İşte Sinemanın Yeni Kral ve Kraliçesi

5. Sinemanın Kral ve Kraliçesi Yarışması’nın finali, WOW İstanbul Hotel’de yapıldı. Müjdat Gezen, Tamer Karadağlı, Hayrettin Aksu, Erhan Yazıcıoğlu, Serdar Gökhan, Volkan Severcan ve Coşkun Sabah’ın yer aldığı jüri, ilk üçü belirledi. Kadınlarda Saide Abliazova birinci, Yeliz Açıkel ikinci, Hannah Evrim Babor da üçüncü oldu. Erkeklerde ise Ayhan Kemal İşcan birinci, Uygar Gülpınar ikinci, Buğra Kılıçarslan da üçüncü seçildi. Dereceye girenler, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk eğitimi alacak. Gecede ayrıca Gönül Yazar, Serdar Gökhan ve Erhan Yazıcıoğlu’na da onur ödülü verildi.

İşte Sinemanın Yeni Kral ve Kraliçesi yazısına devam et

İlhan İrem’i Kaybettik

Şarkıcı, bestekar İlhan İrem, 28 Temmuz 2022 Perşembe günü hayatını kaybetti. 01 Nisan 1955 tarihinde Bursa’da dünyaya gelen İlhan İrem, 1970 yılında Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen Liselerarası Müzik Yarışması’nda Meltemler adlı orkestrası ile Marmara Bölgesi birincisi oldu. İrem, Üç Sevgili, Boşver Arkadaş, Mahcup Delikanlı, Yazık Oldu Yarınlara, Parasızlar, Gecelerin Ötesi, Bacım gibi yerli filmlerin müziklerini yaparak sinema sanatına da katkıda bulundu. İrem’in cenazesi, 30 Temmuz 2022 Cumartesi günü Bebek Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Ferhan Baran Yazıyor: Beden Gerçekliktir

Sinema evreninin kuşkusuz en özgün yaratıcılarından biri olan David Cronenberg’in 8 yıl aradan sonra Atina’da çektiği ve ilk gösterimini geçtiğimiz Mayıs ayında Cannes Film Festivali ana seçkisinde yapmış olan son yapıtı ‘Müstakbel Suçlar / Crimes of the Future’, eş zamanlı olarak ülkemizin çeşitli kentlerinin sinema salonlarında özel gösterimlerini sürdürüyor. Alabora olmuş bir gezi gemisinin görüntüsüyle açılan film, iklim sorunu ve … Devamı… »

Kar ve Ayı

Selcen Ergun’un yönettiği ve Merve Dizdar, Saygın Soysal, Asiye Dinçsoy ile Erkan Bektaş’ın oynadığı Kar ve Ayı, 08 Eylül 2023′de Başka Sinema dağıtımıyla Nefes Film – Riva Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Karlarla kaplı, uzak bir kasaba. Kış uykusundan erken uyanan, çevredeki hayvanları telef eden ayı hikâyeleri kulaktan kulağa yayılmış. Herkesi ayıların yakında kasabaya da gelecekleri korkusu sarmış. Genç hemşire Aslı, mecburi hizmet için buraya yeni atanmıştır. Kasabadan bir adam olan Hasan, soğuk bir gece ortadan kaybolur. Küçük kasabada, bir gece ansızın ortadan kaybolan adam türlü türlü dedikoduların yayılmasına neden olur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Kar ve Ayı yazısına devam et

Tesadüfün İğne Deliği… ya da Senaryonun Güzelliği

Bizim ülkemizde olmayan bir toplu taşıma aracı, hızlı tren. Japonya’nın ulaşımdaki ana damarı. Hayatta neler oluyorsa, trenin vagonlarında da o(nlar) yansıyor. Bana trenini ya da vagonunu söyle, senin kim olduğunu, hangi mafyanın egemenlik alanında bulunduğunu, hangi partinin siyasi dostu veya düşmanı olduğunu söyleyeyim. Tabii ki, siyasal düşüncelerin kutuplaştığı tek ülke biz olduğumuz için sinemaya bu kısım pek yansımıyor. Ama işin içine mafya, insan tacirliği ve/veya kaçakçılık girdiğinde tüm dünyanın ilgisini çekiyor.

Kotaro Isaka’nın yazdığı “Bullet Train”, yönetmen David Leitch tarafından, başrolünde Brad Pitt ile sinemaya uyarlandı. Aslına bakarsanız keyifli bir film. Mizah ögeleri de taşıyan, heyecanın düzeyini yukarılarda tutmayı başaran, merak ettiren, aksiyonu bol film için Yeşilçam’ın -başlığa çıkarttığım- sözü cuk oturuyor. Bilirsiniz işte, Cüneyt Arkın yaralansa da ölmez hiç, attığını vurduğu yetmezmiş gibi silahında hiç mermi de bitmez ya da en olmadık yerde bir “sihirli el” çıkar ve son anda “kahraman”ımızı kurtarır o sıkıntılı yerden. Bir defa olursa kimse bir şey demez de birbiri ardına hatta film boyunca tekrarlanırsa “tesadüfün iğne deliği”nden de geçer dünya.

Hızlı olmaya hızlı da olsa (ki, saatte 320 kilometre hıza ulaştığı biliniyor) bizim kahramanlarımız trenin üstünde hem de ayakta durabiliyor, dahası yürüyüp gezebiliyor. Japon hızlı treni bizim çakma hızlı trenden daha yavaş olsa gerek. Neyse, olanları bir tarafa bırakıp filme odaklanalım. Brad Pitt (Uğur Böceği) sıtkı sıyrılmış bir şekilde belki de son işine yollanır. Bir çanta alması için görevlendirilmiştir, ama her adımda yeni bir şey çıkar, birbirini takip eden olaylar sonucunda labirentten çıkmayı başarır.

Senaryo ya da kitabın öyküsü gibi iyi kotarılmış. Çocuğu için intikam yemini etmiş bir baba, çocuğu ölüme iten ortaokul öğrencisi görünümlü, psikopat bir katil kız; çantayı almak için görevlendirilmiş acımasız (aklıma Yılmaz Güney’in Düşman filmini getirdi; iki arkadaşı senaryoya “tıpkı Fareler ve İnsanlar’daki Milton ile Lennie gibidirler, birbirlerinden ayrılmazlar” notunu düşmüştü) arkadaşın bir yanıyla komik bir yanıyla vahşi iki katil ve onları da yönlendiren çete liderlerinin birbirleriyle çakışan ama çatışmayan karşılaşmaları… Çakışıyor, çünkü trenin içinde buluşmamaları mümkün değil, çatışmıyor, çünkü hepsi kendi hedefine odaklanmış. Tabii ki, “esas oğlan” galip geliyor. “Kurt” karakteriyle ölümcül yılanı unutmamak gerekir. Anlaşılan o ki, otuz iki kısım tekmili birden ve heyecan dorukta.

Yönetmen Leitch, stüdyoda kurduğu tren dekorunda blue box ya da green sreen kullanmak yerine oyuncuları da rahatlatan ve buna da bağlı olarak performanslarını arttıran led ekranlarla şehrin görüntüsünü yansıtmış. Alabildiğine başarılı ve olağanüstü güzel olmuş bu yöntem, daha pahalı olsa da…

Meraktan tırnaklarınızı yerken gülümsemek, gülerken heyecanlanmak, heyecanlanırken ürpermek ve hepsinin üstüne bu sıcak yaz gününde sinema salonlarının klima ile serinletilmiş ortamında keyif çatmak. Bence kaçmaz!

Suikast Treni (Bullet Train) macera, komedi, aksiyon, Yönetmen: David Leitch, Senaryo: Zak Olkewicz, Oyuncular: Brad Pitt, Joey King, Aaron Taylor – Johnson, Brian Tyree Henry, Andrew Koji, Hiroyuki Sanada, Michael Shannon, Benito A Martínez Ocasio, Sandra Bullock… 5 Ağustos’tan başlayarak gösterimde…

(05 Ağustos 2022)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Aşk ve Savaş (Yönetmen: Martin Schreier)

Martin Schreier’in yönettiği ve Dennis Mojen, Svenja Jung, Emilia Schüle ile Ken Duken’in oynadığı Aşk ve Savaş (Traumfabrik – Dream Factory), 12 Ağustos 2022’de Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Ordudan dönen Emil, arkadaşının çalıştığı sette figüranlık yapmaya başlar. Sette Fransız dansçı Milou’yla karşılaşır ve ilk görüşte aşık olur. Romantik bir randevu için sözleşirler. Berlin’in batısında bir otelde kalan Milou, randevu saatinde yola çıktığında askerlerin sınırı kapattığını görür, çaresizce Fransa’ya döner. Olan bitenden çok geç haberi olan Emil, Milou’yu tekrar görebilmek için sahte bir kimlikle yönetmenlik yapmaya karar verir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Aşk ve Savaş (Yönetmen: Martin Schreier) yazısına devam et

Çakallarla Dans 6’nın Çekimleri Tamamlandı

Yönetmenliğini Murat Şeker’in yaptığı Çakallarla Dans 6 filminin çekimleri tamamlandı. Çekimlerin son bölümünün Bodrum’da ve Yunan adası Kos’ta gerçekleştirilmesinin ardından ekip son kez paydos dedi. Oyuncular, serinin en komik filmini çektiklerinin altını çizdi. Türk sinema tarihinin en uzun soluklu serilerinden olan Çakallarla Dans’ın altıncı macerasında, seyircinin çok sevdiği kahramanlarımız bu kez sınırları aşıyor ve yurt dışına açılıyor.

Afetname’nin Oyunculu Basın Gösterimi Yapıldı

Ahmet Yaşar Gümüş’ün yönettiği Afetname’nin oyunculu basın gösterimi yapıldı. Ekip ve oyuncuların basınla birlikte seyrettiği filmin başrollerini Derya Şen Akbacak, Umut Özkan ve Özlem Savaş paylaşıyor. Afet, babası ve üç kız kardeşiyle birlikte yaşamaktadır ve iyi bir oyuncu olmak istemektedir. Afet bu yaşına kadar dizilerde istediği şansı bulamayınca kendi şansını kendi yaratmaya karar verir ve Afetname Casting adında bir ajans kurar.

Afetname’nin Oyunculu Basın Gösterimi Yapıldı yazısına devam et

Bir Yaz Gecesi Festivali, Pembe Panter ile Yarın Başlıyor

Bu yıl 6.sı gerçekleşecek Bir Yaz Gecesi Festivali Beykoz Kundura’da başlıyor. 29 Temmuz – 14 Ağustos tarihleri arasında film ve müzik keyfi yaşatacak festivalin ilk haftasında, sinema tarihinin en ünlü serilerinden Pembe Panter’in ilk iki filmi, restore edilmiş kopyalarıyla Türkiye’de ilk kez gösterilecek. Peter Sellers’ın hayat verdiği Fransız polis müfettişi Jacques Clouseau’nun maceralarını anlatan serinin ilk filmi Pembe Panter (The Pink Panther), 29 Temmuz Cuma ve 31 Temmuz Pazar günleri perdede olacak. Serinin ikinci filmi ve hayranlarınca en sevileni de olan Karanlıkta Bir Çığlık (A Shot in the Dark) ise 30 Temmuz Cumartesi akşamı gösterilecek.

Bir Yaz Gecesi Festivali, Pembe Panter ile Yarın Başlıyor yazısına devam et

Konya Çocuk Film Günleri

Konya ve çevresi için kıymetli yaşam merkezi M1Konya AVM, yaz tatilinde Konya Çocuk Film Günleri programına ev sahipliği yapıyor. Konya Büyükşehir Belediyesi’nin AVM otoparkında düzenleyeceği ücretsiz çocuk filmleri gösterimi ile birlikte Avşar Sineması’nda da 29 – 31 Temmuz 2022 tarihleri arasında tüm çocuk filmleri ücretsiz olacak. Çocukların en sevdiği filmlerin yer alacağı gösterimler üç gün boyunca saat 11:00 ile 23:00 arasında gerçekleşecek. Bölgenin hem ekonomisine hem de sosyal yaşamına önemli bir katma değer sağlayan M1 Konya AVM, yaz tatilinde çocuklara eğlenecekleri güzel bir program sunuyor. Ayrıca çocuklara akranlarıyla sosyalleşebilecekleri bir alan da sağlamış oluyor.

Konya Çocuk Film Günleri yazısına devam et

10. Boğaziçi Film Festivali’nin Yarışma Başvuruları Açıldı

Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından 21 – 28 Ekim 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilecek, Türkiye ve dünya sinemasından seçkin örneklerin gösterimleri, ustalık sınıfları ve söyleşileriyle yılın heyecanla beklenen etkinliklerinden olan 10. Boğaziçi Film Festivali’nin ulusal ve uluslararası film yarışmaları ve Bosphorus Film Lab kapsamında yer alan Pitching ve Work in Progress kategorilerinin başvuruları açıldı. 2013 yılında başladığı yolculuğunda hızla büyüyen ve Türkiye’nin en dinamik film festivali olarak her yıl salonlarda seyircisiyle buluşan Boğaziçi Film Festivali için ulusal yarışma heyecanı yeniden başlıyor.

10. Boğaziçi Film Festivali’nin Yarışma Başvuruları Açıldı yazısına devam et

Başvuruların Sona Ermesine 10 Gün Kala m2’den İlk Sürpriz: Coen Kardeşler ve Spielberg’in Senaryo Danışmanı Karol Griffiths m2 Senaryo Geliştirme Atölyesi’nde

Türkiye’deki sinemacılara senaryo geliştirme ve yapım mentorluğu sağlayan m2 Film Lab’ın, bu sene ikincisini düzenleyeceği Senaryo Geliştirme Atölyesi, 08 – 12 Eylül ve 18 – 20 Kasım tarihlerinde düzenleniyor. Etkinliğe paralel olarak düzenlenecek sanal masterclass’ların ilk konuğu senaryo danışmanı Karol Griffiths olacak. Coen Kardeşler ve Steven Spielberg gibi önemli isimlerle çalışan Griffiths, katılımcılara senaryo yazımı ve editörlüğüne dair deneyimlerini aktaracak.

Başvuruların Sona Ermesine 10 Gün Kala m2’den İlk Sürpriz: Coen Kardeşler ve Spielberg’in Senaryo Danışmanı Karol Griffiths m2 Senaryo Geliştirme Atölyesi’nde yazısına devam et

Türk Sinemasında Bir İlk

Molly ile Tommy: Sihirli Miras, vantrolog kuklalar ile çekilecek ilk film olmaya hazırlanıyor. Tuğba Melis Türk ve Keremcem’in başrollerini paylaştığı yapımın, yönetmen ve senaristliğini Eyüp Yağlı üstlenecek. Eser, öğretmen Gözde’nin kuklalarıyla başından geçenleri anlatacak. Filmde ayrıca Hakan Akın, Deniz Oral, Faruk K, Zeynep Dizdar, Emre Ertunç, Elif Gül, Hakan Çankaya, Emre Mutlu, Ufuk Göçgüncü de rol alacak. Senaryosu da yönetmen Eyüp Yağlı tarafından yazılan filmin Görüntü Yönetmenliğini Yalçın Yadel, Genel Yönetmenliğini Kayhan Başoğlu ve Uygulayıcı Yapımcılığını ise Hamdi Bor üstlendi.

Bu Trenden İnebilmek Bir Mesele

Dünya sinemalarıyla aynı günlerde bizde de gösterime giren Hollywood’un yaz hitlerinden ‘Suikast Treni / Bullet Train Kotaro Isaka’nın ‘Maria Beetle’ isimli çok satan romanından uyarlanmış. Japonların ‘Shinkansen’ adını verdikleri gaga uçlu süper hızlı trende bir gece boyunca yaşananlar üzerinden katman katman ilerleyen öyküler finalde tek bir merkezde toplanırken izleyici de içinde koşuşturulan tren kadar hızlı gelişmelerin Agatha Christie romanlarına özgü gerilimi içine çekiliveriyor. Ülkesinde hayli popüler olan Japon yazarın eseri Amerikan aksiyonları örnek alınarak yazılmış görünüyor, o nedenle adaptasyonda pek sıkıntı çekilmemiş. Tokyo’dan Kyoto’ya uzanan gece yolculuğu Hollywood stüdyolarında çekilmiş ancak filmin dokusundaki Uzak Doğu atmosferi korunmuş. Küçük oğlunu bir alışveriş merkezinin üst katından aşağı iterek ağır yaralanmasına neden olan gencin peşinde trene binen Kimura ve onun bilge görünümlü babası dışında kalan karakterleri çoklukla Amerikalı, Rus ya da Meksikalı olarak konumlandıran uyarlamanın esas yıldızı Brad Pitt’in oynadığı -romanda Nanao adını taşıyan- patronunun ona verdiği isimle ‘Uğur Böceği / Ladybug’ (ya da Japonca karşılığı ile ‘Tentoumushi’ –fazla bilgi göz çıkartmaz!) iş talimatlarını özgün metne adını veren kadın yöneticiden alıyor. İş arkadaşı Carver rahatsızlandığı için görev ona kalmıştır: Tokyo’dan bindiği trende bir başkasına ait çantayı çalacak ve ilk durakta inecektir. İş bu kadar basittir ancak o yapışkan şanssızlığı bu defa da peşini bırakmaz. Uzun saçlarını kafasındaki spor şapkanın örttüğü siyah çerçeveli gözlüklü, ‘dünyaya huzur ekersen huzur bulursun’ kafasındaki eksantrik dostumuz, içinde 10 milyon dolar bulunan gümüş renkli evrak çantasının ya da başka intikamların peşindeki bir avuç acımasız katille baş etmek durumundadır. Şans perisinden sevgi görmeyen adamımızın -trene sızmış zehirli bir ağaç yılanı dahil- her türlü tehlikeye hazırlıklı olmaktan başka seçeneği kalmamıştır.

‘Dövüş Kulübü / Fight Club’, ‘Truva/Troy’, ‘Mr. & Mrs. Smith’ gibi filmlerde Brad Pitt’in dublörlüğünü yapan, hayli ses getirmiş ilk ‘John Wick’ ile kamera arkasına geçen, daha sonra ‘Sarışın Bomba / Atomic Blonde’ ve ‘Deadpool 2’yi yönetmiş David Leitch bu hayli sert ve kanlı dövüş sahneleri olan yapımı kendine özgü mizahı ile dengelemesini bilmiş. Ateş alan almayan silahlara eklemlenmiş esprilerin art arda patladığı ve iki saat boyunca temponun hiç düşmediği kıvrak senaryoyu kaleme almış olan taze senaryo yazarı Zak Olkewicz’in önemli katkısından söz etmeden geçmeyelim bu arada. Laurel – Hardy misali konumlanmış Mandalina (Aaron Taylor – Johnson) ile Limon (Brian Tyree Henry) lâkaplı -ikincisi siyahi- tetikçilerin, 80’li yıllarda yayına girmiş çocuklar için model trenleri temsil eden karakterleri olan uzun süreli televizyon şovu ‘Thomas the Tank Engine’ kaynaklı esprileri soğukkanlı katliam iklimine Tarantino dokunuşu getirmiş.

Öyküler yumağının kaderini değiştiren ‘Beyaz Ölüm’ lakaplı psikopat büyük patron ise, romandan farklı olarak, beynini dağıttığı Yakuza liderinin yerini almış eski bir KGB ajanı olduğu söylenen Rus yarması ile yer değiştirmiş. Bu rolde upuzun saçlarıyla karizmatik Michael Shannon çıkıyor karşımıza. Özgün metne bağlı olarak Japon olarak korunmuş Kimura’yı ise tanınmış Uzak Doğulu oyuncu Hiroyuki Sanada canlandırıyor. Filmin sürprizleri bununla bitmiyor. Hollywood’un üç ünlü yıldızı küçük rollerde filmi neşelendiriyor. Pitt’in ‘Kayıp Şehir / The Lost City’deki minik jestine karşılık olarak Sandra Bullock Maria Beetle’a hayat verirken, aynı filmden rol arkadaşı Channing Tatum seks takıntılı bir yolcuda, yönetmenin ‘Deadpool 2’den oyuncusu Ryan Reynolds ise Pitt’in son anda yerine geçtiği tetikçi Carver rolünde kısa sahnelerde arz-ı endam ediyor.

Geriye dönüşlerle farklı etnik kimliğe sahip karakterlerin geçmişine tanıklık ettiğimiz deli dolu aksiyon – komediye Dominic Lewis imzalı enerjik müzik bandı pek yakışmış. Tokyo istasyonunda Uğur Böceği’ni Queen Bee’den ‘Staying Alive’ yorumu ile karşılıyoruz. Toplu katliam sahnesinde fonda Engelbert Humperdinck şarkısı ‘I’m Forever Blowing Bubbles’ çalıyor. 60’ların ünlü folk parçası ‘500 Miles’dan, Alejandro Sanz yorumuyla ‘La Despedida’ya, Miki Asakur’un Japonca seslendirdiği Bonnie Taylor şarkısı ‘Holding Out For A Hero’ya uzanan zengin pop ezgiler, zaman – mekân birliğinin marifetli bir biçimde kullanıldığı baş döndürücü serüvenin önemli anlarına eşlik ediyor.

(04 Ağustos 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com