Sadi Çilingir Yazıyor: Amerikan Sapığı

Sinemaya hep “Yedinci Sanat” denir ya, haddim olmayarak bendeniz bundan böyle “Sekizinci Sanat” unvanını verdim kendimce. Sinema sekizinci olarak “yabancı dil öğretme sanatı”dır. Bir örnekle şuracıkta hemen açıklayıvereyim: Markette yanaştığım dondurma tezgâhının başında iki hanım konuşuyor, yakın olduğum için mecburen kulak misafiri oldum. Bir ara birisi “Velvet ne demek acaba?” diye yanındakine sorunca, benim kafa hemen süratle … Devamı… »

20. Randevu İstanbul Film Festivali’nde Kaçırılmaması Gerekenler

Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından düzenlenen 20. Randevu İstanbul Film Festivali bu yıl 01 – 07 Aralık tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Her yıl farklı bir ülkenin sinemasını mercek altına alan festival, bu yıl ‘Çin Sineması’na odaklanmış. ‘Çin’e bak Dünyayı Gör’ adlı bu bölüm kapsamında konuk ülke sinemasındaki film üretim çeşitliliğini yansıtmayı hedefleyen 10 filmden oluşan bir seçki, film ekiplerinin katılımıyla izleyici ile buluşacak.

Festivalin ‘Özel Gösterimler’ bölümünde bir avuç ilginç yapım İstanbul izleyicisine ilk kez sunuluyor. Ülkemiz sinemasından yeni yönetmenleri müjdeleyen bir diğer bölümde, Ceylan Özçelik imzalı ‘Kaygı’, Özgür Sevimli’nin ulusal festivallerde yarışmış ilk uzun metrajı ‘Murtaza’ izlenebilir. Festivale geçen yıl dahil edilen ‘Gastonomi Randevusu’ bölümünde ise bu yıl dünya gastronomi gündeminin nabzını tutan 7 yapım gösteriliyor.

Kısa ve uzun metrajlı 60 civarı filmin gösterileceği festival programından seçtiğimiz beş filmlik ‘kaçırılmaması gereken filmler’ listemiz ise şu yapımlardan oluşuyor.

1- Yakınlık / Tesnota:

Dünya prömiyerini yaptığı 70. Cannes Film Festivali’nin ‘Belirli Bakış Bakış’ bölümünde hayranlıkla karşılanan ve FIPRESCI (Eleştirmenler Birliği) ödülünü kazanan yapım gencecik bir yönetmenin ilk filmi. 1991 doğumlu Kantemir Balagov, içine kapalı bir toplumu perdeye yansıtmakta gösterdiği incelik ve anlatım yeteneğiyle deneyimli yönetmenlere taş çıkartıyor. Büyük usta Alexander Sokurov’un öğrencisi olan Balagov’un Kuzey Kafkasya’da kendi kasabası Nalchik’de çektiği film, bir adam kaçırma olayı çerçevesinde Yahudi ve Müslüman Çerkes toplulukları arasında büyüyen gerilim üzerinden gelişiyor.

2- Hayat İşte / Life and Nothing More:

San Sebastian Film Festivali’nde FIPRESCI ödülüne layık görülen yapım, İspanyol yönetmen Antonio Méndez Esparza’nın ikinci uzun metrajı. Güney Florida’da üç çocuğuyla birlikte yaşam savaşı veren genç bir kadının hikâyesi çerçevesinde şekillenen film, siyahi toplumun ırkçılık ve yoksulluk ile mücadelesini anlatıyor. Bressonvari sessiz ve minimalist bir bir anlatımla dikkatleri çeken filmin etkileyici sinematografisi ‘Sieranevada’nın Romanyalı usta görüntü yönetmeni Barbu Balasoiu’nun imzasını taşıyor.

3- İyi Günler / Have A Nice Day

Bağımsız Çin sinemasının önde gelen isimlerinden Liu Jian kasırga gibi bir neo-noir ile karşımızda. 68. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan Çin yapımı ilk animasyon olan “İyi Günler”, ironik ve eleştirel bir suç öyküsü. Peşine düşülen para dolu çanta aracılığıyla ülkedeki toplumsal çelişkilere dokunarak rengârenk bir yelpazeden insan portreleri sunuyor. .

4- Melekler Beyaz Giyer / Angels Wear White

Küçük bir sahil kasabasında cinsel tacize uğrayan iki kız öğrenci ve işini kaybetmemek için sessiz kalmayı tercih resepsiyonist görgü tanığı. Çinli kadın yönetmen Vivian Qu’nun sarsıcı neo-noir draması, ataerkil düzenin ezdiği kadın karakterlerin karmaşık bakış açılarına eğilmiş.

5- Kuyu

Sinemamızın tartışmasız büyük ustası Metin Erksan imzalı 1968 yapımı eşsiz klasiklerimizden biri. Yapımcısı Necip Sarıcı’ya takdim edilecek ‘Onur Ödülü’ şerefine programda yer alan filmi tertemiz kopyasından beyazperdede izleme fırsatı kaçırılmamalı.

Ülkemizden genç sinemacıların ürünlerinin yer aldığı ‘Geleceğin Sinemacıları’ ve Çin yapımı 22 kısa filmin sunulacağı ‘Çin’den İnsan Manzaraları’ bölümlerinin de yer aldığı festivalde filmler Zincirlikuyu Zorlu Cinemaximum (Salon 12) ve Karaköy Salt Galata’da gösteriliyor. Tüm sinemaseverlere iyi seyirler, heyecan verici keşifler şimdiden.

(28 Kasım 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

The Crossbreed’e İlk Ödül

Biray Dalkıran’ın Amerika’daki ilk filmi The Crossbreed geçtiğimiz ay Bağımsız Korku Filmleri Ödülleri’ne (Independent Horror Movie Awards) davet edilmiş, En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Müzik ve En İyi Dönüş olmak üzere 5 ayrı dalda aday gösterilmişti. Ödüller iki ayda bir düzenleniyor ve 20 farklı kategoride ödül veriliyor. The Crossbreed’in başrol oyuncusu Angela Durazo, etkinlikte En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.