2 Sayfa 7 Kısa Film Yarışması

Digital Film Academy ve Cinemascope, 2 Sayfa Kısa Film Senaryo Yarışması’na, bu yıl 2 Sayfa 7 Kısa Film sloganı ile devam ediyorlar. Bu yıl belki de Türkiye’de ilk defa olarak 2 aşamalı bir yarışma maratonu gerçekleşecek. İlk olarak Okul temalı 2 sayfayı aşmayan kısa film senaryoları yarışacak. Jüri, başvurular arasından en iyi 7 senaryoyu belirleyecek ve senaryon sahipleri Digital Film Academy’nin ekipman, stüdyo ve kurgu olanaklarıyla filmlerini çekecekler. Digital Film Academy, yarışma birincisine 3000 YTL değerinde, ikinciye 2000 YTL ve üçüncüye ise 1000 YTL değerinde eğitim çeki veriyor. Son başvuru tarihi 20 Şubat 2009.

2 Sayfa 7 Kısa Film Yarışması yazısına devam et

Gitmek: Benim Marlon ve Brandom, Ankara ve Diyarbakır Özel Gösterimleri

Hüseyin Karabey’in ilk uzun metraj filmi Gitmek: Benim Marlon ve Brandom’a 25 Kasım Salı günü Diyarbakır’da, 26 Kasım Çarşamba günü de Ankara’da yönetmen, oyuncular ve seçkin konuklar eşliğinde özel gösterimler düzenlenecek. Yönetmen Hüseyin Karabey, filmin oyuncuları Ayça Damgacı ve Volga Sorgu’yla söyleşilerin de yapılacağı özel gösterimler sivil toplum kuruluşları tarafından destekleniyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılacağı filmin Ankara gösterimine ayrıca çok sayıda siyasi parti temsilcisi ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılması bekleniyor.

Bunları Yazmak Gerek 9: Bursa’ya Festival, Festivale de Dorsay’ın “Yüzler”i Çok Yakıştı!

Bursa’ya Festival, Festivale de Dorsay’ın Yüzler’i Çok Yakıştı!

Bursa, yaklaşık altı bin yıllık tarihi olan bir kent. 14. yüzyıldan başlayarak Doğu’dan gelen ipek ve baharat ticaretiyle büyük gelişme ve canlılık göstermiş bir yeşil merkez. Doğal güzelliklerinin yanı sıra kaplıcaları, köprüleri, hanları, medreseleri, kiliseleri, camileri, mescitleri vb. tarihi değerleriyle -sanki- zaman içinde efsunlu bir yolculuğa çıktığınız ve içine çekiliverdiğiniz bir bölge.

En genç sanatlardan olsa da, yüz binlerce filmle insanın kozmik yolculuğunun tanıklığını/yükünü üstlenmiş, milyarlarca seyircinin bilincinde kapılar, yüreğinde yaralar açmış ve her tür duyguyu yaşatmış sinema ile ilgili bir festival de, tabii ki her kente yakışır ama eski-tarihi şehirlere bir başka yakışır. Aynen İstanbul’a-Pera’ya yakıştığı gibi. Bursa’nın, son üç yıla kadar en önemli eksiği, tarihin içinden damıtılmış dokusuna yakışacak bir festivaldi. Seyircisinin salonları çocuksu heyecanlarla doldurması ve yepyeni filmlerle tanışması Gezici Festival ile sağlanmıştı zaten. Nihayet uluslararası nitelikte bir şenliğe kavuştu (evet, “Sinema Bir Şenliktir”, ışıklar içinde yattığını biliyoruz yeri doldurulamaz insan Onat Kutlar). Bu yıl üçüncüsü gerçekleştiriliyor: İlk ikisine oranla çok daha kapsamlı, film, salon ve yarışma sayısı artmış; dolayısıyla seyirci de yoğunlaşmış.

Bir festivalde en önemli olan, dünyanın bin bir filminin o kentin seyircisi ile buluşması değil mi? Bursa seyircisi bir güzel ki… Hiçbir filmi yalnız bırakmadan ilgi gösteriyor; yan etkinliklerle kucaklaşıyor. Ve muhakkak ki, sevgili Atilla Dorsay’ın Bursa Kent Müzesi’ndeki sergisiyle de…

“Yüzler”, festival kapsamında bir kitap aynı zamanda, sayfalarını sabırsızlıkla çevirdiğim. Çünkü bu alanda tanıdığım ‘en genç’ sinema aşığı, tutkunu, delisi… Ne derseniz deyin, sinema ile özdeşleşmiş bir dünya insanı Dorsay’ın çalışması. Dorsay, beyazperdede akan filmlerin süreleri ile sınırlandırılamayacak, filmler dışında da dünyaya-insana dair ne varsa izini süren bir gezgin, sinemanın içerdiği tüm diğer disiplinleri alabildiğine izleyen biri. Bu kitabı-sergisi de, dijital fotoğraf çekmeye başladığı son iki yıldaki çalışmalarını kapsıyor.

Sinemaseverlerin, filmlerde, evet, bazen ‘çok çıplak’ ama çoğu kez de, artık bilgisayarlarla kumanda edilen ışıklandırmalardan, filtrelerden, yoğun makyajlardan, tabii ki rol yapma yeteneklerinden, inanılmaz performanslardan geçerek izlediği ‘yüzler’i, hem kamera önü, hem de göremediğiniz kamera arkası ‘yüzler’i, en doğal halleriyle yakalayıp, o anı dondurmuş: Hilesiz, rol kesmesiz, nasılsa öyle. Her biri için notlar düşerek, kolaylıkla takip etmenizi sağlamış. İlk sayfayı çevirdikten sonra arka kapağı kapatana kadar elinizden düşürmeyeceğiniz bir enfes galeri. Önemlisi de, o yüzleri izlerken, o yüzlerle çıktığınız serüvenler, o çoğunda hıçkırıklarla ağlayıp, kahkahalarla güldüğünüz ve insan olmayı duyumsadığınız öyküler çıkageliyor; size tuhaf bir deneyim yaşatıyor.

Özetle, her daim bizim için örnek olan muhteşem Dorsay’a ve bana harika birkaç gün yaşatan tüm festival sorumlularına -emekçilerine- gönüllülerine, doğaldır ki, Bursa’ya ve halkına yürekten teşekkür ederim.

(02 Aralık 2008)

Ali Ulvi Uyanık

[email protected]

Gerçek Masallar

Adam Shankman’ın yönettiği ve Adam Sandler, Guy Pearce, Keri Russell ile Richard Griffiths’in oynadığı Gerçek Masallar (Bedtime Stories), 06 Şubat 2009’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, çocukluk çağındaki yeğenlerine uyku öncesi anlattığı masalların tek tek gerçekleşmeye başlaması üzerine kendini inanılmaz maceraların tam ortasında bulan bir emlâk girişimcisinin eğlenceli öyküsü konu ediliyor. Projeyle ilgili bir açıklama yapan yönetmen Adam Shankman, ünlü komedyen Adam Sandler’in bu filme ilgi duymasının sebebini, yakın zamanda baba olmasına bağladı.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gerçek Masallar yazısına devam et
  • Sahtekar (Yönetmen: Clint Eastwood)

    Clint Eastwood’un yönettiği ve Angelina Jolie, John Malkovich, Jeffrey Donovan ile Amy Ryan’ın oynadığı Sahtekar (Changeling), 30 Ocak 2009’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Christine oğluna “hoşçakal” dedikten sonra evden çıkar, akşam döndüğünde ise oğlu evde değildir. Aylar sonra dokuz yaşındaki oğlu olduğunu iddia eden bir çocuk çıkagelir. Çocuğun bir gece evde kalmasına izin verir; ancak kendi oğlu Walter olmadığını bilmektedir. Film, oğlunu arayan anne ile onu susturmaya çalışan devlet yetkililerinin şok edici öyküsünü anlatıyor.

    Sahtekar (Yönetmen: Clint Eastwood) yazısına devam et

    Jameson Seriously Playful Senaryo Yarışması

    Uzun yıllardan beri Dublin ve Tribeca Film Festivallerinin sponsorluğunu üstlenen, 2008 yılında ise 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali Milos Forman Kuşağı’nın sponsoru olan Jameson Irish Whiskey’nin sinema dünyasına yönelik girişimleri devam ediyor. Jameson, sanata gönül veren herkesi, Jameson Seriously Playful Senaryo Yarışması’na davet ediyor. Jameson Irish Whiskey, 24 Kasım 2008 – 22 Ocak 2009 tarihleri arasında düzenlenecek yarışma ile sinemaya yeni senaristler ve senaryolar kazandırmayı amaçlıyor. Yarışmaya katılmak için www.jamesonfilmturkiye.com web sitesini ziyaret etmek gerekiyor.

    Jameson Seriously Playful Senaryo Yarışması yazısına devam et

    Deli Deli Olma’nın Çekimleri Kars’ta Başlıyor

    Yönetmenliğini Murat Saraçoğlu’nun üstlendiği, Aydın Film yapımı olan Deli Deli Olma filminin çekimleri Aralık ayının ilk haftası Kars’ta başlıyor. Senaryosu Hazel Sevim Ünsal tarafından yazılan filmin başrol oyuncuları ve canlandırdıkları karakterler şöyle: Tarık Akan (Mişka), Şerif Sezer (Popuç), Barış Üregül (Mişka Gençlik), Deniz Arna (Popuç Gençlik), Levent Tülek (Şemistan), Zuhal Topal (Figan), Korel Cezayirli (Öğretmen), Cemile Nihan Turhan (Alma), Ozan Erdoğan (Tavşan), Merve Altınkaya (Esme).

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Deli Deli Olma’nın Çekimleri Kars’ta Başlıyor yazısına devam et
  • Mustafa Filminin Orijinal Film Müzikleri Çıktı

    Can Dündar’ın yönettiği ve Atatürk’ü anlatan Mustafa’nın Goran Bregovic’in hazırladığı orijinal film müzikleri SONY BMG Music Entertainment Türkiye tarafından piyasaya sürüldü.
    Belgesel 29 Ekim 2008’de Warner Bros. dağıtımıyla NTV – Ko’Medya Film tarafından vizyona çıkarılmıştı.
    Mustafa filmi, Türkiye’nin 70 yılda Ata’sı için dört başı mamur bir film yapamadığından hareketle ve resmi dil haricine çıkılarak yapıldı.

    11. İstanbul Uluslararası Sinema – Tarih Buluşması

    Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın danışmanlığında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi ve Metro Group’un sponsorluklarıyla 11 yıldır kesintisiz olarak sürdürülen İstanbul Uluslararası Sinema Tarih Buluşması’nın bu yılki teması, Tarih Boyunca Mülteciler. İnsanlık tarihi kadar eski ve dünya sinemasında da pek çok filme konu olan mültecilerin, tarihten günümüze uzanan hikâyeleri bu yıl festival izleyicisi ile buluşacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Mars Entertainment Group’un katkılarıyla 19 – 25 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilecek 11. İstanbul Uluslararası Sinema – Tarih Buluşması’nın biletleri 2 YTL.ye indirildi.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Yüksek çözünürlüklü afiş, diğer basın bültenleri ve gösterilecek filmler hakkında bilgilere haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    11. İstanbul Uluslararası Sinema – Tarih Buluşması yazısına devam et
  • Üç Film

    60’lı yılların ilk yarısı idi, Ankara’da üniversitede ilk yıllarım, Kızılay’dan Dikimevi’ne giden caddeyi Mithatpaşa Bulvarı’nın kestiği noktada, kırmızı ışıkta beklerken Cumhurbaşkanlığı forsu ile Cemal Gürsel’in arabası, geldi tam önümüzde durdu, kendisi ön koltukta, bastonuna dayanarak oturuyordu, ne eskortu vardı, ne de trafiği durdurmaya çalışan korumaları. Gazetelerde okumuştuk 27 Mayıs’dan sonra, yerli otomobil yapılmasını istemiş, ve yapılan ilk otomobil ile Meclise gitmek isterken, benzin bitmesi ile yolda kalmıştı. Aradan yıllar geçti, sonraki yıllarda, yapım süreci montaja dayalı otomobiller yaptık, Anadol, Murat, Şahin. Devrim Arabaları, Gürsel’in yolda kaldığı otomobilin -sıfırdan- yapılmasını ve de neden yolda kaldığını anlatıyor. Sinemamızın denemeye pek yanaşmadığı bir çalışma örneği, bir süre sonra genelde unutulacak olsa da –hafizayı beşer nisyan ile malûldür- sinemamız üzerine, gerçek araştırma yapacakların es geçemeyeceği bir çalışma. Daha önce yaptığı dramatik-belgesellerden sonra Tolga Örnek’in -belgeselliği artık iyice dramatik (/kurmacaya) dönmüş- filmi, heyecan verici. Filmde de denildiği gibi “hiçbir başarı cezasız kalmaz”, bu filme verilebilecek ceza ise, filmi gösterimde tutmak, gidip onu seyretmek ile hafifletilebilir. İlk iki Devrim otomobilinin yapım sürecini, 27 Mayıs Devrimi’nin ilk yıllarındaki bürokrasiyi anlatan Devrim Arabaları, olay kurgusu, gelişmeleri ile Yeşilçam’ın yıllarca alıştırdığı masalsı filmlerimize pek uymasa da, yine de belli kalıpları kullanan, fakat konusu, olayı ile tüm klişelerini göz ardı edebileceğimiz, heyecanlandırıcı bir film.

    Gitmek’i (Hüseyin Karabey) bir öykü okur gibi izlemeyi deneyin. Doğal olarak bir film, ama sinemamızda, -sinema yolu ile yazılmış- ender öykülerden (öykü uyarlaması değil) biri. Bir aşk filmi. Sevgili’ye ulaşmak için her zorluğun üzerine giden, yolun bittiği yerlerde yeni yollar deneyen -bulan-, fonda siyasal, gösteride güncel, sıradan; vardığı finalde, -artık sıradanlaşmış, kanıksanmış– yaşayanlarının canını alan ve yakan bir oda müziği tarzında, küçük bir trajedi. (Alain Resnais’in Hiroshima Mon Amour filminde de bir Alman’a aşık olan Fransız kızın, içine gömdüğü, sonuca ulaşmayan/ulaşamayacak olan aşkı hatırlanıyordu. Onun kişisel aşkı, Hiroşima’da yaşanan trajedinin, kilometrelerce uzağında yaşanmış kişisel bir dramdı.) Gitmek’in sonuca ulaşmayan/ulaşamayacak olan kişisel aşkları, Güney Doğu Anadolu’da, başlangıcı yıllar öncesine dayanan, yabancı patentli Türk-Kürt farklılaşmasının/farklılaştırılmasının sadece su yüzüne çıkan küçük parçacıklarından birisi. Kimse bir yerlere bu koşullarda GİTMEK durumunda kalmasın.

    Gani Müjde ikinci filminde, bir varsayımdan yola çıkarak, “olmasaydı, nasıl olurdu”dan hareket ederek, tarihi misyonu bitmiş bir imparatorluğun bugünlere ulaşabilseydi encamının ne olacağını araştırıyor. Komediden yola çıkılsada, olayın hiçde komik olmadığı içine girince anlaşılıyor. Öncelikle Osmanlı Cumhuriyeti -sinemamızın yaygın mânâda anladığı gibi- bir komedi değil. Varsayımın her zaman yerine oturduğu da söylenemez ama, ilginç olabilen sekanslar içeriyor; günümüze yapılan göndermelerde, böyle bir film de -hele bugünün siyasal/ekonomik eriştiğimiz nokta göz önünde bulundurulursa- kaçınılmaz olacaktır. 7. Osman’ın, Asude’nin dilekleri karşısında, “bir babayiğidin çıkıp ‘geldikleri gibi giderler’ demesini istemesi”, bugün ne kadar olası ve eğer böyle bir babayiğit çıkarsa, işi, o sözü söyleyen babayiğit’inkinden çok daha zor olacaktır.

    (30 Kasım 2008)

    Orhan Ünser