Kimse Bizi Görmek İstemiyor

Aki Kaurismäki’yi ne kadar özlemişiz. Absürd tonlarda gezinen kendine özgü gülmeyen mizahıyla Keaton ekolünün açtığı yolda ilerleyen, Tati’nin mirasçısı Finlandiyalı usta sinemacı altı yıldır setlerden uzaktı. 67. Berlin Film Festivali’nden en iyi yönetmen ödüllü son çalışması ‘Umudun Öteki Yüzü / Toivon Tuolla Puolen’ ile bu haftadan itibaren ülkemiz sinemalarına uğruyor.

İşçi sınıfına ağıdı ‘Kibritçi Kız’ ile yıllar önce kalbimizi çalmış olan Kaurismäki, ‘Sürüklenen Bulutlar’, ‘Geçmişi Olmayan Adam’, Bohem Hayatı’ gibi unutulmaz filmleriyle ekonomik darboğazda sıkışmış yoksul insanları, evsizlerin dünyasını beyazperdeye taşırken, hoşgörüsü ve umudunu hiç yitirmemiştir. 2011 yılında çektiği ‘Umut Limanı / Le Havre’ onun liman şehirlerinde yaşayan insanların yaşamına eğildiği ‘Nehir Üçlemesi’ni başlatan filmdir. Çağımızın en yakıcı meselesi olan mülteci sorununa ilk kez eğildiği bu yapıtı, bir konteynır içinde kaçak olarak Fransa’ya girmiş 13-14 yaşlarındaki Afrikalı İdris ile ayakkabı boyacısı Marcel Marx’ın karşılaşmaları üzerine kuruludur. Yaşını başını almış adam, Londra’daki annesine ulaşmaya çalışan çocuğu himayesine alır ve mahalleli dostlarının yardımıyla onu yetkililerden saklar.

‘Umudun Öteki Yüzü’nde benzer bir karşılaşma söz konusu. Kaçak olarak sığındığı kömür yüklü gemiden yüzü gözü simsiyah bir halde Helsinki limanına çıkan otuzlu yaşlardaki Suriyeli Halid Ali’nin öyküsü küçük İdris’inkinden çok daha kederli. Halep’te teknisyen olarak çalıştığı işinden dönüşte bombaların hedefi olmuş evini harabeye dönmüş bir halde bulmuş. Enkaz altında yitirdiği ailesinden kalan kız kardeşi Meryem ile Türkiye ve Yunanistan yoluyla Avrupa’ya ulaşmış. Macaristan sınırında kaybettiği Meryem’i ararken Polonyalı dazlakların saldırısına uğrayınca yük gemisine zor atmış kendisini. Tek gayesi kız kardeşini bulmak olan genç adam, herkesin eşit olduğu (?) özgürlükler ülkesi Finlandiya’da kitabına göre hareket etmek niyetindedir. Önce bir duş alıp yüzünü gözünü temizler, daha sonra sığınma talebiyle en yakın polis karakoluna başvurur.

Halid’in yaşadıklarına paralel olarak Wikström’ün hikâyesi devreye girer. Orta yaşlardaki Finli seyyar gömlek satıcısı, evin anahtarlarını alkolik karısının yarılanmış vodka şişesiyle sindiği yemek masasının üzerine, alyansını izmarit dolu kül tablasına bırakarak, mutsuz yuvasını sessizce terk eder. Yeni bir hayata başlamak arzusundadır Vikström. Yüksek bahisli poker partisinde kazandıklarıyla hep hayalini kurduğu restoran işine girer. Sürekli bombalandığı halde Halep’in yeteri kadar tehlikeli olmadığına kanaat getiren Finli dış yetkililerin komik kararıyla başvurusu reddedilen Halid ile üç tuhaf çalışanıyla restoranını adam etmeye çalışan Vikström’ün kaçınılmaz karşılaşması, Kaurismäki’ye özgü dayanışma serüvenini başlatacaktır.

‘Le Havre’ ile başladığı üçlemesi aracılığıyla dünyanın mültecilere bakış açısını değiştirmeye küçük de olsa katkıda bulunmayı amaçladığını ifade ediyor Finli sinemacı. ‘Hepimiz aynıyız, hepimiz insanız. Yarın sizler de mülteci olabilirsiniz’ diye sesleniyor, başta Polonya ve Macaristan’daki aşırı sağ yönetimler olmak üzere, göçmen kabul etmeyen Avrupa ülkelerini şiddetle eleştiriyor. Sert hikâyeleri konu ediniyor ancak sineması alabildiğine dingin. Acılı hayatları dile getirirken duygu sömürüsüne kalkışmadığı gibi, olan biteni Kuzey Avrupalılara özgü mesafeli bir tavırla aktarmayı seçiyor. ‘Le Havre’da boyacı Marcel’in ağzından döküldüğü gibi ‘ağlamak bir işe yaramıyor’, çözüm üretmek gerekiyor. Keza, yüzü gözü kapkara indiği bu farklı gezegende uzaydan gelmiş izlenimi veren Halid Ali yaşadıklarını yetkililere (ve de biz izleyicilere) anlatırken gözünden yaş gelmiyor. Filmin bir diğer mülteci karakteri ‘ölmek kolay ben yaşamak istiyorum’ diye ifade ediyor derdini. Sağlam durmak önemlidir bu yabancı gezegende, melankolik olanlar ilk ağızda memleketlerine geri gönderilmektedir çünkü.

Kaurismäki evreninin hüzünlü karakterleri gözyaşlarında boğulmuyor, kahkaha da atmıyorlar. Lakin her talihsiz gelişmeyi hınzır bir mizahla besliyor sinemacı. Yaşamın zorlukları, kalp kırıklıkları, ırkçı şiddet ve bürokratik sıkıntılar ardına gizlenen absürd insanlık komedisini sergilemekte son derece başarılı. Nefes aldıkça umut vardır misali insanlığa, insani dayanışmaya umudunu hiç yitirmiyor. Gabonlu İdris, ‘kimse bizi görmek istemiyor’ diye haykıran Suriyeli Halid ve diğer mülteciler Fransız ya da Finli liman sakinlerinin dayanışmasıyla umutlarını hep taze tutuyor. Giderek farklı dünyaların buluştuğu bir peri masalına dönüşüyor Kaurismäki’nin filmleri. Yardımsever komşular, mahallenin iyi bakkalı, ‘gerçek suçlulara karşı acımasızım ama masumların acı çekmesini istemem’ diyen ‘Le Havre’ın altın kalpli polis müfettişi benzersiz bir dayanışma evreni yaratıyorlar.

Bu evren sinemacının retro estetiğiyle bütünleşiyor. Mavi hüznü, sarılar kırmızılar kolay dışa vurulmayan arzuları çağrıştırıyor. Eski telefonlar, pikaplı müzik dolapları, daktilo, duvar saati, eski arabaların dünyasında, Vikström’ün eski usül restoranını Jimmi Hendrix’in portresi süslüyor. Rock ozanı Tuomari Nurmio’nun seslendirdiği ‘Oi Mutsi Mutsi’ ya da tangoların hüznünü retro lokallerde yerel ihtiyar delikanlıların akustik rockn roll numaraları izliyor. Kaurismäki henüz 60 yaşında olmasına rağmen dijitale geçmek için kendini yaşlı hissediyor, 35 mm peliküle çektiği güzelim filmiyle sinemaseverleri bir kez daha büyülüyor.

(09 Kasım 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Doğu Ekspresinde Cinayet

Klasik bir müziği büyük bir orkestradan canlı dinlemek, görkemli bir sarayın duvarındaki resmi izlemek nasıl bir heyecan ve coşku verirse insana, gerilimi dozunda, merak düzeyi yerinde, karakterleri iyi tanımlanmış bir romanın filmini izlemek de aynı coşku ve heyecanı veriyor…

Agatha Christie’nin romanı, Doğu Ekspresinde Cinayet, 1934’te yayınlanmış, o zamandan bu güne kadar da -tabii, bundan sonra da- okurun baş tacı olmuş bir roman. Daha önce Sidney Lumet (1974’te) filme çekmiş, ödüller kazanmış, başarılı da bulunmuş… Gerilim filmi severlerin aklının bir köşesinde hep vardır bu filmi yeniden çekmek ve/veya yeniden izlemek. İşte o fırsat doğdu.

Ünlü detektif

Sirkeci’den kalkan Doğu Ekspresinde, zengin (biraz da netameli) bir iş adamı öldürülür… Posbıyıklı (bıyıklarına bir adam asılabilir neredeyse) özel detektif Hercule Poirot, zorunlu olarak katili bulmaya girişir. Titiz biridir, dengeleri gözetir, keyif almayı bilen, biraz da çapkın biridir ama iş önceliklidir, dedik ya titizdir.

Poirot, sezgilerinin de yardımıyla, ayrıntı kaçırmaz ve bütün olasılıkları hızlıca değerlendirebilir. Ancak bu kez zor bir sınav beklemektedir kendisini. Filmi izlerken, romanı biliyor olsanız bile merak edecek, kimin katil olduğunu siz de bulmaya çalışacak, ayrıntıları detektifin değerlendirmesiyle karşılaştıracaksınız. Bu, hem Agatha Christie’nin hem de yönetmen Kenneth Branagh’ın başarısı…

Trendeki gerilim…

Yazar, güçlü karakterlerle betimlediği kahramanlarını ünlü Doğu Ekspresinde buluşturur. Filmin girişinde ilginç bir olay çözümüyle tanıdığımız detektif de aynı yolun yolcusu olduğundan biliriz ki gerilim giderek yükselecektir. Buna bir de ateşe körükle giden diyaloglar da eklenince, bir yandan detektif bir yandan siz sorunu çözmek, daha doğrusu katili bulmak için yarışıyorsunuz ister istemez.

Bana sorarsanız, dengeci kişiliği olan detektif Mösyö Poirot’un, bu kez dengeyi nasıl sağlayacağı sorusu çok önemli.

Doğu Ekspresinde Cinayet, YönetmenÇ Kenneth Branagh, Oyuncular: Kenneth Branagh, Penelope Cruz, Willem Dafoe, Judi Dench, Johnny Depp, Josh Gad, Leslie Odom Jr., Michelle Pfeiffer, Daisy Ridley… 10 Kasım’dan başlayarak gösterimde…

(08 Kasım 2017)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Maide’nin Altın Günü

Caner Özyurtlu’nun yönettiği ve Ezgi Mola, Mesut Can Tomay, Hilmi Özçelik ile Gülhan Tekin’in oynadığı Maide’nin Altın Günü, 08 Aralık 2017’de UIP Filmcilik dağıtımıyla TAFF Pictures – AC Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Maide, titiz mi titiz, marifetli mi marifetli ideal bir ev kadınıdır. Mahallenin en havalı altın günlerini yapmasıyla meşhurdur. Kısırları, börekleri, eğlencesi dillere destandır. Altın günlerinden birinde Maide’nin aile yadigarı gerdanlığı çalınır. Gerdanlığı bulmak için İstanbul dışından gelen yeğeni Yağmur ile bir liste yaparlar. Güne gelen kadınların tek tek peşine düşecekleri bu macerada başlarına birbirinden daha komik olaylar gelecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Maide’nin Altın Günü yazısına devam et

Sevgisiz

Andrey Zvyagintsev’in yönettiği ve Maryana Spivak Aleksey Rozin Matvey Novikov ile Aleksey Fateev’in oynadığı Sevgisiz (Nelyubov – Loveless), 26 Ocak 2018’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yıllardır süren evliliklerinde birbirinden usanmış bir adam ve kadın, Zhenya ve Boris, karşılıklı suçlamalarla tükenen evliliklerini sonlandırmak üzeredirler. Boşanma işlemlerini başlatmadan çok önce ayrı hayatlar kuran ve hayatlarına farklı birileri giren bu ikili yeni bir başlangıç yapmak için sabırsızlanmaktadırlar; ta ki tartışmalarından birine kulak misafiri olan 12 yaşındaki oğulları Alyosha ortadan kayboluncaya kadar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

20. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali

TÜRSAK – Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı’nın T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştireceği 20. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin programı belli oldu. 01 – 07 Aralık 2017 tarihleri arasında 20. yaşını kutlayacak olan Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali, Gastronomi Randevusu ve Odak Ülke bölümlerinin yanı sıra bu yıl yeni yönetmenlere dikkat çekmeyi hedefleyen İlk Randevu bölümü, 14. Geleceğin Sineması Yarışması’nda finale kalan kısa filmlerin yer aldığı Geleceğin Sinemacıları bölümü ve Çin yapımı kısa filmlerin sunulacağı Çin’den İnsan Manzaraları bölümleri ile seyirci karşısına çıkacak.

20. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali yazısına devam et

Ağır Kelepçe

Cüneyt Faruk Arkın’ın yönettiği ve Faruk Enterli, Dilara Cambaz, Cüneyt Faruk Arkın ile Mustafa Eren’in oynadığı Ağır Kelepçe, 10 Kasım 2017’de Derin Film dağıtımıyla C.F.A. Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Cüneyt hapishanede hafif yaralamadan dolayı cezasını çekerken haksızlıklara karşı gelmekte ve sık sık hücre cezası almaktadır. Arkın ise işlemediği bir suçtan dolayı idama mahkûm edilmiştir. Cüneyt’in tahliyesine, Arkın’ın da idamına 2 gün kala hapishane müdürü ikisinin ellerini birbirine kelepçeleyip şehir merkezine nakleder. Cabbar, suçunu üstlenen Arkın’ın idamdan önce konuşur diye düşünür ve gardiyanlarla birlikte nakil aracına pusu kurar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2

Ağır Kelepçe yazısına devam et

Acı Tatlı Ekşi, Teaser’ı ile Dikkat Çekti

Başrollerinde Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy’un yer aldığı Acı Tatlı Ekşi filminin teaser’ı büyük beğeni topladı. Filmin oyuncularının ve BKM’nin sosyal medya hesaplarından paylaştığı teaser dakikalar içinde binlerce kez tıklanarak izleyenler tarafından yorum yağmuruna tutuldu. Filmin oyuncularının hayranlarının radarına girmeyi başaran filmin teaser’ı ve ilk görüntüleri sinemaseverlerin beğenisine sundu. BKM ile Kore’li firma CJ Entertainment Turkey’in Türkiye’deki ilk ortak yapımı olan, yönetmenliği Andaç Haznedaroğlu’nun üstlendiği, izleyenleri duygudan duyguya sürükleyecek film, 22 Aralık’ta vizyona giriyor.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

23. Gezici Festival İtalyan Sinemasıyla Buluşuyor: İtalyan Usülü Komedi, Il Cinema Ritrovato Türkiye’de

Gezici Festival, İtalyan Usülü Komedi bölümünde bu yıl İtalya’da 31. yaşını kutlayan Il Cinema Ritrovato Film Festivali ile işbirliği yapıyor. Il Cinema Ritrovato (Yeniden Keşfedilen Sinema), İtalya’nın en önemli film arşivlerinden olan Bologna Sinemateki tarafından 1986’dan bu yana gerçekleştirilen bir etkinlik. Alçak gönüllü bir festival olarak başlayan Il Cinema Ritrovato, yıllar içerisinde 500’ü aşkın filmin gösterildiği bir organizasyona dönüştü.

23. Gezici Festival İtalyan Sinemasıyla Buluşuyor: İtalyan Usülü Komedi, Il Cinema Ritrovato Türkiye’de yazısına devam et

Sen Kiminle Dans Ediyorsun

Burak Aksak’ın yönettiği ve Binnur Kaya, Demet Özdemir, Uraz Kaygılaroğlu ile Okan Çabalar’ın oynadığı Sen Kiminle Dans Ediyorsun, 17 Kasım 2017’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla BKM Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Küçük insanların samimi hikâyelerini ve başarı mücadelesini anlatan filmde aşk ile kahkaha, dans ile dostluk bir araya geliyor. Anne ve babasını kaybetmiş, intiharı bile düşünecek kadar zor günlerden geçen Aysel’in hayattaki en büyük tutkusu dans etmektir. Şengül’ün dans okulunda çalışmaya ve büyük para ödülü olan bir yarışmaya katılmaya karar vermesiyle  heyecanlı günler başlayacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Sen Kiminle Dans Ediyorsun yazısına devam et

Gizem Ertürk Yazıyor: Madem ki Sen Bensin, Ben de Senim, Niceye Şu Senlik Benlik?

Biz hepimiz (sinema camiası) şu koca dünyada hâlâ kapalı kutu olan Türkiye sinemasının bir yerindeyiz… Festival vesilesiyle memlekette arz-ı endam eden 10 ünlü isimden 9’una “Sinemamız hakkında ne düşünüyorsunuz, tanıdığınız yönetmenler, oyuncular var mı?” diye sorunca; gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi bir süre yüzümüze bakıp ardından da “Mutlaka izleyeceğim, öğreneceğim.” gibi klişe cümleler kuruyorsa zaten dünyada bir iz … Devamı… »

Kardan Adam

Tomas Alfredson’un yönettiği ve Michael Fassbender, Rebecca Ferguson, Charlotte Gainsbourg ile Val Kilmer’ın oynadığı Kardan Adam (The Snowman), 17 Kasım 2017’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Kendini “Kardan Adam Katili” olarak adlandıran ve av mekânı olarak dondurucu bir manzarayı seçen sosyopat bir katil, yeteneklerini göstermek için suç timinin baş dedektifini hedef alır. Uzun süredir ölmüş olduğu sanılan bir seri katilin yeniden harekete geçmiş olmasından korkan dedektif, zeki Katrine Bratt’i kapanmamış vakalarla yeni vakalar arasında bağ kurması için görevlendirir.

 

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb