Ferhan Baran Yazıyor: Dalgalar ve Kefenler

M.Ö. 800 ila 600 yılları arasında yazıldığı düşünülen Homeros’un İlyada’nın devam niteliğindeki ünlü destanı Odyssea, Yunan kral Odysseus’un Truva’nın düşüşünden sonra vatanı İthaka’ya dönüşündeki serüvenlerle dolu uzun yolculuğunu anlatır. İtalyan bağımsız sinemacı Uberto Pasolini’nin tutkunu olduğu dev yapıttan sinemaya uyarladığı son filminde Odysseus’un 10 yıl süren Truva seferinin ardından bir ikinci 10 yıl süresince … Devamı…»

Kaptan Amerika: Cesur Yeni Dünya

Marvel’i başından beri taşıyan, hemen her filmi belli bir seyirci seviyesini yakalayan dizisi Kaptan Amerika, bu kez cesur olmaksızın yeni bir dünya ile karşımızda. Evet, yeni, çünkü biraz politik sos (hep vardı ama bu kez biraz daha fazla) biraz yeni oyuncular ile eski karakterlerin birçoğuna veda edip “Kırmızı” Hulk ile farklılık yaratıyor.

Film, önce, başarılı bir girişle kuşkusuz, son dönemde İsrail’in, Hamas saldırıları arasında, çağrı cihazlarını patlatmasını anımsatıyor. Sanki filmle birlikte tasarlanmış gibi, çünkü hangisinin diğerini tetiklediğini bilmemiz mümkün değil. USA Devlet Başkanı Thaddeus Ross (Harrison Ford) ile birlikte çalışan “yeni” Kaptan Amerika Sam Wilson (Anthonie Mackie) yeni bir -ki, son dönemde bulunan ve elektronik gelişmenin temeli sayılan olmazsa olmaz madenler gibi- buluşun “düşman” eline geçmesini istemiyorlar. Düşman ise, burada diğer devletler ama asıl Japonya (İkinci Dünya Savaşına gönderme sanılsa da değil, elektronikte tek rakip olduğu için).

Filmin en belirgin mesajı, derin devlet. Sadece bizde olduğu sanılan ama bütün ülkelerin başının belası derin devlet, ne yönetim dinliyor ne hukuk ne de dünya barışı… Başkan’ı bile zor durumda bırakan derin devlet, aslında her şeyi ne denli kendi çıkarına kullandığını da gösteriyor. Öyle ki, filmi izlerken kimin derin devletin yanında, kimin karşısında olduğunu anlayabilmek kolay değil, birkaç kez ters köşeye yatırdı, tıpkı iyi penaltı atan topçular gibi.

Kaptan Amerika, yanındaki arkadaşları olmaksızın, sadece Joaquin Torres (Danny Ramirez) ile yeni giysileri, yeni silahları, yeni hareketleriyle yepyeni bir karakter çiziyor. Yapabilecekleri sınırsız neredeyse. Başkan Ross, doğal olarak Kaptan Amerika’ya inanıyor, ancak geçmişinde onun da karanlık noktaları var. Derin devleti -tam olarak değilse de- ele geçiren “düşmanlar” dünya barışının önündeki en büyük engel oluyorlar. Tabii ki, Kaptan Amerika engelliyor. Öyle de olması gerekir, çünkü Malkoçoğlu yenilmez! Nereden çıktı Malkoçoğlu diye sormayın, o da kırk ok yer ölmezdi, Kaptan da aynı…

Galiba yine başa döneceğim… Yapay zekâ, gelişen teknolojiyle yapılan hilelerle kolay bir dönem beklemiyor hiçbirimizi. Aşmak kolay mı? Her birimiz birer Kaptan Amerika ya da Malkoçoğlu olmak zorundayız, başka çaresi yok.

Marvel filmlerinin görsel işitsel gücü bu filmde de kendini gösteriyor. Çatışmalar, kavgalar (ama Kırmızı Hulk biraz daha uzun olsaydı keşke, yani işlenebilirdi), savaşlar (havadakiler gerçekten nefes kesici), yani aksiyon dorukta. Oyuncular da çok iyi, ama diyaloglar için aynı şeyi söylemek zor.

14 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(12 Şubat 2025)

Korkut Akın

[email protected]

Vina: Kötü Ruh

Aggy Umbara’nın yönettiği ve Delia Husein, Yusuf Mahardika, Lydia Kandou, Nayla D. Purnama, Gisellma Firmansyah, Pritt Timothy, Fahad Haydra, Septian Dwi Cahyo, Imran Ismail, Ridwan Kainan, Khadijah Aruma ile Ozan Arkananta’in oynadığı Vina: Kötü Ruh (Vina: Sebelum 7 Hari – Vina: Before 7 Days), 07 Mart 2025’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarıldı.
Cirebon’da bir motosiklet çetesinin vahşetinin kurbanı olan Vina, ölümünün bir kaza olarak etiketlenmesini kabul etmeyi reddetmektedir. Ruhu, olayın ardındaki gerçeği araştırmak ve ortaya çıkarmak için olaydan önceki yedi gün içinde araya girer.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Ferhan Baran Yazıyor: Sevgili mi Köle mi

‘Anlamsızca koşturduğumuz, çoğu zaman tökezlediğimiz bu hayatta yaşadığımız güzel anların değerini bilmek gerekir’ diyor Iris (Sophie Thatcher). Kara bulutların dağıldığı böyle iki anı olmuştur onun: Josh (Jack Quaid) ile markette karşılaştığı ve onu öldürdüğü zaman. ‘Kusursuz Arkadaş / Companion’ işte böyle ilginç bir itirafla açılıyor. Derken aşıkları başka iki çiftle birlikte göl kenarındaki gösterişli bir malikanede geçirilen hafta sonu … Devamı…»

Ozi: Doğanın Koruyucusu

Tim Harper’in yönettiği ve Amandla Stenberg, Djimon Hounsou, Donald Sutherland ile Laura Dern’in seslendirdiği animasyon film Ozi: Doğanın Koruyucusu (Ozi: Voice of the Forest), 07 Mart 2025’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir olay yüzünden ailesinden ayrı düşen küçük Ozi, ormanda, yabani hayatı koruyan gönüllüler tarafından bakılmaktadır. Bir gün hediye gelen tablet sayesinde ailesinin yaşadığını fark eder ve onları bulmak için ormanda büyük bir maceraya atılır. Ozi’nin ailesine kavuşmak için çıktığı bu cesur ve eğlenceli maceraya dostları maymun ile gergedan da katılır.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Ozi: Doğanın Koruyucusu yazısına devam et

2. Sanat Dünyamız Film Günleri 25 – 27 Ocak 2025 Tarihleri Arasında Bir de Buradan Bak Başlığıyla İzleyicilerle Buluştu

Sanat Dünyamız Dergisi’nin 2024’te 50. yılını kutlamak amacıyla başlattığı Sanat Dünyamız Film Günleri bu yıl ikinci kez 25 – 27 Ocak 2025 tarihleri arasında düzenlendi. Küratörlüğünü sinema yazarı Engin Ertan’ın üstlendiği, seçkide, arşiv materyallerini kullanarak bir anlatı oluşturan kısa ve uzun metraj filmler, videolar bir araya getirildi. Seçkideki filmler ve videolar, arşiv materyalleri aracılığıyla resmi anlatıları ve muktedirlerin hikâyelerini sorunsallaştırırken ve tarihe farklı yerlerden bakmayı öneriyordu. Bu nedenle seçkinin başlığı Bir de Buradan Bak olarak belirlendi. Etkinlikte gösterimlerin yanı sıra yönetmen Andreas Lang, Rêzan Mîr Uğurlu ve Uğur Bayazıt ile gösterim sonrası söyleşi yapıldı.

2. Sanat Dünyamız Film Günleri 25 – 27 Ocak 2025 Tarihleri Arasında Bir de Buradan Bak Başlığıyla İzleyicilerle Buluştu yazısına devam et

29. Türkiye Almanya Film Festivali Jürileri Açıklandı

07 – 16 Mart 2025 tarihleri arasında düzenlenecek 29. Türkiye Almanya Film Festivali’nde, üç uzman jüri ve izleyicilerin oylarıyla toplam 9 ödül verilecek. Bu yılki uzun metraj film jürisinin başında uluslararası üne sahip sinema eleştirmeni Klaus Eder yer alıyor. Jürinin diğer üyeleri ise İzmirli tanınmış yönetmen Caner Alper, İstanbullu yıldız oyuncu Meltem Cumbul, İstanbullu ünlü oyuncu Sema Poyraz ve Nürnbergli Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali Direktörü Andrea Kuhn’dan oluşuyor.

29. Türkiye Almanya Film Festivali Jürileri Açıklandı yazısına devam et

Zombi İstilâsı

Steven Pierce’in yönettiği ve Ellen Adair, Mitzi Akaha, Jeremy Holm ile Corbin Bernsen’in oynadığı Zombi İstilâsı (Herd), 28 Şubat 2025’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Jamie geçmişinin ağır yükünden kurtulmaya çalışan genç bir kadındır. Yaptığı yolculuk esnasında kendisini ölümcül bir salgının ortasında bulur. Bu salgın enfekte olan insanların kana susamış birer zombiye dönüşmesine neden olmaktadır. Issızlığın ortasında saldırgan ve korkutucu zombilerden kaçmaya çalışırken Jamie aşkı için hayatta kalmak zorundadır. Bazıları yaşamak için, bazıları kontrolü tümüyle ele geçirmek için mücadele vermektedir.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Zombi İstilâsı yazısına devam et

Beyoğlu Sineması’nın Ülke Sineması Kuşağında Nordik Film Günleri 07 – 09 Şubat’ta

İstiklal Caddesi’nin simge yapılarından Beyoğlu Sineması, yoğun ilgi gören Ülke Sineması kuşağında, Nordik Film Günleri’ne ev sahipliği yapacak. Etkinlik seçkisi, 07 Şubat Cuma akşamı saat 19:00’da Benedikt Erlingsson’un yönettiği İzlanda yapımı Woman at War ile başlayacak. Program kapsamında 08 Şubat Cumartesi günü 15:00’te Espen Sandberg imzalı Norveç yapımı Amundsen, 19:00’da ise yönetmenliğini Virpi Suutari’nin yaptığı Finlandiya yapımı Bir Zamanlar Ormanda gösterilecek. 09 Şubat Pazar günü saat 15:00’te Ruben Östlund imzalı İsveç yapımı Hüzün Üçgeni, saat 19:00’da ise Gustav Möller’in Danimarka yapımı Suçlu filmleri izleyiciyle buluşacak.

Beyoğlu Sineması’nın Ülke Sineması Kuşağında Nordik Film Günleri 07 – 09 Şubat’ta yazısına devam et

Dalya ve Kırmızı Kitap

David Bisbano’nun yönettiği ve Agustina Cirulnik, Mora Kind, Gustavo Barrientos ile Mariana Correa’nın seslendirdiği animasyon film Dalya ve Kırmızı Kitap (Dalia y el Libro Rojo – Dalia and the Red Book), 07 Mart 2025’de TME Films dağıtımıyla TME Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Dalia daha henüz küçük bir kızken, babası yazdığı romana ona bir övgü olsun diye yeni bir karakter ekler: Bir keçi. Yıllar sonra, babası kitabı yarım bırakarak vefat edince, Dalia kitabın ana karakterleri tarafından kaçırılır ve bir portal aracılığıyla onu kurgu dünyasına sokarlar. Karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmek için orada sahip olduğu tek gerçek arkadaşı sadık keçisidir.

  • Basın Bülteni
  • Teaser: 1 / 2
  • IMDb

Dalya ve Kırmızı Kitap yazısına devam et

Restore Edilmiş Klasik Filmlerden Oluşan Seçkisiyle Kundura Klasikleri: Canavarların Altın Çağı 22 Şubat Tarihine Kadar Beykoz Kundura’da Sinemaseverleri Ağırlıyor

Repertuvar sineması geleneğini yaşatan Kundura Sinema, restore edilmiş klasik filmlerden korku sinemasının unutulmaz yaratıklarını ve ikonik figürlerini bir araya getirerek ‘Kundura Klasikleri: Canavarların Altın Çağı’ seçkisiyle 22 Şubat tarihine kadar sinemaseverlerle buluşmayı sürdürüyor. Bu özel programda katılımcılar gotik atmosferlerin ve unutulmaz canavarların altın çağını beyazperdede yeniden keşfetme fırsatı bulacak. Tek bir biletle iki film izleme imkânı sunan programın biletlerine Passo üzerinden ulaşılabiliyor.

Korkut Akın Yazıyor: Cevabı Esen Rüzgârda Dostum: Tam Bir Bilinmez

Şarkı sözü yazarı olarak ilk ve tek Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Bob Dylan’ın biyografisi, sadece müzikseverlerin değil, şiirseverlerin de ilgisini çekecek. Bilindiği gibi ödülünü almaya da gitmeyen Dylan, Nobel kazanacak biri olarak görülmedi, şiirleri küçümsendi ama hiç polemiğe girmedi. Bu filmden sonra yeniden tartışmaya açılacaktır, ama artık kimse onun şiirlerini tartışmıyor. Ödül ise, Nobel bile olsa çok da umurunda değil kendisinin. … Devamı… »

Görünmeyen de İnanılırdır: Presence

Şiir kitaplarında görürüz en çok… Bütün sayfada iki dize vardır, gerisi boş. Kâğıtlarının bolluğundan değil, okurun şiirden etkilenmesini, duygulanmasını istediklerindendir. Okur, kendince bir anlam kurar, dünya oluşturur, imaj yaratır; zaten şiirin temelinde de o vardır.

Peki, bunu sadece şiir mi yapar? Bir başka şekilde sorarsak, bunu başka sanat dallarında görürsek çok mu itici gelir?

Hayır! Başta, alışılmadık olduğu için insanlar şaşırabilir, ama birkaç kez karşılaştığında o anlamı yüklemeye başlar kendince.

Yönetmen Steven Soderbergh, David Koepp’in senaryosunu o şaşırtma üzerinden kurmuş. Başta, sinema ve televizyoncular arasında hata olarak görülen (bazı yönetmenlerin de planlar ya da sahneler arasındaki bağlantıyı kuramadığı için, bizim “soğukkanlı geçiş” dediğimiz) “siyaha düşmek” özel olarak, bile isteye yapılmış bir “hata”. Tabii ki, hata değil, yukarıda şiir üzerinden örneklediğimiz bir seçim. Kamerasını da o akış üzerinden filmin ana karakteri “varlık”ın yerine kullanmış. Bu, gerçekten de her şeyin ötesinde, bu filmi dikkate almaya değer bir durum.

“Varlık”ın bakış açısından izliyoruz filmi. Değişik bir deneyim, çokça kullanılsa da, ama burada bütün film böyle. İnsanın aklına hemen kasap çengeli örneği bir soru geliyor: “Varlık” ne? Sahi, sizce ne? Oyuncular alabildiğine yalın, sanki yaşıyorlarmış gibi, çünkü oynamalarına gerek kalmamış. Çok başarılılar, baştan söyleyeyim. Diyaloglar da yalın, hatta boş gibi. Farklı bir anlam taşımıyor… Bu önemli, çünkü sinema böylelikle “özüne dönüyor”, görüntüye yüklüyor bütün anlam ve önemi. Sıradan gibi bir ev, sıradan gibi bir aile ve sıradan gibi ilişkiler. Genç kızın sıradan gibi sevgilisi ve birlikteliği, hatta sevgilinin “yararlanmaya varan” uyuşturucu ile tecavüze yeltenmesi de sıradan. Hemen her filmde, romanda görüyoruz bu “çelişki”yi. Çatışma olmazsa gerilim, gerilim olmazsa öykü örüntüsü, öykü örülmezse sonuç (yani film) olmuyor.

Peki, buradaki çatışma ya da gerilim veya öykü ne? Filmin adında saklı: “Varlık” (Presence). Korku değil, ama gerilim ve çok açık bir sürükleyicilik var; yeter ki kendinizi verin filme, kaptırın akışa…

14 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(11 Şubat 2025)

Korkut Akın

[email protected]

Korkut Akın Yazıyor: Cehennem İçindeki Cehennem: Konsey

Papa ölünce kardinaller buluşur. Kardinal-Dekan Thomas Lawrence (Ralph Fiennes), papalık konseyini yönetmekle görevlendirilir. Papalık tacı için dört büyük aday vardır: Liberal Amerikalı Bellini (Stanley Tucci), ılımlı Kanadalı Tremblay (John Lithgow), muhafazakâr Nijeryalı Adeyemi (Lucian Msamati) ve gerici İtalyan Tedesco (Sergio Castellitto). Herkes kendince papalık adayı ama herkesin de bir açığı var, çünkü kendilerinin … Devamı… »

Sinan Güngör’ü Kaybettik

Sinemamızda Görüntü Yönetmeni Yardımcısı, Kameraman, Görüntü Yönetmeni ve Yönetmen olarak görev yapmış olan Sinan Güngör, 04 Şubat 2025 Salı günü hayatını kaybetti. 08 Mart 1956 tarihinde İstanbul’da doğan Güngör’ün Görüntü Yönetmenliği yaptığı filmler arasında İntiharın El Kitabı, Neşeli Gençlik, İstanbul’da Aşk, Kadife, Ay Büyürken Uyuyamam, Mevsim Çiçek Açtı gibi filmler var. Güngör’ün cenazesi 06 Şubat 2025 Perşembe günü Beyoğlu Ağa Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Hasdal Mezarlığı’na defnedilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu