Yok Böyle Müzik Öğretmeni: La Minör Bülent

Hababam Sınıfı Yeniden’in müzik öğretmeni La Minör Bülent (Toygan Avanoğlu) çok güldürecek. Öyle bir müzik öğretmeni ki piyanoda Beethoven çalarken bir anda Ankara’nın Bağları ile göbek atmaya başlıyor. Çünkü Hababam’ın bildiği bir şey vardır: La Minör Bülent darbukaya dayanamaz. La Minör Bülent’in diğer zaafı da okulun İngilizce Öğretmeni Buckingham Huriye’dir. Hababam Sınıfı başına çoraplar örerken La Minör, Buckingham Huriye’yi etkilemeye çalışmaktadır.

Biz

Jordan Peele’nin yönettiği ve Lupita Nyong’o, Winston Duke, Elisabeth Moss ile Tim Heidecker’in oynadığı Biz (Us), 22 Mart 2019’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Arkadaşları ile plajda geçirdikleri gergin bir günün ardından Adelaide Wilson ve ailesinin diğer fertleri tatil evlerine geri dönerler. Wilson’lar evde TV izlerlerken akşam karanlığı çöktüğü sırada garaj yolunda el ele tutuşmuş 4 kişinin siluetini görürler. Filmde, sevimli bir Amerikan ailesi, dehşet verici esrarengiz düşmanlarıyla yani kendilerinin tıpatıp aynısı olan kötü versiyonlarıyla karşı karşıya geliyorlar, çetin, korkutucu ve amansız bir mücadeleye girişiyorlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Biz yazısına devam et

Loro

Paolo Sorrentino’nun yönettiği ve Toni Servillo, Elena Sofia Ricci, Riccardo Scamarcio ile Kasia Smutniak’ın oynadığı Loro, 29 Mart 2019da Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
The Young Pope dizisiyle tartışma yaratan İtalyan yönetmen Paolo
Sorrentino, bu kez skandallarıyla anılan İtalya’nın eski başbakanı Silvio Berlusconi’nin hayatına göz atıyor. Sorrentino, Loro’da ünlü siyasetçinin hem özel hayatına dokunuyor hem de İtalyan siyasetini hicvediyor. Siyasi kariyerinin yanı sıra ülkesinin en zengin kişilerinden biri olan Berlusconi’nin portresini çizerken çok konuşulan skandalların perde arkasına da bakıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Rıza Oylum’un İran Sineması Adlı Kitabı Yayınlandı

Ülke sinemaları üstüne çalışmalarıyla tanınan sinema yazarı Rıza Oylum’un yazdığı İran Sineması kitabı yayımlandı. Seyyah Kitap etiketiyle yayımlanan kitap, İslam Devrimi’nin 40. yılında İran’da sinemanın gelişimine ışık tutmayı amaçlıyor. İran sinemasının geçirdiği evreler, yönetmen bilgileri, film kritikleri ve tematik bir yaklaşımla İran sineması üstüne yapılan sosyolojik ve politik analizler kitapta okuyucuyu bekliyor. İran’daki film festivalleri, Türkçe çekilen filmler, edebiyat uyarlamaları, devrimin sinemaya etkileri ve sansür üstüne yazılar kitaptaki başlıklardan bazıları. İran Sineması kitabıyla birlikte Dünya Sineması Kitaplığı serisinin 6. kitabı yayımlanmış oldu.

Rıza Oylum’un İran Sineması Adlı Kitabı Yayınlandı yazısına devam et

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 16 Mart 2019 Cumartesi Programı

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali devam ediyor. Barış Manço Kültür Merkezi’nde saat 17:00’de Ünkapanı belgeseli gösterimi sonrası Müzik Piyasasında Erkeklik ve İktidar söyleşisinde Ünkapanı yönetmeni Müjde Yazıcı Ergin ve Alin Taşçıyan sektörün cinsiyetliğini ve sorunlarını konuşacak. Ünkapanı belgeseli, bir dönem altın çağını yaşamış Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın 2000’li yıllardaki durumunu gözler önüne seriyor. 1980’ler ve 90’larda milyonlarca kaset satılan dükkânlardan günümüzde geriye çok az sayıda yapım şirketi kaldı.

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 16 Mart 2019 Cumartesi Programı yazısına devam et

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 15 Mart 2019 Cuma Programı

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali devam ediyor. Fransız Kültür Merkezi’nde 17:00’de Janet Barış yönetiminde gerçekleşecek Sinemada Cinsiyetler ve Performanlar paneline Aase Högfeldt ve Dana Linssen katılacak. 19:30’da gösterilecek Zehirli Çiçek: Bir Yeraltı Senfonisi gösteriminde filmin yönetmenlerinden Sabine Jelinkova da bulunacak. Film, klasik sessiz sinema dilini, 1920’lerdeki Viyana’nın radikal kuir feminist yorumuyla birleştiren kuir bir film.

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 15 Mart 2019 Cuma Programı yazısına devam et

Türk İşi Dondurma’nın Sürprizlerle Dolu Galası Yapıldı

Can Ulkay’ın yönettiği, Erkan Kolçak Köstendil, Ali Atay ve Şebnem Bozoklu’nun oynadığı Türk İşi Dondurma, 15 Mart’ta vizyona giriyor. Filmin sürprizlerle dolu galası yerli ve yabancı oyuncu kadrosuyla birlikte, sinema, televizyon ve sanat dünyasından renkli isimlerin katılımıyla yapıldı. Gerçekleşen galada Dijital Sanatlar Yapımevi’nin bu yıl çekimlerine başladığı Dumlupınar ve Naim: Cep Herkülü filminin fragmanları da ilk kez izleyiciyle buluştu.

Türk İşi Dondurma’nın Sürprizlerle Dolu Galası Yapıldı yazısına devam et

TÜRSAK Vakfı, Türkiye Sinemasının En Geniş Kapsamlı Arama Konferansı’nı Düzenleyen İlk Sinema Vakfı Oldu

TÜRSAK Vakfı, yeni yönetimi ile beraber hızla değişmekte olan dünya dinamikleri doğrultusunda varlık nedenlerini ve hedeflerini gözden geçirip geliştirmek adına harekete geçti. Bu bağlamda benzer dinamiklere sahip Bahçeşehir Üniversitesi ile işbirliği yaparak Türkiye’de bugüne kadar bir vakıf ve üniversite tarafından düzenlenen en geniş kapsamlı arama konferansını gerçekleştirdi. 13 Mart Çarşamba günü, TÜRSAK Vakfı Başkanı Elif Dağdeviren, TÜRSAK Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Okan ile BAU Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nilay Ulusoy’un konuşmacı olarak katıldığı konferansta sektör ve basın dünyasının önemli isimleri yer aldı.

TÜRSAK Vakfı, Türkiye Sinemasının En Geniş Kapsamlı Arama Konferansı’nı Düzenleyen İlk Sinema Vakfı Oldu yazısına devam et

Atillâ Dorsay’dan… Bir Ömrün Seçilmiş Tablolara Dönüşen Koleksiyonu

İnsan yaşadıklarını şöyle bir tartıp, iyisi kötüsü, doğrusu yanlışı, eksiği fazlasıyla… Beğendikleriyle kızdıklarını, nefret ettikleriyle hoşlandıklarını birbirine çarptırarak çıkan sonucu görmek ister. Başkasına, hatta kendisine bile itiraf edemedikleri gelir gözlerinin önüne… Tartar şöyle bir, ağırlığınca değerlidir kuşkusuz. Ama yine de dillendirmeye çekinir. Kimisini koyar bir kenara, zamanın akışı içerisinde kaybolmasını ister, kimisini de çıkarır ortaya büyüsün, sarıp sarmalasın herkesi de “dünya gözüyle” güzellik görsün herkes diye düşünür.

Gerçekle hayal arası…

Belki sadece kendiyle barışık olanlar geçmişlerine bakıp da gönül rahatlığıyla gizleyecek bir şey bulamazlar. Onun için de itiraflarla doludur anılar. Bu itiraflar bazen iftira bazen de günah çıkartma kadar uzaktır birbirine. Bu “uzaklık” da görecedir muhakkak ki… En uzak ile en yakın arasında kılıçtan keskin ve bir o kadar da kıldan ince çizgi vardır. Bir kısmı sözcüklerin arasına gizlenmiştir, bir kısmı “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” muhteviyatındadır.

Her ne olursa olsun, her kim yazarsa yazsın bu itiraf ve/veya günah çıkarma okur için müthiş keyif veren, heyecan dolu büyük bir maceradır.

İstanbul’da bir güzel…

Her ne kadar İzmirli olduğunu, İzmir’i çok sevdiğini, İzmir’siz olamayacağını söylese de Atillâ Dorsay, biz okurlara İstanbul’u anlatıyor, “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar” adlı anı/itiraf… dahası “idealize edilmiş, gerçeklere teğet geçen” anılar kitabında.

Biz, Atillâ Dorsay’ı sinemasıyla biliriz. Gurme oluşunu hatırlayanlarımız vardır muhakkak. Profesyonel rehber olduğunu büyük çoğunluğumuz bilmeyiz. Sanat tarihiyle, resim ve müzelerle ilgili olanların görmüşlüğü değilse de duymuşluğu vardır. Övgüyle söz edildiğine, “Ah bir denk gelse de…” diye iç geçirildiğine tanığım ben.

Atillâ Dorsay, ağırlıklı sinema üzerine olan 52 kitabının ardından, 80. (nice yaşlara Atilla Ağabey) doğum gününe denk gelen günlerde “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar” ile hepimizin ağzına bir parmak bal sürdü.

Büyük romantizm…

İnsanların anılarını yazabilmesi için gerçekten müthiş bir belleğe, çok iyi bir arşive ve harıl harıl çalışmaya ihtiyacı var kesinlikle… Onca insan, bırakın anılarını yazmayı adını bile yazamazken 52 kitabın üzerine, o akıcı dili ve güzel Türkçesiyle Atillâ Dorsay’ın anıları tam bir şölen.

Çok ilginç anılar var birbiri peşi sıra gelen… Galatasaraylı olmak, sanatla, müzikle, tarihle, iç içe yaşamak, sinemayı çok iyi bilmek ve bunları hiç gösterişe yer vermeden olanca iç güveni ve gücüyle anlatabilmek… İşte, o nedenle de gençliğindeki şu anıdan, gazetedeki bu yaşanmışlıktan, özellikle Emek Sineması’yla doruğa çıkan Beyoğlu gecelerinden, arkadaş evlerindeki buluşmalardan… Dünya güzeli Türkan Sultan’dan, Yılmaz Güney’den birkaç cümle aktarmayı… Hadi çıtlatmış olayım, gençlik sevdalarından sevgililerinden birini veya birkaçını öne çıkarmayı, ailesini, evliliğini magazincilere bırakayım da bir dönemin İstanbul özelinde Türkiye’sini yeniden görmek isteyenlere önereyim, Atilla Ağabey’in bu anılar toplamını.

Çok yaşa Atilla Ağabey, iyi ki varsınız, iyi ki yazdınız anılarınızı…

Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar
Atillâ Dorsay
Remzi Kitabevi, anılar
Mart 20019
278 s.

(21 Mart 2019)

Korkut Akın

[email protected]

Dışarıda

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Bugün vizyona giren “Dışarıda” (He’s Out There) adlı yabancı filmin yönetmeni IMDb.de ve bazı mecralarda Quinn Lasher olarak görünse de Türkçe afişinde ve keza bazı mecralarda Dennis Iliadis olarak geçiyor. Dennis’in soyadı, bizim Yeşilçam sinemamızı layıkıyla bilen ve takip eden sinemaseverlere bir zamanların ünlü görüntü yönetmeni Kriton Ilyadis’i hatırlatıyor. Bu vesileyle anmış olalım. Toprağı bol olsun Kriton İlyadis, sinemamızın en büyük film şirketlerinin yüzlerce filminde görüntü yönetmenliği yapmıştır. Ki bu filmler arasında Ahtapotun Kolları, Turist Ömer, Horoz Nuri, Bir Millet Uyanıyor, Küçük Hanımefendi, Bizim Aile, Süt Kardeşler, Tosun Paşa gibi filmler vardır. (31 Ağustos 2018)

47 yıldır sinemacılık ve filmcilik sektörümüzü yakından takip ederim. Bu 47’nin son 29’u basın mensubu vasfıyla sektörle iç içe geçti ve geçiyor. Önceki gün sosyal medyada film festivaline giden bir grup konuk fotoğrafı gördüm. 14 kişilik grupta ancak 5 kişiyi tanıyabildim. Demek ki daha beş-on fırın ekmek yemem lazım. Veya festival konukları konusunda iyiden iyiye işin suyu çıktı. (06 Eylül 2018)

Yol çok tenha, neredeyse hiç araba geçmiyor, ancak yayalara trafik ışığı kırmızı yandığı için anne ve 10-12 yaşlarındaki çocuğu yaya geçidinde bekliyor. Kötü örnek olmamak için ben de durdum, bekliyorum ve çocuğun hafızasına “kurallara saygılı bir dede” figürü yerleştirebilirim diye içimde bir sevinç var. Tam o sırada kadının telefonu çaldı, açarken kırmızı mırmızı hak getire, yürüyüverdi, tabi ki çocuk da peşinden. Bendeniz istifimi bozmadım ama hevesimin de kursağımda kaldığını itiraf ederim. Küçük çocuk beni hafızasına muhtemelen “bomboş, araba geçmeyen yolda yaya geçidindeki kırmızı ışıkta gereksiz yere bekleyen az akıllı dede” olarak yerleştirdi. Olsun. Yine de sağdan soldan, yandan yukarıdan durumumuzu seyreden bir başka anne ve çocuğu vardır da onlar görmüştür ve anne çocuğuna demiştir ki: Evladım kırmızı ışıkta geçilmez. Eee bu da kamu menfaatinedir ve kâr sayılır. (08 Eylül 2018)

Son günlerde yapılan dizi tanıtımlarındaki hayranı ve hastası olduğum cümleler: “Bedeline hazırsan gökkuşağının renkleriyle yıkanırsın.” / “Ben sadece köprüleri yakmam, altındaki nehri kurutur, üzerine beton döker, bina dikerim.” (09 Eylül 2018)

Ortama sürekli öğüt ve akıl verici güzel sözler yazmak, bir bakıma sizi takip edenleri bilgisiz ve eğitime muhtaç kişiler gibi gördüğünüzü çağrıştırıyor. Daha az yapın şunu. Aramızda kitap okuyan, sinemaya, tiyatroya, konsere giden, sergi ve müzeleri ziyaret eden, aklı baliğ, endamı yerinde, selvi boylu, al yazmalı, afet-i devran, dünya yakışıklısı… Bu kadar yeter, daha ne diyeyim. (13 Eylül 2018)

Çok sevilen ve ilgi gören Çakallarla Dans seriyal filmlerinin 5.si gelirken, yönetmen Murat Şeker’in fanatik Fenerbahçeliliğinin verdiği ilhamla çekilirse iki sonraki filme isim önerimdir: Çakallarla Dans bindokuzyüz7. Bu vesileyle bir başka hatırlatma yapayım. 26 Ocak 2017’de vizyona giren “Amerikalılar Karadeniz’de 2” adlı Kartal Tibet’in yönettiği ve günümüzün starı Kıvanç Tatlıtuğ’un adının afişe 3. sırada yazıldığı yerli filmimizin birincisi yoktur, boşuna aramayın. Espri olsun diye yapımcılar filmi o şekilde adlandırmışlardı. (17 Eylül 2018)

Tatil köyü konseptinde oteldeyiz, shuttle (servis arabası) geliyor, ayağımda şort var. Tam yeridir, oto stop yapayım dedim, bacağını uzattım, araba durdu. Bende daha iş var diye teselli buldum kendimce. Mekâna vardığımda arkadaşlar “Abi shuttle ücretsiz olduğu için zaten duracaktı.” dediler ama olsun, kısacık bir süre de olsa yükseldim ya, ona da şükür. (17 Eylül 2018)

Ziraat Bankası’nın gişesine yanaştım, baktım arkadaki panoda “Bir bankadan daha fazlası” yazıyor. Muziplik yapacağım tuttu, ciddi ciddi “Kuru fasulye, pilav var mı?” dedim. Şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi. Tebessüm ederek panoyu işaret ettim, güldü. Memur erkekti. (17 Eylül 2018)

Festival protestolarına bir başka açıdan, yaş açısından bakarsak ve “Yaş yetmiş iş bitmiş” atasözüne uygularsak 68.lik bendeniz en fazla festivalin 57.sini görebileceğim. (Allah uzun ömür versin bana.) Gelgelelim yaşımı 30’a çeksek, 10 sene, yani 2028’e kadar protesto etsem festival 65’e, bendeniz 40’a merdiven dayayacağım. 40’tan sonra ise 30 yıl daha, yani 95.sine kadar çatır çatır festivali takip edip, 1001 tane film izleyebilirim. (Allah uzun ömür versin festivale.) Kılavuz istemeyen görünen köy bu. (18 Eylül 2018)

Hiç kimse doğru söylemiyor ve herkes doğru söylüyor. (19 Eylül 2018)

Ziya Paşa’nın ünlü sözünü günümüze uyarladım, şöyle bir şey çıktı: Ayinesi lâftır kişinin işe bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i eseri aklında. (19 Eylül 2018)

Rus bir delikanlı, minibüse bindik konuşuyor, indik konuşuyor, hiç durmadı. Motor niyetine taksan, arabayı uçurur. Ciddi diyorum. (19 Eylül 2018)

Sosyal medyada bazı vatandaşlar bol miktarda ahkâm kesiyor. Bu ahkâm kesme yetkisini hangi makamdan aldıklarını söyleseler de biz de alsak ve kessek. (Gocusu olan yaralanır?) (20 Eylül 2018)

Hazan mevsimi sonbahar, sinema ve TV sektörümüzün seslendirme sanatçılarını fena vurdu. Toron Karacaoğlu’nun ardından Esen Günay, Ferdi Merter Fosforoğlu ve Oytun Şanal’ı ebediyete uğurladık. Mekanları cennet olsun. (20 Eylül 2018)

Ülker kremalı bisküviye bakıyorum, bakıyorum. Sanki tanıdık gibi de, bilhassa yabancı gibi. Var bir değişiklik. Kilo mu vermiş ne? Yoksa zayıflamış mı? Evet, evet, çapını kısaltmışlar; küçülmüş çünkü. (Bu yorum 5’li paketin incelenmesi sonucu ortaya çıktı.) (21 Eylül 2018)

(21 Mart 2019)

Sadi Çilingir

[email protected]

38. İstanbul Film Festivali’nden Öneriler

38. İstanbul Film Festivali’nin şehrimize konuk olmasına sayılı günler kaldı. Bu yıl 5-16 Nisan tarihleri arasında yapılacak olan gösterimler için genel bilet satışı 23 Mart Cumartesi günü başlıyor. Program kitapçığına Atlas, Rexx sinemaları ve İKSV’den ulaşabilir, zengin bir seçki içinden kişisel programınızı yapabilirsiniz. Festival üzerine bu ikinci yazımda, seçimlerinize katkıda bulunacağını umduğum geleneksel ‘öneriler’ listemde yer alan 20 küsur filmi klasiklerden başlayarak takdim ediyorum.

GECE BEKÇİSİ / Il Portiere di Notte:
Kişisel sinema serüvenimin baştacı filmlerindendir ‘Gece Bekçisi’. Faşizmin insan ruhunda nasıl yeşerdiği üzerine bu yaman deneme yönetmen Liliana Cavani’nin de en önemli filmidir. Ülkemizde 1975 yılında gösterime girmiş ve sinefilleri heyecana gark etmişti. Efsanevi Dirk Bogarde ve gencecik Charlotte Rampling ile yıllar sonra geniş perdede buluşmaya davet ediyorum tüm sinemaseverleri.

KONFORMİST / Il Conformista:
Yeni kaybettiğimiz Bernardo Bertolucci’nin birçok başyapıtı arasında öne çıkan film, yönetmenin tüm temalarını kusursuzca bir araya getirirken, siyasal özünü incelikli bir sinema duygusuyla beyazperdeye aktarıyor. Cinselliğin ve ideolojik aidiyetlerin gizli tutkularla nasıl bağdaştığını Jean-Louis Trintignant’ın canlandırdığı Marcello karakteri üzerinden sorguluyor.

İŞ / Il Posto:
Yıllar önce İstanbul Sinematek Derneği’nde hayranlıkla izlediğimiz film, İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nin ve geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden sinemanın büyük ustalarından Ermanno Olmi’nin en unutulmaz, komik ve sıcak filmlerinden biri. Festivalin Cinemania bölümündeki diğer İtalyan filmleri gibi, yıllar sonra yeniden faaliyete geçen Sinematek / Sinemaevi tarafından sunuluyor.

STANLEY KUBRICK BAŞYAPITLARI:
Önceki yazımda da belirttiğim gibi, ölümünün 20. yılında yedinci sanatın büyük ustasının tüm uzun metrajları eksiksiz yer alıyor festivalde. Filmleri geniş perdede izlememiş her sinemasevere retrospektifi hararetle öneririm. Bunlardan, Kubrick’in renkli döneminde yer alan ‘2001 Uzay Macerası / 2001: A Space Odyssey’, ‘Otomatik Portakal / A Clockwork Orange’, ‘Barry Lyndon’ ve 144 dakikalık kesintisiz kopyasından gösterime sunulacak olan ‘Cinnet / The Shining’ özellikle kaçırılmamalı.

YÜZLEŞME / Grâce à Dieu:
Berlin’den büyük jüri ödüllü film, Katolik ruhbanların pedofil vakalarına kurbanların gözünden bakıyor. François Ozon’un son çalışması, travma ve cesaret konularını titizlikle ve büyük bir hassasiyetle ele alıyor.

DURGUN NEHİR / Akinito Potami
Selanik Film Festivali Yunan Eleştirmenler Birliği ödüllü yapım, Sibirya’daki bir sanayi kasabasına taşınmış Yunan ailenin mantık ve maneviyat tartışmalarının ağırlığı altında çatırdamaya başlayan düzenleri üzerinden ilerliyor. Sibirya’nın dondurucu doğasının heybetli görüntüleri nefes kesiyor.

PİRANHALAR / La Paranza Dei Bambini:
Berlinale 2019 en iyi senaryo ödüllü yapım, ergen zalimliğiyle suç dünyasının ölümcül dünyasını perdeye taşıyor. Filme adını veren ‘piranhalar’ mafya jargonunda ‘silahlı çete’ anlamına geliyor.

BAY JONES / Mr. Jones:
Polonyalı usta yönetmen Agnieszka Holland imzasını taşıyan yapım, efsanevi Galli gazeteci Gareth Jones’un yaşamına ilişkin. 1933 yılında geçen film, gazetecinin Stalin dönemi Sovyetler Birliği’ndeki gerçek durumu haberleştirme çabaları üzerine.

EŞANLAMLILAR / Synonymes:
Berlinale Altın Ayı ödüllü film. İsrail’den Paris’e göç eden ve kimliğini tamamen reddeden bir adamı merkezine alan yapım, yönetmen Nadav Lapid’in hayatından izler taşıyor ve klasik Yeni Dalga filmleriyle flört ediyor.

İLAHİ AŞK / Divino Amor:
‘Neon Boğa’ filmine hayran olduğumuz Brezilyalı genç sinemacı Gabriel Mascaro, geçtiğimiz ay Berlin’de dünya prömiyerini yapan üçüncü uzun metrajında, parlak renklerin ve pop müziğin baskın olduğu bir distopya hikâyesine soyunuyor. İnanç, cinsellik, aile, müzik ve devlet kavramları etrafında alışılmadık bir gelecek portresi çiziyor.

NEHİR KIYISINDAKİ OTEL / Gangbayun Hotel:
Dünya prömiyerini Locarno Film Festivali’nde yapmış olan, Koreli usta sinemacı HongSang-soo imzalı film, siyah-beyaz sinemanın avantajlarını kullanırken, aile, dostluk, ölüm, affetme ve zamanın geçişi gibi kavramların izinde büyük bir seyir keyfi vadediyor.

ELVEDA OĞLUM / Di Jiu Dian Chang:
Çinli usta Wang Xiaoshuai’nin son epiği Berlin’den en iyi erkek ve kadın oyuncu ödülleriyle döndü. 30 yıllık bir süreci yansıtan film, Çin’in tek çocuk politikasının yıkıcı etkilerini derinden yaşayan bir çifti izlerken ülkenin toplumsal dönüşümünü gözlemliyor.

ORAY:
Almanya’da yaşayan Mehmet Akif Atalay’ın bitirme projesi olan yapım, Berlin’de en iyi ilk film ödülünü kazandı. Hapishanedeyken inancını kazanmış bir Türk gencinin, inancını sınamak zorunda kaldığı zaman yaşadığı büyük çelişkiler üzerinden ilerleyen filmde genç yönetmen dört başı mamur bir karakter yaratmayı başarmış.

OYUNBOZAN / Systemsprenger:
Berlinale’den saygın Alfred Bauer ödülü ile dönen Nora Fingscheidt imzalı film, nefes kesen bir kurguyla, tacize uğramış ve annesinden koparılmış 9 yaşındaki Benni’nin öfke patlamaları üzerinden ilerliyor. Müthiş bir çocuk oyuncu performansı çok iyi yazılmış senaryoya eşlik ediyor.

SARGASSO DENİZİ MUCİZESİ / To Thavma Tis Thalassas Ton Sargasson:
Prömiyerini yaptığı Berlinale’de ‘güneşin altında David Lynch esintili bir psikolojik dram’ sözleriyle övülen yapım, Yunan yönetmen Syllas Tzoumerkas imzasını taşıyor. Özgün görsel diliyle hem şaşırtıcı hem sarsıcı bu kasaba kabusu festivalin sürpriz keşiflerinden olabilir.

JOY:
Londra Film Festivali’nden en iyi film ödüllü yapım, Acımasız bir sömürü döngüsüne mahkum göçmen seks işçilerinin yaşam öykülerini perdeye taşıyor. Viyana’da küçük kızıyla geçim derdinde olan Joy, kurtulmaya çalıştığı çarkın bir dişlisi olduğunu dehşetle fark edecektir.

SOFIA:
Prömiyerini Cannes’da yapmış olan Meryem Benm’barek imzalı bu ilk film, Fas’ın evlilik dışı ilişkilere hapis cezası öngören 490 sayılı yasasından yola çıkarak ülkenin sınıf farkı, cinsiyet eşitsizliği, ataerkil gelenekler ve tabularla örülü toplumsal yapısına dair derin ve çarpıcı bir analizde bulunuyor.

ONUN ADI PETRUNIA:
Geçtiğimiz ay Berlin’de ilgiyle karşılanan yapım, Makendonya’daki küçük kasabada yüzlerce erkeği karşısına almış ve hakkını korumaya kararlı Petrunia’nin öyküsü üzerinden ilerliyor. Makedon toplumundaki dönüşüm üzerine öfkeli olduğu kadar hüzünlü bir film.

Bu sınırlı seçki dışında, keşfedilmeyi bekleyen, çağdaş sinemanın son örnekleriyle dolu, çok zengin bir program sunuyor festival. Önümüzdeki yazıda, ‘Ulusal Yarışma’ seçkisinde yer alan, sinemamızın son hasadından sürprizler vadeden yapımları ele alacağız.

(20 Mart 2019)

Ferhan Baran

[email protected]

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 14 Mart 2019 Perşembe Programı

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, Fransız Kültür Merkezi ve Barış Manço Kültür Merkezi’nde de kadınlarla buluşmaya devam ediyor. Festivalde, İstanbul Modern, Fransız Kültür Merkezi, Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi işbirliğiyle yapılan, feminist sinemanın ustası Agnès Varda’nın 19 uzun, 14 kısa metraj olmak üzere 33 filmini içeren retrospektifi, Agnès Hakkında Her Şey, 14 Mart günü İstanbul Modern Sinema ve Sinematek/Sinema Evi’nde izlenecek.

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 14 Mart 2019 Perşembe Programı yazısına devam et

Koruncuklar İşbirliği ile 4. Liselerarası Kısa Film ve Senaryo Yarışması

Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı ile SETEM – Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği tarafından düzenlenen Koruncuklar İşbirliği ile 4. Liselerarası Kısa Film ve Senaryo Yarışması için start verildi. Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı’na destek vermeye başlayan SETEM, bir yıl boyunca 60 Koruncuğa oyunculuk, senaryo yazarlığı ve kameramanlık dallarında eğitim verdi ve Koruncuklar yıl sonunda eğitim sertifikalarını aldı. Tüm lise öğrencilerine açık olan yarışmaya 15 dakikayı aşmayan kurmaca filmler katılabilecek. Senaryolar “çocuk ve sanat” ile “çocuk gözüyle çocuk hakları” temalı olacak.

Koruncuklar İşbirliği ile 4. Liselerarası Kısa Film ve Senaryo Yarışması yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu