VIII. Çalı Köy Filmleri Festivali

VIII. Çalı Köy Filmleri Festivali, 26 – 28 Temmuz 2024 tarihleri arasında Bursa Nilüfer Belediyesi tarafından gerçekleştiriliyor. Bir film düşünün ki çekildiği köyde hâlâ yaşasın. O dönemde doğan çocukların isimleri, oyuncuların ve karakterlerin isimleri olsun. Festivalin hikâyesi 1934 yılına dayanıyor. Film çevirmek isteyen filmciler Bursa’nın Çalı Köyü’ne gelirler. Sinemacılarla tanışan köylüler figüran olarak filmde oynarlar, evlerini açar ve onları misafir ederler. Nesilden nesile bir anlatılan bu filmin adı hep akıllardadır: Aysel: Bataklı Damın Kızı.

VIII. Çalı Köy Filmleri Festivali yazısına devam et

31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü Sarıay Derneği Kısa Film Yarışması Sonuçlandı

“Tütün bağımlılığı”, Sarıay Derneği’nin 31 Mayıs’ta gerçekleştirdiği Kısa Film Yarışması ödül töreninde ele alındı. Sarıay Derneği, sigarayla mücadele konusunda çalışmalar yapan, ayrıca çevre eğitimleri de gerçekleştiren, 2020 yılında Covid salgını sırasında vefat eden Prof. Dr. Orhan Kural’ın adının yaşatılmasına da gayret ediyor. Yarışma sonucunda The Beginning adlı film birinci, Dumanının Fısıltısı adlı film ikinci, Bana Öldürenden Ver adlı film üçüncü oldu.

31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü Sarıay Derneği Kısa Film Yarışması Sonuçlandı yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Çorak Topraklarda

George Miller üç kuşak öncesinin kült serisi Mad Max efsanesini sürdürüyor. ‘Mad Max: Fury Road’ ile otuz yılın ardından muhteşem bir dönüşü gerçekleştirmiş olan sinemacı, dünya sinemalarıyla aynı anda bizde de gösterime giren son çalışması ‘Furiosa: Bir Mad Max Destanı / Furiosa: A Mad Max Saga’ ile memleketi Avustralya’nın uçsuz bucaksız kırsalında çektiği bir önceki maceranın evveline, küçük Furiosa’nın ana … Devamı…»

Daha Çok Hiçlik

Çağımızın tuhaflıklarını kendine özgü absürd kara mizahıyla yorumlayan Romen auteur Radu Jude, Locarno’dan ödülle dönen son çalışması ‘Dünyanın Sonundan Çok Da Bir Şey Beklemeyin / Ni Aştepta Prea Mult de la Sfarşitul Lumii’, İstanbul Film Festivali’nin en ilgiye değer işlerinden biriydi. Film yaygın gösterime girmedi ama İstanbul Modern’in yılın ses getiren 5 filmine ayırdığı sezonun son seçkisinde sinema perdesinde izlenebiliyor.

Oyunbaz sinemacının yenilikçi denemelerinin sonuncusunda, bir reklam firmasında prodüksiyon asistanı olarak çalışan deli dolu Angela Raducanu (Ilinca Manolache) ile birlikte şehit şehir Bükreş’i ve bakımsız civar otobanları arşınlıyoruz. Angela gün boyu araba kullanıyor, konukları karşılıyor, onlarla sohbet ediyor, çekim yerlerine gidiyor. Arabada seks yapmaktan gocunmuyor, yapay zeka marifeti ile erkek kılığına bürünerek rezil erilliği sergilediği videolarında feminist manifestoya girişiyor.

Çavusesku’nun devrilişinin üzerinden 33 sene geçmesine rağmen yenilenmemiş şehirde dolaşırken birçok şeyi eleştiriyor Jude. Yabancı müşterilerin memnuniyeti için yollarda geçirdiği zamanın günde 15 – 16 saati, bazen 20’yi bulduğunu söyleyen alter egosu Angela örneği üzerinden uluslararası kapitalizmin mazlum ülkeleri –Türkiye’de buna dahil kuşkusuz- nasıl sömürdüğünü dile getiriyor. ‘Köle gibiyiz. Bize hayvan muamelesi yapıyorlar.’ diyor Angela. Otelinden aldığı Avusturyalı patronlardan Doris Geothe’ye (muhteşem Nina Hoss) mobilya fabrikası şirketin kereste için Romanya ormanlarını yok ettiğinin doğru olup olmadığını soruyor. Sonra da ‘Buraya gelip ormanlarımızı yağmalıyor, biz de hiçbir şey yapmadan onların reklam videolarını çekiyoruz.’ diyerek hayıflanıyor.

Romanyalı yönetmen Angela’nın siyah – beyaz görüntüleri üzerine Lucian Bratu imzalı 1981 yapımı ‘Angela Moves On / Angela Merge Mai Departe’nin nostaljik renk paletini bindiriyor, böylece 40 küsur yıl öncesinin Bükreş manzaraları kurmaca filme belgesel işlev yüklüyor. 1981 yapımı Angela’nın (Dorina Lazar) Çavuşesku’nun –bugün parlamento binası olarak kullanılan- devasa sarayını yaptırmak için yıktırdığı Uranüs mahallesine müşteri götürdüğü sahnede kurmacanın belgeselliğini öne çıkaran önemli sahnelerden. Sokakların, yolların komünist dönem sonrasında yenilenmediği, bakım görmediği üzerinde duruluyor. Buzau adlı yerleşim bölgesine giden otoban üzerinde trafik kazasında hayatını yitirmiş insanlar için dikilen haçların katedilen mesafenin iki mislinden fazla olduğunu acılı alaycı bir dille aktarıyor Angela. Tek şeritli olan ve emniyet şeridinin de dar olduğu otobandaki haç resmi geçidinin tam 4 dakika süre ile perdeye taşındığı, söze gerek kalmadan çok etkileyici olabilen bir bölüm bu.

Yabancı işveren için işçilerin kazalardan korunma prosedürleri üzerine film çeken reklam çalışanları, oğulları bir iş kazasında sakat kalmış kurmaca filmin yaşlanmış Angela’sı ve Macar asıllı kocası ile söyleşirken belgesel ile kurmacanın muhteşem evliliği bir kez daha taçlanıyor. Bu bölümde ayrımcılık meselesinin üzerine gitme fırsatı buluyor Jude. Yaşlı Angela ülkedeki Roman azınlığa karşı ırkçı laflar sarfediyor. Faşist Orban yönetimi lehine konuşan Macar kocasına gelirsek, o da yıllar boyunca Rumenlerin Transilvanya’da yaşayan Macar halklarının haklarını umursamadığından yakınarak, Orban hükümetine oy verdiğini söylüyor.

Derken filmin tek plandan oluşan 40 dakika süreli vurucu final bölümü geliyor. Reklam ekibinin iyice bir ücret karşılığı çekimler için ziyarete gittikleri yaşlı Angela’nın oğlu mobilya fabrikası işçisi Ovidiu Pirsan (kendini canlandırıyor) hayatını mahveden olayı şöyle anlatıyor: Noel yaklaşırken yabancı müşterilere mal yetiştirmek için 17 saat aralıksız çalıştıktan sonra gecenin zifiri karanlığında işi bırakmış, arabanın teki boyanmamış derme çatma otopark bariyerine bindirince paslı demir çubuk kafasında patlamıştır. Aydınlatmanın komünist dönemden beri iyileştirilmediği fabrika çıkışında geliyorum diye bağıran felâketin ardından bir yıldan fazla süreyle komada kalan ve belden aşağısı tutmayan genç adamın tekerlekli iskemlesinde yana yakıla olayı naklediş biçimi işveren çıkarı açısından sakıncalı bulununca yerli reklamcılar sakat işçinin laflarını ağzına gömüp filmi diledikleri gibi kurgulama yoluna gidiyor. Yabancı şirketlerin Avrupa’nın dört bir yanından çöpe boğduğu, Avrupa Birliği topluluğunun en yoksul ülkesinin başına gelenlerde halkın sorumluluk payını düşünmeden edemiyor reklamcı Angela. Bu minvalde bizler de toplumsal yozlaşmanın tavan yaptığı ülkemiz insanları için aynı soruyu sormaktan kendimizi alamıyoruz.

Jude filmlerine upuzun isimler vermeyi seviyor. Son yapıtının adını da Polonyalı komünist Yahudi yazar Stanislaw Jerzy Lec’e ait bir aforizmadan almış. Final jeneriğini Edo döneminde yaşamış Japon şair ve Budist rahip Kobayashi Issa’nın çok sevdiği ‘haiku’larından biriyle tamamlarken ‘Cehennemin çatısında yürürken aşağıdaki çiçeklere bakıyoruz’ ifadesine yer veriyor. Filmin başka bir bölümünde Goethe’nin büyük büyük torunu olan şirket yetkilisi de büyük atasının ölüm döşeğinde rivayet edildiği gibi ‘daha çok ışık / mehr Licht)’ değil ‘daha çok hiçlik / mehr Nichts’ diye mırıldandığını iletiyor Angela’ya.

Modern çağda sömürü, dijital yalnızlık, tepetaklak bir çöküşe doğru hızla yol alan dünyanın bitik halini hınzır bir mizah ve edepsiz şarkılarla perdeye taşıyan Romanya’nın Oscar adayı bu benzersiz filmi İstanbul Modern sinema salonunda 13 Haziran Perşembe saat 17:15’te izleyebilirsiniz.

(08 Haziran 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Sivas Uluslararası Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu

Sivas’ta 27 – 31 Mayıs 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen Uluslararası Film Festivali düzenlenen ödül töreni ile sona erdi. Sunuculuğunu oyuncu Toprak Sağlam ile Burç Kümbetlioğlu’nun yaptığı, Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’ndeki galaya Sivas Valisi Yılmaz Şimşek, Sivas Belediye Başkanı Adem Uzun, Cumhuriyet Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız, akademisyenler, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş iştirak etti.

Sivas Uluslararası Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Cehennemden Canlı Yayın

Cannes prömiyerinden sonra 43. İstanbul Film Festivali’nin gece yarısı sürprizlerinden biri olarak izlediğimiz ‘Şeytanla Bir Gece / Late Night with the Devil’, yazar – yönetmen Cairnes Kardeşler imzasını taşıyor. Cameron ve Colin biraderlerin 70’ler korku ve dehşet estetiğini yeniden inşa ettiği filmleri 1977 yılının Cadılar Bayramı haftasında tek mekânda gelişen ilginç bir deneme olarak dikkat çekiyor. Vietnam kâbusu ve enerji krizinin ardından … Devamı…»

Blue Lock the Movie -Episode Nagi-

Shunsuke Ishikawa’nın yönettiği ve Nobunaga Shimazaki, Yuma Uchida, Kazuyuki Okitsu ile Kazuki Ura’nın seslendirdiği animasyon film Blue Lock the Movie -Episode Nagi- (Gekijô-ban Blue Lock -Episode Nagi-), 28 Haziran 2024’de TME Films dağıtımıyla Sony Pictures tarafından vizyona çıkarıldı.
Sloganı “sinir bozucu” olan bir lise öğrencisinin hikâyesi. Seishiro Nagi’nin Dünya Kupası’nı kazanma hayali kuran sınıf arkadaşı Reo Mikage, onun futbola olan yeteneğini keşfeder ve oynamaya davet eder. Seishiro, yeteneğini gösterince Blue Lock Projesi’ne davet edilir. Orada Kiyoyoichi, Hacchiraku Mawaru ve Itoshi Rin olmak üzere ülkenin her yerinden grevcilerle tanışır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Bad Boys: Ya Hep Ya Hiç

Bilall Fallah ile Adil El Arbi’nin yönettiği ve Martin Lawrence, Will Smith, Vanessa Hudgens ile Alexander Ludwig’in oynadığı Bed Boys: Ya Hep Ya Hiç (Bad Boys: Ride or Die), 07 Haziran 2024’de TME Films dağıtımıyla Sony Pictures tarafından vizyona çıkarıldı.
Yüzbaşı Howard, uyuşturucuyla ilgili suçlarla itham edilir. Bu durum üzerine Bad Boys onun adını temize çıkarmak için harekete geçer. Araştırmalarını ilerletip, gerçeğe adım adım iyice yaklaşan Mike ve Marcus, bu sırada büyük bir iftira ile karşı karşıya kalır. Artık ikili, başlarına ödül konulan kanun kaçaklarıdır. Davayı çözmek için kendi kurallarına göre çalışmak zorundadırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Bad Boys: Ya Hep Ya Hiç yazısına devam et

Hayalet Sürücü

Kadıköy Belediyesi’ne bağlı Sinematek / Sinema Evi sezonu dünya sinemasının önemli klasiklerinden ‘Hayalet Fayton / Körkarlen’ ile noktalıyor.* Sessiz dönemde ‘İsveç sinemasının Altın Çağı’ olarak bilinen öncü figürlerinden Victor Sjöström’ün Nobelli yazar Selma Lagerlöf’den uyarladığı 1921 tarihli yapım, 20’li yılların bitimine doğru en üstün yapıtlarını verecek olan sessiz dönemin ilk başyapıtlarından biri olarak anılıyor ve bugün hâlâ ilgi ile izleniyor.

Filmin açıldığı yılbaşı gecesi, Kurtuluş Ordusu mensubu rahibe Edit (Astrid Holm) yakalandığı amansız hastalık nedeniyle ölüm döşeğindedir. Son arzusu, ruhunu kurtarmak ve doğru yola döndürmek için yardım etmeye çabalamış olduğu David Holm’u (Victor Sjöström) görmektir. Başında bekleyen arkadaşının ‘o zavallı ruhlar için yeterince çalıştın’ demesine rağmen duygusal hisler de beslediği Holm’u görmekte ısrarlıdır. Alkolik ve istismarcı, evli ve iki çocuk babası David o sırada kilise mezarlığında arkadaşlarıyla kafayı çekmekte ve eski dostu Georges’un ona anlattığı efsaneyi aktarmaktadır: anlatıya göre yılbaşında saat gece yarısını vurmadan önce ölen son kişi, bir sonraki yılbaşına dek Ölüm’ün faytonunu sürmekle ve bedeninden ayrılan ruhları toplamakla lanetlenecek, Azrail’in şoförü olarak bir yıl süreyle bu görevden ve çekeceği ıstırap ve vicdan azabından kaçamayacaktır.

David çıkan bir kavgada başına aldığı darbeyle yere yığıldığında, bedeninden ayrılan ruhunu almaya gelen eski dostu Georges’tan başkası değildir. Georges, çanlar çalmadan ölen son kişi olan eski dostunun ruhunu faytona taşırken ona mahvına sebep olduğu insanları gösterir. At ve araç aynı kalsa da sürücünün değiştiği, gece gündüz efendisinin işlerini halletmek zorunda olan ve nereye gitse keder ve talihsizlikle karşılaşmakta olan Azrail’le (Olof Ås) yolculuk David’in kendi hata ve günahları ile yüzleşmesini sağlayacak mıdır?

Özgün adı İsveççede faytoncu anlamına gelen ‘Hayalet Fayton’ yeni kurulan Svensk Filmindustri’nin ilk yapımı olarak 1921 Yılbaşı Gecesi gösterime girmiş; edebiyat alanında Nobel Ödülü kazanan ilk kadın olan Lagerlöf ile Sjöström’ün bu dördüncü işbirliği büyük başarı kazanarak sinema tarihine geçmiştir. Geriye dönüşlerle tıkır tıkır işleyen kurgusu ve bugün hâlâ hayranlık uyandıran usta işi görüntüleri Henrik ve Julius Jaenzon imzasını taşımaktadır. Film yıllar boyu sinema tarihinin başka seçkin başyapıtlarına ilham kaynağı olagelmiştir. Ingmar Bergman’ın 1957 yapımı ‘Yedinci Mühür / Det Sjunde Inseglet’deki Azrail karakteri Sjöström etkisi taşır. Keza Bergman’ın aynı verimli yılında çektiği bir diğer ünlü başyapıtı ‘Yaban Çilekleri / Smultronstallet’nde Sjöström’e sinemadaki son ikonik kompozisyonunu bahşeder. ‘Hayalet Fayton’un eril hoyratlığı resmeden ünlü ‘balta ile kapıyı kırma sekansı’ yıllar sonra Amerikalı auteur Stanley Kubrick’in de radarına girecek, bu sahnenin bir benzerini 1980 yapımı klasiği ‘Cinnet / The Shining’de kullanacaktır.

*Bu eşsiz klasiğin canlı müzikli gösterimi 13 Haziran Perşembe akşamı 20:00’de perdeli ve perdesiz gitarlarda Mert Pekduraner, davulda Nihal Saruhanlı, yaylı tamburda Muaz Ceyhan, bas gitarda Eren Dilli eşliğinde Sinematek / Sinema Evi’nde gerçekleştiriliyor.

(07 Haziran 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Ahmet Uğurlu’yu Kaybettik

Sinema ve tiyatromuzun değerli oyuncularından Ahmet Uğurlu, 30 Mayıs 2024 Perşembe günü hayatını kaybetti. 02 Ağustos 1952 tarihinde Konya’da dünyaya gelen Ahmet Uğurlu, birçok önemli tiyatro oyununda rol aldı. Sinemada Tabutta Rövaşata, Gökten Düşen Hazine, Döngel Kârhanesi, Zoraki Başkan, Yolcu, Mine, Avcı, Doğum Yeri Absürdistan, Memleket Meselesi gibi filmleriyle hatırlanan Uğurlu’nun cenazesi, 31 Mayıs 2024 Cuma günü Üsküdar Şakir’in Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Anadoluhisarı Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Veda Partisi

Ufuk Cebeci’nin yönettiği ve Toygan Avanoğlu, Aslı Bekiroğlu, Seda Akman ile Altan Erkekli’nin oynadığı Veda Partisi, 14 Haziran 2024’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Greenart Group tarafından vizyona çıkarıldı.
Hülya, Mehtap, Didem ve Arzu yakın arkadaşları Yonca’ya sürpriz bir bekarlığa veda partisi düzenleyecektir. Hülya kocası İbrahim’den partisi için bir villa kiralamasını ister. Hülya ve arkadaşları kiralanan villaya gittiklerinde Açelya ismindeki ev sahibinin fantezi dolu dünyası ile karşılaşırlar. Evdeki pespembe dekor, pembe objeler, havuz başındaki pembe at heykelleri ve duvarlarda Açelya’nın seksi resimleri hepsinin ilgisini çeker.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

20. Çocuk Filmleri Festivali Başladı

Türkiye Sinema ve Audiovisüel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından düzenlenen Çocuk Filmleri Festivali başladı, Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında 02 Haziran’a kadar Şanlıurfa’da gerçekleştirilecek olan, çocukları kültür ve sanatla buluşturmayı hedefleyen Çocuk Filmleri Festivali’nde ilk gün birbirinden keyifli etkinliklerle noktalandı. Festival, çocukları yazım ve yapım aşamasından izleme kültürüne dek sinemayla bir araya getiriyor.

20. Çocuk Filmleri Festivali Başladı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Çocuklara da Büyüklere de…: Garfield

Hemen herkesin sevdiği, adıyla birlikte yüzüne gülümseme yayıldığı obur ve bir o kadar da sevimli kedi, serüveniyle yine beyazperdede. Bütün devam filmlerinde olduğu gibi (yeni moda, geçmişe dönmek, öncesini görmek ya da öğrenmek), Garfield’in babasıyla nasıl ayrıldığını, Jon’un evini nasıl ele geçirdiğini, teknolojinin nimetlerinden nasıl yararlandığını izliyoruz. Garfield, haklı olarak Vic (babası) ile buluşmalı yeniden değil mi? … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Kaybolmak İçin Gelinen Yer, İstanbul: Geçiş

Sosyal, siyasal, ekonomik, duygusal ve/veya yaşamsal nedenlerle bir göç hareketi yaşanıyor yeryüzünde, her zamankinden daha fazla. Sizin gitmek istediğiniz yerlerden birileri belki de sizin bulunduğunuz yere göçmeyi tasarlıyor ya da deniyor. Sorunlar o kadar çok, o kadar geniş alana yayılmış ve o kadar yoğun ki, kimseye niye, neden, nasıl diye sor(a)mıyorsunuz bile. İstanbul, Levan Akın’ın filminin ana odağı olması nedeniyle … Devamı… »

Şener Şen Reklam Kampanyasında

Yol Ayrımı adlı 2017 yılı yapımı filminden bu yana sinema perdesinde göremediğimiz sevilen oyuncu Şener Şen, reklam kampanyasıyla izleyicilerinin karşısına çıkıyor. Sanatçı, yeni kuşak komedi oyuncusu İbrahim Büyükak ile birlikte “Türkiye’nin Alpet’i Şimdi Yepyeni” başlıklı reklam kampanyasında Büyükak’ın kayınpederi rolüyle sevenleriyle hasret giderecek. Zeren Group’un “Memleket İçin Hayallerimiz Var, Yapacak Enerjimiz Var” vizyonuyla çıktığı yolda enerji sektörünün öncü markası Alpet’i enerji grubuna dahil ederek attığı bu adım, Ali Taner Baltacı’nın yönetmenliğinde keyifli bir hikâye ile anlatılıyor.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu