97. Oscar Ödülleri İçin Geri Sayım Devam Ediyor

Disney+’ın bu sene 97. gerçekleşecek olan Oscar Ödül Töreni’ni canlı yayınlayacağını açıklamasının ardından heyecan verici gece için geri sayım başladı. Son 4 gün kalan yılın en görkemli töreni 03 Mart Pazartesi günü saat 02:30’da kırmızı halı ile başlayacak ve canlı yayın saat 03:00’da ödüllerin sahiplerini bulmasıyla devam edecek. Emmy Ödüllü sunucu, Conan O’Brien, ilk kez Oscar Ödülleri’nin sunuculuğunu üstlenecek. Disney+, gecenin adaylarından Ters Yüz 2, Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık, Alien: Romulus, Elton John: Never Too Late ve Sugarcane gibi yapımları izleyicilerle buluşturuyor. Töreninin yapımcı koltuğuna Raj Kapoor otururken yönetmenliğini Hamish Hamilton üstleniyor.

97. Oscar Ödülleri İçin Geri Sayım Devam Ediyor yazısına devam et

Avatar, Dev Orkestra Eşliğinde Türkiye’de İlk Kez 22 Mart’ta Zorlu PSM’de

Avatar Live in Concert, 22 Mart’ta üst üste iki seans olarak Turkcell Sahnesi’nde sergilenecek. Avatar Live in Concert’ta James Horner’ın ikonik müzikleri, dev bir orkestra, koro ve solistlerin canlı performansıyla bir araya gelecek. Avatar filmi dev HD ekranlarda orijinal seslendirme ve altyazılarıyla izleyicilere sunulurken değerli şef Ernst van Tiel yönetimindeki Symphonista Philharmonic Orchestra’nın etkileyici  performansına Eleanor Grant benzersiz sesiyle hayat verecek.

Avatar, Dev Orkestra Eşliğinde Türkiye’de İlk Kez 22 Mart’ta Zorlu PSM’de yazısına devam et

Berlin’de Altın Ayı Kazanan Yönetmen, Yazar ve Senarist Dag Johan Haugerud, İstanbul Film Festivali’nde

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, 11 – 22 Nisan 2025 tarihleri arasında düzenlenecek 44. İstanbul Film Festivali, bu yıl Norveçli usta sinemacı Dag Johan Haugerud’ün altı uzun metrajlı filminden oluşan bir seçki sunuyor. Oyuncuları sürecin içine katarak çalışmayı tercih eden sanatçının her filmi diyalog, oyunculuk ve insan ilişkilerini ortaya koyan sinemasal yaklaşımını yansıtıyor. Haugerud, Stockholm Üniversitesi’nde Sinema, Oslo Üniversitesi’nde Dramaturji bölümlerini tamamladı. İlk romanını 1999’da yazan, ilk uzun metrajlı filmini ise 2012’de yöneten Haugerud’ün filmleri festivalde ilk kez gösterilecek.

Berlin’de Altın Ayı Kazanan Yönetmen, Yazar ve Senarist Dag Johan Haugerud, İstanbul Film Festivali’nde yazısına devam et

Ayı Kardeşler: Kahramanlar Takımı

Hegi Shao ile Lin Yongchang’ın yönettiği ve Bingjun Zhang, Wei Zhang, Xiao Tan ile Yingying Miu’nun seslendirdiği animasyon film Ayı Kardeşler: Kahraman Takımı (Bonnie Bears: Guardian Code), 14 Mart 2025’de A90 Pictures dağıtımıyla WediaCorp tarafından vizyona çıkarılıyor.
Çocuklarına düşkün bir anne ayı, çıkan bir yangın sırasında ortadan kaybolur. Ağaç kesici Vick, annenin çocukları Briar ve Bramble’ı Robot Araştırma Enstitüsü’ne götürür. Orada, anneyle ilgili bir ipucuna rastlarlar. Buldukları ipucunun peşine düşen Briar ve Bramble, annelerinin kaybolmasıyla ilgili gerçeklere adım adım yaklaşırlar.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Ayı Kardeşler: Kahramanlar Takımı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Düşsel Gerçeklik: Evrensel Dil

“Burjuvalar yüksek duvarlarla çevirmişler avlularını” Ataol Behramoğlu’nun, benim kısafilm tanımlama amaçlı kullandığım dörtlüğün ilk dizesi. “Evrensel Dil”de, sadece avlular değil, kentler duvarlarla hem de insan boyunu çok aşan arkasında ne olduğunu göstermeyen duvarlarla çevrilmiş. Biraz Dali (gerçeküstü), biraz Fellini, birazdan çok Buñuel (simgeler) bir araya gelmiş, iç içe geçmiş insanları anlatan, üzerine estetik, hareketli ve izleyiciyi … Devamı… »

Ferhan Şensoy Belgeseli

ENKA Sanat, Türk tiyatro tarihinin önemli isimlerinin ilham verici hikâyelerini kayıt altına alarak, bu mirası gelecek kuşaklara aktarmayı hedeflediği belgesel serisine, 2021 yılında vefat eden usta sanatçı Ferhan Şensoy ile devam ediyor. ENKA Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu, ENKA Sanat’ın yapım sponsorluğunda hazırlanan belgeselin çekimlerinin, 1885 yılında Mimar Campanaki tarafından inşa edilen ve 1989 yılında Ferhan Şensoy tarafından tiyatroya binasına çevrilen Ses Tiyatrosu’nda başladığını açıkladı.

  • Basın Bülteni
  • Tanıtım Filmi: 1 / 2

Ferhan Şensoy Belgeseli yazısına devam et

Altın Portakal’ın En İyi Filmi Mukadderat Gişede 87 Bine Ulaştı

61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü kazanan Mukadderat gişede de büyük ilgiyle karşılandı, gösterimde kaldığı sürede filmi 87 bin kişi izledi. Festivalde En İyi Film ödülünün yanı sıra film ekibinden Nur Sürer’in En İyi Kadın Oyuncu, Osman Sonant’ın En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’ne layık görülen filmin başarısı gişeye de yansıdı. Kadın emeğini odağına alan film 08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde tekrar vizyona çıkacak.

Altın Portakal’ın En İyi Filmi Mukadderat Gişede 87 Bine Ulaştı yazısına devam et

Pera Film’den Dünya Kadınlar Günü’ne Özel Film Programı: Başka Bir Yerde

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi Film ve Video Programları (Pera Film), 08 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel hazırladığı Başka Bir Yerde film programını sinemaseverlerle buluşturuyor. Program, kadın yönetmenlerin imzasını taşıyan altı uzun metraj filmle, kadın karakterlerin içsel ve dışsal yolculuklarını merkezine alıyor. Beyazperdenin öncü ve sevilen kadın yönetmenleri Chantal Akerman, Jane Campion, Agnès Varda, Lucrecia Martel, Kelly Reichardt ve Payal Kapadia’nın önemli eserlerinden oluşan seçki, seyircisini yalnızca fiziksel mesafelerle değil; zaman, hafıza, beden ve kimlikler üzerinden şekillenen değerli yolculuklara davet ediyor.

Pera Film’den Dünya Kadınlar Günü’ne Özel Film Programı: Başka Bir Yerde yazısına devam et

Acı Kardeşliği

Çağımızın yetenekli genç aktörlerinden Jesse Eisenberg’in hem oyuncu hem yönetmen olarak kotardığı ikinci uzun metrajı ‘Gerçek Acı / A Real Pain’ üç ay arayla dünyaya gelmiş iki kuzenin havaalanında buluşması ile açılıyor. Takıntılı Dave (Jesse Eisenberg) uçağa zar zor yetişirken, vurdumduymaz izlenimi veren Benjamin (Kieran Culkin) saatler öncesinden bekleme salonunda yerini almıştır bile. Benji havaalanlarında binbir çeşit farklı insanla karşılaşmaktan hoşlanmaktadır çünkü.

New York’ta dijital reklamcılık işiyle uğraşan evli ve bir küçük oğlan babası Dave ile boş gezenin boş kalfası kuzenin Polonya yolculuğu, yakın bir zamanda yitirdikleri sevgili büyükannelerinin vasiyeti üzerine onun doğup büyüdüğü toprakları ziyaret etmek amacını taşır. Üçü Yahudi asıllı, bir diğeri Ruanda’daki soykırımdan kurtularak sığındığı Kanada’da Museviliği kabul etmiş kişilerin dahil olduğu mini ‘soykırım turu’nun rehberliğinde sırasıyla başkent Varşova’daki tarihi getto, direnişçiler adına dikilmiş anıt ziyaret edilir. Çok zengin bir Yahudi tarihine sahip olan Lublin kenti gezilir. Daha sonra şehir merkezinden yalnızca 3 km uzakta kurulmuş Majdanek toplama kampına uğranır.

İçe dönük büyük kuzene karşılık hınzır bir çekiciliğe sahiptir Benji. Girdiği her ortamda insanların aklını çelmeyi başarır, ama sonrasında deli dolu halleri ve ölçüsüz davranışlarıyla Dave’in deyimiyle bir çuval inciri berbat eder. Film zıt ikilinin uyuşmazlığı üzerinden yürüyor gibi başlasa da, düzenlenen tur acı ile ilgilidir. Geriye dönüp aile büyüklerinin yaşadığı dehşete tanık olunduğunda kafa karıştırıcı bir rahatsızlık, bir uyumsuzluk duygusuna kapılır Benji. Lublin’e birinci sınıf mevkide seyahat etmek, lüks otellerde kalıp süslü yiyeceklerle yol almak bir nevi suçluluk duygusu yaşatır ona. ‘80 yıl önce bu trenin arkasında sığır gibi sürükleniyorduk’ diyerek trenin arka vagonuna kaçması bundandır.

SS subaylarının alelacele terk etmek zorunda kaldığı toplama kampında sağlam kalmış belge ve kanıtlar ürpertir herkesi. Ölüm fırınlarının duvarına kazınmış Zyklon B gazının uğursuz mavisi ile göz göze gelindiğinde filmin alaylı neşesine eşlik eden Chopin’in o güzelim noktürnleri susar, dehşet ile baş başa kalınır. Soykırımın kitlesel acıları Dave ile Benji’nin saklı acılarını dağlayarak gün ışığına çıkarıvermiştir. Büyük kuzen mega kentin karmaşası içinde, aldığı ilaçlar ve çekirdek ailesine olan bağlılığı sayesinde ayakta kalabilmektedir. ‘Benimse hiçbir şeyim yok’ diyecek olan Benji ise Dave’in şefkatli kucaklaması karşısında daha iyi olacağının sözünü verir. Büyükanne Doris’in şimdi başka bir yaşlı teyzenin ikamet ettiği eski evinin kapısında, onu onurlandırmanın ve hatırlamanın güzelliği ile şifa bulmaya çalışır kuzenler.

‘Gerçek Acı’ uçarı görünümü altında derin bir melankoliyi oya gibi işleyen son dönemin ilgiye değer yapımlarından. 02 Mart gecesi en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar kazanan Culkin çok haklı bir ödülün sahibi olmuş.

(05 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Paylaşırım Kalbinin Kederini

Tahran ile Winnipeg arasında hayali bir yerdeyiz. Negin (Rojina Esmaeili) ile Nazgol (Saba Vahedyousefi) buzun içinde kalmış bir banknotu donduğu yerden çıkarmak için uğraş vermektedir. Bu parayla sınıf arkadaşları Omid’e (Sobhan Javadi) bir hindinin çalıp götürdüğü gözlüğünün yerine yenisini almak isterler. Bu esnada yardım istedikleri Massoud (Pirouz Nemati) soğuğun da etkisiyle kafaları hayli bulanmış turist kafilesini Winnipeg’in tarihi anıtları ve brütalist tarzın gri bej binaları arasında dolaştırmaktadır. Québec devlet dairesindeki bunaltıcı işini bırakan Matthew (Matthew Rankin) ise uzun zamandır görmediği 76 yaşındaki yaşlı annesini ziyaret etmek üzere yollara düşmüştür. 29 Şubat’ın dondurucu soğuğunda zaman, coğrafya ve kişisel kimliklerin içiçe geçtiği bir sürreel güldürü bizlere göz kırpmaktadır.

Deneysel sinemacı Matthew Rankin’in dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Cannes’da yapan ödüllü çalışması ‘Evrensel Dil / Une Langue Universelle’ hınzır bir biçimde kurgulanmış çizgi dışı bir deneyime davet ediyor izleyiciyi. Sanatçının Matthew rolünü bizzat üstlendiği, özenle seçilmiş çocuk karakterler haricinde tüm kişileri film ekibi ya da yakın çevresinden dostlarının canlandırdığı filmde Rankin 80’li 90’lı yıllarda büyük bir atağa geçmiş İran sinemasının ustalarından Abbas Kiarostami ve Cafer Panahi estetiğini, Kanadalı idolü Guy Maddin ve de Finlandiyalı Aki Kaurismaki ve İsveçli Roy Anderson başta olmak üzere kuzeyli sinemacılarda aldığı feyz ile harmanlıyor.

Kanadalı oyuncu – yönetmenin 2019 yapımı ‘20. Yüzyıl / The Twentieth Century’nin ardından gelen bu ikinci uzun metraj çalışması, Farsça ve Fransızca’nın resmi diller olduğu hayali bir Winnipeg’de geçiyor. ‘Arkadaşlık Adına’ vurgusuyla açılan filmde, ilkokul öğrencilerinin uzak plan sınıf penceresinden yansıyan şamatısını izlerken, otobüsü yolda kaldığı için valizi ile onca yolu yayan arşınlamış Fransızca hocasının aynı plan içinde okula girişini izliyoruz. Birbirinden cin küçükler için iyi birşeyler yapmaya çabaladığını söyleyen boğazlı kazaklı, elektro gitar çalan, küpe takan öğretmenleri, hükümetteki işini ve yabancısı olduğu büyük kenti, evinin anahtarlarını çöpe atarak terkeden Matthew ile bozulan otobüste yanyana koltukları paylaşmıştır. Seyir ilerledikçe filmdeki tüm karakterler, aile ilişkileri ya da türlü rastlantılarla karşılaşmayı sürdürür, gerçeküstücü meselin eliptik çemberi böylece şekillenir.

Yönetmenin ‘otobiyografik halüsinayon’ olarak tanımladığı masalında tabelalar Farsi dilinde, kişiler Farsça konuşuyor. Rankin daha önce Tahran’ı ziyaret etmiş, filmde de rol almış olan İranlı ortak senaryo yazarları Ila Firouzabadi ile Pirouz Nemati de karşılıklı olarak Winnipeg atmosferini deneyimlemiş. Bunu takiben, bu yıl 10 dalda Oscar adaylığı bulunan, bu yazı yayına girdiğinde bazı önemli ödülleri toplamış olacak olan Brady Corbet’nin hikâyesinden aşina olduğumuz brütalist tarzın birbirinden hayli uzak bu iki diyarı benzer kıldığından yola çıkmış, devasa anıt yapıların gölgesinde ufacık kalmış iki ayrı kültürden kişilerin ‘insan olma halinin’ etrafında kucaklaşmasını anlatmak istemişler.

Rankin, İran sinemasına yazılmış bu aşk mektubunda, kendine özgü soğukkanlı mizahı ve şefkatli yaklaşımıyla coğrafi ve sinemasal anlamda farklı dünyaları çok keyifli bir anlatımla bir araya getirmiş. Farklı dilleri, kültürleri ve kimlikleri harmanlayan yapısıyla küresel izleyici kitlesine hitap eden yapımda, hindiler bembeyaz kar örtüsü üzerinde tur atıyor, Kanada’nın ünlü kahve zinciri Tim Horton’da İran usulü çay servisi yapılıyor. Oryantal kostümüyle buz dansı yapan artistik patinajcıya tar, santur, ney ve duduk eşlikli müzik eşlik ediyor. Güzellik yarışmalarına soktuğu gözbebeğinin izini süren yaşlı hindi yetiştiricisinin ‘dönersen geri, paylaşırım seninle kalbimin kederini’ sözlerini içeren içli şarkısı alaturka kulağımızı okşarken, mekân ve coğrafya farkı bulanıklaşıyor, insan olmanın hazzıyla buluşuyoruz.

(04 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Görsel Efekt Dünyası 22 – 23 Şubat’ta EFEKT İstanbul’da Buluştu, Türkiye’nin İlk Görsel Efekt Ödülleri Sahiplerini Buldu

EFEKT Görsel Efekt Günleri ve Ödülleri, VFX dünyasının en prestijli isimlerini İstanbul’da bir araya getirdi. İlk EFEKT Uluslararası Vizyoner Ödülü, VFX Akademi (Oscar) ödüllünü kazanan ikinci kadın olarak tarihe geçen Sara Bennet’a verilirken, Ulusal VFX Yaşam Boyu Başarı Ödülü Türk sinemasına görsel efekt sanatçısı olarak büyük emekler vermiş Hilmi Güver’e takdim edildi. Görsel efektin, sinemada bir sihir gösterisi olarak doğduğu ve bugün yapay zekâ ile sınırlarını genişlettiği bir dönemde, Türkiye’deki görsel efekt ve animasyon sektörünün kreatif endüstrilerdeki konumunu vurgulayan EFEKT 2025, 22 ve 23 Şubat’ta  gerçekleştirildi.

Görsel Efekt Dünyası 22 – 23 Şubat’ta EFEKT İstanbul’da Buluştu, Türkiye’nin İlk Görsel Efekt Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et

29. Türkiye – Almanya Film Festivali’nde Galalarla Film Manzaraları

Türkiye – Almanya Film Festivali, her yıl tutkuyla Türkiye, Almanya ve diğer ülkelerden zengin bir film seçkisi sunuyor. Bu yılki sunumda uluslararası prömiyer, bir Almanya prömiyeri ve üç ülkeden 13 film bulunuyor. Açılış, Mukadderat’la başlayacak, ardından müziğe ve direnişebir saygı duruşu olan Cem Karaca’nın Gözyaşları gelecek. 8X8 ve Büyük Kuşatma ise dünya prömiyerlerini Nürnberg’de yapacak.

29. Türkiye – Almanya Film Festivali’nde Galalarla Film Manzaraları yazısına devam et

Son Bir Nefes, 28 Şubat’ta Sinemalarda

Gerçek bir olaydan ilham alan Son Bir Nefes (Last Breath), izleyicileri okyanusun karanlık ve amansız derinliklerinde soluksuz bırakacak bir hayatta kalma mücadelesine davet ediyor. Deneyimli derin deniz dalgıçlarının, dalgaların ve zamanın acımasız baskısı altında verdikleri mücadeleyi konu alan bu sürükleyici yapım, insan iradesinin sınırlarını zorlayan çok farklı bir hikâyeyi gözler önüne seriyor. Alex Parkinson’un yönetmenliğini üstlendiği filmin senaryosu Mitchell LaFortune, Alex Parkinson ve David Brooks’a ait. 2019 yılında yine Alex Parkinson’un çektiği belgeselin sinema uyarlaması olan yapım, izleyiciye daha derin bir anlatım sunuyor.

AKM Yeşilçam Sineması’nda Bu Hafta

Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Yeşilçam Sineması’nda bu hafta Flow: Bir Kedinin Yolculuğu (Flow), Düzen (The Order) ve Aydınlık Hayallerimiz (All We Imagine As Light) filmlerini gösteriyor. Justin Kurzel’in yönettiği ve Jude Law ile Nicholas Hoult’un oynadığı Düzen, Amerika’da şiddetini artıran banka ve zırhlı araç soygunlarının ülke düzenini sarstığı 1983 yılında geçiyor. Filmde, bir FBI ajanı olan Terry Husk, olayların kaynağına iner ve suç zincirinin arkasında Amerikalı beyazların üstünlüğünü savunan militan örgüt The Order’ın lideri Robert Jay Mathews’ın olduğunu keşfeder. Mathews, ABD hükümetine karşı planladığı savaş için yandaşlarının giderek sayısını artırmaktadır.

AKM Yeşilçam Sineması’nda Bu Hafta yazısına devam et

Rıza Karataş’ı Kaybettik

Uzun yıllar Özen Film bünyesinde sinema ve film işletmeciliği yapan, en son Kadıköy’ün Bahariye caddesinde hizmet vermiş sinemaları Hakan Sineması, Bahariye Sineması, Broadway Sineması ve Hollywood Sineması’nın yöneticiliğini yapmış olan Rıza Karataş, 24 Şubat 2025 Pazartesi günü hayatını kaybetti. Kadıköy’ün tarihi sinemalarının yaşatılmasında önemli rol oynayan Rıza Karataş, sinema sektöründeki çalışmaları ve deneyimiyle tanınıyordu. Özellikle bağımsız yapımlara verdiği destek, Türk sinemasında alternatif seslerin duyulmasına olanak tanıdı. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu