İkonik karakterin yaratıcısı Mike Mignola, çizgi romandan filme, canlı aksiyon filmine dönüşen karakterinin dördüncü uyarlaması için “En sevdiğim Hellboy hikayesi.” diyor. Ne kadar haklı izleyip görmek gerek.
Filmin tanıtımlarında da belirtildiği gibi, “Hellboy, 1959’da, paranormal araştırma ve savunma bürosunun genç ajanı Bobbie Jo Song ile Appalachian dağlarında trenden atlayarak mahsur kalır. İkili, burada Crooked Man’in liderliğindeki cadıların musallat olduğu küçük bir topluluğu keşfeder.”
İşin içine büyü ve cadı giriyorsa, muhakkak dini inanışlar da vardır. Doğal olarak Hristiyanlık ele alınıyor olsa da cin, büyü, şeytan gibi “güç”ler bütün inanışlarda alabildiğine etkili ve belirleyici, hâlâ. İnananlar olduğu gibi inanmayanlar da epey fazla. Yönetmen Brian Taylor, filmin birinci yarısında kilisenin bu istenmeyen, daha doğrusu korkulan güçlerin etkisinde olduğunu, hemen arkasından da yine kilisenin yardımıyla kurtulunabileceğini anlatıyor. Yani fraksiyon diyebiliriz bu aynı çatı altındaki iki karşıt kutba ya da tarikat (biliyorsunuz, yol demektir tarikat).
Büyüyle ortaya çıkan, her istediklerini yapabilen bu şeytani güçleri yenebilmek pek kolay olmuyor, çünkü onlar da kilisenin içinde ve kiliseden besleniyorlar; her ne kadar kiliseye giremeyecekleri açıklanmış olsa da.
Hellboy, korkusuzluğu, akılcılığı ve sakinliğiyle neyi niye nasıl yapabileceğini gösteriyor, buna da bağlı olarak güvenilir biri olarak kabul ediliyor. Belki biraz ilginç, biraz merak uyandırıcı ama yeterli olmadığı da kabul edilmeli… Bizdeki yerli fantastik, aksiyon ve korku filmlerinin bir adım önünde yine de…
Bitirmeden eklemeliyim: Hellboy sadece sevgisini ifade etmekten korkuyor. Niye mi? Bizim ülkemizden de değil, ama…
06 Eylül’den başlayarak gösterimde…
(03 Eylül 2024)
Korkut Akın
[email protected]