFF ve BRK’S Productions yapımı Kardeşim Benim 2′nin gözü kara laz kızı Didem’i Pınar Deniz oynadı. Filmin Rize – Çamlıhemşin sahnelerinin en heyecanlı dakikaları, Didem’in, babası Muzaffer’den atış eğitimi aldığı sahneler oldu. Düğününe günler kala, babası tarafından atış talimi yaptırılan gelin, kısa sürede tetik çekmeyi öğrendi. Birbiriyle hiç anlaşamayan ama birbirini kollamaktan da asla vazgeçmeyen Hakan ve Ozan’ın macerası 24 Kasım’da sinemalarda olacak.

Sera: Geçmişin Gizemi, 22 Aralık’da Vizyonda

Yapımcılığını Trent Film’in üstlendiği, yönetmenliğini Adem Uğur’un yaptığı Sera: Geçmişin Gizemi filmi 22 Aralık’da vizyona girecek. Gerilim türündeki filmin oyuncu kadrosunda Cem Özer, Deniz Sarıbaş, Atılgan Gümüş, Fırat Çöloğlu, Nehir Büyükakçay gibi sevilen isimler yer alıyor. Çekimleri tamamlanan korku – gerilim türündeki film, Zohak’ın da yönetmenliğini yapan Adem Uğur tarafından yönetildi. Uğur, Sera: Geçmişin Gizemi filmiyle de sinemasever izleyicileri korkutmaya devam edecek. Film, bir süredir kâbuslarla boğuşan doktor Oğuz’un, psikiyatri bölümünde yatan Sera ile tanışmasıyla gelişen olayları konu ediniyor.

Salonlara Yerli Film Damgası

Medya takip kuruluşu Interpress’e göre 2017 yılında geride kalan 46 haftada sinema salonlarına 58 milyon 680 bin 14 seyirci gelirken, en çok izlenen ilk 10 filmin 6’sının yerli film olduğu belirlendi. Interpress’in Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü verilerinden derlediği bilgilere göre, geçen senenin 46 haftasında 48 milyon 325 bin 641 bilet satışı yapılırken, bu yılın aynı döneminde yüzde 21 artışla 58 milyon 680 bin 14 seyirci salonları doldurdu. Öte yandan yılbaşından bu yana medyaya 351 bin 731 sinema haberi yansıdığı tespit edildi.