Uğur Yücel, Mehmet Özgür ve Hülya Avşar’lı Aşkın Dünkü Çocukları Sinema Filminin Fragmanı Yayınlandı

31 Ocak’ta vizyona girecek olan ve fragmanı yayınlanan Aşkın Dünkü Çocukları arkadaşlığın gücünü aşkla buluşturarak beyazperdeye taşıyor. Film, çocukluk aşkı Isabel ile yıllar önce ayrı düşen, zamanla inatçı, aksi ve yalnız bir adama dönüşen Arif’in hayatına giren Gürcü çocuk Nodiko’nun etkisiyle gelişen pozitif değişimine odaklanıyor. Yaşını almış koca insanların çocukluklarına dönmek için bir araya gelip kurduğu ‘Ünye’nin Dünkü Çocukları’ ekibinin sıcak ve gülümseten hikâyesi etrafında şekillenen, Ünye’den San Francisco’ya uzanan bir aşkı anlatan Aşkın Dünkü Çocukları, seyircilere özlenen duyguları ve çocukluklarını hatırlatacak.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Selçuk Baran’ın Daha Önce Hiç Yayımlanmamış Eseri: Günlükler Can Yayınları’nda

Can Yayınları, 1999 yılında kaybettiğimiz usta kalem Selçuk Baran’ın 1948 ile 1989 yılları arasında tuttuğu 12 defterden oluşan Günlükler’i yayımlayarak, ilk kez okurla buluşturuyor. Bu defterler, yazarın entelektüel bilincinin nasıl şekillendiğini gösterirken Türkiye’nin geçirdiği değişimleri de gösteriyor: “İkinci defterimi ve hayatımın bir safhasını kapattığım günden beri bende bir hayli değişiklikler oldu. Onları da yazmalıyım. Bazen geçmiş günlere dönmeyi arzu ettiğim ve bilhassa yaşlanıp artık yeni yeni heyecanlar duyma kabiliyetini ve imkânını kaybettiğim zaman hatıralarla avunmak maksadıyla okumak için yazmalıyım. Sonra çocuklarım ve torunlarım okusun diye yazmalıyım.”

BKM 30. Yılını Çok Özel Bir Kitapla Kutluyor: Yönetmen Yılmaz Erdoğan: Sinema Benim Çocukluk Arkadaşım

2025’te 30. yılını dolduracak olan BKM, 30. yılı için eşsiz ve tekrarı olmayan bir yayına imza atıyor: Yönetmen Yılmaz Erdoğan: Sinema Benim Çocukluk Arkadaşım. BKM, bu yeni yayını ile Yılmaz Erdoğan’a ve sinemasına saygı duruşunda bulunuyor. Proje, şair, yazar, senarist, oyuncu ve yönetmen Yılmaz Erdoğan’ın, toplumsal hafızada yerini alan 8 özel filmin etrafında şekilleniyor. Erdoğan’ın yönetmen kimliğinin ele alındığı kitap, sinema eleştirmeni Mehmet Açar ve sinema yazarı Senem Erdine tarafından hazırlandı. Kitabın tüm tasarımı Türkiye’nin en tanınmış, değerli grafik sanatçısı Bülent Erkmen tarafından yapıldı.

Kumpas Filminin Çekimleri Tamamlandı

Sinemaseverlerin merakla beklediği Kumpas filminin çekimleri tamamlandı. Bağımsız sinemanın cesur ve yenilikçi sesi Kerem Topuz’un yönetmenliğini üstlendiği bu etkileyici yapım, sıra dışı anlatımı ve derinlikli karakterleriyle yılın en dikkat çeken projelerinden biri olmaya aday. Kumpas, insan doğasının karmaşıklığını, güç ve manipülasyon temalarını ustalıkla işleyen sürükleyici bir hikâye sunuyor. Filmin yaratıcı ekibi, görsel anlatıma yaptığı sanatsal dokunuşlarla izleyicileri kendine hayran bırakmaya hazırlanıyor. Başrollerdeki oyuncu kadrosu ve uluslararası standartlardaki prodüksiyon kalitesiyle dikkat çeken film yerel ve uluslararası festivallerde dikkat çekmeyi hedefliyor.

Yüzyıllık Yalnızlık Ciltli Özel Baskısıyla Raflarda

Latin Amerika edebiyatının en büyük başyapıtlarından Yüzyıllık Yalnızlık, ciltli özel baskısıyla Can Yayınları etiketiyle raflarda. Gabriel Garcia Marquez’in hikâye anlatımına yeni bir bilinç getirdiği eseri yayımlanmasının üzerinden elli yedi yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen dünya edebiyatının en sevilen eserlerinden biri olmaya devam ediyor. Kurgu sanatının başyapıtı şimdi özel baskısıyla okurlarını yeniden selamlıyor. Büyülü gerçekçilik akımının en parlak örneklerinden olan romanda, Buendía ailesinin yedi nesil boyunca yaşadığı olayları destansı bir dille kaleme alan Gabriel Garcia Marquez, aşk, savaş, aile bağları ve insanın varoluş mücadelesi gibi tüm evrensel temaları işliyor.

Sadi Bey’in Beyazperde Yazıları

Zaman zaman gazetelerde özlü sözlerden müteşekkil Duvar Yazıları okuruz. Sadi Bey, “Duvar Yazıları oluyor da Beyazperde Yazıları neden olmasın?” diye düşündü, filmlerin seyri sırasında not almaya başladı ve böylece Beyazperde Yazıları diye bir kavram icat etmiş oldu. Notlarına arada sırada yenilerini ekliyor. Son ekledikleri:
Güzellik savaş gibidir, kapıları açar. (Su Perisi – Parthenope, Yön: Paolo Sorrentino)
Hiç bir şeyin seni korkutmasına izin verme. (Geride Kalanlar-The Holdovers, Yön: Alexander Payne.)
Çünkü kolaylık aynı zamanda bir hastalıktır. (Gençlik-Youth, Yön: Paolo Sorrentino.)

Tura Çıkmak İçin İdeal Ekip Geliyor

BKM’den yeni yılın ilk gününde sinemalara Tur Rehberi geliyor. Cem Gelinoğlu imzalı Tur Rehberi yolculuğa çıkmak için ideal ekibi sinemalara getiriyor. 01 Ocak’ta vizyona girecek filmde Cem Gelinoğlu ile birlikte Eda Akalın, Engin Türkoğlu ve çocuk oyuncu Melisa Duru Ünal’ın kahkaha dolu performansları sinema seyircisi ile buluşacak. Yönetmenliğini Hakan Algül’ün üstlendiği Tur Rehberi seyircileri yeni yılın ilk yolculuğuna çıkarıyor.

Geriye Kalan Yalnızca Bir İroni

Gençlik ve güzellik üzerine doyumsuz filmleriyle tanıyıp sevdiğimiz Paolo Sorrentino’nun 77. Cannes Film Festivali ana seçkisinde yer almış son opusu ‘Su Perisi / Parthenope’ ile bu yılı sonlandırıp yeni bir seneye merhaba diyoruz. Bir önceki filmi ‘Tanrının Eli / E Stata la Mano di Dio’ ile doğup büyüdüğü topraklara görkemli bir dönüş yapmış olan İtalyan sinemacı, açılış sahnesinden başlayarak bir kez daha Napoli kentine saygı duruşunda bulunuyor.

50’li yılların başında suyun içinde dünyaya gelen kız çocuğuna, kentin Yunan mitolojisindeki sirenlerden esinli eski ismi olan Parthenope adı veriliyor. 1968’de 18 yaşın tüm tazeliği ve çekiciliğine sahip genç kız (Celesta Dalla Porta) çevresindeki tüm erkeklerin başını döndüren bir afettir. Kendi erkek kardeşi dahil herkesin sahip olmak istediği bu muhteşem güzellik Prosper Mérimée’nin Carmen’i misali kimsenin olmayacak, etrafında yarattığı yıkıma aldırmaksızın kendini bir entelektüel olarak yeniden yaratma uğraşına girecektir.

‘Su Perisi’ kelimelere kolay sığmayan, beyazperdedeki görselliği ile izleyiciyi büyüleyen bir deneme. 53 yaşındaki Sorrentino, bizim kuşakların yeni yetmelik yıllarını sürdüğü 70’li yıllardan günümüze Parthenope’nin serüvenini kadim kentin görüp geçirdikleri üzerinden öykülemeye soyunmuş. 2021 yapımı otobiyografik ‘Tanrının Eli’ ile çocukluk ve ilk gençlik yıllarını perdeye taşıyarak kendi ‘Amarcord’unu çekmiş olan sinemacının filmi bu defa bir kadın ana karakter aracılığıyla en önemli mirasçısı olduğu Felliniyen sinemanın mucizeleri üzerinden ilerliyor.

‘Hiçbir şey bilmediğini ama herşeyi sevdiğini’ söyleyen Parthenope antropoloji eğitimi almaya başlar. Hayranı olduğu İngiliz yazar John Cheever’dan (muhteşem Gary Oldman) ölümsüz hayat dersleri alır. ‘Aşk bir gizem, seks ise cenaze törenidir’; ‘güzellik savaş gibidir, her kapıyı açar’ benzeri özdeyişler ile ‘erkeklere ilgi duymasaydım senin peşinden ayrılmazdım’ diyen eşcinsel yazar onun taze gençliğinin bir dakikasını bile çalmaktan çekinir.

Parthenope büyük bir trajedinin tetiklediği çalkantılı ama harika serüveni boyunca farklı kişilerle karşılaşır. Herkeslerden sakladığı deforme evladına kol kanat germiş antropoloji profesörü (eşsiz Silvio Orlando) onun yaşam rehberi olur. Mafyozo Roberto (Marlon Joubert) eşliğinde arka sokakların sefaleti ve Napoli’nin kralını mavi fenerler ile karşılayan, melankolik ve kederli bakışlarıyla kirli ama capcanlı kentin yoksul halkıyla tanışır. Karanlık izbelerin

yoksulluğundan kendini kurtarmış aktrisin (Luisa Ranieri) yıllar sonra Napoli halkına kibir ve sövgü yüklü söylemine, iki mafya ailesinin genç varislerinin davetliler önünde çiftleştikleri tuhaf törene tanıklık eder. Genç kadın, ‘özgürlüğün kapıdan içeri giremediği’ Katolikliğin yasaklı dünyasında San Gennaro mucizesi ile göz boyayan rahip ile birlikte olurken, dinsel ile dünyevi olanın sınırları aşılır.

‘Napoliler hayatı her gün yeni baştan keşfediyor, hayatın onların şaşırtması gerektiğine inanıyorlar. İşte ben de bunu aynen böyle anlatmak istedim’ diyor Sorrentino. Mucizelerin gerçekleştiği toprakları ‘kendi duygularına dair bir kent’ olarak tanımlıyor.

Yönetmen orta yaşlarının başlarında çektiği ‘Muhteşem Güzellik / La Grande Bellezza’ (2013) ve ‘Gençlik / Youth’un (2015) ardından yaşlılık senfonilerine bir yenisini eklerken, Parthenope’nin 70’li yaşlarına hayat veren bir dönemin çekici güzellerinden Stefania Sandrelli’nin yılların yıprattığı yüzüyle, gençliğin, güzelliğin geçiciliğini bir kez daha hatırlatır. Ancak ömür su misali akar, insanlar geçip giderken kimselere yar olmayan kadim şehir tıpkı bizim İstanbul’umuz gibi gizemini ve eşsiz güzelliğini korumayı sürdürecek, fani hayatın sonunda geriye yalnızca bir ironi kalacaktır. Sonbaharını yaşayan Parthenope’nin kentin bugününe bakarken gülümsemesi tam da bundan olmalı.

(29 Aralık 2024)

Ferhan Baran

[email protected]

Bu Kardeşler Çok Güldürecek

Şampiyonlar ligi gibi oyuncu kadrosu, dev prodüksiyonu ve sıcacık hikâyesi ile uzun zamandır beklenen sinema özlemini giderecek olan Aşk ve Yemek, 07 Şubat 2025’ten itibaren tüm Türkiye’de sinema izleyicisi ile buluşacak. Uğur Güneş, Osman Sonant, Bülent Şakrak ve Ceren Taşçı’nın kardeşleri canlandırdığı film, sinemaseverlerin gönlünde taht kuracak. Yönetmenliğini Müge Uğurlar’ın yaptığı film, Türkiye’nin öne çıkan şehirleri arasındaki Tokat’ta çekildi.

Bu Kardeşler Çok Güldürecek yazısına devam et

Nosferatu… Sinemada İzleyin, Muhakkak

Dönem filmlerinin en büyük özelliği, izleyicinin günümüzle bağlantısını kurarak kendi yaşamından izler bulmasını sağlamaktır, bana göre. Sinema bir sanatsa, bir mesajı olacaksa -ki olmalı muhakkak- bu, her zaman herkesin aynı mesajı alacağı anlamına gelmez. Ortaçağ Avrupa’sının en bilineni vampir öyküleri… Hem gerilim yaratır, hem korkutur, hem de merak uyandırır. Günün gündeminden sıyrılırsınız, yeni bir bakış açısı bulursunuz, konuşacak, daha doğrusu tartışacak bir konunuz olur. Vampir, ya da cadı veya gulyabani, bilindiği gibi hayal ürünüdür ama hem yaygınlığıyla hem de yarattığı duygularla her zaman, her yerde, her biçimde yankı bulur.

Robert Eggers’in Nosferatu’sunda, emlakçı Thomas Hutter (Nicholas Hoult), vampir bir müşteri adayı olan Kont Orlok (Bill Skarsgård) ile kader buluşması için Transilvanya’ya gider. Hutter’ın yeni gelini Ellen (Lily-Rose Depp), onun yokluğunda arkadaşları Friedrich ve Anna Harding’in (Aaron Taylor-Johnson ve Emma Corrin) bakımına bırakılır. Profesör Albin Eberhart Von Franz (Willem Dafoe) Fredrich Harding’in Thomas yokken Ellen’ı tedavi etmekle görevli profesördür. Ortaçağ karanlığı filmin hemen her anında, her alanında kendini gösteriyor. Yoksulluk taşan

sokaklardaki kalabalıkla iç içe kentsoyluların (daha doğrusu tüccarların) nasıl da mutlu yaşadığını atlamıyor film. Bu etki öylesine güçlü ki, ister istemez siz de kapılıyorsunuz filmin gizemine. Sinemada izlenmesini önermemin nedeni atmosferi o denli iyi yansıtmış ki, evde ya da bilgisayarda asla o etkiyi, o hissi bulamazsınız. Birincisi, sinemanın temel özelliklerinden, karanlık salonda yaşamdan soyutlanarak sadece beyazperdeye odaklanmanız, buna da bağlı olarak ilginizi dağıtacak hiçbir etkenin bulunmaması. Karanlığın da bir anlamı var ve Nosferatu bunu bir kez daha kanıtlıyor.

Konta ev satmak ve kontrat imzalatmak için yola çıkan Thomas, yolda bir köyde gecelemek zorunda kalır. Sonrasında gelgitler, sanrılar, beklentilerle karışık hayaller öyküyü taşıyan güç olarak gösterir kendini. Düş(ünce) öylesine büyük ve etkili güçtür ki, yaşamınızı değiştirebilir. (Bu, sadece film için değil, kendi yaşamınız için bile geçerli, denemesi bedava, kazanımı ise ölçülemeyecek denli büyük.)

Thomas genç eşine kavuşabilmek için zorlu yolları aşmaya çabalarken imgelemler ve giderek artan bir korku hissiyle boğuşan Ellen, kontrolünün çok ötesinde bir güçle karşılaşır: Vampir.

Filmin ardından duygularınızda bir değişme olursa kendinize sorun, neler değişti!

03 Ocak 2025’ten başlayarak gösterimde…

(28 Aralık 2024)

Korkut Akın

[email protected]

Ölümle Oyun

Joshua Shreve’in yönettiği ve Fred Biggs, Morgan Wiggins, Tim McCain ile Matthew Bozone’nin oynadığı Ölümle Oyun (Talon Falls), önümüzdeki aylarda Chantier Films dağıtımıyla Karavan Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Gittikleri tema parkında kendilerini ölüm kalım savaşının içinde bulan bir grup arkadaşın korku dolu hikâyesi.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Ölümle Oyun yazısına devam et

Looney Tunes: Dünyayı Kurtarma Operasyonu 24 Ocak’ta Sinemalarda

Günümüzün en çok izlenen çizgi filmlerinden Looney Tunes, ilk kez animasyon filmiyle sinemaya geliyor. Her yerde gördüğümüz, hayatımızın bir parçası haline gelen sevimli kahramanlarımızı ilk kez bir sinema filminde izleyeceğiz. Yapımını Warner Bros’un üstlendiği filmin senaristi Tom & Jerry’in senaryo yazarı Kevin Costello. Rotten Tomatoes skoru % 100 olan film dünyada büyük bir merakla bekleniyor. Babalarından kalan evlerini kurtarmak için iş arayan Daffy Duck ve Porky Pig’in şansı bir türlü yaver gitmez. Son çare olarak bir sakız fabrikasında işe girdiklerinde Daffy, dünyanın bir uzaylının hain planlarına karşı büyük tehlikede olduğunu fark eder.

Akıldan Kalbe Filminin Galası Gerçekleşti

Kerem Alışık, Hande Soral, Batuhan Bayar ve Şenay Gürler’in başrolleri paylaştığı Akıldan Kalbe filmi duygu dolu ve sarsıcı anlatımıyla 20 Aralık 2024 Cuma’ta günü gösterime giriyor. Filmin galası geçtiğimiz akşam (17 Aralık) Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Fecir Alptekin, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, ATV Genel Müdürü Ali Türkarslan, Sinehane ve Üs Yapım yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşti.

  • Basın Bülteni
  • Gala görüntüleri için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Akıldan Kalbe Filminin Galası Gerçekleşti yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Irkçılık Diz Boyu

Justin Kruzel arızalı toplumsal ortamlardan şiddet sarmalına sürüklenmiş genç erkeklerin hikâyesini anlatmayı sürdürüyor. Avustralyalı yönetmen uzun metraj kariyerine uzak kıtanın güneyinde yaşanmış gerçek olaylardan yola çıkarak çektiği ve bir seri katili merkeze aldığı hazmı hiç de kolay olmayan 2011 yapımı ‘Snowtown’ ile başlıyor. Daha sonra, Cannes’da ana yarışma seçkisine alınan ‘Macbeth’ (2015) ile bilinçli bir biçimde kötülüğü … Devamı…»

Bir (Öz)Eleştiri: Evcilik

1955’te, ünlü “Yaz Bekarı” (The Seven Years Itch) filmi yeni bir kaygı yarattı herkeste. Marlyn Monroe ile Tom Ewell’in başrolleri paylaştığı filmi Billy Wilder çekmişti. Yanılmıyorsam, ilk “evlilikte yedinci yıl sendromu” o filmde çıkmıştı ve aradan geçen yıllara karşın hâlâ yaşıyor.

Ümit Ünal’ın, kendi senaryosundan çektiği 10’uncu filmi “Evcilik”te evliliklerinin yedinci yılında iki çifti anlatıyor: Biri kentli, iyi para kazanan ama birlikteliklerindeki duygusallık giderek zayıflayan, diğeriyse yoksul, sorunlu ama hep mutlu… Evliliklerini kurtarma (!) çabası olduğunu anladığımız bir çift Filiz (Öykü Karayel) ile Fatih Artman (Fırat) birtakım nedenlerle, aslında çok da denk geldiği gibi kimsenin olmadığı bir kıyı oteline giderler. Otelde sadece çalışan Aysun (Deniz Işın) ile Özkan (Nejat İşler) vardır. Birinin mutsuzluğu diğerinin mutluluğunu kıskanıp da “oyun” haline getirince olaylar gelişir.

Ümit Ünal’ın yakın planlarıyla izleyiciyi daha başından sarıp sarmaladığı film, hemen her orta yaştaki evli çifti ilgilendiriyor. Bir hareket lazımdır eski duygusallığı güçlendirmek için ve kentsoyluların bulabildiği sadece “oyun”dur. Ama ters teper.

Antalya’da, Altın Portakal’da “en iyi senaryo” ile “en iyi erkek” oyuncu ödülüne uzanan “Evcilik”, psikolojik bir gerilimi taşıyor aslında. …ve galiba ödül de kazanan Nejat İşler’in fevri, gergin tavrı heyecan yaratıyor: Acaba ne yapacak? Filmin diğer oyuncuları arasından sıyrılan Deniz Işın, gerçekten de umut vaat ediyor. Çok başarılı. Diğer oyuncularsa filmi değil ama yaklaşımını kaldıramamış görünümde.

27 Aralık’tan başlayarak gösterimde…

(25 Aralık 2024)

Korkut Akın

[email protected]