Drop: Kabul Et veya Reddet Filminin Türkçe Alt Yazılı Yeni Fragmanı ve Afişi Paylaşıldı

İlk randevular yeterince sinir bozucu, peki isimsiz, görünmeyen internet ortamından birinin, sizi rahatsız edici seviyede bir cinayetle tehdit eden bildirimler gönderdiği bir ilk randevu nasıl olur? Kan dondurucu. Yönetmen Christopher Landon, Ölüm Günün Kutlu Olsun (Happy Death Day) filmlerinde mükemmelleştirdiği eğlenceli ve izleyiciyi sürekli tahmin yapmaya zorlayan gerilim tarzına geri dönüyor. Herkesin bir şüpheli ya da mağdur olduğu bu güncel cinayet gizeminde, herkes çevrede şüpheli ya da kurban… Drop: Kabul Et veya Reddet (Drop) filminde Emmy adayı olan Meghann Fahy, yıllar sonra ilk randevusuna çıkan dul anne Violet’ı canlandırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yeni fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali 2025

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali (KORK International Horror Film Festival) 25 – 26 Ekim 2025 tarihlerinde Mecidiyeköy Biletinial Torun Center Sinemaları’nda düzenlenecek. Son başvuru tarihi 01 Ağustos 2025 olarak açıklanan festivalin biletleri Eylül ayında http://www.biletinial.com ve http://www.korkfilmfest.com web sitelerinde satışa sunulacak.

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali 2025 yazısına devam et

İthaki Yayınları 03 Nisan Kitapları

İthaki Yayınları, 03 Nisan’da satışa sunacağı kitabını açıkladı. James Joyce’un on altı yılda ilmek ilmek işlediği, altmış beş farklı dilden sözcükleri melezleştirerek serpiştirdiği, az sayıda dile çevrilmesine cüret edilmiş Finnegan Uy’anması, Fuat Sevimay’ın olağanüstü çabasıyla yeniden dillendirildi. Modern edebiyatın en çetrefil, dilin, anlatımın sınırlarını yıkıp geçen, roman türünü bambaşka ihtimallerle tanıştıran yazarı James Joyce için Beckett, “Onun eserleri şeyle ilgili değil, o şeyin ta kendisidir,” der. Jorge Luis Borges, Flann O’Brien, David Foster Wallace ve başka sayısız yazarı da etkileyen Joyce, ardında sadece Dublin’i ve İrlanda’yı anlatarak ölümsüz edebiyat bıraktı.

İthaki Yayınları 03 Nisan Kitapları yazısına devam et

4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması

“Aile & Yapay Zekâ” teması ile bu yıl düzenlenecek 4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması (4th International Darıca Short Film Competition) başvuruları başladı. Sinema sektörüne genç yeteneklerin katılmasını sağlamak, kısa filmcilere destek olmak ve yaratıcı fikirlerin oluşmasına zemin hazırlamak amacı ile düzenlenen yarışmada, başvurular 25 Temmuz’da sona erecek. Darıca Kaymakamlığı’nca yapılacak 4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması başvuruları internet sitesi üzerinden yapılacak. Yarışmada teknolojinin aile ilişkileri üzerindeki etkisi sinema dili ile anlatılacak, aile değerleri ile geleceğin teknolojik dünyası arasındaki denge sorgulanacak.

4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması yazısına devam et

Vay Be Etkisi…

Florian Girardot, 16 yılı aşkın süredir yaratıcı sektörlerde çalışıyor ve özellikle uzun metrajlı filmlerde VFX sanatçısı olarak görev yapıyor. Filmografisinde Alita: Battle Angel, Godzilla, Dedektif Pikachu, Spider-Man: Far From Home ve Catch-22 gibi yapımlar yer alıyor. Ayrıca, Meet Your Legend platformunda animasyon, VFX ve video oyunları alanında danışmanlık ve mentorluk yaparak hem genç yeteneklere hem de profesyonellere eğitim veriyor.

Kendisiyle, Türkiye ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen Fabrikhas organizasyonu kapsamında düzenlenen “Ekran Endüstrilerinde Yapay Zekâ Gelişmeleri” etkinliğinde tanıştım. Bu etkinlik gerçekten son derece eğlenceli, düşündürücü, ufuk açıcı ve tazeleyici bir deneyimdi. Flo (ona sevgiyle böyle hitap ediyoruz), İstanbul’a geldiğinde Türkiye hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu ve hatta biraz gergindi. Bunun sebebi, onun tek referans noktasının 1978 yapımı “Midnight Express” filmi olmasıymış meğer. Burada yaşadığı şaşkınlık görülmeye değerdi. Latin alfabesi kullandığımızı bile bilmediğini itiraf ettiğinde, ona şakayla karışık “Ne ayıp!” diye takılmadan edemedik.

Gelelim asıl meseleye: Açıkçası yapay zekânın (AI) geleceği konusunda biraz tedirgin olanlardanım. Eğer her şey insan düşüncesine ihtiyaç duyulmadan AI’ye bırakılırsa, uzun vadede zihinsel tembelliğin bireysel ve toplumsal bir sorun haline gelebileceğine inanıyorum. Bu yüzden, AI’nin düşünme süreçlerinin tamamen yerine geçmek yerine, insanların düşünmesini teşvik edecek şekilde tasarlanması gerektiği fikrindeyim. “İşlerimizi elimizden alacak mı?” sorusu ise beni o kadar endişelendirmiyor. Evet, yapay zekâ bazı işleri devralacak, ancak aynı zamanda yeni istihdam alanları da yaratacak. Sonuçta, hayatın öznesi insandır.

İşte söyleşimiz:

Bir VFX (görsel efekler) sanatçısı olarak, yönetmenin vizyonunu hayata geçirmek için çalışıyorsun. Yönetmen ve VFX sanatçısı arasındaki ilişki bir film süresince nasıl gelişiyor? Bir VFX sanatçısı hikâyeyi şekillendirmede ne kadar yaratıcı özgürlüğe sahip?

Genellikle yönetmen vizyonunu VFX ekibine aktarır ve bu vizyonu ilk kez görsel olarak hayata geçiren ekip VFX ekibidir. Başlangıçta yönetmenin beklentilerini tam anlamıyla karşılamak zor olabilir ve birçok tekrar ve revizyon gerekebilir. Ancak süreç ilerledikçe, sanatçılar yönetmenin yönlendirmesine daha fazla güven duyar ve işler daha verimli hale gelir. Zamanla, sanatçılar da kendilerini daha özgür hisseder, küçük sanatsal dokunuşlar ekleyerek yönetmenin niyetine sadık kalmaya devam ederler.

VFX genellikle seyircinin fark etmemesi gereken bir sanat formu olarak tanımlanır. Bazen bir efekt, tam da fark edilmediği için “muhteşem” kabul edilir. Bir VFX sanatçısı olarak, çalışmalarının ne kadarının görünmez kalmasını istersin?

Bu, filmin türüne bağlı. Bir efektin “görünmez” olması, entegrasyonunun kusursuz olduğu ve sonucun inanılır göründüğü anlamına gelir. Ancak nihai hedefimiz her zaman seyirciden gelen “vay be” etkisidir. Bu biraz sihirbazlığa benziyor: Bir sihirbaz şapkadan tavşan çıkardığında veya dev bir testereyle asistanını ikiye böldüğünde, hile gayet görünürdür, ancak icrası kusursuzdur. VFX’in amacı da kusursuz bir illüzyon yaratmaktı, imkansızı gerçek gibi hissettirmektir.

VFX işinin ne kadarı teknik ustalık ne kadarı sanatsal sezgidir? Bir efekti yaratırken teknoloji sanatı mı yönlendiriyor, yoksa sanat mı teknolojinin sınırlarını zorluyor?

Teknoloji sadece istenen etkiyi gerçekleştirmek için kullanılan bir araçtır. Teknoloji, yaratıcı yönetmenlerin vizyonlarını hayata geçirmelerine yardımcı olur. Günümüzde, bilgisayar grafikleriyle neredeyse her şeyin mümkün olduğunu biliyoruz. Ancak 90’lı yılların sonlarından 2010’lara kadar, her yeni büyük yapım teknolojiyi bir adım ileri taşıma fırsatı sunuyordu. Örneğin, Pixar filmleri her seferinde yeni render teknikleri tanıttı. Frozen’daki kar simülasyonu veya Moana’daki kum ve su efektleri gibi. Günümüzde ise artık foto gerçekçiliğin ötesine geçerek, görsel olarak benzersiz işler yaratma eğilimi ön plana çıkıyor.

Peki, sınırsız yaratıcı güç bir sanatçıyı daha hayal gücü geniş biri mi yapar, yoksa yönsüz biri mi?

Kesinlikle daha hayal gücü geniş biri yapar! Sanat, kısıtlamalar içinde gelişir. Teknik sınırlamalarımız artık fazla olmasa da, her şey hâlâ zaman alıyor. Yani teknik engellerle karşılaşmasak da, zaman ve bütçe kısıtlamaları var. Bu kısıtlamalar, nihai sonucu verimli bir şekilde elde etmek için yaratıcı çözümler bulmamızı sağlıyor.

Bu noktada tamamen katılıyorum sana Flo. Kısıtlamalar yaratıcılığı körükler. Belki de dijital sanatın ruhu teknolojiden değil, bu kısıtlamalar içinde çözüm arayan zihinlerden geliyor. Sonsuz olasılıklar, ilham vermek yerine hayal gücünü köreltebilir. Bir sanatçıyı sanatçı yapan şey, yapabilecekleri değil, yapmamayı seçtikleridir. Yapay zekâ artık tasarım fikirleri üretebiliyor. AI’nin yaratıcı süreçlere dahil olması, çalışma şeklini nasıl değiştirdi veya etkiledi?

Şu anda, AI çalışma şeklimizi radikal bir şekilde değiştirmedi, en azından bu aşamada. Şu an için AI, belirli süreçleri hızlandıran bir araç olarak hizmet ediyor. Görüntü üretimi, yeni konseptler ve ilham verici fikirler sağlayabiliyor. Ancak iki büyük sorun var: Fikri mülkiyet ve nihai görüntü üzerindeki kontrol. Şu anda, AI tarafından üretilen bir görüntü tam olarak istenilen sonucu vermiyorsa, onu tam anlamıyla uyarlamak zor olabiliyor. Bu yüzden, AI şimdilik daha çok Ar-Ge aşamasında, ancak bu durumun yakında değişeceğine hiç şüphe yok.

Peki yapay zekâ sinematik hikâye anlatımını nasıl değiştirecek? Önümüzdeki 25 – 30 yıl içinde neler değişebilir? Hangi yeni olasılıklar ortaya çıkabilir?

Açıkçası, bu soruya gerçekten cevap vermek isteyip istemediğimden emin değilim… ama, yapay zekâ birçok şeyi değiştirecek. Muhtemelen büyük bütçeli yapımlar için değil çünkü burada para sınırlayıcı bir faktör değil. Ancak küçük projeler, reklam filmleri, müzik videoları ve bağımsız filmler üzerinde etkisi büyük olacak. Küçük stüdyoların, belirli bir görsel kalite seviyesini koruyarak daha hızlı çalışmak ve müşteri taleplerini karşılamak için AI’yi benimseyeceğine inanıyorum.

Hikâye anlatımı açısından AI zaten hatta bazen çok ince yollarla etkisini göstermeye başladı. Örneğin, bu röportajda verdiğim cevapların yazım hatalarını kontrol etmek için yapay zekâyı kullandım ve teorik olarak tüm cevapları AI’ye yazdırabilirdim! Ancak bunun ötesinde, yapay zekânın hikâye anlatımı üzerindeki tam etkisini öngörmek zor. Yine de kesin olan bir şey var: AI, senaryo yazımı desteği, görsel konseptler veya gelecekte tamamen AI tarafından üretilmiş sahneler gibi birçok alanda film yapımcıları için değerli bir araç haline gelecek.

Belki de AI, tamamen bağımsız bir yaratıcıdan ziyade bir “hayal ortağı” olarak kalmalı. Ancak ya bir gün AI sezgisel sanatsal kararlar alabilirse? Eğer AI ustaya dönüşürse, sanatçıya ne kalır? Yapay zekânın bağımsız sinemayı devrim niteliğinde dönüştürecek olması heyecan verici… ama aynı zamanda içinde sessiz bir yalnızlık hissi barındırıyor. Herkes kendi filmini tek başına yapabilir hale mi gelecek? Yoksa sinema, onu bu kadar derinlemesine insani yapan kolektif ruhunu kaybetme riskiyle mi karşı karşıya kalacak?

Bu yalnızlık meselesine inanmıyorum. Tek başına işler yapan solo sanatçılar olacaktır, ancak yaratım, özellikle de filmler, işbirliğine dayalı bir deneyim olarak kalır. Ben de yapay zekâ ile çalıştığımdan, bu, işbirlikçi çalışmalarımda bana çok yardımcı oldu; hatta grup olarak çalışırken, fikirlerimizi sorgulamak ve kendimizi yeni fikirlerle zorlamak için yapay zekâyı kullanıyoruz. İnsanlar, insanlara ihtiyaç duyar ve büyük gişe rekorları kıran filmlerin her birinde, her zaman insanlık kazanır.

(Bu yazı ilk olarak 01 Nisan 2025 tarihinde cinedergi.com’da yayınlanmıştır.)

(02 Nisan 2025)

Semra Güzel Korver

Türkiye ve Fransa Arasında Önemli İş Birliği: Sinemada Türk ve Fransız Ortak Yapımlarına İmza Atılacak

Fransa’nın Lille şehrinde 25 – 27 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen Series Mania Forum 2025’te, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün destekleri ve TESİYAP (Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Birliği) iş birliği ile açılan Türkiye standını, Fransa’nın Ulusal Film Merkezi’nin (CNC) Uluslararası Direktörü Jeremie Kessler ve ekibi ziyaret etti. Yapılan görüşmede, iki ülke arasında yapılacak ortak yapımlar konusunda önemli adımlar atıldı. Türk ve Fransız sinemacıları bir araya getirerek daha fazla ortak yapıma imza atılması kararı alınan görüşmenin ardından, çok yakında CNC ile ortak bir etkinlik düzenleneceği müjdesi verildi.

Türkiye ve Fransa Arasında Önemli İş Birliği: Sinemada Türk ve Fransız Ortak Yapımlarına İmza Atılacak yazısına devam et

JustWatch, Oscar Ödülleri Sonrası Türkiye’de En Çok İzlenen Filmleri Açıkladı

Dünyanın en büyük yayın rehberi olan JustWatch, Oscar sonuçlarının Türkiye’deki izleme trendlerini nasıl etkilediğini gösteren güncel verileri paylaştı. Ödül töreninin ardından, Türk izleyiciler en çok konuşulan filmleri yakalamak için dijital platformlara yöneldi ve izlenme sıralamalarında önemli değişikliklere yol açtı. İzlenme sıralamasında Anora, En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil olmak üzere 5 Oscar  ödülü kazanarak izleyicilerin büyük ilgisini çekti. Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki (Dune: Part Two) ve Cevher (The Substance) ise gücünü koruyor. Cevher (The Substance) ise eleştirmenler ve izleyicilerden büyük ilgi görerek listelerin en üst sıralarda kaldı.

JustWatch, Oscar Ödülleri Sonrası Türkiye’de En Çok İzlenen Filmleri Açıkladı yazısına devam et

Ayı Paddington Sinemalara Döndü

Ayı Paddington, üçüncü filmiyle beyazperdeye geldi. İngiltere ve Peru’nun Amazon ormanlarında çekilen film, Ayı Paddington’ın dünyasını daha önce hiç olmadığı kadar genişletiyor. Bu kez yönünü doğduğu topraklara çeviren Ayı Paddington, Brown ailesiyle Londra’daki huzurlu yaşamını kısa bir süreliğine geride bırakıyor ve Peru’nun ormanlarına doğru unutulmaz bir serüvene atılıyor.

Bataklık (Yönetmen: Taneli Mustonen)

Taneli Mustonen ile Brad Watson’un yönettiği ve Athena Strates, Madalena Aragao, Elisha Applebaum ile Mohammed Mansaray’ın oynadığı Bataklık (The Bayou), 04 Nisan 2025’de A90 Pictures dağıtımıyla BG Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Bataklık’ta (The Bayou), Kyle ölen ablasının küllerini taşıdığı yolculukta talihsiz bir kazanın kurbanı olur. Uçağı Louisiana’nın ünlü Bayou bataklığında haritalanmamış ıssız bir noktaya düşer. Yolcular, bu kazanın başlarına gelebilecek en kötü şey olduğunu düşünürken, Amerikan timsahlarının atası olan, son derece gelişmiş ve doğal yaşam alanlarına mükemmel uyum sağlayan bir sürü peşlerine düşer.

Unutursam Fısılda

Michael Cristofer’ın yönettiği ‘Muhteşem Lillian Hall / The Magnificient Lillian Hall’, görkemli bir sanat hayatı sürmüş bir büyük oyuncunun sahneye dönüş hazırlıkları ile açılıyor. Oyun repliklerini günlük yaşamına taşıyan ünlü aktrisin tiyatro perdesine kazınmış muhteşem kariyerinin muhtemel vedası Çehov’un ölümsüz oyunu ‘Vişne Bahçesi’ ile olacaktır. Lakin işitsel ve görsel halüsinasyonlar, eldeki titremeler ve hafıza kayıpları ile ortaya çıkan demans başlangıcı teşhisi efsanevi Broadway yıldızının önünde engel teşkil eder. Yarım asrı bulan kariyerinde haftalık 8 temsille 206 oyunda alkış toplamış olan Lillian yaşam ile sanatının iç içe geçtiği hayatının son hamlesinde başarılı olacak mıdır?

Oyun yazarlığından gelen Cristofer’ın sevgi ve özenle yaklaştığı Lillian’ın hayatı gerçek bir yaşam öyküsüne dayanmıyor, ancak özgün senaryonu kaleme alan Elisabeth Seldes Annocone’un 50’li 60’lı yılların Tony ödüllü sahne ve film oyuncusu teyzesi Marian Seldes’ın yaşamından izler taşıyor. Televizyon için çekilmiş bu mütevazi HBO yapımı, bir süredir ara verdiği tiyatro sahnesine geçtiğimiz yıl Broadway prömiyerinde büyük övgü toplayan, 2026’da Londra West End’de sahnelenecek olan Paula Vogel’in ‘Mother Play’ oyunu ile dönen muhteşem Jessica Lange’in sinemaseverlere güzel bir armağanı olmuş.

75 yaşındaki ünlü oyuncu kurgusal Lillian Hall karakteri ile kariyerinin son deminde yeniden alkışlarla buluşmak isteyen bir sahne devinin mücadelesinde harikalar yaratıyor. Lillian’ın veda temsili için ‘Vişne Bahçesi’nin seçimi de çok anlamlı. Rus aristokrat Lyubov Andreyevna Raneskaya’nın, finalinde evine, gençliğine, mutlululuğuna ve hayatına veda ettiği ölümsüz Çehov metnine benzer bir biçimde Lillian’ın gerçek evi olan tiyatroya vedasına tanıklık ediyoruz. Lillian’ın provalar sırasında unuttuğu repliklere de bir çare bulunuyor. Ölmüş tiyatro yönetmeni kocasının ona emanet ettiği, birlikte yaşadığı sadık asistanı Edith (Kathy Bates), tıpkı Çağan Irmak’ın 2014 yapımı filmi ‘Unutursam Fısılda’da olduğu gibi kulak mikrofonu aracılığı ile ona repliklerini hatırlatacaktır.

Çocukluğundan beri tek istediğinin fark edilmek, görülmek olduğunu ifade eden Lillian, hayatı boyunca sahneye adım attığında gerçekleşen bu mucize ile yaşadığını, bu uğurda asla iyi bir anne olamadığını itiraf etmekten çekinmiyor. ‘Sanat hayatı aşar mı?’ sorusunu onunla birlikte soruyor, sevgili kocası Carson’ın (Michael Rose) ‘bir anlık sonsuzluk’ olarak ifade ettiği, ‘sahnede her gece o bilinmeyene doğru sıçrayışın’ hazzıyla yanıp tutuşuşunun şifresini çözmeye çalışıyoruz. ‘Muhteşem Lillian Hall’ izleyicisine bu soruyu sorarken, hafızası giderek yok olan bir sanatçının dramını aşırı duygusal bir anlatıya dönüştürmekten özenle kaçınmış. Lillian’ın balkon komşusu eski aktör ile dertleşmesi ve inceden flört ettiği bölümler hem yaş almış ama karizmasını kaybetmemiş Pierce Brosnan ile hasret gidermemize, hem de hayatın kaçınılmaz acı gerçeğine umut dolu bakışlarla kadeh kaldırmamıza vesile oluyor.

(31 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

İstanbul Film Festivali 44 Yaşında

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen, ülkemizin en kapsamlı uluslararası sinema etkinliği ‘İstanbul Film Festivali’ bu yıl 44. yaşını kutluyor. Aradan geçen yıllar boyunca yepyeni ve dinamik sinemacı kuşaklara okul olmuş baharın müjdecisi festivalimiz, bir kez daha Türkiye ve dünya sinemasının en nitelikli örneklerinin yer aldığı zengin programıyla 11 – 22 Nisan tarihleri arasında kentin iki yakasında farklı mekânlar ve 7 salonda sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Festivalde gösterimlerin yanı sıra, her sene olduğu gibi, konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleştirilecek söyleşiler ve özel etkinlikler yer alıyor.

43 yılın ardından bu sene festivalde yeni bir dönem başlıyor. Önceki yılların Ulusal ve Uluslararası yarışmaları yeni düzenleme doğrultusunda yerli ve yabancı filmlerin uluslararası jüri tarafından birlikte değerlendirileceği tek bir ‘Altın Lale Yarışması’ şemsiyesi altına alınıyor. 5’i yerli 15 filmden oluşan seçki, 6 dalda Oscar adayı 1998 yapımı ‘Elizabeth’ ile bilinen Hint asıllı yönetmen Shekhar Kapur başkanlığında değerlendirilecek. Uzun metraj ana yarışma jürisinin diğer üyeleri Rumen yapımcı Ada Solomon, Nuri Bilge filmlerinin senaryolarında imzası bulunan Ebru Ceylan, oyuncu Saadet Işıl Aksoy ve Toronto Uluslararası Film Festivali başkanı Cameron Bailey’den oluşuyor.

139 uzun metrajlı, 15 kısa filmden oluşan festivalin bu yılki kapsamlı seçkisi geçtiğimiz Şubat ayı içinde yapılan Berlin Film Festivali’nde özel bir galada dünya prömiyeri gerçekleşen Ido Flux imzalı ‘Köln 75’ ile açılıyor. Film, efsanevi caz piyanisti ve besteci Keith Jarrett’in 1975 tarihli Köln konserinin heyecan dolu gerçekleşme hikâyesini anlatıyor. Festival, daha önce saygın festivallerde yer almış, geniş kitlelere seslenen yapımların Türkiye prömiyerlerinin yapıldığı ‘Galalar’ bölümünden ‘Genç Ustalar’ın filmlerine, sinemanın isyankâr ruhlarını buluşturan ‘Mayınlı Bölge’den dünyanın dört bir yanından çoğu ödüllü yapıtlardan oluşan ‘Devrialem’e 13 farklı bölümden oluşan göz kamaştırıcı bir toplam sunuyor.

Sinema dünyasının ustaları elinden çıkma gözde ‘Cinemania’ kuşağında ise 30. yılını kutlayan Quentin Tarantino klasiği ‘Ucuz Roman / Pulp Fiction’, Altın Palmiyeli Wim Wenders başyapıtı ‘Paris, Texas’, yakınlarda yitirdiğimiz David Lynch’in sık gösterilmeyen 1990 yapımı filmi -yine Cannes’dan altın Palmiyeli- ‘Vahşi Duygular / Wild at Heart’ ve daha eski klasik hazinelerden ünlü Jacques Demy müzikali ‘Cherbourg Şemsiyeleri’ / Les Parapluies de Cherbourg’, büyük auteur yönetmenlerden Robert Bresson imzalı Dostoyevski’nin ‘Beyaz Geceler’ öyküsünün şiirsel ve minimalist uyarlaması ‘Düş Avcısı / Quatre Nuits d’Un Rêveur’ sinefilleri heyecanlandıracak yapımlar olarak öne çıkıyor. Festival bu yılın retrospektif bölümünde Norveçli auteur yönetmen Dag Johan Haugerud’un aralarında taze Berlinale Altın Ayı kazananı ‘Hayaller / Drømmer’in de bulunduğu 6 filmi ile 2019 yılında aramızdan ayrılan alanının en yetkin isimlerinden kurgucu Ayhan Ergürsel’in, aralarında Nuri Bilge Ceylan imzalı ‘Üç Maymun’un da yer aldığı, emeğinin geçtiği 7 yapımdan oluşan seçki merakla bekleniyor.

44. İstanbul Film Festivali’nin ‘Belgesel Kuşağı’ bu yıl siyaset, müzik, fotoğrafçılık, aile bağları, mimari, radyoculuk, insan hakları gibi farklı güncel konuları işleyen, toplumsal değişimleri ele alıp gerçeği belgelerken alışılmadık ve çarpıcı tarzlar izleyen 21 filme ev sahipliği yapıyor. Festival ülkemiz sinemasının önemli yapıtlarını restore ettirerek gün ışığına çıkarmaya ve bu klasiklerin yeni kopyalarını sinemamıza kazandırmaya devam ediyor. Auteur yönetmenlerimizden Ömer Kavur’un 1985 yapımı Altın Lale Ulusal Yarışma ödüllü klasiği ‘Amansız Yol’ bu yıl Zurich Sigorta işbirliği ile yenilenmiş kopyasından sunulurken, filmin başrol oyuncularından Zuhal Olcay’a ‘Sinema Onur Ödülü’ sunuluyor.

Diğer önerilerimiz ve geleneksel kaçırılmaması gerekenler listemizi başka bir yazıya saklayarak, festival biletlerinin passo.com.tr/tr, Passo mobil uygulaması, Passo perakende satış noktalarında genel satışa sunulacağını, festival başlamadan önce biletlerini alan izleyicilerin indirimli uygulamadan yararlanabileceğini hatırlatmış olalım.

(30 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Sonradan Gurme Filmi Oyuncuları Gaziantep’e Doyamadı

Sonradan Gurme filminin çekimleri devam ederken Gaziantep’te olan oyuncular setin keyifli ortamına ve Gaziantep’in lezzetli yemeklerine doyamadıklarını söylediler. Hamdi Alkan’ın yönettiği ve senaryosunu Şeyda Delibaş ve Orhan Uslu’nun kaleme aldığı projenin yürütücü yapımcılığını Atıf Erdoğan yaparken, görüntü yönetmenliğini ise Barış Yücel üstleniyor. Filmin başrollerini Timur Acar, İlker Aksum, Aslıhan Güner, Zeynep Alkan ve Orhan Uslu paylaşıyor.

Filiz Akın’ı Kaybettik

Sinemamızın sevilen yıldızı Filiz Akın, 21 Mart 2025 Cuma günü hayatını kaybetti. 1943 yılında Ankara’da doğan  Akın’ın hatırlanan filmleri arasında Şaka ile Karışık, Akasyalar Açarken, Gurbet Kuşları, İstanbul Sokaklarında, Gül ve Şeker, Ömrümün Tek Gecesi, Dağlar Kızı Reyhan, Yumurcak, Beyaz Güller, Ankara Ekspresi, Aşktan da Üstün, Fadime, Umutsuzlar, Küçük Sevgilim, Ömrümce Unutamadım, Emine, Seni Sevmek Kaderim, Utanç, Tatlı Dillim, Memleketim, Zambaklar Açarken, Almanyalı Yarim gibi filmler var. Akın’ın cenazesi, 22 Mart 2025 Cumartesi günü Bebek Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Merhumeye Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

İthaki Yayınları 24 Mart Kitapları

İthaki Yayınları, 24 Mart’ta satışa sunacağı kitabını açıkladı. Simon Stålenhag’ın Sanal Ülke adlı bilim kurgu çizgi romanı 24 Mart’ta satışa sunulacak. Döngü’den Hikâyeler’in yazarı ve çizeri Simon Stålenhag, bu kez yüzünü Amerikan kırsalına dönüp oradaki yaşama farklı bir bakış açısı getiriyor. 1997’nin sonlarında evinden kaçan genç bir kız ile sarı oyuncak robotu ABD’nin batısına doğru tuhaf bir yolculuğa çıkar. Arabaları ilerledikçe dış dünya kendini göstermeye başlar, sanki ufkun öte tarafında medeniyet çökmeye başlamıştır.

İthaki Yayınları 24 Mart Kitapları yazısına devam et

Vizyon Tarihi Değişti, Bağlantı Hatası Sonbaharda Sinemalarda

Böcek Films ve Atölye Production ortak yapımcılığında çekilen, yılın en çok beklenen yerli filmlerinden biri olan Bağlantı Hatası’nın vizyon tarihi değişti. 28 Mart’ta izleyiciyle buluşması planlanan, Gökçen Usta’nın yönetmenliğini üstlendiği film, geniş kitlelere ulaşmak ve izleyicilere en iyisini sunmak amacıyla 31 Ekim 2025 Cuma günü, Türkiye ve Avrupa’da aynı anda vizyona girecek. Akran zorbalığı, aile içi dinamikler ve modern toplumun sorunları gibi evrensel temaları işleyen film, özel bir lisede gençler arasında yaşananları temel alsa da zorbalığın yalnızca okulda değil, ailede başladığını ve bireyin hayatını nasıl şekillendirdiğini etkileyici bir dille anlatıyor.