3. Evrensel Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali’nin Lansmanı Gerçekleştirildi

3. Evrensel Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali, Uluslararası Bilim ve Sanat Yaratıcıları Derneği’nin organizasyonuyla 30 Eylül – 04 Ekim tarihleri arasında Biletinial Torun Center Sinemaları’nda düzenleniyor. Lansmanın ilk konuşmasını Festival Direktörü Filiz Dağ gerçekleştirdi. Geçen sene festivalin ikincisini düzenledikleri ve bir tarih yazdıklarının altını çizen Filiz Dağ, bilim ve sanatı geleceğe taşıma hedefiyle yola çıktıklarını belirtti.

3. Evrensel Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali’nin Lansmanı Gerçekleştirildi yazısına devam et

My Hero Academia: You’re Next

Köhei Horikoshi’nin yönettiği ve Kaito Ishikawa, Yuki Kaji, Kayli Mills ile Kenta Miyake’nin seslendirdiği animasyon film My Hero Academia: You’re Next (Boku no Hiro Akademia za Mubi Yua Nekusuto), 11 Ekim 2024’de TME films tarafından vizyona çıkarılıyor.
Kahramanlar ve kötü adamlar arasında savaş başlamıştı. Deku, ezici derecede güçlü Tomura Shigaraki ile karşı karşıya gelmiş ve hem kahramanlar, hem de kötü adamlar ağır hasar almıştı. Shigaraki’nin geri çekilmesiyle savaş geçici olarak durmuştu. Bir sonraki karşılaşma her saniye yaklaşırken, aniden gizemli bir adam ortaya çıktı. Kendisini All Might’ın yerine geçecek kişi olarak tanıttı ve  hakimiyetini ilan etti.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

My Hero Academia: You’re Next yazısına devam et

Çocuklar Pırıl: Sayıların Gizemi Filminin Eğlenceli Galasında Buluştu

Günlük yaşamda birçok şeyin temelinde bulunan matematiğin kaybolmasıyla ortaya çıkan sorunları eğlenceli bir dille anlatan TRT ortak yapımı Pırıl: Sayıların Gizemi filminin ilk gösterimi İstanbul’da gerçekleşti. Minik izleyicilerin ilgi gösterdiği galaya TRT yönetimi, film ekibi ve davetliler katıldı. Gala öncesi açıklamalarda bulunan TRT Sinema Müdürü Faruk Güven, filmin çok güçlü bir hikâyesi olduğunu söyleyerek, “TRT Sinema ve TRT Çocuk işbirliğinde yepyeni bir yapımla karşınızdayız. Matematiğin sadece ders kitaplarında değil yaşamımızda olduğunu çocuklarımıza anlattığımız, çocuklarımızın matematiği daha da çok sevecekleri bir film.” şeklinde konuştu.

Çocuklar Pırıl: Sayıların Gizemi Filminin Eğlenceli Galasında Buluştu yazısına devam et

Safa Sarı’dan Leydi Di’ye Düm Tek Sürprizi

Yapımcılığını Ercan Saatçi’nin üstlendiği, başrollerinde Mahir İpek, Özge Özder, Safa Sarı ile Bestemsu Özdemir’in yer aldığı Leydi Di filmi hikâyesi ve müzikleriyle izleyicileri büyülemeye hazırlanıyor. Çok Güzel Hareketler 2 televizyon programında yaptığı taklit yetenekleriyle öne çıkan Safa Sarı, filmde canlandırdığı Güven karakterinin yanı sıra, seslendirdiği “Düm Tek” şarkısıyla da dikkatleri üzerine çekti. Sözleri Serhan Bülbül ve Ercan Saatçi’ye, düzenlemesi ise Serhan Bülbül’e ait olan bu şarkıya Sarı’nın kattığı yorum çok beğenildi.

Joaquin Phoenix’ten Şarkılar Dinlediniz

Todd Philipps imzasını taşıyan 2019 yapımı ‘Joker’ klasik bir Batman filminin ötesinde, benzersiz bir karakter yaratma sürecini perdeye taşıdığı için çok beğenilmişti. Namı diğer Arthur Fleck’in kendi gibileri çöp olarak niteleyen sistemle hesaplaşması vurucuydu, küçük adam Arthur’un başkaldırısını örgütlü bir devrim hareketine dönüştürme çabası etkileyiciydi. Sonuç her açıdan olumluydu, Venedik’ten Altın Aslan ile dönen yapım hem eleştirmenlerin hem de sinema salonlarını dolduran genç izleyicinin gözdesi oluvermişti. Delilik üzerine yapılmış en iyi filmlerden biri olarak sinema tarihine geçen film, Chaplin’in dehasına, ‘Taksi Şöförü’ özelinde ‘70’ler Amerikan Bağımsız Sineması’na, ‘Guguk Kuşu’ndan sessiz sinemanın ünlü klasiği ‘Dr. Caligari’nin Muayenehanesi’ne güçlü referanslar barındırıyor, ‘The Master’ filminden beri hayranı olduğum eşsiz oyuncu Joaquin Phoenix sınırları zorlayan olağanüstü yorumu ile Oscar ödülüne kavuşuyordu.

Özgün yapımın devam filmi ‘Joker: İkili Delilik / Joker: Folie à Deux’ projesine kuşkuyla yaklaştığımı hatırlıyorum. Öyle ya, bunca beğenilmiş özgün yapımın tekrara düşmesinden endişe etmiştim. Bu noktada yanılmışım, yönetmen Phillips ilk filmin ekmeğini yiyecek bir hikâyeden özenle kaçınmış. Bu bir cesaret belki ancak öykünün fragmanlarda hiç açık edilmeyen bir müzikale evrilmesi

şaşırtıcı bir tercih olmuş. ‘Belleville’de Randevu / Les Triplettes de Belville’in yönetmeni Sylvain Chomet’nin çektiği anime Joker sekansı ile neşeli bir açılış yapan yapan film, beş kişinin ölümünden idamla yargılandığı duruşma gününü bekleyen bir deri bir kemik kalmış Fleck’in pis koğuşuna, çoklu kişilik bozukluğu için nakledildiği akıl hastanesinin gri karanlığına gömülüveriyor.

Arthur’un yeniden Gotham şehrinin kirli kargaşasına karışmasını boşuna bekliyoruz. İkinci yarıdaki uzun mahkeme bölümlerinde içimiz daralıyor. Karakterin geçmişine yönelik açılım yetersiz kalıyor. Akıl hastanesinin müzik odasında tanıştığı piroman Lee (Lady Gaga) ile tanışması filmin tonunu değiştiriyor. Arthur fantezi dünyasının ramp ışıklarında ilk kez tattığı aşkın doruklarında gezinirken bizler de ikiliden şarkılar dinliyor, Phoenix’in step dansı marifetine tanıklık ediyoruz.

Sonuçta, önce hapishane, daha sonra mahkeme dramasının yeknesaklığında gezinen, sözüm ona psikolojik çıkarımlarda bulunan hikâye, müzikalin parlak cazibesi ile durumu kurtarmaya çalışıyor ancak film bu haliyle Gaga’nın defalarca mırıldandığı ‘bir dağ inşa edeceğiz’ hayallerinin yarım yamalaklığı içinde sıkıcı bir seyirden ötesine geçemiyor, tabiri caizse dağ fare doğuruyor. ‘Megalopolis’in ardından yeni bir düş kırıklığını, ya da yılın bu en kötü şakasını geride bırakıp önümüzdeki filmlere bakalım diyorum.

(06 Ekim 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Kazananları Belli Oldu

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin kazananları belli oldu. 28 Eylül Cumartesi gecesi Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi’nde yapılan kapanış töreninde, ulusal yarışmalarda ödüller sahiplerini buldu. Jüri başkanlığını Nuri Bilge Ceylan’ın yaptığı Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda, Murat Fıratoğlu’nun Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri adlı filmi En İyi Film seçilirken, Yılmaz Güney Ödülü de Türker Süer’in Gecenin Kıyısı’nın oldu.

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Kazananları Belli Oldu yazısına devam et

Adana Altın Koza’da Son İki Gün

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde dün, Gürcan Keltek’in yönettiği, Cem Yiğit Üzümoğlu, Ayla Algan, Erol Babaoğlu ve Suzan Kardeş’in başrollerini paylaştığı Yeni Şafak Solarken, Hikmet Kerem Özcan’ın yönettiği, Bülent Emin Yarar, Hülya Gülşen, Cem Zeynel Kılıç ve Duygu Gökhan’ın rol aldığı Hakkı ve Ceylan Özgün Özçelik’in yönettiği ve Bergüzar Korel, Bige Önal ile Defne Burnaz’ın başkrollerini paylaştığı On Saniye filmi jüri önündeydi.

Adana Altın Koza’da Son İki Gün yazısına devam et

İnsan İnsana Eziyet Eder

Christian Tafdrup’ın yazıp yönettiği 2022 yapımı ‘Speak No Evil’ Kuzey Avrupa sinemasından çıkmış en tedirgin edici filmlerden biridir. Michael Haneke’nin ‘Funny Games’inin ürperticiliği ile yarışır olan Danimarka yapımı film sinemalarımıza gelmedi ama özgün hikâyenin aynı adı taşıyan 2024 model Amerikan yeniden çevrimi bizde ‘Sakın Ses Çıkarma’ adıyla sınırlı salonda olsa da gösterimini sürdürüyor.

Özgün yapım farklı kültürlerden farklı yaşam tarzları olan iki ailenin Toscana güneşi altında bir tatilde tanışmasıyla başlar. Danimarkalı beyaz yakalı çifti kırsaldaki çiftlik evlerine ve serbest vezin yaşamlarına davet eden Hollandalılar vahşi bir sürek avını önceden planlamıştır. İnsanın insana yaptığı eziyetin seyri zor bir tasviridir bu film.

Amerikan çevrimlerinde bu tür sert öykülerin seyircinin huzurunu çok da fazla bozmayacak bir biçimde yumuşatıldığını biliyoruz. Söz gelimi George Sluizer imzalı 1988 Hollanda yapımı dehşet hikâyesi ‘İz Bırakmadan / Spoorloos’un Amerikan yeniden çevrimi beş yıl sonra yine Sluizer eliyle ‘Kayboluş / The Vanishing’ adıyla çekilmiş ve özgün yapımın kötünün kazandığı tüyler ürpertici finali mutlu sona bağlanmıştır.

‘Sakın Ses Çıkarma’nın yeniden çevirimi romantik hafta sonu kaçamakları ölüm kalım savaşına dönüşen bir çiftin öyküsünü anlatan başarılı gerilim denemesi ‘Eden Lake’in yönetmeni olarak hatırladığımız James Watkins’e teslim edilmiş. Senaryoyu da kaleme alan Watkins’in ana karakterleri Londra’ya taşınmış Amerikalı aile ile kırsalda yaşayan İngiliz çiftten oluşuyor. Yakın yaşlarda birer çocukları olan çiftler yaşam tarzları ile birbirlerinden ayrılıyor. Çiftlik evlerinde doğa ile içli dışlı yaşayan Paddy (James McAvoy) ile Ciara (Aisling Franciosi), Londra’nın göbeğinde modern hayatın ağlarına takılmış sorunlu ikili Ben Dalton (Scott McNairy) ile karısı Louise (Mackenzie Davis) için başına buyruk özgür çift fantezisini temsil ediyor. Dalton’lar tatil sonrası bir hafta sonu kaçamağı için Batı İngiltere’deki çiftliğe davet edildiklerinde kısa bir tereddüdün ardından davete icabet ediyor. Londra’nın yağmurundan sonra Devon kırsalının güneşli havasına ve tabii ki mutluluk ve yaşam sevincinin timsali gibi duran, eril coşkusu ile ortalığı neşelendiren Paddy’nin cazibesine kapılmışlardır.

Eski usul İngiliz yaşam tarzı şehrin modern yaşam denen koşu bandından kurtulmayı ifade eder gibidir onlar için. Ancak mutlu karşılama çok uzun sürmüyor. Paddy’nin kaba saba hoyrat davranışları büyüyü bozar gibidir. Her şey önceden planlanmıştır oysa. Korkunç sırları doğrultusunda İngiliz çift kedinin yemeği ile oynaması misali avları ile oyalanacaklardır bir süre. Louise dehşet anı geldiğinde “Bunu bize neden yapıyorsun?” diye soracaktır. Ciara’nın yanıtı basittir: “Çünkü siz izin verdiniz.” Paddy’nin dediği gibi dünya bir sürek avı cehennemidir. İnsan insana eziyet eder, buna kişinin en yakınları da dahildir.

Tafdrup’un filmini görmüş olanlar için spoiler olacak ama, Watkins’in Paddy’nin hoyratlıklarını törpülediğini ve soluk kesici finalin özgün versiyon gibi umutsuz bir karamsarlık taşımadığını belirtelim. Watson müzik kullanmadan çektiği son yarım saatini bir tür çağdaş ‘Köpekler / Straw Dogs’ kulvarına taşımış. Sam Peckinpah’ın gençlik yıllarımıza izini bırakmış 1971 yapımı yaman geriliminde Dustin Hoffman – Susan George ikilisinin yerini almış olan Dalton çiftinde bu kez çağımız iklimine uyumlu olarak kadın tarafı daha atak ve daha güçlü.

‘Sakın Ses Çıkarma’ gerilimini iyi kuruyor. Başta Jack Nicholson’un ‘Shining’ yorumunu anımsatan dışavurumcu oyunu ile McAvoy olmak üzere çocuk oyuncular dahil tüm kadronun iyi bir iş çıkardığı yapım son dönemde gösterilmiş benzerlerinden çok daha fazla tatmin edici bir korku gerilim. Dili kısa kaldığı için konuşamayan küçük Ant’de (Paddy ve Ciara’nın oğulları) Dan Hough’un yürek parçalayıcı performansına ayrıca dikkat çekmek isterim.

(05 Ekim 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Dedemin Gözyaşları Zirvedeki Yerini Korudu

Geçtiğimiz gün vizyona giren ve ilk 3 günde rakiplerine fark atarak zirveye yerleşen Dedemin Gözyaşları isimli dram filmi liderliğini sürdürmeye devam ediyor. Yirmi hafta sonra, hafta sonu listesinin zirvesine yerleşen ilk yerli yapım olan film yerli sinemamızın gücünü bir kez daha kanıtladı. Bu etkileyici yapımda, sinemamızın sevilen oyuncuları Halil Ergün, Ali Kürşat Uzun, Erkan Petekkaya, Seda Tosun, Cem Kılıç, Turgay Tanülkü ve Aliye Uzunatağan gibi yıldızlar yer alıyor.

Türk Sineması Şahlandı: Dedemin Gözyaşları Gişedeki Liderliğini Sürdürüyor

Türk sinemasının son dönemdeki en dikkat çeken yapımlarından biri olan Dedemin Gözyaşları vizyona girdiği ilk üç günde liderlik koltuğuna yerleşti ve hâlâ yerli – yabancı rakiplerine karşı liderliğini sürdürmeye devam ediyor. Film, yerli sinemamızın gücünü bir kez daha kanıtladı. Dramatik anlatımı ve güçlü oyunculuk performanslarıyla izleyicilerin beğenisini kazanan film Türkiye genelinde hafta sonu en çok izlenen film olma başarısını sürdürmeye devam ediyor.

Adana Altın Koza’da Onur Ödülleri Verildi

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde dün, Onur Ödülleri sahiplerini buldu. Sinemamıza verdikleri emeğin yanı sıra başarılarını onurlandırmak adına sunulan ödüller bu yıl sinema ve tiyatro oyuncuları Demet Akbağ ve Uğur Polat’a verildi. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda da, Burak Çevik’in yönettiği Hiçbir Şey Yerinde Değil, Murat Fıratoğlu’nun yönettiği Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri ve Zeynep Köprülü’nün yönettiği Su Yüzü gösterildi.

Adana Altın Koza’da Onur Ödülleri Verildi yazısına devam et

Zamanı Durdurmak

Francis Ford Coppola final opusunu ‘geçmişimizi ve itibarımızı koruyabilir miyiz, yoksa eski Roma gibi açgözlü bir ihtişamın kurbanı mı olacağız?’ sorusu ile başlatıyor. Üstadın yaklaşık 40 yıldır hayata geçmesi için çalıştığı veda projesi ‘Megalopolis’te New York kentini New Rome olarak adlandırması, başlıca ana karakterlerin Romalı tarihi şahsiyetlerin ismini taşımaları bu yüzden.

Yeni Roma şehri değişmek zorundadır. Dünyaca ünlü Nobelli mimar, bilim adamı ve Tasarım Kurulu’nun başındaki Cesar Catalina (Adam Driver) yoksulluk ve adaletsizliğin kol gezdiği mega imparatorluk kentini yeniden dizayn etmek üzere idealist, ütopik bir geleceğin hayalini kurmaktadır. Bitmek bilmeyen hırsı ve çıkarları ile Belediye Başkanı Cicero (Giancarlo Esposito) karşısında durmaktadır. Bu açıdan kentin en zengini bankacı amcası Hamilton Crassus III’ün (Jon Voight) desteği önemlidir. Cesar ile Cicero’nun kızı Julia (Nathalie Emmanuel) arasında gelişen aşk, kadın avcısı mimara tutulmuş, gözden düşmekte olan sansasyonel TV programcısı Wow Platinum (Aubrey Plaza) ile siyasetteki boşluğun izini süren Crassus’un çılgın veliahtı Clodio’nun (Shia LaBeouf) sinsi iş birliğine yol açacaktır.

Coppola’nın tutku ile peşini bırakmadığı projesi yukardaki kısa özetten çok çok daha fazlasını içeriyor kuşkusuz. Shakespeare tarzı komplolar zinciri üzerinden yol alan hikâye efsanevi sinemacının elinde görkemli, fazla şatafatlı deneysel bir felsefi yolculuğa yelken açmış. Coppola her okumuş araştırmış düşünen Amerikalı gibi Avrupa kültüründen esinler ve etkileşimler üzerinden ilerliyor. Hamlet’in ‘olmak ya da olmamak’ diye başlayan ünlü tiradından, Roma imparatoru Marcus Aurelius’dan aforizmalara,

Sappho’nun aşk şiirlerinden Jean Jacques Rousseau özdeyişlerine bir diyalog bombardımanına tutuyor izleyicisini. Colosseum’a dönüştürülmüş Madison Square Garden sekansında, bilgisayar marifeti ile yaratılmış geleceğin stilize dünyasını inşaada görselliği ıskalamıyor gerçi. Yaratıcı fikirler, yaman bir hiciv ve eşitliksiz – adaletsiz çağımız yönetimlerine açık eleştiri getirmekten de kaçınmıyor. Lakin bütün bu şamata nihayetinde dizginlenemez, yorucu bir kaosa dönüşmekten kurtulamıyor.

Farklı açılar, grafik tasarımlar, bölünmüş ekranlar kullanıyor Coppola. Yan rollerde Laurence Fishburne, Dustin Hoffman, Jason Schwartzmann, Talia Shire gibi çoğu eskinin kıdemli oyuncuları gövde gösterisi yapıyor. Ancak bu curcuna içinde bir karakter inşa edemeden kaybolup gidiyorlar. Visconti’nin Helmut Berger’i misali rol çalan Shia LaBeouf ile Aubrey Plaza ikilisinin, muhtemelen filmin 18+ almasına neden olmuş masa üstü seks sahnesi bu yoğun sinema serüveninin iyi çekilmiş güzel sahnelerinden biri olarak akılda yer ediyor.

85 yaşındaki Coppola tıpkı Cesar Catalina gibi zamanı durdurmanın peşinde. Çoğu sanatçıda olduğu gibi kendini Tanrı katında görmenin megalomanisini yaşıyor muhtemelen. Ancak zamanı durduracak ve belleklerde yer edecek filmi bu film değil ne yazık ki. Kişisel olarak ustayı ‘Baba / The Godfather’ (1972), ‘Kıyamet / Apocalypse Now’ (1979) ve kadri kıymeti pek bilinmemiş ‘Konuşma / The Conversation’ (1974) başyapıtlarıyla hatırlamayı tercih ediyorum.

(03 Ekim 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Adana Altın Koza’da Dördüncü Gün

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde dün, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması üç filmle birden devam etti. Doğuş Algün’ün yönettiği, Funda Eryiğit, Ece Yaşar, Erdem Şenocak ve Serkan Ercan’ın oynadığı Ölü Mevsim, Erkan Tahhuşoğlu’nun yönettiği, Serpil Gül, Emel Göksu ve Tuğçe Yolcu’nun oynadığı Döngü ile Türker Süer’in yönettiği, Ahmet Rıfat Şungar, Berk Hakman ve Mert Tümer’in oynadığı Gecenin Kıyısı, ekiplerinin de katılımıyla seyircileriyle buluştu.

Adana Altın Koza’da Dördüncü Gün yazısına devam et

Adana Altın Koza’da Yarışma Heyecanı Başladı

31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde dün, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması heyecanı Vuslat Saraçoğlu’nun yönettiği Bildiğin Gibi Değil ve Orhan İnce’nin yönettiği Umut (Hêvî) filmlerinin gösterimiyle başladı. Dün ayrıca, Yılmaz Güney’in 40. ölüm yıldönümüne özel düzenlenen ve Tahir Yüksel’in arşivinden derlenen Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin başlıklı serginin açılışı da Çırçır Fabrikası Sergi Salonu’nda gerçekleşti. Festivalin bu yılki Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün sahibi de olan usta yönetmen Jerzy Skolimowski, son filmi Aİ’nin (EO) gösterimine filmin hem senaristi hem de yapımcısı olan Ewa Piaskowska ile birlikte iştirak etti.

Adana Altın Koza’da Yarışma Heyecanı Başladı yazısına devam et

Joker: İkili Delilik

Devam filmleri, aradan geçen yıllar içerisinde bulunduğu yerde durmayıp daha yukarı (pek azı aşağı çekilir) değerlendirildiği için pek beklentileri karşılamaz ya da öyle değerlendirilir.

Joker için de aynı şeyi söylemek mümkün. Bunun için de zaten, şimdiden iki uçta değerlendirmeler var: Ya çok beğenilmiş ya hiç beğenilmemiş. Arası yok… Todd Phillips, ilk Joker’de yakaladığı düzeyi tutturmuş, çok başarılı. Film gerek görüntüsü gerek sesi gerek kurgusu gerekse oyuncularıyla gerçekten de başarılı. Ancak bir önceki filmin duygu yükü, “Bu muydu?” dedirtiyor. Arthur Fleck, nam-ı diğer Joker (Joaquin Phoenix) ile Lee nam-ı diğer Lee Quinzel ya da Harley Quinn (Lady Gaga) büyük bir aşk yaşıyor. Film zaten hem aşk, hem mahkeme, hem cinayet ve hem de hapishane filmi, hepsini de kapsıyor.

Joker, ilk filmden anımsayabilirsiniz, beş (aslında) altı cinayet işlemiştir. Hapishanede zor günler geçirir, gardiyanların keyfi davranışları karşısında çaresizdir, ama Lee ile tanışma fırsatı bulunca bir aşk da doğar. Yönetmen Phillips, aslında yönetmen olarak başarılıdır, ama senaryoya da katkısı olduğu için not ortalaması düşüyor. Canlı olarak yayımlanan mahkemedeki tavırları, duruşmaya giremeyen binlerin de ilgisini çektiği için adliyenin önü ana baba günüdür. Onca insan, avukatını azledip kendi savunmasını kendi yapan Joker’i destekler doğal olarak.

Müzikal denilebilir film için, ama öyle görmeyenler de çıkacaktır. Joker’in step dansı unutulur gibi değil, Lee ile birlikte düet yapmaları da dorukta. Bir düette evlenmelerinin hayali mi, mutluluklarının yansıması mı izleyiciye kalmış. İkisinin arasındaki romantizm izleyiciye geçiyor, ama o kadar. Firar sahnesinin sıcaklığını ise hep hatırlayacağız.

Küçük bir not: Joker: İki Delilik filmini lazer teknolojisiyle donanan Cinenova (Marmara Forum) salonlarında izledik. Renkler daha doygun, ışık daha net, ses ise muhteşem. Sinemanın geleceği var… Filmleri platformlardan ya da bilgisayar ekranları yerine beyazperdede izlemek müthiş doyurucu…

4 Ekim’den başlayarak gösterimde…

(02 Ekim 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com