İkinci Dünya Savaşının ardından, yanmış yıkılmış, dahası yenilmiş İtalya, yeniden ayağa kalkmanın yolunu sanayi hamlesinde görür. Hepimizin bildiği Fuat, Ferrari, Maserati, Lamborghini gibi dünya devleri o dönemin yatırımları ve ürünleridir.
Filmde, ilgi çeken, bizim ülkemizde, bırakın uygulamayı düşünülmesi bile epey güç olan bir vaaz var… Kilisedeki ayinde papaz, marangoz olan İsa’nın, bu yıllarda (1957) İtalya’da yaşasaydı, motorcu olacağını söylüyor. Gelişimi ve daha da önemlisi, ileri görüşlülüğü dile getiriyor. Darısı bizim ülkemizin din adamlarına ve yöneticilerine…
Enzo Ferrari (Adam Driver), Laura (Penelope Cruz) ile evli olmasına rağmen savaşta çocukları öldükten sonra bir başka kadından çocuk sahibi olmuştur. Zor günler yaşamaktadırlar. Ya batacak ya da çıkacaklardır; hisselerini elinde tutup yeni atılımlar yapmak isteyen Enzo’ya, Laura’nın şartları vardır.
Böylesi bir karmaşanın arasında, ülkenin, hatta dünyanın da gözünün üzerinde olduğu zorlu Mille Miglia yarışından başarıyla çıkmak zorunluluktur. Her patron gibi Enzo da kendi çıkarını düşünür, sürücülerinin canlarından önce. (Burada, filmin hayatın her alanına, her anına yönelik iletileri olduğunu; hiçbir şeyin birbirinden ayrı tutulamayacağını görüyoruz.)
Biyografi filmleri zordur; aslına bakarsanız romanları da öyle… Ancak resmi tarihe bakarak çok daha doğru ve güvenilirdir, birtakım gizleri içerse de… Hataları da, eksikleri de öğreniriz bu çerçevede. Hemen eklemem gereken bir şey, düzeltmesi yoktur burada dillendirilenlerin, siz yeni bir film (ya da kitap) ile kendi görüşünüzü bildirebilirsiniz.
Bir kitaptan uyarlanan Ferrari’de de benzer zorluklar var. Sadece bir dönem ele alınmış, öncesi ve sonrası yok. Enzo’nun hem erkek çocuk hem de fabrikasını/markasını koruma hırsı var. Bu hırs değil mi, zaten insanın başına dertler açan?
Etkili ve yenilikçi filmleriyle tanıdığımız Michael Mann, senaryoyu çok iyi işlemiş, görselliği dorukta bir film çıkartmış Ferrari ile. Sinemada oyunculuk “susları oynamakla” ölçülür. Gerek Cruz, gerekse Driver gerçekten çok başarılılar. Hele Cruz’un gözlerinin dolduğu o sahne, unutulmazlar arasında.
Savaşın yıkıntıları arasından çıkan…
Toplumsal ahlâk hepimizin yaşamında belirleyici… Kişi kendisi kadar mahalle baskısının da altında ezilir çoğu zaman. Burada Enzo, gayrimeşru oğlunu gizlemesi, ama öncesinde başarma hırsıyla öne çıkıyor. Sürücülerini de öyle, ölümüne motive ediyor. Hata yapmaktan çok (keskin dönüşlerde kazayı önlemek için frene basan sürücülerine kızıyor) hata yapmaya zorlarlarsa kazanabileceklerini söylüyor. Hatta eşlerine/yakınlarına birer mektup bırakmaları, belki de Enzo’nun ajitasyonlarından kaynaklanıyor. Laura ise yıllarını verdiği kocasının kendisine yaptıklarına sessiz kalmasa da ileriyi gördüğü için hep yardımcı oluyor. Erkek egemen dünyada kadının bu içtenliği bir kez daha göz alıcı.
22 Aralık’tan başlayarak gösterimde…
(20 Aralık 2023)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com