Başrollerinde Ryan Gosling ve Emily Blunt’ın Yer Aldığı Dublör Filminin Ana Afiş Paylaşıldı

Yönetmenliğini David Leitch’in üstlendiği ve başrollerini Ryan Gosling, Emily Blunt, Winston Duke ve Hannah Waddingham’ın paylaştığı Dublör’ün ana afişi paylaşıldı. Neredeyse kariyerini sona erdiren bir kaza sonrasında emektar dublör, işini yapmak, kayıp bir film yıldızını bulmak, bir komployu çözmek ve hayatının aşkını geri kazanmaya çalışmak zorundadır. Komik, sürükleyici, yıldızlarla dolu ve heyecan verici bir film olan Dublör, Suikast Treni, Deadpool 2, Sarışın Bomba, Hızlı ve Öfkeli: Hobbs ve Shaw’ın yönetmeni ve John Wick: Chapter 2, Önemsiz Biri ve Vahşi Gece filmlerinin yapımcısı olarak tanınan, kendisi de eski bir dublör olan yönetmen David Leitch’in, şimdiye kadarki en başarılı kişisel filmi.

Maymun Adam Filminin Ana Afişi Paylaşıldı

Maymun Adam filminin ana afişi internet ortamında paylaşıldı. Dev Patel, bir adamın annesini öldüren ve sistematik olarak yoksulları ve güçsüzleri mağdur etmeye devam eden yozlaşmış liderlere karşı intikam arayışını konu alan bir aksiyon gerilim filmiyle şaşırtıcı, güç gösterisi içeren ilk yönetmenlik denemesine imza atıyor. Maymun Adam cesareti temsil eden bir simge olan Hanuman efsanesinden ilham alıyor. Kid, para karşılığında daha popüler dövüşçüler tarafından dövülen genç bir adamdır, kötü niyetli seçkinlerinin yaşadığı bölgeye sızmanın yolunu keşfeder. Ondan her şeyi alan adamlarla hesaplaşmak için çok zorlu bir intikam süreci başlatır.

Çılgın Yolculuk

Ahmed El Gendy’nin yönettiği ve Jan Ramez, Beyoumi Fouad, Hesham Maged ile Hana Al Zahed’in oynadığı Çılgın Yolculuk (Fasel Men El Lahazat El Lazeeza), 19 Nisan 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Ceema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Saleh ve Doria mutsuz bir çifttir. Sorun çıkaran bir oğulları vardır ve bu sorunlardan dolayı sürekli birbirlerini suçlarlar ve sorumluluktan kaçınırlar. Bir gün aralarında büyük bir kavga çıktıktan sonra, Doria evi terk eder ve Saleh yalnız kalır. Saleh, evinin çatı katında garip ışıklı bir kapı olduğunu keşfeder. Kapıdan geçer, evi, ailesi ve yaşamının daha iyi bir versiyonunun bulunduğu paralel başka bir dünya bulur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Bulanık

Aykut Taşkın’ın yönettiği ve Pelin Sönmez, Gökhan Tevek, Aşkın Kartal ile Yıldız Uslu’nun oynadığı Bulanık, 19 Nisan 2024’de Lion Distribution dağıtımıyla Renas Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, paralel evrenler arasında yaşayan genç bir kadının hayatına odaklanıyor. Paralel evrenler arasında yaşayan genç bir kadın, dejavularından ve sıkıştığı evrenlerden gerçek dünyaya geri gelebilmek için çabalar. Bu evrenlerde kadının başına birbirinden kötü olaylar gelir. O, içine düştüğü bu kâbustan kurtulmayı başarabilecek midir? Yalnız başına yaşamakta olan genç kadının gerilim dolu olaylar eşliğinde verdiği hayatta kalma mücadelesi.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Bulanık yazısına devam et

Üç Harfliler: Nazar Filminin Fragmanı Yayınlandı

Ülkemizde 1 milyonu aşkın seyirci tarafından izlenen Üç Harfliler serisinin son filmi Üç Harfliler: Nazar vizyon için gün sayarken, filmin ürpertici afişi ve korku dozu yüksek fragmanı yayınlandı. TME Films ve Muhteşem Film’in ortak yapımcılığını üstlendiği Üç Harfliler: Nazar’ın yönetmen koltuğunda bu kez Melodi Tözüm oturuyor. Filmin senaryosunu da kaleme alan Tözüm’e görüntü yönetmeni olarak Eren Nayir eşlik ediyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Elçin Atamgüç, Hatice İrkin, Gülderen Güler, Elis Sezgin, Berfin Naz Uzar, Alperen Çavdar, Batuhan Gülcemal, Melike Balçık gibi isimler yer alıyor. Filmin müziklerindeyse Reşit Gözdamla’nın imzası bulunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Yarışmak Değil Koşmak İstiyorum

Adını Helen dilinde ‘genç adamın yurdu’ anlamına gelen Kaz dağları yakınındaki aynı adlı antik kentten alır ‘Neandria’. Yeni yetmelerin dünyasına duyarlılıkla eğilmiş, onların sıkışmışlıklarını aşarak özgürlüğe yelken açmalarının şiirini yazmış olan Reha Erdem’in özlenen sinemasının bu son örneği, mekân olarak Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Kayacık köyüne götürür bizleri. Antik kent kalıntılarının eteğinde bulunan yoksul köyün civarında dağ bayır koşan gencecik Suna ile tanışırız önce. Babanın çekip gittiği köy evinde annesi ile birlikte yaşayan geç kız atletizm yarışmalarına hazırlanmaktadır. Annesi onun yarışlarda başarılı olmasını içinde debelendikleri yoksulluk çukurundan çıkabilmek için fırsat olarak görse de o ‘yarışmak’ değil yalnızca ‘koşmak’ ister.

Köyün genç çocuklarından Mako ayyaş babaya ve üstüne üstüne gelen dünyaya isyanını rap şarkılarıyla dile getirir. Wes Anderson filmlerinden fırlamışa benzeyen daha küçük Filiz ise youtube kanalına köyden haberler ekleme derdindedir. Ama buralarda kayda değer bir şeyler olmuyordur ki! Televizyon ekranından iklim felâketleri izlenir ancak gerek ekolojik gerekse insan ilişkileri anlamında dünyanın dört bir tarafında ne yaşanıyorsa bu köyde de aynı şeyler yaşanmaktadır. Erdem’in ‘Kosmos’undan kopup gelmişe benzeyen sahte imamın gözyaşlarına karışan müdahalesi de pek fayda vermez. Köy arazisine yapılacak olan taş ocağı doğayı tahrip edecek, suyu kirletecektir. İnşaat izni bile alınmadan ortaya çıkan dozerlerin patırtısı çocukların şen şarkılarını bastırmaya başlamıştır bile.

Tarih okumak isteyen Suna’nın ve genç kuşakların işi zordur ancak açmazlarını, sıkışmışlıklarını kendi çabaları ile aşmak için koşuyu sürdürmek zorundadırlar. Reha Erdem’in erdemli sineması en başından beri bu umudun peşinde, aşkın bulunmadığı yerde aşkın izini süren o genç insanların yanındadır. Hayat’ın İstanbul varoşlarındaki karşı duruşundan Jîn’in ülkenin uzak doğusundaki dağlarından yankılanan isyanına, ‘Koca Dünya’nın kimsesiz çocuklarının dayanışma çabalarına Çanakkale’nin köyünden Suna’nın, Mako’nun, Filiz’in umut dolu itirazları eklenir.

Erdem’in genç oyuncuları yönetmekteki becerisine bir kez daha şapka çıkarır, Suna’ya hayat veren Deniz İlhan’a, Mako’da ‘Aşk Yok’, ‘Hiç’, ‘Yıkamadım’ gibi gibi kendi yazdığı sözleri yorumlayan rapçi Izzy’ye alkış tutarız. Yönetmenin değişmez çalışma arkadaşı Florent Herry’nin görüntüleri yine birinci sınıftır. Alican Çamcı’nın çağdaş müzik çalışması çok etkileyicidir. Kurguyu bir kez daha üstlenmiş olan Erdem, Japon usta Ryûsuke Hamaguchi’nin ‘Kötülük Diye Bir Şey Yok’ta yaptığı gibi Godard’vari kesmelerle müziği aniden susturur, duygusallığın tuzağına düşmeden yerleşim bölgesini bekleyen tehlikeyi her daim hatırlatır.

Ön jeneriğin başında ‘ekolojik anlamda sürdürülebilir koşullar sağlanarak çekilmiştir’ ibaresine uygun bir çalışma ile her anlamda ekolojik dengeyi gözeterek kotarılmış olan ‘Neandria’ başarılı bir Reha Erdem filmi olmanın yanı sıra ülkemizin ilk ‘yeşil filmi’ olarak izlenmeyi hak ediyor.

(22 Mart 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

43. İstanbul Film Festivali’nde Berlinale Rüzgârları

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 17 – 28 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan 43. İstanbul Film Festivali’nin hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. Festival her yıl olduğu gibi bu yıl da Berlinale resmi seçkisinde yer alan filmlere yer veriyor. Şubat ayında gerçekleştirilen 74. Berlin Film Festivali’nden kimi ödüllü öne çıkan sekiz yapım ülkemizde ilk kez izleyici karşısına çıkıyor.

Bunlardan Gümüş ayı ödülünü kazanan ‘Bir Gezginin İhtiyaçları / A Traveler’s Needs – Yeohaengjaui Pilyo’ festivalde tüm filmlerini sıcağı sıcağına izleme fırsatını yakaladığımız Güney Koreli auteur yönetmen Hong Sang-soo imzasını taşıyor. Sinemacının üçüncü kez çalıştığı Fransız sinemasının ikonlarından Isabelle Huppert’in yer aldığı filmde nereden geldiğini ve niçin Uzakdoğu’da olduğunu bilmediğimiz orta yaşlarda yabancı bir kadının günlük rutinini, geçimini sağlamak üzere Koreli öğrencilerine kendi usulünce Fransızca öğretme çabasını izliyoruz.

Festivalden en iyi yönetmen ödülü ile dönen Nelson Carlos De Los Santos Arias imzalı ‘Pepe’nin aydınlanmalar ve hüzünler arasında yoğun bir kapitalizm eleştirisi içeren öyküsü ile öngörülemez bir dünyaya ışınlanıyoruz. Sıra dışı bu filmin anlatıcısı Kolombiya ormanlarında katledilen Pepe adındaki bir su aygırının hayaleti. Filmin uzun isimli yönetmenini 38. İKSV festivalinde Jüri Özel Ödülü’nü kazandığı ‘Cocote’ filminden anımsıyoruz.

Berlin’de Jüri Ödülü’nün sahibi ‘İmparatorluk / L’Empire’ yine festivalden aşina olduğumuz, ‘İsa’nın Yaşamı / La Vie de Jésus’ (1997), ‘İnsanlık /L’Humanité’ (1999), ‘Flandres’ (2006) gibi ilk dönem filmleri ile bağrımıza bastığımız Bruno Dumont’un son çalışması. Fransız yönetmen TV dizisi olarak çektiği 2014 yapımı ‘Küçük Serseri / P’tit Quinquin’den beri hiç taviz vermeden sürdürdüğü kendine özgü mizahının son örneği. Bu kez Fransa’da doğan bebeğin gezegenler arası bir savaşa yol açış öyküsünü Hollywood uzay destanlarını tiye alarak anlatıyor.

Festivallerin ardından TRT 2’de birkaç kez yayına giren 2020 yapımı ‘Beyaz İneğin Türküsü’ ile tanıdığımız İranlı yönetmenler Maryam Moghaddam ile Behtash Sanaeeha ülkelerinde ev hapsinde oldukları için Berlin’deki dünya prömiyerine katılamadılar. Festivalden FIPRESCI ve Ekümenik Jüri Ödülü ile dönen ‘En Sevdiğim Pasta / Keyke Mahboobe Man – My Favourite Cake’ biri eşini kaybetmiş diğeri eşinden ayrılmış 70’li yaşlardaki emekli hemşire ve taksi şoförünün mutluluk öyküsü üzerine. Bu sıcacık ikinci bahar macerası festivalin en ilginç filmlerinden biri olmaya aday gözüküyor.

Fransız sinemasının tanınmış yönetmenlerinden Olivier Assayas’ın son filmi ‘Zamanın Dışında / Hors du Temps’ Berlin’den sonra sıcağı sıcağına ülkemizde gösterilecek olan bir diğer yapım. Pandemi sürecinde evlere kapandığımız dönemde sokağa çıkma yasağını aynı evde geçirmeyi tercih eden evli iki çifti izleyen film yönetmenin Fransa kırsalında geçirdiği karantina dönemi deneyimlerinden yola çıkarken çatışma ve tartışmalardan doğan mizah ile dramı ustalıkla bir araya getiriyor.

Moritanyalı yönetmen Abderrahmane Sissako Berlin’de ilgiyle karşılanan son filminde bir kadın öyküsüne soyunmuş. Sinemacının on yıl aradan sonra çektiği gözleme dayalı duygusal filmi ‘Siyah Çay / Black Tea’ düğün gününde ‘hayır’ı bastıktan sonra Fildişi Sahili’nden Guangzhou / Çin’e uzanan yeni hayatında yeni bir aşkın izini sürecek olan Aya’nın çizgi dışı öyküsünü anlatıyor.

Berlinale filmleri paketinde festivalde gösterilen yapımlardan ‘Gloria!’ bir müzikal tarihi yeni baştan hayal ederek 18. yüzyıl İtalya’sında manastırda pop müziği icra eden bir grup genç kadın müzisyenin öyküsünü anlatıyor. İtalyan yönetmen Margherita Vicario’nun imzasını taşıyan film İstanbul izleyicisine eğlenceli dakikalar vadediyor.

Kanadalı auteur yönetmen festival programına dahil olan son filmi ‘Yedi Tüller / Seven Veils’ de Richard Strauss’un ünlü operasının yeniden sahneleniş sürecini Jeanine adında bir tiyatro yönetmeninin gözünden aktarıyor. Egoyan filmine 1996’da sahneye koymuş olduğu kişisel ‘Salome’ serüveninden yola çıkarak kendi deneyimlerini kurmaca bir öyküyle beyazperdeye taşıdığı filminde Jeanine’i üçüncü kez birlikte çalıştığı Amanda Seyfried canlandırıyor.

(21 Mart 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Atilla Dorsay’ın Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar Adlı Kitabı Puslu Yayınları’ndan Çıktı

Atillâ Dorsay’ın Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar adlı yeni kitabı yayınlandı. Dorsay kitabının arka sayfasında şöyle yazıyor: “Bu kitapta birçok ünlüyle konuşmalar var. Eskilerden Cahide Sonku, Müzeyyen Senar, Vitali Hakko, Vehbi Koç gibi… Unutulmaz kadınlardan Çolpan İlhan, Gülriz Sururi, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Selda Alkor, Fatoş Güney, Hülya Avşar, Şerif Sezer… Değişik alanlardan Şakir Eczacıbaşı, Ülkü Tamer, Türker İnanoğlu, Zülfü Livaneli, Yılmaz Erdoğan ve Yılmaz Büyükerşen… Şener Şen’den Kadir İnanır’a, İzzet Günay’dan Kartay Tibet’e ikon starlar… Yönetmenlerdense Memduh Ün, Halit Refiğ, Ömer Kavur, Erden Kıral, Reha Erdem…”

Atilla Dorsay’ın Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar Adlı Kitabı Puslu Yayınları’ndan Çıktı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Diyetini Ödesen de Kurtulamazsın: Adaletin Eli

Dünyanın hemen tüm toplumlarında tanrı, aile ve intikam yaşamın belirleyici unsurlarındandır; her ne kadar doğru olmasa da, hemen herkes kendi hükmünü kendisi verir ve infaz eder. Tabii, ne demokrasi ne hukuk ne de yasalar buna izin verir. Vermemelidir de… Önemli olan ceza vermek değil suçun hayata geçirilmesini önleyici olmaktır. İnsanlık tarihi boyunca savaşlar hep yaşanmış, barış ise (gerçekten barıştan söz ediyorum) birkaç … Devamı… »

Ekip: Siberay – Güneş Fırtınası

H. Sinan Güngör ile Yunus Emre Çakır’ın yönettiği ve Osman Tunca Soysal, İrfan Kılınç, Elif Aykanat Özcan ile İpek Özdinç’in seslendirdiği animasyon film Ekip: Siberay – Güneş Fırtınası, 05 Nisan 2024’de A90 Pictures dağıtımıyla Outline Animation and Games tarafından vizyona çıkarıldı.
Güneş fırtınasıyla birlikte tüm dünyada internet kesilir. Durumdan faydalanan kötü amaçlı bir bilgisayar korsanı uygulamalara ve oyunlara zarar verir. Ekip Siberay bu sorunla ilgilenmek için toplanan dört kişilik bir ekibe katılır. Kendini farklı alanlarda geliştiren çocuklar bilgisayar korsanını bulmak amacıyla Siber Dünya’ya geçer.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Sadi Bey’in Beyazperde Yazıları

Zaman zaman gazetelerde özlü sözlerden müteşekkil Duvar Yazıları okuruz. Sadi Bey, “Duvar Yazıları oluyor da Beyazperde Yazıları neden olmasın?” diye düşündü, filmlerin seyri sırasında not almaya başladı ve böylece Beyazperde Yazıları diye bir kavram icat etmiş oldu. Notlarına arada sırada yenilerini ekliyor. Son ekledikleri:
Hiç bir şeyin seni korkutmasına izin verme. (Geride Kalanlar-The Holdovers, Yön: Alexander Payne.)
Çünkü kolaylık aynı zamanda bir hastalıktır. (Gençlik-Youth, Yön: Paolo Sorrentino.)
Sevgi tek başına yetersizdir, iyiliği de korumak gerek. (Amsterdam, Yön: David O. Russell.)

Garfield’in Dublajlı Fragmanı Yayınlandı

Karikatürist Jim Davis tarafından 1978 yılında yaratılan, Pazartesi günlerinden nefret etmesi ve lazanyaya olan sevgisiyle akıllarda kalan uyuşuk kedi Garfield’in dublajlı fragmanı yayınlandı. 31 Mayıs’ta sinemalarda gösterime girecek olan Garfield (The Garfield Movie), filminde Chris Pratt tarafından seslendirilen Garfield’i bu kez, vahşi bir dış mekân macerası bekliyor. Samuel L. Jackson’ın seslendirdiği Garfield’in dağınık sokak kedisi babası Vic, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkıyor. Kayıp babası ile yeniden bir araya gelen Garfield ve köpek arkadaşı Odie mükemmelce şımartılmış hayatlarından zorla ayrılıp Vic ile komik ve riskli bir soyguna katılmak zorunda kalıyorlar.

  • Basın Bülteni
  • Dublajlı fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Şike Ama Terfi Ettiriyor: Demir Pençe

Bazen denk geliyor, birbirini içerik veya tür olarak takip eden filmler izliyoruz art arda. Yine bir despot baba, arada kalmış anne ve kendini bulamamış çocuklar. Geçen hafta izlediğimiz Eflatun (Yönetmen Cüneyt Karakuş) da aynı olmasa da ailenin çocuğun yaşamını belirlemesini benzer bir bakış açısıyla ele alıyordu. Bu kez, bir biyografi. 70’li yılların belleklerde bıraktığı kalıcı izlerin aradan geçen bunca yıl sonra yeniden ele alınması.

Baba Fritz Von Erich (Holt McCallany), yaşamını adadığı şiddetin her türlüsünün mübah olduğu “güreş”te (Amerikan boksu) altın madalyaya (dünya şampiyonluğuna) ulaşamayınca çocuklarını o uğurda yetiştirmiş ve hepsini birer birer eğitmiş. Oğulları Kevin (Zac Efron) ve David (Harrison Dicksinson) dünya şampiyonluğu şansı için çalışacaklar, Kerry (Jeremy Allen White) farklı bir dalda olimpiyat zaferi için ve son olarak -müzikle uğraşan, duygusal- Mike (Stanley Simons), baba baskısına, daha doğru deyişle tacizine boyun eğmek zorunda kalır. Anne (Maura Tierney) inançlı ve eşi kadar hırslı olmamasına rağmen eşine söz geçiremez. Tam bir erkek egemen aile… Pam (Lily James), Kevin’e âşık olur, hızlıca evlenirler. Buraya kadar bir şey yok. Ama sorun ailenin “lanetli” olarak kabul edilmesinde… Babanın kazanma hırsa karşısında “direnemeyen” çocuklar birbiri andına ölür, bu sadece babanın hırsını biler, yapabilecek bir şey yoktur.

Tam bir aile faciası yaşanır. Gençler ne istediklerini yapabilir ne de umutlarını yeşertebilir. Gerek oyunculuklarıyla gerekse makyajla filmin o dramatik etkisini arttıran film, sadece spor filmi olmaktan çıkıp bir aile filmine dönüşüyor.

Baba Fritz’in o hiç vazgeçmediği hırsını tüm dünyayı etkileyen siyasal olaylar da destekliyor. Disk atmada ulusal takıma seçilen Kerry, Başkan Jimmy Carter’in Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali nedeniyle boykot ettiği Moskova 1980 olimpiyatlarına katılamayınca mecburen babanın boyunduruğu altına girer. O da katılınca küçük oğul Mike da ister istemez müziği bırakır. Duygusal ve yoğun bir film Demir Pençe. Hem oğulların (gerçek yaşamda, üç oğul intihar etmiş) duygu yoğunlukları hem de çözümsüzlükleri bize birer mesaj veriyor.

Göz ardı edilmemesi gereken, ebeveynlerin çocuklarının yaşamına haddinden fazla karışmasıyla ortaya çıkan trajedinin sadece kendilerini değil, bağlantılı olarak toplumu da etkilemesi.

Evet, başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu “güreş” aslında, önceden görüşen ringe çıkan sporcularca yapılıyor. Yönetmen Sean Durkin, bir yerde, bir cümleyle (bir de atıf var) belirtiyor. Duygusal bir aile filmi izleyenler de bol aksiyonlu bir spor filmi izleyenler de beğenecektir.

22 Mart’tan başlayarak gösterimde…

(20 Mart 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Çocuk Kalbi

Sinan Biçici’nin yönettiği ve İlker Aksum, Alihan Türkdemir, Eser Eyüboğlu ile Arda Önday’ın oynadığı Çocuk Kalbi, 03 Mayıs 2024’de TME Films dağıtımıyla Dreamers Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Ailesiyle birlikte şirin bir kasabada yaşayan Emre’nin babasının işlerinin kötü gitmesi nedeniyle aile taşınmayı düşünür. Bu durum Emre’nin okul ve arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalmasına neden olacaktır. Emre’den hiç de ayrılmak istemeyen arkadaşları, Emre’nin babasının lokantasını Türkiye’nin en ünlü lokantası haline getirmeye çalışırlar. Bu süreçte asıl mücadeleyi her fırsatta başlarına bela olan okulun kötü çetesine karşı verirler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Çocuk Kalbi yazısına devam et