Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

Yeşilçam’ın Unutulmayan Filmleri 2

Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM) tarafından 21, 22, 23, 24 ve 26 Mayıs 2024 tarihlerinde Beyoğlu Sineması’nda Yeşilçam’ın Unutulmayan Filmleri 2 etkinliği düzenliyor. T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından da desteklenen etkinlikte sinemamızın unutulmayan filmleri ücretsiz olarak gösterilecek. Sinemaseverlerle buluşacak filmler arasında Ankara Ekspresi, Sonbahar Rüzgarları, Samanyolu, Yaralı Kalp, Hayallerim Aşkım ve Sen, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Yalancı Yarim, Vurun Kahpeye, Son Osmanlı: Yandım Ali, Ve Recep Ve Zehra Ve Ayşe gibi filmler var. Yapılacak gösterimlere, yönetmenler ve oyuncular da katılacak.

  • Etkinlik Yorumları
  • Yeşilçam’ın Unutulmayan Filmleri 2 yazısına devam et

    İnsanlara Asla Güven Olmaz

    ‘Çok uzak olmayan bir gelecekte üç uzay gezgini, verimli ormanları, yaşanabilir iklimi ve temiz havasıyla dünyamıza benzeyen bir gezegene iniş yapar. Ancak hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Uygar maymunların eline geçmiş dünyamızda insanlar esirdir.’ Fransız yazar Pierre Boule’un insanlığın en derin korkularından birini dile getiren 1963’de yayımlanmış ünlü bilim – kurgu romanı ‘Maymunlar Gezegeni / Le Planete des Singes’ 1968 yılında Hollywood emektarlarından Franklin J. Schaffner eliyle beyazperdeye aktarılmış ve dönemin efsanevi oyuncularından Charlton Heston’ın insanlığın kurtarıcısı misyonunu alacak olan Ulysse Mérou’yu (isme dikkat!) canlandırdığı yapım gördüğü büyük ilgi üzerine 4 devam filmi ile sinema serüvenine devam etmişti. Bizde ‘Maymunlar Cehennemi’ adı verilmiş serinin özgün başlangıcını halen kapalı duran Reks Sineması’nda izlediğimde 11 yaşındaydım. Maymunların at koşturduğu gezegenin dünyamız olduğu gerçeğini keşfettiğimiz finalde Heston’ın yerle bir olmuş Amerikan Özgürlük Heykeli önündeki şaşkın hüznünden ne denli etkilendiğimi bugün gibi hatırlarım.

    Yeni yüzyılda Tim Burton imzasıyla bu defa özgün ‘Maymunlar Gezegeni / The Planet of the Apes’ adıyla sinemalara gelen 2001 yapımı yeniden çevirim o denli ilgi uyandırmadı. 2011’de Matt Reeves yönetiminde yeniden ele alınan yeni üçleme ‘Maymunlar Cehennemi: Başlangıç / Rise of the Planet of the Apes’ ile açılış yaparken, Andy Sarkis’in efekt ve makyaj marifetiyle büründüğü Sezar (Caesar) karakteri eski hayranların ve yeni kuşakların gönlünü kazanmayı bildi. 2017’de ‘Maymunlar Cehennemi: Savaş / War of the Planet of the Apes’ ile muhteşem bir final yapan seri tam 7 yıl sonra ‘Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık / Kingdom of the Planet of the Apes’ ile beyazperdeye dönüş yapıyor.

    Muhtemel yeni üçlemenin ‘Labirent / Maze Runner’ serisi ile çıkış yapmış olan Wes Ball imzasını taşıyan ilk filmi, barış içinde yaşayan bir dünyanın müjdesini vermiş olan Sezar hükümdarlığının nesiller sonrasında geçen ve maymunların sorgusuz sualsiz hakim olduğu, ölümcül bir virüs sonrası zeka kabiliyetlerini büyük ölçüde yitirmiş dağınık insan topluluklarının gölgede yaşamaya itildiği bir dünyaya taşıyor bizleri. Sezar’ın maymun kabileleri arasında bir efsaneye dönüştüğü ancak yeni yetme kuşağın onun yaptıklarından pek de haberdar olmadığı yıllardır bunlar. Bu dönemde Sezar adını kullanarak onun kurmaya çabaladığı uygar düzenin yerine kendi despot krallığını inşa eden Proximus dağınık halde yaşayan kabileler üzerinde terör estirmektedir. Bir saldırı sonrasında köyünü ve ailesini kaybeden genç Noa kaçmayı başarır. Bilge orangutan Raka ve dişi insan Nova ile yolları kesişecek olan henüz hayatın başındaki Noa esir düştüğü despot Proximus’un okyanus kıyısındaki krallığında insanlığın ve türünün tarihi ile tanışacaktır. Bu süreçte, insanlığın teknolojik mirasını ele geçirerek ezici diktatörlüğünü perçinlemek isteyen maymun gücünün yanında yerini almış Trevathan benzeri (özlediğimiz William H. Macy) insan tiplemeleri ya da yeni düzende beyaz insan egemenliğini yeniden kurma mücadelesi veren teşkilatın göründüğünden çok daha zeki ve kurnaz CIA ajanı misali üyesi Nova ile çatışması gecikmeyecektir.

    Sonraki bölümlerinde Noa’nın güçlenerek yeni bir Sezar olarak doğuşuna tanıklık edeceğimiz izlenimi veren ‘Maymunlar Cehennemi’nin bu yeni üçlemesi, kusursuz görselliği ve hayli gelişmiş özel efektleri ile daha ilk filmden serinin öncüllerine açıkça meydan okuyor. İnsanlık, otorite, kapitalizm üzerine ilginç okumaların işaretini veren hikâyesi de fena durmuyor. Devam filmlerinde yaratıcı çıtanın daha da yükseleceğini ümit ediyoruz.

    (22 Mayıs 2024)

    Ferhan Baran

    ferhan@ferhanbaran.com

    Engelsiz Filmler Festivali’nin Etkinlik Programında Bu Yıl

    Engelsiz Filmler Festivali, dopdolu bir film programıyla 07 Haziran’da Ankaralı izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. Festival programında sinemaseverlerin merakla beklediği filmlerin yanı sıra her yaştan izleyiciye hitap eden etkinlikler de yer alıyor. Paribu Cineverse ANKAmall ve Goethe – Institut salonlarında izleyicilerle buluşacak olan festivalin programında, 09 – 12 yaş grubu film meraklılarını bekleyen Stop Motion Animasyon Atölyesi, otizmli çocuklar için gerçekleştirilecek Otizm Dostu Gösterim, Ayla Algan anısına yapılacak Karanlıkta Uyananlar Açık Hava Gösterimi ve  Spor Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni: Jorgen Leth başlıklı bir de konuşma yer alıyor.

    Engelsiz Filmler Festivali’nin Etkinlik Programında Bu Yıl yazısına devam et

    Ünlü Oyuncu Chris Pratt, Garfield’e Nasıl Hazırlandığını Anlattı: 6 Ay Boyunca Miyavladım. Sadece Yemek Yedim ve Şekerleme Yaptım

    Tembel, şişman ve alaycı ev kedisi Garfield, yeni maceralarıyla seyirci ile buluşmak için gün sayıyor. Garfield’in babası Vic’in beklenmedik bir şekilde ortaya çıkışıyla yaşanacak maceraları konu alan filmde Garfield’i orijinal dilinde Chris Pratt seslendiriyor. Pratt, Garfield gibi bir ikona nasıl hayat verdiğini esprili bir dille anlattı. Garfield’i seslendirmek için kelimenin tam anlamıyla sadece yemek yediğini ve şekerleme yaptığını açıklayan başarılı oyuncu Chris Pratt, “Açıkçası hâlâ diyetteyim, çünkü hayal ettiğim listeleri yiyebiliyor olmak bunu gerektirdi. 6 ay boyunca sadece miyavladım. Garfield’ın konuşabildiğini sonradan öğrendim bunu öncesinden bilseydim daha hoş olurdu.” diyor.

    Ayten Gökçer’i Kaybettik

    Tiyatro ve sinemamızın sevilen oyuncularından Ayten Gökçer, 14 Mayıs 1014 Salı günü hayatını kaybetti. 26 Ocak 1940 tarihinde Ankara’da dünyaya gelen Gökçer, Yedi Kocalı Hürmüz adlı müzikal tiyatro oyunla hafızalara kazındı. Sanatçı dizi ve sinema filmlerinde de oynadı. Gökçer’in rol aldığı filmler arasında Taçsız Kral, İçli Kız Funda, 501 Numaralı Hücre, Damdaki Kemancı, Anneler Günü, İstanbul Kırmızısı gibi filmler var. Gökçer’in cenazesi, 15 Mayıs 2024 Çarşamba günü, Zincirlikuyu Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek. Merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

    Hande Yener’in Dünya Malı Eksi Bir Filmi İçin Hazırladığı Şarkının Klibi 17 Mayıs’ta Yayınlanacak

    17 Mayıs Cuma günü vizyona girecek olan 3 filmlik seriden oluşan Dünya Malı filminin ilki Eksi Bir’in heyecanı, şimdiden sinemaseverleri sarmış durumda. Filmin klibi de 17 Mayıs Cuma günü yayında olacak. Hande Yener tarafından seslendirilen şarkının klibinde filmden enstantanelere yer veriliyor. Uygur Akkaya’nın yönettiği ve büyük bir prodüksiyonla hazırlanan film, seyirciyi duygusal bir yolculuğa çıkaracak. Başrollerde yer alan oyuncuların performansları ise çok başarılı.

    Keçigiller 24 Mayıs’ta Sinemalarda

    Farzad Dalvand ve Kianoush Dalvand’ın yönetmenliğini üstlendiği Keçigiller, 24 Mayıs’ta beyazperde de yerini almaya hazırlanıyor. Film, üç genç keçinin toplumlarında bir ateşkesi korumak için cesurca giriştikleri macera dolu bir yolculuğu konu alıyor. Bu heyecan verici serüvende genç keçiler, zorlukları birlikte aşarken dostluklarını da pekiştiriyor. Bir zamanlar barış içinde yaşayan ve eski bir ateşkesin gölgesinde huzurlu bir şekilde bir arada olan hayvanların yaşadığı güzel bir ormanı konu alan Keçigiller, izleyicilere unutulmaz bir macera sunarken büyülü bir dünyanın da kapılarını açıyor. Kocaman bir dostluk hikâyesi Keçigiller, 24 Mayıs’ta sinemalarda.

    Süper Maymun Shimmy

    Dick Zondag ile Ralph Zondag’ın yönettiği ve Subhuti’in seslendirdiği Süper Maymun Shimmy (Shimmy: The First Monkey King), 14 Haziran 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movie tarafından vizyona çıkarıldı.
    Süper güçlere sahip bir maymunun hikâyesi. Shimmy, süper kahraman güçlerini yeni keşfeden bir maymundur. Olağanüstü yeteneklerini nasıl kontrol edeceğini öğrenmeye çalışan Shimmy, dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü güçlerin amaçlarına ulaşmasını engellemekle görevlendirilir. Bu zorlu görev için bir “maymun kral”a dönüşen Shimmy, kendisini çok zorlu bir mücadelenin içerisinde bulur.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Facebook
    • Fragman
    • IMDb

    Anneler Gününde Kadına Şiddete Hayır

    17 Mayıs’da vizyona girecek Yeter Artık filminin yönetmeni Murat Kuşçu önderliğinde film ekibi Şişli Camii yanındaki parkta “Kadına şiddete hayır” dediler. 11 Mayıs Anneler Günü münasebetiyle, kadına şiddeti anlatan filmleri öncesi küçük bir miting yaptılar. Filmin oyuncu ve çalışanları Çorum’da çekimleri tamamlanan filmlerinden gişede çok umutlular. Yönetmeni Murat Kuşçu, gişe hasılatından bir kısmının kadın sığınma evlerine bağışlanacağını söyledi.

    Anneler Gününde Kadına Şiddete Hayır yazısına devam et

    Dalzel-Ün Cin

    Muhammed Genç’in yönettiği ve Burcu Orhan, Muhammed Genç ile Işıl Akpınar’ın oynadığı Dalzel-Ün Cin, 02 Ağustos 2024’de Skypic Film dağıtımıyla Fatih Genç tarafından vizyona çıkarılıyor.
    Kenan ile evli olan Zehra akıl hastanesinde tedavi görmektedir. Onu destekleyen Kenan iyi bir eştir, evde ayrıca Kenan’ın sözde annesi, yatalak Meliha anne vardır. Normal hayatında rüyasına düzenli paranormal kâbuslar gören Zehra, yaşadıklarının gerçek mi yoksa kâbus mu olduğunu merak eder ve öğrenmek için araştırma yapmaya başlar. Doktorun yaptığı tedavinin yetersiz olduğunu düşününce de internette bir büyücü kadın ile tanışır.

    Ferhan Baran Yazıyor: Masum Kalamıyoruz Hiçbirimiz

    ‘İki Şafak Arasında’ son dönemde ülkemizde üretilmiş en iyi ilk filmlerden biridir. Selman Nacar’ın uzun plan – sekanslara haiz, son derece olgun bir anlatıma sahip çalışması, bir günün sabahından başlayarak ertesi günün sabahına kadar gelişen olaylara objektif bir biçimde tanıklık ederken, izleyicisini hikâyenin sorduğu sorularla baş başa bırakır. İş kazası üzerine kurulu hikâye Uşaklı fabrika sahibi ailenin küçük oğlunun gözünden … Devamı…»

    Sinemaya ve İşçi Sınıfına Saygı Duruşu

    Yaşayan büyük ustalardan Aki Kaurismäki 6 yıl aradan sonra harika bir filmle sinemaya dönüş yaptı. ‘Sararmış Yapraklar / Kuolleet Lehdet – Fallen Leaves’ geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapmış ve prestijli ‘Jüri Ödülü’ne layık görülmüştü. Sinemacı çağımızın kanayan yaralarından mülteci sorunu üzerine çektiği iki güzel filmin (‘Umut Limanı / Le Havre, 2011; Umudun Öteki Yüzü / Toivon Tuolla Puolen – The Other Side Of Hope, 2017) ardından, bu son filmiyle 90’lı yılların başında tamamladığı ünlü ‘proleterya üçlüsü’ne kaldığı yerden devam ediyor.

    Bir markette kasiyer olarak çalışan Ansa (Alma Pöysti) çöpe gitmesi gereken tarihi geçmiş ürünleri yoksul bir gencin almasına izin verdiği ve de bu ürünlerden birini çantasına attığı için sorgusuz sualsiz işinden oluyor. İnşaat işçisi Holappa (Jussi Vatanen) ise alkolizm sorunu yüzünden kovuluyor. Yaşadıkları hayattan bezginlikleri yüzlerine vurmuş bu yalnız iki ruh radyoyu açtıklarında sınır komşusu Rusya’nın Ukrayna’da yarattığı terörle burun buruna geliyor. Kaçış yolu bir karaoke barda geçmişin romantik şarkıları ve bira eşliğinde dışardaki şiddeti unutmaktan geçiyor bazen. Çiftimizin ilk karşılaşması da aynı mekânda gerçekleşiyor. Daha sonra randevulaştıkları eski usul sinema salonunda daha huzurlu bir dünyanın keyfini yudumlamaya çalışıyorlar. Ancak türlü aksilikler onların bir araya gelmesini engeller gibidir. Holappa’nın alkolizm sorunu işi daha da çıkmaza sokacaktır.

    İşçi sınıfına ağıt niteliğinde olan ‘Kibritçi Kız’, (1990) ile yıllar önce kalbimizi çalmış olan sinemacı, refah ülkesi Finlandiya’nın arka bahçesinde, vahşi kapitalizmin insani duyguları görmezden gelen dişlilerinde sıkışmış yoksul insanları, kimi zaman evsizlerin dünyasını beyazperdeye taşımıştır. Kaurismäki evreninin hüzün yüklü yalnız karakterleri yine gözyaşlarında boğulmuyor ve sinemacı her talihsiz gelişmeyi hınzır bir mizahla beslemeyi sürdürüyor. Absürd insanlık komedisi, yaşamın zorlukları, kalp kırıklıkları, sınırda bekleyen Putin tehdidi, büroktratik dertler yumağında yeşeriyor.

    ‘Kibritçi Kız’ın trajik finalinin aksine, bu kez nefes aldıkça umut vardır misali sevgiye, şefkate kapılarını açıyor sinemacı. Sokağa açılan eski Ritz Sineması’nın büyülü evreninde yakınlaşıyor Ansa ile Holappa. Sinemanın kapısında ya da bira yudumlanan bardaki film afişleri, Godard, Bresson, Melville, Huston ya da Visconti armağanı geçmişin hazineleri yalnız ruhların sığınağı haline geliveriyor. Chaplinvari tesadüfler üzerinden ilerleyen hikâye yine Chaplin’e çok zarif bir saygı duruşu ile noktalanıyor.

    Kaurismäki evreni sinemacının retro estetiğiyle bütünleşiyor bir kez daha. Sadık görüntü yönetmeni Timo Salminen’in eşsiz mavileri hüznü, sarılar kırmızılar dışa vurmakta zorlanılan arzuları, özlemleri yansıtıyor. Issız kalplerin buluştuğu loş barlarda Wurlitzer marka eski müzik kutularından geçmişin romantik ezgileri yükselirken, karakterlerin ruh hali bu unutulmaz şarkıların sözlerinde can buluyor. Arada bir internet cafe ya da akıllı olmayan eski tip cep telefonlarına rast geliyoruz, ancak bu küçük ayrıntılar haricinde nostaljik bir alemin huzurlu sakinliği ile baş başa kalıyoruz.

    Geçtiğimiz yıldan başlayarak ülkemizdeki belli başlı festivalleri dolaşmış olan film yaygın vizyona girmedi ancak ‘Başka Sinema’nın özel gösterimleriyle perdeden sinemaseverlere ulaşmayı sürdürüyor. Yakındaki ilk gösterimin 21 Mayıs 21:00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) olduğunu hatırlatırken, sinema tutkunlarının sinemaya adanmış bu güzel filmi kaçırmamasını öğütleyelim.

    (18 Mayıs 2024)

    Ferhan Baran

    ferhan@ferhanbaran.com

    Fly Me to the Moon – Beni Ay’a Uçur

    Greg Berlanti’nin yönettiği ve Scarlett Johansson, Channing Tatum, Nick Dillenburg ile Anna Garcia’nın oynadığı Fly Me to the Moon – Beni Ay’a Uçur (Fly Me to the Moon), 12 Temmuz 2024’de TME Films dağıtımıyla Sony Pictures tarafından vizyona çıkarılıyor.
    NASA’nın tarihi aya inişinin riskli zemininde geçen komedi filminde, NASA’nın kamuoyundaki imajını düzeltmek için getirilen pazarlama harikası Kelly Jones, fırlatma direktörü Cole Davis’in zaten zor olan görevini alt üst eder. İşler sarpa sarınca, görevin çok önemli olduğunu düşünen Başkan, Jones’a destek olarak sahte bir aya iniş düzenlemesi talimatı verir ve geri sayım gerçekten başlar.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Fragman: 1 / 2
    • IMDb

    Fly Me to the Moon – Beni Ay’a Uçur yazısına devam et

    Bu Filmde Korku Filmlerindeki Klişe Aptal Karakterler Yok

    Bir grup gencin Tarot falı okuma kurallarını ihlal etmesiyle lanetli kartlarda hapsolmuş kötülüğü serbest bırakmasını konu alan Tarot filmi, gösterime girdiği ilk günden itibaren sinemaseverlerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Tarot kartlarının ve tarot fallarının doğasında korkutuculuğu, gerçekçi karakterlerle ince ince işleyen filmin ortak senaristi ve yönetmenleri Spenser Cohen ve Anna Halberg, film için Angie Banicki adında bir Tarot Uzmanı ile çalıştıklarını anlatarak, yapım öncesi filmin Tarot falına baktırdıklarını söyledi. Filmde gerçekçiliğe çok dikkat ettiklerini aktaran ikili, “Tarot’ta korku filmlerinin klişe karakterler yok.” dedi.