Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
Sadi Bey’in Beyazperde Yazıları: “Bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ben daha az geçilmişinden gittim ve bütün farkı yaratan bu oldu.” (Yol Ayrımı, Yön: Yavuz Turgul) (08 Kasım 2017)
Malatya Havaalanı’nda uçaktan indik, valizi aldım. “Çıkış” yazısını görünce oraya yöneldim. Hemen yanında duran güvenlikçiye bir çıkıştım, bir çıkıştım, bildiğin gibi değil. Şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi. Ben de fazla uzatmadım, gevşedim, “Şaka yaptım yahu, telaşlanma; ‘çıkış’ yazmışsınız, onun için çıkıştım.” Rahatladı, güldü. (Aslında yok böyle bir şey. Bu senaryoyu niye yazdığımı açıklayayım: Sosyal medya ortamına baktım, herkes “Malatya’da olduğunu bildirdi” yazıyor. Bende böyle bildireyim dedim.) (09 Kasım 2017)
Gitmek ve ulaşamamak; işte bütün mesele bu. (William Shakespeare’den uyarlama.) (10 Kasım 2017)
Erişemez mezil-i maksuda acele giden, tiz-reftar olmayanın payine damen dolaşmaz. (Ziya Paşa’dan uyarlama.) (10 Kasım 2017)
Zaman ne kadar acımasız. Bir zamanlar kovboy filmlerinin sevilen karakteri Davy Kroket günümüzde Patates Kroket olmuş. (12 Kasım 2017)
İran kısa filmlerinin gösterileceği seansa 5 dakika kala kapıya dayandım, kapıda bir genç durmuş kimseyi içeri almıyor; “Ne oldu, niye kapıyı açmıyorsunuz?” dedim. “Vakit gelmedi.” dedi. “Niye ki, merdiven başında gördüm, yukarı çıkıyordu.” Ciddi bir yüzle konuştuğumdan genç dediğime mânâ veremedi. “Kim yukarı çıkıyordu?” diye sorunca “Vakit, vakit.” dedim. Güldü. (12 Kasım 2017)
Bir ilk gerçekleştirdim ve 7. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin sadibey.com’a verdiği basın sponsorluğu plaketini, film seyrederken telefonlarını kapalı tutan sinemaseverlere adadım. (15 Kasım 2017)
Filmlere fazla yüklenmeyin. Her film hem iyidir hem kötüdür. (16 Kasım 2017)
Geç gelse de servis beklemek bile büyük nimet. Asıl felâket bekleyecek bir şeyi olmamak. Ulasamadıklarımıza üzüleceğimize, ulaşabildiklerimize sevinelim. Yakındaki küçük, ıraktaki büyükten daha değerlidir; onu fark et. (16 Kasım 2017)
Hostes sordu: “Bişey içer misiniz?”
“İçerim.”
“Ne içersiniz?”
“Bişey.”
Tebessüm ettim. Durdu, düşündü, vişne suyu verdi. (17 Kasım 2017)
Fazla abartmaya gerek yok. Merkezde sen varsın, her şey senin etrafında dönüyor; dünya, memleket, kâinat, geçmiş, gelecek, tarih, coğrafya, sanat. Sen yoksan hiçbir şey yok. (22 Kasım 2017)
Semih Kaplanoğlu’nun Buğday’ı için müspet, menfi, herkes bir şeyler söylüyor. Ben de farklı bir şey yazayım. Buğdayı Malatya Film Festivali’nde izledim. Festivalde seyrettiğim filmlerin hemen hepsinde film başladıktan bir müddet sonra birileri seyri bırakıp salonu terk etti. Buğday filminde salonun bütün koltukları doluydu, tek kişi dahi filmden çıkmadı ve jenerik bile sonuna kadar izlendi. (25 Kasım 2017)
“Neden saçların beyazlamış arkadaş; sana da benim gibi çektiren mi var?” şarkısını kendini parçalarcasına sallanarak ve üzgün üzgün söyleyen bir zamanların meşhur bay şarkıcısının 7 kez evlenip boşandığını hatırlayınca adama hak verdim. Kendi kendisine çektirmiş garibim ama suçu başka yerlerde arıyor. (26 Kasım 2017)
Sanki fazla abartıyoruz gibime geliyor. Neticede herkes kendi işini yapıyor ve de yapmak zorunda. Maddi karşılığını aldığın işini yaptığın için alkış beklemenin ve övünmenin pek bir manası yok. Bırak içlerinden gelirse alkışlasınlar ve övsünler. Gerçek takdir o. (04 Aralık 2017)
Beyazperdenin sihrini bozanlar:
1- Ünlü bir oyuncu “O film festivalinin yapıldığı şehri çok merak ediyorum, gitmek isterim.” diyor. Bağlantı kuruyorsunuz, davet ediliyor, daha ilk gün kaprislere başlıyor, oteli beğenmiyor, özel servis istiyor.
2- “Abi, bir ara Vali Bey’e benden bahsetsene.” diyor. Prensip olarak sinema sanatçılarının lehine hareket ettiğinizden bir punduna getirip oyuncuyu Vali’ye övüyorsunuz. Sonraki bir toplantıda diğer basın mensubu arkadaşlarla konuştuğunuzda bir-iki tanesi daha “Bizden de Vali’ye kendisi hakkında müspet sözler söylememizi istedi.” deyince sükutu hayale uğruyorsunuz.
3- “Filmimizi falanca festivale göndermek istiyoruz, bağlantı kurar mısınız?” diyorlar. Bağlantı kuruyorsunuz, film festivale davet ediliyor. Size teşekkür geri dönüşü dahi olmuyor; ancak gösterim sonrası yapılan söyleşide lütfen gelmişler gibi bir tavırla: “Davet edilince geldik.” diyorlar.
4- Yapımcının birisi TV.de kendi filminin gösterildiğini görünce şaşırıyor; “Ben bu filmi satmamıştım.” diyor ve TV.yi arıyor. Filmi başka bir yapımcının sattığını öğreniyor. Araştırıyor, “Bana borcu vardı, onun karşılığında sattım.” diye cevap geliyor.
5- Yapmayın böyle, kendinizle birlikte koskoca camiayı lekelemeyin. (04 Aralık 2017)
(20 Şubat 2018)
Sadi Çilingir
sadicilingir@sadibey.com