17. Uluslararası Kar Film Festivali, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 23 – 25 Aralık 2021 tarihleri arasında Erzurum’da düzenleniyor. Film oylamalarının “on-line” olarak gerçekleştirildiği tek festival olma özelliğine sahip olan festivalin kapsamı seminer, atölye, gösterim, yarışma, söyleşi, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu sektör çalışanlarının katılacağı oturum, ödül töreni ve gala gecesi biçiminde özetleniyor. Son başvuru tarihi 03 Aralık 2021 olarak duyurulan kısa film yarışmasında Kurmaca, Belgesel, Deneysel, Kamu Spotu, Animasyon, Reklam Filmi ve Senaryo olmak üzere toplam 7 kategoride filmlere ödüller verilecek.
Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar
Rotary Örsçelik Balkan Kısa Film Yarışması 2022
Rotary Örsçelik Balkan Kısa Film Yarışması 2022, Kızlarımız “Yarınlarımız” mottosuyla gerçekleştiriliyor. Yarışmaya son başvuru tarihi 25 Mart 2022 olarak belirlendi. Rotary 2420. Bölge tarafından düzenlenen yarışmada birinci olacak kısa filme 10.000 TL, ikinci olacak filme 5.000 TL, üçüncü olacak filme 3.000 TL. para ödülü verilecek. Yarışmada ayrıca Örsçelik Balkan Jüri Özel Ödülü ve Kısa Film Yönetmenleri Derneği Özel Ödülü kategorileri var. Rotary Örsçelik Balkan Kısa Film Yarışması 2022′ye katılım koşulları ve diğer detaylar için yarışmanın resmi web sitesi rkf.rotary2420.org adlı web sitesinden bilgi alınabiliyor.
Rotary Örsçelik Balkan Kısa Film Yarışması 2022 yazısına devam et
Özgürlük Zor Zanaat
Bir aşk filmi ‘Dünyanın En Kötü İnsanı / Verdens Verste Menneske’ adını taşır mı? Joachim Trier ana karakteri Julie’nin yaşam öyküsünden yola çıktığı beşinci uzun metrajında ironi yapmak istemiş.
Bir roman yapısında 12 bölümden oluşan anlatının prolog safhasında dış ses bizlere Julie’yi anlatır: Liseden mükemmel bir ortalamayla mezun olmuş, yüksek matematik ve fen becerileriyle tıp doktorluğunu seçmiştir. Cerrah olacaktır. Seçtiği dalın teknik bir iş, bir nevi marangozluk olduğunu idrak ettiğinde, insan ruhunu ve içsel duyguları daha çok önemsediğini keşfeder. Psikiyatri okuyacaktır. Hayatın hızı onu yormuştur. Gerçek hayatı ne zaman başlayacaktır? Daha sonra fotoğrafçı olmaya karar verdiğinde bir kitabevinde geçici olarak iş bulmuştur bile.
Yoğun bir varoluş bunalımı yaşayan genç kadının kimlik arayışı sürecinde karşı cinsten türlü beraberlikleri olur. Kendinden 10 küsur yaş büyük saygın çizgi roman yazarına aşık olduğunda yelkenleri suya indirecek gibidir. Görmüş geçirmiş Aksel hayatının yeni döneminde bir aile kurmayı, çocuk sahibi olmayı arzulamaktadır. Oysa Julie’nin mutlu aile tablosu öncesinde bir şeyler yapma isteği baskındır. Ne istediğini tam olarak keşfedememiş ancak nasıl bir hayat istemediğini çok iyi sezen genç kadın, onu kendini ‘dünyanın en kötü insanı’ hissettirecek kadar yargısız bir biçimde kabullenen Aksel’den ayrılarak yeni bir partnerle yaşamında yeni bir sayfa açarken zaman acımasız bir şekilde akmaya devam etmektedir.
Yönetmen Joachim Trier’i, yakın dostu yazar / yönetmen Eskil Vogt ile çektiği ilk filmlerinden beri ilgiyle izliyoruz. Norveçli usta sinemacının 2007 yılı İstanbul Film Festivali’nde ‘Altın Lale’ ödülünü kazandığı ilk uzun metrajı ‘Tekrar / Reprise’, eserlerini yayınlatmak için uğraşan iki genç yazarın dostluğun çetin sınavı, hırs ve kişinin sınırlarını keşfetmesi üzerinedir. 2011 yapımı ‘Oslo, 31 Ağustos’, hayatın umut dolu gençlik evresinin ardından 30’lu yaşlarını süren başka bir yazın adamının hayal kırıklıklarını anlatır. Varoluşçu krizin tüm safhalarını yalın bir dille öyküleyen film, eski hayat ve eski dostlarla hesaplaşma üzerine kuruludur.
Daha sonra İngilizce dilinde iki film çeken Trier, ‘Sessiz Çığlık / Louder than Bombs’ da New York’lu bir ailenin iletişim sorunlarına eğilir. ‘Thelma’ ise sanatçının doğaüstüne ve bilim-kurgu alanına ilk kez el attığı bir önceki çalışmasıdır. Sanatçı ‘Dünyanın En Kötü İnsanı’ ile doğup büyüdüğü Oslo kentine ve gözde temalarına dönüş yapıyor. Zaman onun filmlerinde de hızla akıp geçiyor. İlk iki filmin gelecek umutları taşıyan ve hayal kırıklıkları ile boğuşan genç yazın kişiliklerini canlandırmış olan usta oyuncu (aynı zamanda tıp doktoru) Anders Danielsen Lie’yi son filmine orta yaşlardaki çizgi roman sanatçısı Aksel olarak taşımış.
Cannes Film Festivali’nden hakkıyla kazandığı en iyi kadın oyuncu ödülüyle dönmüş olan genç yetenek Renate Reinsve’yi merkeze almış gerçi. Hiç bir şeyin sonunu getirememekten, kariyer ve ilişkiler alanında daldan dala atlayan Julie’nin hayli duygusal ancak pek de romantik olmayan serüveni ön planda. Danielsen Lie’nin yüzü ise bizlere Trier filmlerinin ana meselelerinden zamanı ve zamanın geçişini hatırlatıyor. Yönetmen ile aynı yaşlarda olan ve bir nevi Trier ve senaryo yazarı Vogt’un alter egosu olarak düşünebileceğimiz Aksel karakterinin duyumsadıklarından, belki de daha yakın bir kuşaktan geldiğim için daha fazla etkilendim diyebilirim. Üretimin objeler aracılığıyla yayıldığı bir çağda büyüdüğünden dem vuruyor Aksel. Kitaplar, çizgi romanlar, plaklar, plakçı dükkanlarından söz ediyor. Biriktirmenin mutluluk verdiği yıllardan, şimdi kimselerin umursamadığı kayıp anılardan dem vuruyor. Ölümünden sonra eserleriyle yaşamak yerine, an’da evinde sevdiği ile yaşamak istediğini söylüyor.
Fransız Yeni Dalga esintileriyle başlayan film, caz tınıları eşliğinde serbest vezin bir Woody Allen filmi benzeri akışını sürdürüyor. Temel varoluş meselesinin yanı sıra, en karanlık duygularını sanat yoluyla ifade etmek isteyen sanatçının özgürlük hakkını tartışıyor. Aşk, cinsellik, birliktelik, annelik, ebeveynlik, kariyer, duygusallık ve entelektüellik meselelerini neşter altına yatırıyor. İklim krizi ve dünyayı felaketin eşiğine sürükleyen çevre sorunları karşısında Batı toplumlarına özgü suçluluk duygusu ile dalgasını geçiyor. Julie’nin daha genç partneri Eivind karakterini canlandıran Norveçli yetenekli güldürü oyuncusu Herbert Nordrum’un da büyük katkısıyla gelişen komik anlar ile hüzünlü gelişmeler birbirine karışıyor. Ancak hayat da böyle değil mi zaten. Aşk, mutluluk, keder ve ölüm aynı potada deneyimlenmiyor mu?
(20 Kasım 2021)
Ferhan Baran
32. Ankara Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu
32. Ankara Film Festivali’nin heyecanla beklenen ödülleri sahiplerini buldu. Kapanış töreninde Ulusal Uzun, Belgesel ve Kısa Film Yarışmaları’nın kazananları açıklandı. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda En İyi Film Ödülü Emre Kayiş’in Anadolu Leoparı filmine verilirken, En İyi Yönetmen Ödülü Çatlak filmiyle Fikret Reyhan’a, Mahmut Tali Öngören En İyi İlk Film Ödülü ise Çağıl Bocut’un yönettiği Sardunya filmine verildi.
- Basın Bülteni
- Ödül Töreni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
32. Ankara Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et
Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin Ödülleri Sahiplerini Buldu
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin ödül töreni gerçekleştirildi. Ödül törenine, Türk dünyasından ve kültür sanat camiasından birçok ünlü isim katıldı. Beyoğlu’nda halkın sinematograf denilen cihazla tanışmasının üzerinden 125 yıl geçtiğini belirten Kültür ve Turiz Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Dile kolay, 1896’dan 2021’e gerçekten de Türk dünyasının beyazperdeyle tanışıklığı bu denli eski.” diye konuştu.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et
Ferhan Baran Yazıyor: Diz Kapağına Bir Kurşun
Cannes Film Festivali jüri ödülünü kazanan ‘Ahed’in Dizi / Ha’berech’, Nadav Lapid’in ülkesi ile yakıcı bir biçimde hesaplaşmasının öyküsü. İsrailli sinemacının kendi yirmili yaş deneyimlerinden yola çıkarak, yabancı bir ülkede yeni bir kimlik kazanmak, Fransa’da kök salmak için kendi dilinden ve kültüründen vazgeçmeye hazır genç adamın hikâyesi üzerinden ilerleyen Berlinale Altın Ayı ödüllü bir önceki yapıtı ‘Eş Anlamlılar / Synonymes’ … Devamı… »
Sinematek / Sinema Evi’nde Bu Hafta Size Neler Bekliyor?
Sinematek / Sinema Evi yeni binasında ve yeni salonunda seyircisi ile buluşuyor. Dışavurumcu Alman Sineması’ndan Metin Erksan Toplu Gösterimi’ne, belgesellerden kısa filmlere önemli yapıtların yer aldığı programda bu hafta izleyici karşısına çıkacak filmler ve özel etkinlikler şöyle: Onat Kutlar Sinema Salonu’nda; 13 Kasım Cumartesi günü saat 15:00’te Caligari’den Hitler’e adlı belgesel, saat 20:00’deyse sinema tarihinin köşe taşı filmlerinden Doktor Caligari’nin Muayenehanesi gösterilecek. 14 Kasım Pazar günü saat 15:00’te Metin Erksan’ın Altın Kozalı filmi Kuyu, saat 20:00’de ise yine Erksan’ın Yılanların Öcü adlı filmi izleyiciyle buluşacak.
Sinematek / Sinema Evi’nde Bu Hafta Size Neler Bekliyor? yazısına devam et
Ekrem Erkek’i Kaybettik
Sinema oyuncusu ve TV programcısı Ekrem Erkek, 12 Kasım 2021 Cuma günü hayatını kaybetti. Erkek 1946 yılında Gaziantep’te doğdu, sanat hayatına tiyatrolarda rol alarak başladı. Gaziantep Olay TV.deki haberlerinde “Maşallah” kelimesini çok kullanması sempati toplayınca Maşallah Ekrem adında program yapmaya başladı. Kumar, Kaldırım Kuşları, Yaşayan Günahlar, Olmaz Böyle Şey, Mutluluk Reçetesi, Yürek Yarası, Babama Maşallah, Sokakların Yasası, Sınır, Batak, O Benim Karımdı, Martılar Açken, Arzuhalci, Nehirde Kan, Qüfür gibi sinema filmlerinde oynadı. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Korkut Akın Yazıyor: Dün Gece Soho’da: Düşlerinin Götürdüğü Yer…
Her genç kızın rüyası, “Singer dikiş makinesi” olmuyor, ama her genç kız kendini ünlü, başarılı, mutlu hayal ediyor. Reklamdan yola çıkınca “genç kız” dedim, filmde de genç bir kız var, ama hayaller yaşlı genç, kadın erkek, köylü kentli hepimizin taşıyıcı gücü… Yönetmen Edgar Wright, görselliği dorukta, sürükleyici bir film çıkarmış. Geçenlerde, okul yıllarından kalma bir notum geçti elime, “somut olmayan duygular filme aktarılamaz”… Yüz … Devamı… »
Yan Etki: Giderek Daha da Yetkinleşecek
Sinema endüstriyel bir sanattır ve doğal olarak da cesur olanların soyunacağı bir alandır. Kendilerinde o cesareti gör(e)meyenler zaten girişmezler de. Buna da bağlı olarak (tabii ki her sanat dalı için geçerli) sinemacıları amasız, fakatsız, bahane bulmadan, mazeret ileri sürmeden desteklemek gerekir. Yönetmen Pekin Azer’i kutluyorum bu cesaretinden dolayı…
Bunları yazarken aklıma Don Kişot geldi. O da cesur, hiçbirimizin olamayacağı kadar hem de. Ancak sadece cesaret yetmiyor muhakkak ki. Çok yıllar önce, çekmek istediğim bir kısa film üzerine Zeki Ökten’e (çiçek koksun toprağı) öyküyü anlattım… “Niye?” diye sordu. “Bu sorunun yanıtını kimse istemeyecek, ama senin kendine vermen gerekir.” dedi. Haklıydı, o sorunun yanıtını kendisine veren bir yönetmen filminden kuşku duymaz.
Pekin Azer, basın gösteriminin çıkışında, kendisine yöneltilen “Olasılıksız” romanından etkilenip etkilenmediği sorusuna iki arada bir derede yanıt verdi. Sadece etkilenmekle kalmamış, o romanın öyküsünden yola çıkmış, öyle anlaşılıyor. Bir de hemen herkes araya giren kararmalardan rahatsız olduğunu ifade etti. Kamera arkasından gelen biri olarak, yönetmenin “dersine iyi çalışmamış” olabileceğini, çekim mekânlarını belirle(ye)mediğini ve ölçeklerini saptarken özensiz olduğunu ileri sürdüm. Ancak hemen eklemek gerekir ki, bu aşılamayacak bir sorun değil. Bir musibet bin nasihatten evladır.
Daha önce reklam filmleri çektiğini öğrendiğimiz yönetmen, oyuncu yönetiminde alabildiğine eksik. Oyunculara mizansen ver(e)mezseniz, senaryo bile okumaktan kaçınan oyuncunun, üstlendiği karakterin canlandırmasında yetersizlikler çıkacaktır.
Öykünün çıkış noktası iyi; özellikle Covid-19 pandemisiyle birlikte hepimiz virüsler, aşılar üzerine onlarca gerekçe duyduk, (yan) etkisini öğrendik. İsteriz ki, çok izleyiciye ulaşsın, seyircisi çok olsun.
Yan Etki (Bilimkurgu, Gerilim, Dram); Yönetmen: Pekin Azer; Senaryo: Pekin Azer, Buğra Dedeoğlu; Oyuncular: Hakan Eratik, Zeynep Şarlıgil, Uğur Karabulut ile Kamil Atlıman… 19 Kasım’dan başlayarak gösterimde…
(19 Kasım 2021)
Korkut Akın
05 – 11 Kasım 2021, Haftalık Gişe Verileri
05 – 11 Kasım 2021, Haftalık (Weekly) Gişe Verileri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
Haftalık Seans Bilgileri, 12 – 18 Kasım 2021
Gösterimdeki filmlerin 12 – 18 Kasım 2021 seansları için tıklayınız. (Listeler eksiksiz değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Spencer: Geçmiş ve Şimdi Aynı Şeydir
Bu hafta ilginç, iki film giriyor gösterime, ikisi de biyografik, ikisi de gerçek, ikisi de yol gösterici… Biri (Kral Richard) dünyanın en ünlü iki tenisçisi iki kız kardeşin, Venus ile Serena Williams’ın öyküsü. İkincisi de Spencer, Lady Diana’nın kraliyetteki son Noel’i.
Bir ilginçlik daha… Ben iki filme de birer alıntı cümle ile başlıyorum. Bu kez Andrey Tarkovski, “Mühürlenmiş Zaman”da, “İki tür sanatçı vardır: Kendi dünyalarını şekillendirenler ve gerçeği yeniden üretenler” diyor. İşte, Spencer de (aslında Kral Richard da aynı) gerçeği yeniden üretiyor.
Evlenmeseydi…
Lady Diana denseydi adına filmin, herkes bilecekti, ama o kadar çok Lady Diana izledik ki, o heyecanı doruğa çıkartamayacaktı izleyici. Gerçekten de belgeselden dramaya herkes için bitimsiz kaynak Diana ve her seferinde yeni bir şey öğreniyoruz. Spencer, Diana’nın evlenmeden önceki soyadı. Doğal olarak bir gönderme de var, evlilik karşıtı.
Spencer, hemen baştan söyleyeyim, bir yönetmen filmi. İnanılmaz etkileyici ve güçlü. Oscar adayı gözüyle gören arkadaşlarımız da var. Olabilir, neden olmasın.
Eşler arasında gerginlikler yaşanabilir, birbirlerini aldatabilir ve ayrılık çanları çalabilir. Eşler birbirleriyle anlaşamadıklarında boşanırlar, olur biter. Ama bu, öyle sıradan insanların birlikteliği değil ki, Büyük Britanya Kraliyet Ailesi söz konusu olan. Göz önünde oldukları kadar dillere düşmeleri de istenmeyen bir şey. Birbiriyle bağlantılı olarak, “Aman efendim, kessin sesini, otursun, keyfini sürsün.”, “Ben olsam asla itiraz bile etmem.” gibi çok sayıda dedikodu işleyebilir. Hep sorduğum soruyu burada Diana’ya da sormak isterim: İçiniz nasıl?
Kişi ve karakteri…
Diana’yı film boyunca izliyoruz, bize yalnızlığını, adanmışlığını, çözümsüzlüğünü, içinde boğulduğu depresyonu yaşatıyor neredeyse. Sadece oğullarıyla birlikteyken çok huzurlu ve duvarların dışında (siz onu sınırları aşarken diye alın) yalnızken mutlu. Çocuklarıyla kaçamak yapıp da Londra’da ayaküstü bir şeyler yedikleri zamanın rahatlığı apaçık ortada. Bir de sırdaşı olan kostümcüsüyle anlaşabiliyor sadece. Diğer yardımcıları veya çalışanlar anlasalar da o yakınlığı kuramıyorlar.
Yönetmen filmi dedik, çocukluktan kalmış ve ceket giydirilmiş korkuluk, inci gerdanlık, viraneye dönüşmüş köşk metaforlarıyla, gazetecilerin (paparazzi demek daha doğru) görüntü almasını önlemek amacıyla perdelerin açılmaması için dikilmesi, sadece Diana’nın kaygılı olmadığını, ailenin, Kraliçenin, Prensin de kurallar altında ezildiğini gösteriyor. Geleneksel söyleyişle, “Sarayda yaşayayım, on milyon borcum olsun.” demek yetmiyor.
Çözüm elinizde…
Filmden çıktığınızda kendinizi Diana’nın yerine koyacak, ama sonuca vardıramayacaksınız. Çocuklarının yerine koyacaksınız, ama çözüm olmayacak. Evli olmasına karşın sevgilisine pahalı mücevherler alan Prensin yerinde olmayı hiç istemeyeceksiniz; çünkü o daha yalnız. Hatta üzerine bir film bile yapılmadığı için hep göz ardı ediliyor, hâlâ.
Başlıktaki cümleyi Diana dillendiriyordu filmde ve ekliyordu “Gelecek yok”.
Spencer (Spencer) (Biyografi, Depresyon, Aşk); Yönetmen: Pablo Larrain; Senaryo: Steven Knight; Oyuncular: Kristen Stewart, Jack Farthing, Sally Hawkins, Timothy Spall… 19 Ekim’den başlayarak gösterimde…
(18 Kasım 2021)
Korkut Akın
7. Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Festivali’nin Programı Açıklandı
7. Alemlere Rahmet Kısa Film Festivali’nin basın toplantısı bugün gerçekleşti. Basın toplantısına Fidan Sanat Vakfı Başkanı Abdulbaki Başer, Festival Direktörü Cemil Nazlı, Festival Bölüm Direktörü Belkıs Bayrak, Danışma Kurulu Başkanı Atalay Taşdiken ve basın mensupları katıldı. Fidan Sanat Vakfı Başkanı Abdulbaki Başer festivalin temel amaçlarından birinin dünyanın her tarafında rastlanan kan ve gözyaşlarına dur demek olduğunu belirtti.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
7. Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Festivali’nin Programı Açıklandı yazısına devam et
Bahar Korçan’ı Kaybettik
Sinema filmlerinde ve TV dizilerinde kostüm tasarımcılığı da yapan, modacı Bahar Korçan, 11 Kasım 2021 Perşembe günü 57 yaşında hayatını kaybetti. Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının kostümlerini de tasarlayan Korçan’ın cenazesi, 12 Kasım Cuma günü Teşvikiye Camii’nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Beykoz Gazi Yunus Mezarlığı’nda toprağa verilecek merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.