Kendi Kendimizin Üretim Aracıyız: Zavallılar

Filmde, benim başlığa çıkardığım cümle, yaptıkları iş nedeniyle kendilerini tanımlamak için kullanılmış olsa da, insan yaratma (!) nedeniyle filmin ana teması, savsözü olarak öne çıkıyor.

Frankeştayn’ı biliyorsunuz, modern Prometheus… Peki, aynı düş(ünce) başkaları tarafından geliştirilemez mi? Alasdair Gray, Glasgow’da, dişi Frankeştayn öyküsü yazar, aslından yüz elli yılı aşan zaman sonra. Doktor Frankeştayn bir canlı yaratır, öykü doktorun üzerine yoğunlaşır. Gray ise Doktor Godwin (ilginç değil mi, tanrı ve kazanma sözcüklerinin bileşimi) üzerine değil yarattığı canlı, kadın üzerine kurar öyküsünü. Bizim, “Zavallılar” olarak izlediğimiz filmi Yorgos Landhimos çekmiş. Görselliği başarılı, oyuncular başarılı, müzik izleyiciyi taşıyor ve film bittikten sonra da o duygu, o heyecan, o yenilik sürüyor insanın zihninde…

Yaşamına, bilinçli olarak son veren hamile kadının karnındaki bebeğin beynini kadına aktaran Godwin (Willem Dafoe), bedeni gelişkin ama beyni çocuk olan kadını (Bella) (Emma Stone) bir yandan eğitir, bir yandan da üzerinden bilimsel araştırmalar yapar. Bu bir yabancılaşmadır ve sinema yabancılaşmayı gerçekten çok severek kullanır (değerlendirir).

Film; Bella’nın, hapsedildiği laboratuvardan çıkıp toplumsal ahlâk (baskı) ve görgü kuralları, cinsellik, aşk, sosyal sınıf, yoksulluk ve hepsinden önemlisi erkeklerin dünyayı kontrol etme çabalarıyla dolu gerçek bir dünyayla karşılaştığını anlatıyor. Diyalektik olarak hiç bilmediğiniz, duymadığınız, üzerinde eğitim almadığınız bir şeyi olduğunca kavrayamaz, anlayamazsınız. Erkek egemen ve buna da bağlı olarak feodalizmden kurtulmuş, kapitalizme hızla giden dünyanın toplumsal kuralları, ahlâk anlayışı/baskısı o çizgide gelişir. Ona ters yapılan her şey (düşünceniz bile) itici, kötü, yanlış olarak algılanır. Bunun, bizdeki tipik örneği; Kürtlerle barış çabası -açılım süreci- ve Gezi Direnişi sonrasında haksız, hadsiz, hukuksuz tutuklanmalar ve verilen cezalardır. Bella da aynı nedenlerle toplum içine çıkarılmaz, çıktığında da anlaması, anlaşılması kolay değildir. Duygularını niye saklamak gerektiğini bilemez. Tıpkı beslenmek, barınmak, yürümek gibi bir şeydir seks de onun için.

Eğitimin yararını çok açık bir şekilde izliyoruz. Bella, bütün yönlendirmelere (Godwin’in asistanıyla evlendirilmesi isteğine), itirazlara (çapkın Duncan Wedderburn’ün –Mark Ruffalo- kendisini kaçırıp cinsel obje olarak kullanmasına) ve cinselliğin parayla alınıp satılmasını anlamamasına rağmen bildiği gibi yaşar, iyi bildiğini yapar, kötü bildiğinden kaçınır, karşı çıkar.

Wedderburn ile çıktıkları gezide, aynı gemide yolculuk eden insanlara karşı söyledikleri şaşırtıcıdır. Oysa Bella, kötü niyetli, art niyetli veya içten pazarlıklı değildir. Kumardan kazanılan parayı yoksullara vermek için gemi personeline -ki, o gemicilerin parayı kendi ceplerine atacakları yüzde bin beş yüz nettir- teslim etmesi tam da bu duygunun yansımasıdır.

Doktor Jekyll gibi…

Dr. Henry Jekyll’in hikâyesini okumuş veya izlemişsinizdir. Kişilik bölünmesi diyebileceğimiz bir vaka üzerinden insan anlatılır orada; iki tarafı olduğuna inanır Dr. Jekyll insanların, melek ve şeytan yüzü. Muhakkak ki, birebir değil, ama birbiriyle bağlantılıdır “Zavallılar” ile… Godwin, babasının deneğidir, Bella’yı da denek olarak kullanır (bu arada kafası köpek bedeni tavuk, kafası ördek bedeni keçi yaratıklarla deneyler yaptığını belirtmek gerekir). Bella, bazı hazları deneyimleyerek bulurken; Godwin, babasının ileride karşılaşması olası durumları öngörerek hiçbir şey yaşa(ya)mamıştır. Bella’yı Godwin’den ayıran en önemli fark budur.

Yönetmen, birkaç aşamalı filmin özellikle ilk bölümünde siyah beyaz görüntüyü tercih etmiş; biraz rüya, biraz hayal, biraz gizem katmış bu… Set tasarımı ve görüntüler alabildiğine estetik ve gerçekten büyüleyici.

Kitap olarak…

Hep tartışılagelen bir şeydir, roman mı daha başarılı o romandan uyarlanan film mi? Muhakkak ki, iki sanatı kıyaslamamak gerekir. Ancak unutulmaması gereken, edebiyatın imaj yarattığı, filmin ise imajın imajı olduğu için hayale farza yer bırakmamasıdır. Hep verilen bir örnektir (Yaşar Kemal için örneğin) bir yaprağın düşüşünü 60 sayfaya yayılır. Oysa filmin süresini de göz ardı etmemek gerekir muhakkak, yönetmenin (senaristin) görmek istedikleriyle sınırlısınızdır. İskoçya’nın önemli yazarlarından Alasdair Gray’in 19. yüzyıl sonlarında yaşamı anlattığı “Zavallılar” İthaki Yayınları (çeviren Süha Sertabiboğlu) arasından çıktı. Şöyle bir karıştırma fırsatım oldu, epey ilginç. Zaten yayımlanmasıyla çok ses getirmiş… Şimdi sıra (ya koydum bile) kitabı da okuyup filmle karşılaştırmakta.

09 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(06 Şubat 2024)

Korkut Akın

[email protected]

Korkut Akın Yazıyor: İçinizdeki Çocuğu Öldürmeyin! Aşk Mevsimi

Birini seversiniz, kavuşamazsınız, bu aşk olur denir ya… Biz, aşkı hep kavuşulamayan olarak kabul etmişiz. Büyük hata kuşkusuz. Ali Yaman, gençlik aşkı Şirin’in peşinden koşuyor yıllarca. Şirin, hoşuna gitse de bir türlü onaylamıyor Ali’nin bu yaklaşımını. Görece rahat iki genç arasında gelişen duygu; gerek aile içinde, gerek mahalle baskısı, gerekse eğitim beklentisi, daha da önemlisi daha yakışıklı, daha güzel, daha paralı, daha lüks yaşam vaat … Devamı… »

Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki İçin Geri Sayım Başladı

Gösterime girdiği ilk andan itibaren  önemli övgüler alan Dune devam filmiyle seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Ailesini yok eden komploculara karşı başlattığı intikam savaşında Chani ve Fremen’lerle birleşen Paul Atreides’in efsanevi yolculuğu anlatan ikinci bölümde, Paul hayatının aşkıyla, bilinen evrenin kaderi arasında bir seçim yapma durumunda kalırken, yalnızca kendisinin öngörebileceği korkunç bir geleceği engellemeye çalışacak. Altı Oscar Ödüllü Dune’un beklenen devam filmi Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki’nin kadrosu uluslararası yıldız oyuncularla dolu. Timothée Chalamet, Paul Atreides rolü ile yine karşımıza çıkıyor.

Birsen Kaya’yı Kaybettik

Sinemamızın sayılı kadın yönetmen, senarist ve yapımcılarından Birsen Kaya, 29 Ocak 2024 Pazartesi günü hayatını kaybetti. 1943 yılında İstanbul’da doğan Kaya, sinema muhabiri olarak çalışırken Halit Refiğ ile tanıştı. Refiğ’in Gurbet Kuşları filminde asistanlık yaparak sinemaya başladı. 1970 yılında yarıda kalmış Kanlı Kader’i filmini tamamlayarak ilk kez yönetmenlik yaptı. Hatırlanan filmleri arasında Killing Ölüm Saçıyor, Vur Kır Geç, Hedefte Beş Adam, İntikam Derler Adıma, Sevimli Serseri, Kanunsuz Yaşayanlar, Kirli Eller, Bitirim Kemal gibi filmler var. Merhumeye Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

43. İstanbul Film Festivali Ulusal Belgesel Yarışması Jürisi Belirlendi

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 17 – 28 Nisan 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 43. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Belgesel Yarışması filmlerini değerlendirecek jüri üyeleri belirlendi ve açıklandı. 43. İstanbul Film Festivali Ulusal Belgesel Yarışması jürisinde yönetmen Berna Gençalp, yönetmen Hüseyin Karabey ve sinema yazarı Evrim Kaya yer alacak. Jürinin seçtiği En İyi Belgesel, 30.000 TL ile maddi ödül ile ödüllendirilecek. Jüri üyelerinden yönetmen Berna Gençalp kendi senaryosundan çektiği Kim Mihri adlı belgesel filmi ile tanınıyor.

Rehber

Mert Erez’in senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği Rehber adlı kısa filmin başrollerinde Murat Kılıç, Damla Sönmez, Kemal Burak Alper, Sercan Gülbahar, Meltem Berber, Burak Özbaykuş ve Nebil Sayın oynuyor. Filmde, Ali yıllar önce terk ettiği kasabasına oğlu İsa’nın ölümü üzerine geri döner ve döndüğünde hiç tanımadığı oğlundan geriye kalan eşyalarla yüzleşir. Bir cüzdan, bir fotoğraf ve oğlunun cep telefonu. Ali, oğlunun cep telefonunun rehberinde kayıtlı insanlarla konuşarak oğlunun izini bir dedektif gibi sürer ve onu tanımaya çalışır. Film dünya prömiyerini 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaptı.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Rehber yazısına devam et

Aslı Bekiroğlu: Romanlara Önyargı Bu Filmle Yıkılacak

Altınadam medya yapımcılığında ve usta yönetmen Savaş Sancak tarafından Çanakkale Lâpseki’de roman mahallesinde çekimleri tamamlanan Hayatımız Roman isimli sinema filmi vizyon için geri sayıma başladı. Türkiye’deki tüm Roman federasyonlarının destek verdiği Hayatımız Roman, 08 Mart Cuma günü  izleyicisiyle buluşuyor. Filmin başrol oyuncularından Aslı Bekiroğlu, sinemaseverlerin karşısına Öykü karakteri ile eğitim görevlisi, aklı başında, monoton bir hayati olan, genelde maceradan uzak ve kendi güvenli alanını tercih eden biri olarak gelecek. Aslı Bekiroğlu film için konuştu, “7’den 70’e herkes için bir film bence, Romanlara karşı olan önyargıları kaldıracağına şüphem yok.” vurgusunu yaptı.

Maymun Adam Filminin Türkçe Alt Yazılı Birinci Fragmanı Paylaşıldı

Oscar adayı Dev Patel, bir adamın annesini öldüren ve sistematik olarak yoksulları ve güçsüzleri mağdur etmeye devam eden yozlaşmış liderlere karşı intikam arayışını konu alan, bir aksiyon gerilim filmiyle şaşırtıcı, güç gösterisi içeren ilk yönetmenlik denemesine imza atıyor. Fragmanı yayınlanan Maymun Adam gücü ve cesareti temsil eden bir simge olan Hanuman efsanesinden ilham alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Yiğit Özşener’in Atatürk Makyajı ve Kıyafet Detayları Belli Oldu

1918 – 1923 yılları arasında yaşanan olaylara dayanan ve Atatürk’ün önderliğinde büyüyen milli mücadeleye destek için İstanbul’da oluşan yapılanma ve mücadeleyi spor üzerinden izleyiciye sunacak olan Zaferin Rengi filminde, Mustafa Kemal Atatürk’e usta oyuncu Yiğit Özşener hayat verdi. Yiğit Özşener’in makyajını İran asıllı, ünlü özel efekt makyaj tasarım sanatçısı Babak Eskandari uyguladı.

43. İstanbul Film Festivali Genç Jüri Adaylarını Arıyor

İstanbul Film Festivali’nin geleneksel bölümlerinden olan ve Nespresso’nun katkılarıyla iki yıldır yarışmalı bir bölüme dönüşen Genç Ustalar bu yıl da yarışmalı olacak. Bölümdeki filmleri, Türkiye’de ikâmet eden 18 – 25 yaş arası sinema öğrencilerinden oluşan Nespresso Genç Jürisi, değerlendirecek ve bir filmin yönetmenine Genç Usta Ödülü’nü verilecek. Nespresso’nun 3.000 avro para ödülüyle desteklediği Genç Usta Ödülü, festivalin 28 Nisan akşamı yapılacak kapanış töreninde, kazanan yönetmene takdim edilecek.

43. İstanbul Film Festivali Genç Jüri Adaylarını Arıyor yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Onca Dehşet ve Ölüm Varken

Mülteciler meselesini Avrupa’nın Yahudi Soykırımı’ndan beri yüz yüze geldiği en büyük trajedi olarak tanımlıyor Gianfranco Rosi. Belgesel Sinema’ya getirmiş olduğu taze kan ile bilinen İtalyan sinemacı, bizde de kısa bir süre gösterimde kalmış Altın Ayı ödüllü filmi ‘Denizdeki Ateş / Fuocoammare’de bizzat kullandığı kamerasını günümüzün bu belki de en önemli toplumsal sorununa çevirmiş, belgesel ile kurgunun arasındaki çizginin … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Birlikte Yaşamayı Öğrenebilmek

Cannes Film Festivali ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün açılış filmi olan ‘Hayvan Krallığı / Le Règne Animal’ yakın bir gelecekte geçiyor. Tıbbi olarak açıklanamayan mutasyonlar sonucu bazı insanlar hayvana dönüşmektedir. Bu yaratıklardan bazıları yetkililer tarafından ele geçirilmeden kaçmayı başarır. François Marindaze (Romain Duris) 16 yaşındaki oğlu Emile (Paul Kircher) ile birlikte, dönüşerek ormanlık alana kaçan karısının peşine … Devamı…»

Korkut Akın Yazıyor: Belki Bir Gün! Rüya Senaryo

Andy Warhol, “Bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak.” demiş. Sinemacılar durur mu, bu sözü alıp gerçekten olup olamayacağını beyazperdeye getirmiş: Rüya Senaryo (Dream Scenario). Muhakkak ki, çok çarpıcı bir gelişmenin -belki de ilk örneği olduğu için- ilgi çekeceği düşünülen konu, ne yazık ki, sadece başrol oyuncusunun ününe bağlı kalmış. O da işinin hakkını vermiş, taşımış gerçekten de… Paul Matthews (Nicolas … Devamı… »

Ölümcül Davet

Anastasiia Budakva’nın yönettiği ve Tuana Kakaş, İlkin İrem Bulut, Ayşegül Kaygusuz ile Ceyda Güngör’ün oynadığı Ölümcül Dave, önümüzdeki aylarda CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Dat Yapım tarafından vizyona çıkarılıyor.
Genç bir kız olan Yaren, dört kız arkadaşı ile aynı evde güzel bir gece geçirmek için bir araya gelir. Gruptaki kızlardan biri olan Hilal’in ortaya attığı fikir ile eğlence amaçlı cin çağırma seansı yapamaya karar verirler. Yaren her ne kadar korksa da çoğunluğa uymak zorunda kalır. Seans esnasında Hilal, Yaren’i, korkutmak için çağırdıkları cine Yaren’in nedenini hediye ettiklerini ifade eder. Bu kötü şakanın sonuncunda seansı yarıda bırakırlar ancak iş işten geçmiştir. Başarısız olduğunu düşündükleri seans başarıya ulaşmıştır ve çağırdıkları cin Yaren’in bedenini kabul etmiştir.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu